11 Ağustos 2012 Cumartesi

Filmler (Okuyucu Yazısı)

Sana Selam Olsun Enki !
Bu arada kitabını çok beğendim.Henüz bitirmedim yavaş yavaş düşünerek okuyorum.Yazdığın şeyler arayanın bulacağı türden bedavacılara bir tokat niteliğinde. Öncelikle önceki yazıma blog üzerinden vermiş olduğun cevap için teşekkür ederim! Şimdi de yeni bir gözlemimi dile getirmek istiyorum.

Sürekli filmler çekilir.Sinema filmlerinden bahsediyorum herkes bu filmleri izler saçma salak koyunsal yorumlarda bulunurlar fakat hiçbiri asıl önemli olanın görünmeyeni görmek olduğunun farkına bile varmaz.Ben yeni vizyona çıkan filmlerde koyunlar üzerine uygulanan şok testlerinden bahsetmek istiyorum.Bu filmlerde aslında gözümüze gerçek sokulduğu halde çok azının düşündüğü şeylerden bahsedeceğim.
İlk olarak The Amazing Spider-Man filminin koyunlara nasıl kıçıyla güldüğüne değineceğim.Bu film klasik spiderman filmleri gibi görünse de filmdeki iyi olarak bize tanıtılan karakterlerin hiç de masum olmadığını gördüm.Filmin genel konusu Dr. Curt Connor isimli bir profesörün kolunu tedavi etmeye çalışırken kendini bir reptilian(!) dönüştürmesiyle ve bizim sözde iyi çocuk spiderman'in bu kertenkele adam ile mücadelesi anlatılıyor.Buraya kadar herşey iyi hoş tamam.Fakat filmde  Dr. Curt Connor'ın sürekli vurguladığı ve yapmaya çalıştığı olay şu : İnsanların zayıflıklarından yakınıp onları da acizliklerinden kurtarıp artık birilerinin kurtarıcı beklemek yerine kendilerinin kurtarıcıları olmalarını istemesi ve bu sebeple tüm şehri kendi gibi reptilian yapmak istemesi. Fakat spiderman buna izin vermez ve onu alt eder. Sonuç olarak şehir kurtulur, koyunlar tekrar bir kurtarıcı bulmanın keyfini sürerler. Fakat şehir kurtulurken güçlü olabilecek olanların yüzlerindeki pişmanlık da kameraya bizzat yansıtılması da ayrı bir tartışma konusu.Fakat günümüz mezbahalık koyunları bunu düşünmek yerine filmin sikimsonik yerlerini eleştirmeyi seçerler ki bu da görevin başarıyla tamamlandığını gösterir!

İkinci olarak bahsetmek istediğim konu ise Batman.. Batman'in ilk filmini izlediğimde gerek Ra's al Ghul isminde gizli bir tarikatı yöneten karakterin hukuk dilinde ''İntikamcı Adalet'' olarak adlandırılan düşünceyi savunması dikkatimi çekmişti.Filmdeki adı ile Gotham'ı yok etmek istediğinde dünya nüfusunun arttığının denge sağlamak için o gereksiz yiyici şehrin yok edilmesi gerektiğini vurgulamıştı. Fakat iyi çocuk batman tekrar onu yenerek koyunlara istedikleri tatminkarlığı vermişti. Şimdi son filmde yine onun başladığı işi bitirmek için dönmüş olan bir karakter ile karşılaşıyoruz. Bu bana anka kuşu döngüsünü hatırlatıyor. Ölüm ve doğum şekli farklı olabilir fakat ölen ve doğan şey AYNI! İşte tam burada sürekli şu sözleri duyuyoruz ''Ben gerekli bir kötüyüm'' işte bu zaten herşeyi açıklıyor. Bunun yanı sıra filmin sonuna doğru Batman Gotham yok edilmemeli - masum insanlar var dediğinde ise şu sözler duyuluyor: ''Masum kelimesi Gotham için çok kuvvetli bir kelime'' İşte burada da hayırseverlerin sevgi ve iyilik anlayışını görmüş oluyoruz. Tamamen yiyici ve kendi ırkına dahi saygısı olmayan bir topluluğa masum demeyi bırakın merhamet etmek dahi lükstür!
Bunlar gibi daha birçok örnekler var.Önemli olan gerçeği görmek anlamak.Fakat koyunlar yine her zaman olduğu gibi senaryo kötüydü, çizgi roman ile alakası yoktu tarzı şeyleri tartışmaya devam edecekler.
Onlar içinse yapılacak en iyi şeyin ne olduğunu siz daha iyi biliyorsunuz.

