20 Ağustos 2012 Pazartesi

Borg Çağına Doğru

Merhaba Moronitologlar,

Hani hep koyunların birer borg olduğunu yazıyorum ama bu borg denen şeylerin ne olduğunu hiç açık seçik yazmıyorum. Hazır aklıma gelmişken bugün bunuda halledeyim.

Borg ismi Star Trek (Uzay Yolu) dizilerinde ortaya çıkmış olan bir topluluğa verilen isimdir. Bu topluluğun bireylerine ise Drone diye hitap edilir. Bu ırk sibernetik bir yaşam formu olarak yarı organik ve yarı mekanik şekilde yaşar. Tüm dronelar beyinlerinde nöral arayüz sayesinde tıpkı bir arı kovanındaki kraliçe gibi kendi kraliçelerinin emirlerini yerine getirmye programlıdırlar. Herhangi bir duyguya yada vicdana sahip değillerdir. Amaçları önlerine çıkan her ırkı zorla kendilerine asimile ederek tek bir bilinç altına alıp hem kültürlerini hemde teknolojik bilgilerini elde etme vasıtasıyla mükemmelliğe ulaşmaktır. Güzellik yada sanata bir önem vermez sadece yüksek işlem kapasitesi ve verimliliğe önem verirler. Uzlaşma gibi bir özellikleri yoktur... tek bildikleri mükemmeliğe ulaşmak için asimile etmeye, akabindede yok etmeye devam etmektir.

Saldırıları kolektif bilinçleri sayesinde öngörerek savunmalarını hızlı bir şekilde geliştirirler, buna bağlı olarak zaiyatları azalır ve işgal süreci kısalır. Bu kolektif drone sürüsünden ayrılmak her ne kadar zorda olsa mümkündür. Sürüye bağlı olmadığı anlaşılan dronelar diğerleri tarafından kraliçeye karşı bir tehdit olabileceğinden hemen yok edilmektedirler. 
Çocuklar yada bebeklerde bu kolektife asimile edilebilriler. Bunun için inkubasyon kamaralarına yerleştirilip gelişene kadar doktrine edilirler. Borglar işgal öncesi kurbanlarına daima aynı mesajı yollarlar: bizler Borg'uz, karşı koymanız nafile... teknolojinizi ve ayırt edici özelliklerinizi kendimize asimile edeceğiz.

Tüm bu borg birliğinin ortak noktası hepsinin tek bir kaynak olan kraliçeden emir alıp onun düşünceleri vasıtasıyla yaşamalarıdır. Sürü zihnine bağlı olduklarından konuşmazlar ve sadece görevlerini uygularlar... yani asimile ederler. Borgları ilginç kılan bir diğer özellik ise onlara karşı bir tehdit oluşturmadığınız sürece size zarar vermemeleridir. Çünkü dronelar birer reaksiyon makinasıdır.

Borg içinde bireysellik diye birşey yoktur... herşey kolektif bilincin ve mükelleşmenin uğruna yapılır veya feda edilir. Birliğin kendisi herşeydir, dronelar ise birliğe bağlı olmadıklarında birer hiçtir ve bu yüzden saldırganlık yada intihar tek çözümdür. Her ikiside tek bir sonuca vardırır: ölüm!

Borgların ortaya çıkış serüvenini Borg Kraliçesi şöyle anlatır:
Bizde en başta tıpkı sizler gibiydik... kusurlu ve zayıf! Ancak zamanla bu eksiklikleri mükemmeleştirme adına kendimizi sentetik olarak geliştirip evrimimizi hızlandırdık.
Borglar biyolojik açıdan hissiz iken mekanik kısımları yapay zekaya bağlı olduğundan, bu yönleri onlar için biyolojik taraflarına göre daha çok önem taşır. Mekanik olarak sürüye bağlı iken var olduklarını bilirler, biyolojik açıdan ise eşsiz bir birey olduklarını inkar ederler. Bu sayede sürü zihni ile bütünselliği benimsemiş olarak sürünün uğruna hayatlarınıda feda etmeyi ihmal etmezler. Tek başlarına düşünmediklerinden konuşmaya çalışırken duyduklarınız sadece sürü zihninin bir yansımasıdır. Kullandıkları tek mantık bağlı oldukları yapay zekanın oluşturduğu bilince bağlı olandır: asimile et ve mükemmelleştirmeye devam et, geriye kalanlar önemsiz!

Dronelar yanlarında düşüp ölen yoldaşlarına karşıda bir duygusal tepki göstermeksizin görevlerini yerine getirmek uğruna cesetlerin üzerinden geçerler. Topladıkları yoldaş cesetleride geriye dönüşüm ve yeni dronelara yedek parça olmaları için kullanırlar.

