11 Ağustos 2012 Cumartesi

Koyunların Vicdanı ve İran Depremi

Merhaba Moronitologlar,

Hatırlıyormusunuz, size bir sır verip koyunların vicdanı olmadığını yazmıştım! Belki bazıları bunu şaka falan zannetmiş olabilir diye bir örnek koyayım dedim.

İran'da şiddetli deprem

  • yeni haber
  • Giriş Saati : 11.08.2012 15:55
    Güncelleme : 11.08.2012 20:26
İran'da meydana gelen depremlerde ölü sayısının 87'ye yaralı sayısının 400'e yükseldiği bildirildi.
Fars Haber Ajansı, Doğu Azerbaycan'da meydana gelen depremlerde şu ana kadar 87 kişinin hayatını kaybettiğini, 400 kişinin yaralandığını duyurdu.

Başkent Tahran başta olmak üzere çevre kentlerden ilk yardım ekiplerinin gönderildiği bölgede arama kurtarma çalışmalarına aralıksız devam edildiği belirtildi. Depremin merkez üssü olarak belirlenen Verzegan, Eher ve Heris ilçelerine bağlı bazı köylerin tamamen yerle bir olduğu, bazılarının ise yüzde 80 oranında tahrip olduğu ifade edildi. Yerel saatle 16.53'teki ilk depremin ardından şu ana kadar 2,5 ila 4,7 büyüklüklerinde 10'dan fazla artçı sarsıntının kaydedildiği açıklandı. (6.3 ve 6.4 şiddetindeler)

Deprem sonrası açık alanlara çıkan vatandaşlardan şimdilik evlerine dönmemeleri konusunda uyarıldıkları bildirildi. Depremde ölü ve yaralı sayısının daha da artmasından endişe edildiği kaydedildi.

-------------------------

Evet haber bu.... bakın koyunlar ne demiş ve ne kadar beğenilmişler!

 
 
Buna kısaca başkalarının çektiği acıdan zevk alarak masturbasyon yapmak denir. Özellikle şu zamanda bir depremin gerçekleşmesi ve bununla beraber koyunlara uygulanan şok testi ile irana karşı nasıl bir davranış biçimi sergileneceği hesaplanır.

Özellikle şu "Allah belalarını böyle verir" diyen sub-moronal koyunlar yokmu!!! Burada bahsedilen Tanrıların kim olduklarını ve koyunların dileklerini nasılda yerine getirdiklerini sanırım anlayabiliyorsunuzdur. Koyunlar talep ediyor ve tanrılar buna arz ile karşılık veriyorlar. Sonuç olarkta koyunlar hiçbir vicdani rahatsızlık sergilemeden başkalarının ölümünü sevinçle karşılıyorlar. Tanımadıklarınızın ölümlerini umursamamak ile bundan zevk almak iki ayrı unsurdur. Birisi doğal diğeri ise sosyopatiktir.
"Fakat onlarda müslümandı... hani kardeşlik, sevgi çemberi, birlik falan ne oldu?"
"Ama onlar teröristleri bize yollayıp askerlerimizi öldürtüyorlar!"
"Ya peki depremde ölen çocuklar, yaşlılar falan?"
"Onlarında işlemiş olduğu bir günah vardıki Allah cezlarını verdi!"
Koyunların bu tip tepkileri normal, çünkü tıpkı birer şımarık çocuk gibi hayırseverler onlar ne isterlerse yapıyorlar. Bedava para!? Hemen... Daha çok kaynak?! Hemen.... Daha büyük arabalar?! Hemen.... yeterki koyunlar istesin, hayırseverler daima arz etmeye hazırlar. Tüm bu kaynaklara bağlı isteklerin sonucu olarakta ölümleri görmektesiniz. 

Bana daha fazla petrol lazım?! Ama çıkaracağımız yerde köylüler yaşıyor! Ben petrolümü istiyorum, bana ne! Ama oradaki insanlar....! Bana petrolümü getiiiiirrrrr.........

Ertesi hafta haberler:
Ruandada teröristlerin kamp kurduğu bölgede çatışma çıktı, 78 terörist ölü ele geçirildi. (Silahsız köylülerdi bunlar)

Koyunların yorumu:
Ohhh canımıza deysin... Allah böyle belasını verir işte bu telölistlerin.