NWTD
-------------
Excellent NWTD!
Bu tip aksiyon filmlerindeki kötüler daima şeytani bir zekaya sahipken, iyilerin tarafını tuttuğunu iddia eden ve kötü taraf olmadan aslında bi boka yaramayan anlamsız kahramanlarda salağın tekidir. İyi tarafın kahramanları asla objektif düşünmezler, daima sürüye göre hareket eder ve bu yüzdende eğer senarist biraz yardımcı olmazsa daima sıçarlar. Çoğunluklada bu kahramanlar zengin insanlardır, yani koyunlara verilen mesaj basittir: kötü adamın sonu daima hüsrandır ve iyi adam ise zenginliği yada ünü sayesinde kahramandır. Kısaca bir koyun olarak ne o nede bu olabilirsin! 
Geçenlerde Captain America filmini seyretmek gibi bir gaflete düştüm. Filmin kötü Nazi subayı dünyadaki ulus ve sınır terimlerini komple ortadan kaldırıp tek bir ulus oluşturma hevesinde iken, kahraman yüzbaşı Amerika planları bozguna uğratmaya çalışıyor. İşin ilginç tarafı film süresince kötü adamın bu hıyarı en az iki kere öldürebilecek fırsatı varken bunu yapmaması idi. Bu fırsatın kendiside farkındaydı ancak yapmadı. Çünkü salaklar daima bir şekilde yolunu bulup hayatta kalırlar değilmi?! Tabiki değil.... realitede bu salak çoktan denizin dibini boylamıştı. Bu filmdeki önemli nokta planın koyunlara sunulup sonunda "ahaaaha, olmadı işteee" dedirtip, mesajın bilinçaltına yerleşmesi idi. 
Batman filmlerindeki sorunların esas kaynağı aslında batman'in kendisi - fakat tabiki kendisi filmin kahramanı olduğundan bu ayrıntı koyunların gözüne pek çarpmıyor. Batman heryeri gözetim altına alıyor, herkesin şahsi bilgilerine ulaşıyor ve en önemliside suçlu tiplerin gotham'a gelmelerine ön ayak oluyor. Çünkü kanun ve suç el ele işleyen bir sistemdir, biri olmadan ötekisi var olamaz. 

Bu tip filmlerin ortak noktası objektivitenin şeytani, subjektivitenin ise akıllıca olduğudur. Kötü adamlar daima objektif bir bakış açısı ile gerçek birer çözüm üretirken, hayatı subjektif olarak gören koyunlar daima bir kurtarıcının onlara yardım eedecek olduğu beklentisinde kalırlar. Buna güzel bir örnek The Avengers (İntikamcılar!) filminde mevcut. Saygıdeğer Loki koyunları önünde toplayıp diz çöktürüyor ve.... :
Önümde diz çökün.
Önümde... Diz çökün dedim!
Çok kolaymış değil mi?
Bu sizin doğal hâliniz değil mi zaten?
İnsanlığın gizli gerçeği bu.
Boyun eğmeye can atıyorsunuz.
Özgürlüğün parlak cazibesi karşısında güç ve kimlik için kapışırken...derin yaşam arzunuzu...azaltıyor.
Hükmedilmek için yaratıldınız.
En sonunda... Her zaman diz çökeceksiniz.

Neden koyunlar bu saygıdeğer hayırseverlerden nefret ediyorlar? Çünkü yüzlerine gerçeği şamar gibi oturtuyorlar! Ne zaman objektif bir hayırsever koyunlara gerçeği söylese bir anda hepsinin başlarını önlerine eğdiğini ve daha fazla dinlememek için bahane aramaya çalıştıklarını görürsünüz. Koyunlar için gerçekler tırnakla okul tahtasında çıkardığınız ses gibidir. Ancak gerçeği arayanlar için bu ses bir senfonidir ve yaklaştıkça gürleşir. İşte tam bu noktada efsanevi Sireneler ve onların hipnoz edici sesi devreye girer. Yalanları çekicidir, gösterdikleri ise baştan çıkarıcı - bu yalana kananların sonuda ölüm yada köleliktir.

Hayırsever doğaları gereği ne düşündüklerini ve nasıl başarmak istediklerini görsel olarak gösterirler.... bu onların adil doğası! Tabiki anlamak isteyenler için.

Avengers filmine dönelim! Filmin ismi intikamcılar.... şimdi bir düşünün - ne zaman intikam alınır? Durup dururken, sırf can sıkıntısından, parmağınız kaşındığında? Yoksa bir yenilgiden sonra mı? Peki kimin yenilgisi? Tüm bu tarz filmlere bakarsanız iyi tarafın kahramanının daima oldukça "tesadüfi" durumlarla kazandığını görürüsünüz. Olmadık bir anda yardım gelir, şans eseri birşey değişir yada kötü adam bir hata yapar, tamda o final anda hemde. Kötü adam kahramana yapmak istediği şeyi göstererek esasında onun hatalı olduğunu ispatlamak ister gibi davrandığından, kahraman hayatta kalır. Hatta bazen kötü adam sadece kaybetmek için kahramanı işi bitirmeye teşvik eder. Bu kaybetmelerin nedeni kötü karakterin aptal olması değil, yaşadığı hayal kırıklığı veya iyi niyetinin anlaşılamamasıdır. Ancak filmlere bakarak karakter analizi yapmanın bir anlamı yoktur - çünkü kötü karakterin uygulaması tıpkı koyunların beklediği gibi zorla yani güç uygulayarak gerçekleştiğinden etki-tepki kanununa göre kötü adam kaybetmeye mahkumdur. Fakat günümüzde hayırseverler başarının ve gücü eldetmenin yolunun teşvikten geçtiğini bildiklerinden filmler yani görsel yolla izleyiciye sadece planın ne olduğu fikrini sunarlar, yani konu budur ancak nasıl ve ne zaman uygulanacağı belirsizdir.