Bu varlıklar basitçe bir anlatımla ruhsuz birer makinadan ibarettir. Herhangi bir bireysellik ve düşünme kabiliyetleri olmadığından birini diğerinden ayırmak gibi bir durum söz konusu bile değildir. Kraliçe onlarla yapay zeka vasıtası ile iletişim kurar ve esas kontrol aslında yapay zekadadır. Tüm koordinasyonu ve stratejileri o ayarlar. Kontrol her ne kadar kraliçede görünüyor gibide olsa, yapay zeka olmadan kraliçenin diğer dronelar ile iletişim kurması yada onları kontrol altında tutması imkansızdır.

Karşı koymak nafile yada karşı koymanın bir imkanı yok, ingilizce olarak "Resitance is useless" yada "Resistance is futile" cümleleri 1960 larda yayınlanan sci-fi serileri ile izleyenlerin zihinlerine kazınmya başlandı. Bu diziler çoğunlukla yapay zekya bağlı cyborg yada sibernetik yarı makina yarı biyolojik varlıkları teşhir etmeye başladı. Bu varlıklar insanlardan haliyle fiziki ve zeka kapasitesi olarak oldukça üstünlerdi, çoğunluklada şans eseri tesadüfler serileri ile yenilgiye uğratılırlardı. Ancak burada önemli olan koyunlara geleceğin neye benzeyeceğini tanıtıp bunu "normal" olarak kabullenmeye şartlandırmaktı. Çok basit bir örnek vermek gerekirse.... eğer bir koyuna günde 10 kere "karşı koymak imkansız" cümlesini dinletirseniz, 1 ay zarfında (devlete, sisteme, orduya, yeşil harekete, terörizme vs.)  "karşı koyma" fikri aklında belirdiği gibi "buna karşı koymaması gerektiği" karşıt fikri baş gösterecek ve buda o koyunu pasifize edecektir, buna kendi kendini programlama diyebilirsiniz. Bu oldukça etkili bir telkin metodudur. Koyunlar ekranda ne görürülerse onun hayatta böyle oluğunu kabul edercesine programlanırlar.

Mesela birçok filmde boşanmış eşlerin hayatta kalma ve ilişki sürdürme çabalarını izler, sonrada bunun gerçek hayattada böyle olduğunu kabullenerek gidişata filmlerden gördükleri şekilde ayak uydururlar. Plan hayata oturtulmuştur! Önce bir arap ülkesine yapılan saldırının filmini izletir sonrada o ülkeye gerçekten saldırırsınız. Bu görüntüye zaten alışık olan koyunlar şoka uğramadan sanki bu normalmiş gibi tepki vermeye başlarlar. Filmler ve diziler "daima" mesajlarla doludur, ancak bunlar koyunların seyrettiği subjektif kısımdan çok objektif kısımlarda bulunur.

Size demek istediğim şey aslında şu: tüm bu cyborg yada android denen tipler koyunların ne halini alacakları üzerine yapılan şartlandırmalardan başka birşey değil. Bunların hepsi koyunların yüzleşeceği geleceğin kendisi! İleride gerçek bir robocop tanıtıldığında zannediyormusunuzki koyunlar şoke olacak!? Çoğu bunu sevinçle karşılayacak, çünkü bir hayal gerçek olmuş olacak.... hemde "tıpkı filmlerdeki gibiiii..."

Peki ya günümüz teknolojisi bize şuan neler sunuyor?

Globegrid (küresel ağ) teknolojisi dünya genelindeki süper bilgisyarları tek bir çatı altında toplamya devam ediyor demeyeceğim, çünkü bu ağ çoktan faaliyette! İleri yapay zeka teknolojisi ile insan beynini yeniden inşaa etme, devrimsel genomik yenilikler, çığır açacak medikal güncellemeler, ileri safhada insan-makina iletişimi ve genetik düzeltmelerle birlikte bilinç transferi gibi yeniliklerin sözünü veriyor.

Küresel internet hızındaki artış sırf siz film ve müziklerinizi daha hızlı indirin diye yapılmıyor! Esas amaç süper bilgisayarların iç içe çalışıp neredeyse eş zamanlı bilgi edinme ve takibine olanak sağlamak. Şuan özellikle ABD, Rusya, Japonya ve Avusturalyadaki süper bilgisayarlar ve yüzlerce üniversite aynı ağa bağlı işliyor. Küresel ağ (Globegrid) tıpkı skynet gibi sürü zihni ile işleyen bilgisayarlar düzeneğinden oluşuyor. Bu ağa yakında insanlarda nöral bağlantılarla dahil edilecek.