Koyunlar tıpkı dediğim gibi sorumsuz, şımarık ve hayalperest çocuklar gibidir, sadece isterler ama sonuçları hakkında birşey bilmek istemezler. Bu onların doğasıdır ve bu yüzdende onlara daimi olarak baba (otorite) figürleri gerekir.

Bu salakları istediğiniz kadar tokatlayın yada şoklayın, asla değişmezler - çünkü doğaları gereği böyleler. Av hayvanlarının akıllı olması yada vicdana sahip olması gerekmez. Ne kadar aptal olurlarsa avlanmaları ve kontrol edilmeleri bir o kadar kolay olur.

İşte tam bu yüzden bu amcık beyinlileri sömürürken sakın herhangi bir vicdan azabı duymayın veya acımak gibi bir zayıflık sergilemeyin.... çünkü yapmakta olduğunuzla zaten amaçlarını ve işlevlerini yerine getirmektesiniz. Bu şeylerin ruhu yada bir yaşam esansı yok, sadece kullanılma işlevleri var - kim güderse oraya gitmeye programlı bir borg sürüsünden ibaretler.
Seçin....
 
Gönül rahatlığıyla yiyin.....

Heil Satan.....

4 yorum:

  1. Enki, bilmem hak verir misin ama internetteki, bu tarz gazete,dergi ..vs gibi yerlerde normal salakça yorumcuların yanında tek merkezli veya tek olmasa bile birkaç odaktan beslenen ve onların yönlendirmeleri ile yorum yapan beslemeler de mevcut. Biliyorum çünkü eski çalıştığım yerde bilişim ile ilgili siteleri manipüle eden paralı yorumcular ordusu mevcuttu.
    Yorumcuların yaptıkları bu salakça yorumlar tüm topluma mal edilemeyeceği gibi toplumdan da ses çıktığı yok tabii. Ayrıca işin korkunç tarafı kamuoyunun sesi diye tabir edilen bu sosyal paylaşım ıvır zıvır siteleri sanki başta bizim ülkemiz olmak üzere pek çok ülkede iç ve dış politikayı da etkiler duruma gelmiş. Hangisi hangisini destekliyor o tartışılır tabi ama besleme yorumcular ile mevcut politikalar arasında karşılıklı bir etkileşim var. Ben sadece bunları okumakla yetinirken pek çoğu da okumuyor bile ama her ne hikmetse bu gibi yerlerde yazılan yorumlar kamuoyu oluyor.
    Yanılıyorsam düzelt, eskiden özellikle dış siyasette bir karar alınacaksa bu kararlar çeşitli mekanizmalardan süzüle süzüle geçer ve her türlü fevri his ve davranıştan arındırılarak sonuca bağlanır ve bireylerin anlık tepkilerini örseleyerek hareket edilirdi. Aramızda tarihçi varsa o da aydınlatır ama bence bu iş böyleydi. Sonuç olarak ise ülkeye karşı yapılmış düşmanca bir tutum veya tehdit karşısında en soğukkanlı karar verilir ve ona göre devletlerin (ve de onun temsil ettiği toplumun) tepkisi gösterilirdi. Çünkü uluslar arası ilişkilerin raconu buydu. Elbette yine hükmeden ülke ve ezik ülke kavramı vardı (ki halen var) ama ilişkiler tepkiler bu kadar laçka değildi.
    Şimdi neredeyse mahalledeki bakkalın yazdığı yorumla savaşa gireceğiz. Şunu kabul edelim bizim toplumumuz çocuk alt beyinli bir toplum gelişmemiş fevri heyecanlı, söylediği sözlerin aldığı kararların sorumluluğunu taşıyamıyor, devamını getiremiyor. Bu durumda ne oluyor paldır küldür girdiği Suriye olayında kıçını tuta tuta geri dönüyor. Halkın ne ki politikacın o olsun. (burada hepsinin koyun olduğu gerçeğine değinmiyorum tabii e medet de ummuyorum sadece ekin ile mahsulü karşılaştırıyorum)
    Hani bir söz var “Türk gibi başla, İngiliz gibi bitir” işte bizimle elitlerin arasındaki fark bu. Bu yüzden benim elitlere karşı bir öfkem karşı duruşum yok. Doğanın kanunu bu. Benim sorunum bu kamuoyu denen koyunoyu ile aynı cenahta kerhen de olsa yer almak. Bunu değiştirebilecek hiçbir argüman yok elimde ve eminim benim gibi çok insan vardır.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. devamı :)