Transformers 3 mesela.... hani bu otobotlar dünyayı dış tehditlere karşı koruyorlar falan! Ne hikmetse dünyayı korumak yerine ABD çıkarları için çalışan ve diğer ülkelere sızıp oralara saldırıda bulunan özel timleri pek aratmıyorlar. Mesaj basit: Dünya barışı için ABD'nin dostu olan doğru taraftadır - karşı olan ise düşmandır! Bu yüzdende bu tip propagandalar sanki sorun dışarıda biryerdeymiş gibi lanse edilir. Ayrıca savaş sahnelerinin toplu alanlarda çekilmesi koyunların bu sahnelere göz önünde iken alışkın olmaları içindir. Yarın benzer bir gelişme olduğunda koyunların yapacağı tek şey ise şok olmak ve bunun gerçek olabileceğine "inanamamaktır"! Koyunlara göre böyle şeyler ancak filmlerde olur. Gözlerinin önünde olmasının daima başka bir açıklaması olmalıdır! Pasifize edilmiş koyunları şoka uğrattıktan sonra, korkudan hangi yönü gösterirseniz oraya giderler. Bir yerlerde silah patlama sesi duyulsa koyunlar buna oldukça geç tepki verirler, çünkü öncelikle "ne oluyor" (acaba filmmi çekiliyor?) diye bakmak isterler, sonrada gördüklerine inanmak istemezler.

Bir kaç ay art arda boğaz köprüsünden askerleri geçirip bunun tören yada film için olduğunu duyurun. Bu duruma alışan koyunlar askerler bu defa onlar için geldiklerinde şoka girer ve sap gibi oldukları yerde kalırlar, buda askeriye için bulunmaz bir fırsat olarak avı kolaylaştırır.

Watchmen filmini neden beğendim biliyormusunuz? Nadirde olsa bu defa kötü adam orta parmağını göstererek planını uyguladı ve başardı! Bunun koyunlardaki etkisi nasıldı peki? Tabiki beğenmediler, çünkü nasıl olurda onca kahraman, hele Dr. Manhattan bu olayı durudramadı! Konsepte aykırı bir filmdi çünkü durumu "ne ise o" olarak iyi bir şekilde ortaya serdi.

Kim diyorki bu kötüler ruhsuz ve duygusuz psikopatlar sürüsüdür diye? Koyunlar sadece dinlemiyorlar!

Adrian: Aramızdaki fark hep bu oldu, Daniel. Kendimi her ölümü hissetmeye... insanlığı kurtarmak için öldürdüğüm her masumun yüzünü görmeye mahkûm ettim. 
Gerçek Kahramanlar 

Yazı için teşekkürler NWTD!

Heil Satan....
 




2 yorum:

  1. Propoganda ne için yapılır? Kelime anlamına bakalım: "Propaganda çok sayıda insanın düşünce ve davranışlarını etkilemek amacını taşıyan önceden planlanmış bir mesajlar bütünüdür." Kendi propogandasını yapan biri kendi tezinden başkasını yani karşı tarafın tezini, söyleminde konu dahi etmez. Bu nedenle Işık saçan olduğunun propogandasını yapan ve ben kötü değilim iyiyim telkinini veren Lucifer yani sistemin sahibi ve onun filmlerinin içinde bir iyi, gerçek bir kurtarıcı, bir kahraman olmasını beklemek tabirinizle pek bir koyunsal olur. Şöyle ki ben kötü değilim iyiyim mesajını veren reptiloğlu dünyayı sürüngen yaparak kurtarmayı hedeflerken yine ben kötü değilim iyiyim mesajını veren sıpaydır ben kötü değilim iyiyim diyen market teki hırsızı kayırarak amcasının ölümünü tetiklemiş ve insanlığı olası evrimsel gelişimden mahrum bırakarak insanlık suçu işlemiştir. Öyleyse mesaj nedir görebilen dostlar! Ben kötü değilim iyi olan benim saptırmasıdır! Peki ya iyi var mıdır? Varsa nerededir? Arayan bulsun! Saygılar ben toprak

    YanıtlaSil
  2. Buda neydi böyle,bir gök gürültüsü gibi,bir yağmur tanesinin sersemlettiği karınca gibi..Dua edelim.

    YanıtlaSil