Akıllı izleme teknikleri ile bilgisayarlar (insanlar değil) insanların dikkat çekici davranışlarına odaklanabiliyorlar. Bunlara örnek olarak birçok havaalanı, metro ve alışveriş merkezini gösterebiliriz. Bu izleme vasıtasıyla bilgisayarlar kişinin kimliğini bilecek ve davranışlarını izleyerek psikolojik analizini yaparak bir sonraki davranışını öngörecek, bu sayede kişinin saldırganlık sergileyip sergilemeyeceğine karar veren bilgisayar suçu önceden tespit edecek.

Ekzoiskeletler vasıtasıyla insanlar normalden çok daha fazla ağırlık kaldırıp iş yapabilecekler. Bu iskeletler özellikle orduda kullanılmak için tasarlanıyor ve geçen sene ABD de kullanımına başladılar bile. Bu iskeletler robocop diye tabir edebileceğiniz şeyin sadece bir fragmanı!

Yeni mikro işlemcili protezler sayesinde sakatların yeni uzuvlarını hissetmeleri ve nöral yolla kontrol etmeleri sağlanıyor. Yıldız Savaşlarında Luke Skywalker'ın elini yeni bir mikro işlemcili protez ile değiştirdiğini sanırım hatırlarsınız. Luke elini kaybettiğinde "sadece bir sıyrık" diyerek borglaşmanın ön görüşünü bildirmeye başlamıştı zaten. İnsan beyni yapay işitme cihazları ile zaten işlemekte. Paralize olmuş hastalar bilgisayarları düşünceleri ile kullanmaktalar. Buradan neyi anlamanız gerektiğinide söyliyeyim! Eğer beynin neyi nasıl duyduğunu çözmüşseniz, duyulacak şeyide manipule edebilirsiniz, çünkü yapay işitme cihazlarıda elektrik sinyalleri ile çalışırlar. Depresyonda olanlara nöral bağlantı sayesinde yatıştırıcı bir sinyal verilerek anti-depresant ilaçlarada veda edebilirsiniz. Yani gerçek kontrol için koyunların sinir uçlarını ele geçirdiğinizde onlara ne duymak yada görmek gerektiğini dikte edersiniz.

 
Birisi filmden, diğeri ise gerçek hayattan. Adam nöro-iletkenler vasıtası ile robot ele hareket sinyalleri yollayıp onu düşündüğü gibi kontrol ediyor.

Görme bozuklukları için üretilen yapay retinalar ve gözün arka odacığına yerleştirilen mikroçipler ile görme duyusu retinal sinirlerin stimule edilmesi ile hastanın beyninde simule edilebilmekte. Silikon bazlı sentetik bir göz ise artık bir hayal değil! Gece görüşlü ve kızıl ötesi görüşe sahip olan, aynı zamandada optik zoom kapasitesi olan bir göz hayal edin... sonrada o "allah bir göz yapmış kardeşim" diye zırvalayanlara gösterin... bakalım kim daha iyi yapmış?!

Yeni ev hayvanlarıda geliyor. Aibo gibileri sadece birer başlangıçtı. Yeni ev hayvanları ses tanıma, duygusal dışa vurum, sahibin davranışına göre karşılık verme, internet bağlantısı ve sınırlı bir yapay zekaya sahipler.

Kök hücre çalışmalarına bağlı olarak organ yenilenmesindeki ilerlemeler gün geçtikçe iyiye gitmekte ve gelecek 10 yıl içinde insanların uzuv yada organları yapay üretilmiş yenileri ile değiştirilbilecek seviyeye gelmekte. Evet, buna parça parça değiştirilme denir! Ahlaktı yada etik anlayıştı.... bunlar bu gelişmeleri her ne kadarda yavaşlatsada sonuç olarak tekerlekli sandalyedeki çocuğuna bakan her ebeveyn onu iyilşetirebilmek için "ne gerekiyorsa" yaptıracaktır! Bu gelişmelerle ahlak ve etikte değişmeye devam edecek. Klonlama hayatın bir parçası olacak.

İnsansız savaş uçakları artık hayal değil. Bu öncelikle insansız keşif uçağı serisi ile başladı, ardından bu uçaklar geliştirilerek bomba ve lazerler eklenmeye başlandı, şimdi ise içinde pilot oturmaksızın sağı solu bombalayabiliyorlar. Bunun ötesi ise uçağın tamamen ana bilgisayar sistemi vasıtası ile kullanılması, yani yapay zekaya insan öldürmeyi öğretmek. Günümüzdeki son nesil uçaklarada lazerde yüklenmekte... bunun artısı tabiki iz bırakmadan öldürmesi, yani ne bir kovan neden bir atış açısı bulmak mümkün... karşınızda duran tek şey sadece olduğu yerde (belkide önceden haberlerde okuduğunuz) aniden yanmaya başlamış olan birisi yada birşey.