      Peki Enki, 100 yıl önce de 500 yıl öncede Elit Elitti ne oldu da bu yüzyılda globalleşelim, herkes bir şeyler söylesin, haydi hepimiz yönetime katılalım dedi. (öyle değil tabi ama neden bu pozisyonu aldı) ulus devletken de krallıkken de düzüyordu. Saddam varken de düzüyordu yokken de düzüyor. Şimdi Saddam bir özgürlük savaşçısıydı diyebilir miyiz ki veya Esad veya Mübarek. Hepsi eski piyonlardı. Neden düzen böyle giderken piyonları değiştirdiler.
      Bazıları diyor ki halk uyanmasın arada bir değişim yapıyormuş gibi yaparlar ama yine kendi adamlarını koyarlar. E tabi bu da bir bakış açısı ama söyler misin bu toplumun (ve diğer koyun toplumların) gırtlağına çöksen gık der mi? Ayrıca eskiden ne kötüydü de şimdi iyi. Eskiden çok fazla mı aktör vardı pay alan mı fazlaydı. Bugün bilinen bir gerçek ki SSCB’nin kuruluşu bile elitler tarafından finanse edilmedi mi? Sırf kutup yaratmak adına insanlara iyi kötü seçenekleri sunmak (illüzyon) adına bunlar yapılmadı mı? SSCB’nin dağılması Rus halkı için iyi mi oldu? (burada olaya sosyalizm açısından değil de “iyi kötü bir sistem vardı kardeşim” açısından bakın lütfen : ) ) eski “zulüm” yönetimler zamanında yapılanlardan daha beteri şimdinin sözde bahar gelmiş toplumlarında yapılmıyor mu? Neden konuştuğum herkes ağız birliği etmiş gibi (ki içlerinde akıllı gördüğüm kişiler bile) göz göre göre bu rüzgâra kapılıyor bu nasıl bir akıl tutulmasıdır.
      Yani hiç bir şeyin iyiye gittiği yok. Giderek akıllanmıyoruz ne yazık ki tam tersi bir durum oluyor (idiocracy) giderek hem de geometrik bir hızla aptallaşıyoruz. Bazı olaylarda kişiye bağlı yorum olmaz olay ben buyum diye bağırır ama öyle olmuyor işte göz göre göre aynı havayı soluduğun aynı suyu içtiğin adamın bakış açısı 180 derece farklı oluyor. Hatta bazen o insanların yorumlarının yıllar öncesi akıllı sandığın zamanlardakine göre bugün değiştiğini bile görüyorsun.
      Sonuç olarak ben eski kafalıyım arkadaş bu klavye savaşçılarının ipiyle kuyuya inmem lakin istemesem de etkileşim haline oluyoruz ne yazık ki. Kötü bir şey ama eskiyi özlüyorum hele de kütüphaneleri internette araştırma yapmak aynı tadı vermiyor çünkü internette ne verilmişse onu alırsın ama didik didik edip bulduğun bir kitabın tadı havası sana verebilecekleri bambaşka oluyor. Google’ araştırmak için bir kelime yaz yüzde sekseni cinselliğe bağlanıyor hele hele Türkçe bir kaynak bulmaya çalış amanın. (Frued haklı lan pipimizle düşünüyoruz. : ) ). Eskiden destanlarımız kitabelerimiz vardı şimdi Türk ulusunun yegane eseri facebook anıtları ve twiter yazıtları. Topunun anasına selam ederim…
      Enki değerli vaktini almak istemem cevap yazasın diye de yazmadım rahat ol : )) ama geçen ki kadın erkek muhabbeti bir kısır döngü oldu. Sanki ben başlatmışım gibi bir his oluştu bende ve rahatsız oldum açıkçası. Normalde ben böyle konularla hiç ilgilenmem zaman kaybı, gereksiz. Banane erkek kadından bunlar asıl amacımızdan saptırır bizi. Ben insan bilimiyle ilgilenirim ama hiç kadın erkek diye ayırmam fonksiyonel farklılıklar dışında ve hormonların sebep olduğu birkaç geçici davranışsal farklılık dışında diğer bütün özellikleri ile bana göre aynıdır kadın ve erkek. Ben fikir anlamında değer veririm insana ki bu konuda da kadın ve erkek aynıdır.
      Herkese selam olsun…

      Sil
    2. Elitler her şeyi kontrol edebilen mekanizmalar değil, onların tek yaptıkları gidişatı izleyip ona göre en doğru kararı almak. Popülasyonun çoğalması ve kapitalizmin getirisi olarak tek dünya devleti zaten çoktan oluştu. Bunu insanlar istedi. Daha osmanlı zamanında fransız hayranlığıyla tüm çocuklara fransız dadılar getirildiği gibi. Koyunlar tembellik ve açgözlülük hissiyatlarıyla hep daha fazlasını istediler. Şimdi tüm dünyayı istiyorlar, elitler de onlara bunu veriyor.