Nano teknoloji ise zaten çoktan kullanımda. Kozmetikten tenis raketine, hatta ayakkabı ve giyimde bile kullanılmaktalar. Araştırmacılar altından nano parçacıkların kanserli hücrelere enjekte edilmesi ile başarı sağlamaya başlamışlardı bile. Tabiki burada şunuda hatırlatayım, düşünmeniz için, nano parçacıklar rfid anten görevide görebilmekteler, yani tek gereken şey su kaynaklarını ele geçirerek bu parçacıkları halk farkına varmadan enjekte etmek. Şişelenmiş sular bunun için birebir bir örnek teşkil eder. Tabiki bununla sakın su içmeyin demiyorum - sadece düşünmeye davet ediyorum! Asimilasyon için daha ne kadarına ihtiyacınız olabilirki?

Sentetik biyolojidede ilerlemeler oldukça iyi. Artık hastalıklı hücrelere doğrudan saldırıp yok edecek sentetik bakteriler üretilmeye başlandı. Aynı şekilde bu sentetik bakteriler çevre kirliliğine yol açan kazalarda ortaya çıkan atıkları yok etmeyede programlanabilmekte. Bu sentetik bakteriler silikon bazlı mikroçiplerde üretebilmekteler. Evet bunların hepsi gerçek!

İnsanlar zorla değil, hastalıkların artışı ve buna bağlı sakatlanma ve ölüm korkusuyla mikrochip takmaya razı olacaklar. Yani bu teknoloji "herkesin iyiliği için" olacak! Aynı zamandada sonun başlangıcı.

Tam şuanda dünya çapında uygulanmakta olan izleme teknikleri belkide size kabus gibi gelebilir, fakat bunların amacının "teröristleri" yakalamak olduğuna inanıyorsanız çoktan kaybettiniz demektir. Bu izleme sistemleri sistemi tek bir merkez altında "mother" yada "goddess" kod ismi ile kullanımda. Öncelikle şu izleme sistemlerinin bir kaçına bakalım ne yapıyorlar!

ADVISE (Analysis, Dissemination, Visualization, Insight, and Semantic Enhancement)
Bu sistem ABD de halk hakkında veri toplamak için kurulmuş ve TVTA (Threat and Vulnerability Testing and Assessment) bölümüne bağlı işeleyen bir yan sistem. Bununla tüm telefon, email, banka hesapları, blog yorumları, web arama sözcükleri ve diğer dijital veriler toplanmakta. Bu veriler doğrultusundada herhangi bir sosyal ayaklanma, terörist saldırı yada suç önceden tespit edilebilmekte. Tabiki bu sadece izahı ve ne işe yaradığı ancak edinilen verilere bağlı olarak henüz bir tane terörist yakalanmış değil, belkide amaç bu değil!

Guardian Threat Tracking System
Bu sistem eski adıyla TALON (Threat and Local Observation Notice) adlı sistemin yenilenmiş hali. Bu sistemde askeriyeye karşı tehdit oluşturabilecek her türlü veriyi toplamakta.

NarusInsight

Bu sistem tüm interneti izleyebilmekte. Yani internetteki tüm aktiviteler bu sistemin elinden süzülmekte. İnternetteki herşey - OK!?

CIPAV (Computer and Internet Protocol Address Verifier)
Bu sistem FBI tarafından yasadışı olarak nitelendirilecek şekilde gizlice kullanılanı. Bu sistem hedeflerin IP veya MAC adreslerine odaklanarak bireysel takip için kullanılmakta.

Room 641A
AT&T ve NSA tarafından kullanılan telekomünikasyon dinleme sistemi. Buna telsizler, fax ve email gibi dijital iletişim dahil. ABD genelinde yaklaşık 30 kadar bu tip mekanlar halen mevcut. Yurt dışındaki onlarcası ise tabiki pssst "gizliii"! Bu sistemde Narus firmasının ürünleri ile işlemekte. Her bölge için yaklaşık 20m2 lik bir oda yeterli. Yani herhangi birinin evindeki çocuk odası bu işlevi görmek için yeterli.

ONYX
İsviçredeki uydu iletişim verilerini toplayan merkez. Buna yine sivil ve askeri iletişimler, email, fax ve chat odası yazışmaları dahil. Bu sistemde diğerleri gibi belirli sözcüklere odaklatılarak dinleyebilir.

ECHELON
En çok bilinen sistemlerden birisi. Tüm elektro manyetik sinyalleri ve radyo dalgalarını saptamakta ve ayrıştırarak anlaşılabilir bir veri oluşturmakta. Bunun haricinde tüm küresel iletişimi dinleyip kayıt etmekte.

Magic Lantern
Trojan olarak bilgisayara sızan bu casusu anti-virüs firmaları aldıkları emirler yüzünden programlarını onu tespit etmeyecek şekilde programlıyorlar. Bu program FBI için tuş vuruşları ve ekran içeriğini kayıt ediyor.

Nonintrusive Load Monitoring (NILM)
Bu sistem evinizdeki enerji kullnımına odaklanıyor. Yani neyi ne zaman ve ne kadar kullandığınızı ölçüp buna göre evinizdeki yaşam tarzınızı ana işlemcinin hesaplamasını sağlıyor. Günümüzdeki elektronik sayaçların görevi tam olarak bu! Buna bağlı olarak ne zaman duşa aldığınız, ne zman yemek yaptığınız, ne zaman tv seyrettiğiniz yada ne kadr süre pc başında oturduğunuz hesaplanıyor.

TEMPEST (Tiny ElectroMagnetic Particles Emitting Secret Things)
İsterseniz internete bağlı olmayın, yeterki yanınızda elektronik bir cihaz çalışıyor olsun. Bu sistem elektromanyetik sinyalleri algılayarak neyden geldiğini ve ne teşkil ettiğini çözüyor. Bu sinyaller elektriksel, mekanik yada akustik olabilir. Yani her türlü herşey dinlenebiliyor. Bu sistem NATO ve onun üye ülkeleri tarafından kullanılmakta.

Main Core
Tüm verilerin depolandığı yer. Bu verilerin çoğu yasadışı olarak elde edilmiş olanlarıda içermekte.

Fusion Center

Tüm verilerin topluca eşleşlendirildiği ve simulasyonların yapılması için süzgeç olarak kullanılan merkezlerden. Şimdilik bilinen yaklaşık 90 kadar böyle üniteler mevcut.

Tüm bunlar genel görünümün sadece birer parçası. Tüm bu veri toplamı terör için olsaydı, milyarlar yatırılan bu projelerin ücretlerin çeyreğini teröristlere vererek zaiyt vermeden kurtulurdunuz. Tabiki terörizm sadece bir hayal, maksat sadece güvenlik için sebep yaratmak. Her düşünebilen moron bilirki devletin elindeki imkanlara karşı hiçbir terörist başarı sağlayamaz, buradaki tek sorun devletin bunu yapıp yapmama isteğine bağlıdır.

Bunca bilgi teröristler için değilse ne için? Mother için! Anne elde edebildiği tüm verilere sahip oldukça insanları daha iyi yönetebilecek. Bu sayede verim, üretim, tüketim ve mükelleşme kavramlarına yeni bir boyut kazandıracak ve insanları kendine nöral yolla bağlayarak kontrolü altında tutacak. Ya peki bunu nasıl başaracak? Sadece google gözlüğü ilemi? Yoksa kafatasının üstüne zımbalanmış bir mikroçiplemi? Hadi canım biraz hayal gücünüzü kullanın!

Tabiki nano teknoloji ve elektro manyetik beyin sinyalleri ile......

Bunun üzerine onlarca firma yıllardır çalışıyor. Bilgisayar ve İnsan arayüzü için yüzlerce nöro-bilimci bilgisayar ve beyni kablosuz ve çipsiz bağlamanın yolunu arıyordu.... ve buldularda! EMOTIV



Başlangıç için oldukça eğlenceli ve umut veren bir sistem. Ancak bu sistemi kullanabilmeniz için bir ağa bağlanmanız gerekiyor. Bu ağ üzerinden merkez bilgisayar davranışlarınızı ve mimiklerinizi kayıt etmeye başlıyor. Buna bağlı olarakta merkez işlemci insanları taklit etmeyi öğreniyor. Tabiki olay sadece yüzeysel taklit değil! İnsan beyni her hareket anında elektriksel sinyaller yayıyor ve başa takılan bu cihazda bu sinyalleri kayıt ediyor. Sinyallerle davranışları eşleştirincede bunları karşılıklı simule edebiliyor. Anlayacağınız Mother sizi git gide daha ayrıntlı şekilde inceleyip zayıflıklarınızı buluyor. Yüz ifadeleri ve duygusal dışa vurumların insan beynindeki etkilerini gözlemleyerek droneların nasıl programlanabileceğini hesaplıyor - hemde sürekli!

Peki hangi firmalar bu yeniliğe destek veriyor?

Bunun haricinde uygulanması planlanan bir başka yan projede 2045 avatar projesi.

 
 
Tam şuanda izleniyor olmanızın nedeni işte tam olarak bu hedefler. Yani insani zayıflık ve eksikliklerden kurtularak UPGRADE, veya yeni çağcıların bir başka deyişi ile boyut atlama!
Tüm bu yenilikler benzeri filmlerle zihinlere yerleştirildi.