      Google konusuna gelecek olursak; kütüphaneler iyi hoştu fakat vakit israfı oluşturduğu için gelişim hızımızı zaman zaman kısabilir. Yine tabii ki kafanı dinlemek için kütüphaneye gider, odaklanma sorunu yaşıyorsan orada çalışabilirsin. Fakat arama motorlarının, blogların ve twitterların milyarlarca insanın bilgi birikimi olduğunu düşününce araştırmasını bilen için paha biçilmez kaynaklar olduğuna inanıyorum. Tabii bu aşamaya geçmeden önce araştırma teknikler, disiplinli çalışma metodları, ve kritik eleştiri kabiliyeti kazanmış olmak gerekir yoksa gereksiz bir sürü bilgiyle kafanı doldurma olasılığı oluşur.

      Sil
    3. @ARAGORN

      İnternette parayla yorum yazıp kamuoyunun fikrini değiştirme çalışması tabiki süregelen bir işlem. Eskiden bunu köşe yazarları yapardı, bugün ise yorumcu ve blogcular yapıyor. Halkın çoğu yazma tembeli olduğu için yazılanları okuyarak çoğunluğun böyle düşündüğü fikrine alışır ve zamanla bunu benimser.

      Sokağa çıkıp millete fikirlerini sorup yayınlamak gibi bir amacım yok, ancak eğer bunu etrafımdaki insanların tv seyrederken verdikleri tepkilerle ve konuştukları konulara göre kıyaslarsam çoğunluğun esada karşı bir tavır içinde olduğunu ve dolaylı olarakta suriyeye yapılabilecek askeri bir "yardım" girişimini onaylayabileceklerini söylmek mümkün.... "tereyağından kıl çeker gibi olcek..." tarzında yorumlarla millet bu harekata zihnen hazırlanıyor.

      SSCB zamanında birçok insanla konuşmuşluğum var... şimdiye kadar bir tanesinin bile o zamanla ilgili bir şikayette bulunduğunu hatırlamam. Çoğu o zamanları özlemeye devam ediyor. Evet elde az vardı ama herkeste vardı!

      Kütüphanenin otantik havasını bende çok severim ancak günümüzün teknolojisi ile aradığına daha çabuk ulaşmayada karşı değilim. Geçmişin güzelliklerini hatırlamak illaki günümüzün yeniliklerini ret etmek demek değil. Eski basım kitapları elinde tutmakla IPad ekranında parmaklamak tabiki aynı şey değil ama zaman değişiyor, öyle yada böyle birgün uyum sağlamak zorunda kalacağız. Bazı değişim ve adaptasyonlar sadece kaçınılmaz...

      Kadın erkek konusunda kafanı bu kadar takma... ben sadece o konuya bir nokta koymak istedim! Yazının sonundaki resmide özellikle bunun için seçtim. Herkes yerini ve görevini bilsin - böylece denge sağlanır. Bu konuları daha önceleri her ne kadar ağır bir şekildede yazmış olsam, durumu idrak edenler anlamıştır zaten. Bu ayrımcılık konusunu çoğunlukla kadınlar açar zaten.

      Küresel bir aptallaşmaya doğru ilerlediğimiz senin izah ettiğin gibi bana görede oldukça doğru. İstatistiklerin ne anlattığı beni ilgilendirmiyor, ben etrafımdakilere bakıyor ve görüyorum zaten. Toplumun gırtlağına zaten 10 sene kadar önce çöküldü ve görebildiğin gibi pekte bir gık sesi çıkmıyor. 10 sene sonrada taşaklarını sökünce bak bakalım yeni beta ve gamma çocuklar nasıl olacak! Ürepertici bir gidişattayız aslında, fakat pekde iplendiği söylenemez, çünkü herkes kendi götünün derdine düşmüşken çevredeki değişikliğin bireyleri nasıl etkiliyor olduğunu pek kaale alan yok gibi görünüyor.

      Sil