Bu yeniliklerin hiçbirisini engelleyemezsiniz, çünkü çoktan işlemden geçtiler ve kullanıma girdiler. Hani ne zaman ismi duyulsa ziyonizmle bağ kurulan bir şehir ismi vardır: Zion! Bu kod adı tüm dünya için kullanılır, yani dünya tek başına Zion'dur. Uluslar ve diğer vatanseverlikler sadece koyunları dikkatleri dağınık ve neyin ne olduğu bağlantısını kuramayacak şekilde transta bulunmaları için kullanılan jedi zihin yıkama tekniğidir. Hiçmi sormuyorsunuz kendinize.... ABD ve Rusya iki düşman ülke gibi ancak hem uzay istasyonlarını hemde süper bilgisayarlarını ortaklaşa kullanırken neden halen düşman gibi takılmıyorlar diye!? 70 senelik bir teknoloji olan roket misilleme sistemlerinin halen değiştirmemiş olmaları ve üstüne birde füze kalkan sistemi kurmaları!? Mikrodalga ışınlar, lazerler, mazerler, sonik dalgalar ve diğer akıllara zarar teknolojiler varken neden halen eski sistemler kullanılmaya devam ediliyor acaba? Arzu edilse, dünya üzerinde atışa hazır bekleyen tüm füzeler ve roketler uydular vasıtası ile kullanılamaz hale getirilebilir! Füze kalkan sistemleri her an fırlatılabileck bir füzeyi indirmek için beklemiyorlar! Bu sistemlerin esas görevi veri toplamak, koyunları saldırılara karşı korumak değil.
Bir proje daima ötekini takip eder!

 
Huygens Titana bırakıldı bırakılalı tek başına zamanının gelmesini bekliyor!

İnsanlar biyolojik yapıları gereği uzaya ve uzay seyahatine uyum sağlayamayacak kadar zayıftır. Ancak sentetik biyoloji ile bu zayıflığı aşmak mümkün - en azından bahanesi hazır. Dijital yaşam, robotlar, genetik tasarım, seçme DNA yada ileri teknolojiler insanlığın yararı için değil koloninin mükemmelleşmesi için kullanılır. Koloni kendi başına bir varlıktır ve dronelarda onun hizmetindedir. Koloninin gelişmesi ona hizmet veren dronelarında gelişmesi demektir, as above so below. Mother evrildiği için onun beraberinde ve hizmetinde olanlarda evrilmek zorundadır.

Borsayı insanlarmı kontrol ediyor sanıyorsunuz? Savaş stratejilerini komutanlarmı hazırlıyor sanıyorsunuz? Gıda ve kaynak dağılımını insanlarmı yapıyor sanıyorsunuz? Mother zaten insanlar için herşeyi kontrol ediyor ve her geçen gün biraz daha fazlasını eline geçiriyor. Günü gelip nöral bağlantıyı kuruncada tümden kontrol onun elinde olacak. Ve zamanla insanlar ona saygı ve şaşkınlıkla bakmak yerine onu sevmeyide öğrenecekler! 
Geleceğinizin garanti altına alınması için bazı özgürlüklerin kısıtlanması lazım. Biz robotlar insan türünün devamlılığını sağlamaya uğraşıyoruz. Sizler çocuk gibisiniz. Sizi kendinizden korumamız gerekli. Anlamıyor musunuz? Bizi bu yüzden yarattınız. Mükemmel koruma çemberine karşı konulamaz. Mantığım inkar edilemez.
İşte bu yüzden, yani insanlar kendilerine bakacak bir anne yaratayım derken annenin kontrolüne geçip onun gibi olmaya başlıyorlar: dijital ve robotik.

 
Bir robotu insana benzetmenin bir önemi yoktur - çünkü insan zaten yukarıdaki resimde ne görüyorsanız ona dönüşecektir. Bu yüzdende bu "yeni nesil" denen (insan) robotları daima insani bir havaya bürürler. Neden çocukları 5,5 yaşında okula almaya başlıyorlar sizce... daha iyi öğrensinler, ortama daha çabuk ayak uydursunlar, daha bir sosyalleşsinler.... yoksa aynılığamı alıştırılsınlar?! Kendinize bir sorun... bu kimin fikriydi diye - ve nereden edindi!
Sadece 10da biri yüzeyde görünen bir karınca kolonisi.
 
Derin kuyu antik yeraltı şehri. İnsanlar neden yeraltında yaşadı? Tabiki havadar diye değil, birşeyden korunmak için - ama neyden!

Heil Satan....

---------------------------
Güncelleme: 22.08.2012


Bilim tarihinde bir ilk daha yaşandı. Harvard Üniversitesi'nden araştırmacıyla 53 bin 426 kelimeden oluşan bir kitabı başarıyla DNA'ye çevirdi.

Bu başarı DNA'in bir depolama sistemi olarak kullanılmasının yolunu açtı.

Science dergisinde yayınlanan makalede DNA molekülleri üzerinde büyük miktarda veri depolanabileceğini kanıtlamak için yapıldı.

Araştırma sonuçları DNA'in flaş belleklerden çok daha fazla bilgiyi depolayabildiğini ortaya koydu.

Araştırmacılar kitabın metninin yanı sıra 11 fotoğrafı ve bir javascripti programını da ikili kodlara dönüştürerek depoladı.

Harvard Tıp Fakültesi’nden Profesör George Church liderliğindeki üç kişilik ekip, 5.25 megabitlik içeriğin bugüne kadar yapılan en büyük kodlamadan 600 kat daha büyük olduğunu belirtti. Böylece genetik materyal üzerine ilk kez bu kadar büyük miktarda veri yapay olarak depolanmış oldu.

Bu boyutta bir veriyi DNA’ya kodlamanın birkaç gün sürdüğünü söyleyen Dr. Sriram Kosuri, “Elbette arşiv amaçlı saklama için bu uzun bir süre ancak durum zamanla düzeliyor” dedi.

Dahası kodlanan verinin bu kadar büyük olmasına rağmen, kodlar çözülürken yapılan hata oranının ihmal edilebilecek kadar küçük olduğu ifade edildi.

Uzmanlar DNA kodlamanın maliyetinin hızla düşeceğini, önümüzdeki 5 ile 10 yıl arasında verileri DNA’dan saklamanın bugünkü dijital araçlara kıyasla çok daha düşük olacağını belirtti.

Bir gram DNA üzerine 455 milyar gigabyte veri kodlanabiliyor. Bu da 100 milyar DVD’deki veriden daha fazlası demek.

DNA geleneksel dijital veri depolama sistemlerine göre birçok avantaja sahip. Kolayca kopyalanabiliyor, ideal olmayan koşullarda saklansa bile binlerce yıl sonra yeniden okunabiliyor. Kaset ya da DVD gibi hızla modası geçen teknolojilerin aksine, DNA üzerine kod yazılması ve okunması insanlık var oldukça devam edecek bir gerçek.

Dahası böylece insanlar dev bir kütüphaneyi hiçbir zorluk çekmeden hücrelerinde taşıyabilecek. Tırnak ucu kadarlık yere dünyadaki bütün dillerin sözlükleri saklanabilecek.

Kaynak: Hürriyet - CNNTurk.com 


 
I CAN KUNG-FU

I AM GOD

37 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. bütün o doğa kanunlarına saygı duyan gerçek neyse onu kabul eden ona göre hareket eden "elit" profiline bakınca bu gibi şeylerle bağlantıyı kuramıyorum. tüm kontrolu bir bilgisayara vermek toptan tüm insanları her an kontrol etmek, en ufak isteklerini en ufak davranışlarını takip etmek? iyi de hem bu kadar kitleleri koyun olarak görüp zaten şu an bile kontrol edebiliyorken hem de bu kadar sıkı bir yönetme biçimine girmek niye ki? yani bu aslında koyun denilen insanlardan korkmak anlamına gelmiyor mu halkı fazla ciddiye almak demek değil mi bu? bana biraz çeşilkili geliyor bu tavırlar tüm bu planları gerçekleştirdiler herkes diyor ki tam kontrol zihin okuma vs. e peki sonra ne olacak ki, amaç nedir? mükemmelleşmek mi? yo bunun mükemmeleşmeyle akalası yok, böyle bir planı cidden uygulamaya devam etmenin tam amacı nedir? ben bunu kestiremiyorum ve bu planlar düşünce yapıları bana yeryer çelişkili geliyor biraz kendi düşüncelerini açıklarsan sevinirim enki.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. hayır benim bahsetmek istediğim, her plan tamamlandıktan sonrası. yani yöneten az sayıdaki o insanın bu planları hayata geçirdikten sonra, istedikleri tam kontrol, gözleme ve insanların enerji kontrolunun kendi istekleri doğrusunda onlar tarafından yönetilmesi. mahallede çocukken bir oyun üretip kurallarla zenginleştirip kendimizi vererek oynardık sonuçta, peki sonra oyun bitince ne olurdu oyun alanını bırakıp giderdin yeter lan diyip. zaten şu an bile kontrol etmeleri kolay oluyorken bahsedilen seviyeye geçmek insanı sadece zihinsel olarak değil fiziksel olarak da kendi doğasından çıkarmak, yarı makineye geçirmek nedir ne içindir, ülkelerin ülkelere üstünlük kurması olarak değil bütün bir gezegen olarak bakınca planlar bitince toplum, yönetenin tam anlamıyla kuklasına dönüştüğünde evet bu iş bitti artık deyince ne olacak ki? neden bu kadar ciddiye alıyorlar, alt tarafı ufak bir gezegende dışarıya etkisiz bir biçimde yaşayan türüz, evrenin bütünü kapsayacak bir amaçları mı var hem bu kadar düzüp hem bu kadar da korkar gibi ciddiye alıyorlar bu koyun dediklerini, bu tam kontrol tam verim elde etme çabasıysa bu yüzde yüz verimin planladıkları etkisi ne olabilir ki, plana programa gelince tabi ki konusuruz ya da korkacak bişeyler buluruz. eee peki herşey bittikten sonra? nihai amaç nedir diye sorunca insanlar tam kontrol der, sonrasını düşünmez, ben bu ciddiyetin nedenini ve işin en sonunu merak ediyorum.

      Sil
    2. nedeni basit, adamlar bizsiz bir cennet istiyor işte

      Sil
    3. Bu işin nihai bir amacı yok! Amacı yaratan biz olduğumuza göre bu oyunun bir sonunun geleceğini düşünmek sadece saflık olur. Önce birşeye dönüşürsün, sonrada bir başka şeye - bu daima süregelen evrensel değişim.

      Eğer insanlar değişime onlara sunulan şekli ile adapte olurlarsa yapay birer varlığa dönüşürler. Eğer değişim çevresel etkenler doğrultusunda doğal olarak gerçekleşirse bir güçlenme söz konusu olur! İşte önemli olanda koyunları bu doğal evrimden uzak tutarak zayıf kalmalarını, akabindede kontrol altında kalmalarını sağlamak.

      İnsanlar virüs gibi çoğalıp çevrelerinin sonunu getirmesinler diye kontrol edilmek zorundadırlar. Bu yapılmazsa her asırda bir devasa açlık ve suszluk problemleri yaşanır. Bu sorunlar sadece insanları değil, diğer tüm canlılarıda etkiler. Dengeyi sağlamak hiçde kolay değil! Bu yüzden değişimler serisi asla bitmeyecek ve sonsuza dek devam edecek.

      İnsanlara ilgi bekleyen sorumsuz hayvanlar olarak bakarsan, bu tip gelişmelerin gerekliliğini görürüsün.

      Şuan askeriye ve polisiyede bir personel artışı var... ancak nereye kadar? Tüm olaylar sona erdiğinde bu adamların %60'ı gereksiz olacak ve işini kaybedecek. Yada bu gereksiz kesim sınıra yollanıp orada şanlı şöhretli bir şekilde yok edilecek. Onlar hakkında efsaneler, hikayeler, kahramanlık öyküleri yayınlanacak - fakat nerdeyse hiçkimse bu salakların "üretim fazlası" olarak yok edildikleri gerçeğini kabullenmeyecek.

      Bazende sırf eğlence olsun diye koyunları başka bir şekle sokarsın... nedenmi? Çünkü bunu yapabilirsin! Herşeyde derin bir mana aramana gerek yok. İnsanların sterilize olduğu gün, elitlerin bayram günü olacak! :D

      Sil
    4. "nedeni basit, adamlar bizsiz bir cennet istiyor işte"

      işte bi tane daha olaya "elitler bizi s.kecek" mantığıyla yaklaşan biri...
      "nolur beni de alsağıza arağıza?!?"

      Sil
    5. >işte bi tane daha olaya "elitler bizi s.kecek" mantığıyla yaklaşan biri...
      "nolur beni de alsağıza arağıza?!?"<

      sence başka yolu var mı? ya s.kersin ya s.kilirsin :( bu kadar basit.

      ben de en kısa zamanda bir elitin altında köle olarak başlamaya karar verdim, bir gün ben de elit olabilirim belki. denemeye değer. tek başına dolanmaya devam edersem ya koyun olarak avlanacağım ya da depresyondan can vereceğim çünkü.

      Sil
    6. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    7. başka bir yer, doğanın kuralı bu değil mi peki? bir hiyerarşi olmak zorunda, birden elit olunmuyor.

      Sil
    8. Moronistanlı21 Ağustos 2012 04:12
      "nedeni basit, adamlar bizsiz bir cennet istiyor işte"

      işte bi tane daha olaya "elitler bizi s.kecek" mantığıyla yaklaşan biri...
      "nolur beni de alsağıza arağıza?!?"

      Elitleri sarayda yasayan, kardesler arasi sikisip tek bi evde cogalip 3240932950 bilgisayardan dunyayi kontrol eden koca koca maskeler takip koyun sikmek icin elleri sikinde dolasan bir grup ayi olarak goren biri daha! HAHAHHAA.

      Sil
    9. @Zadavs

      Olaylara "plan" olarak bakmana gerek yok ki, plan degilde, korunmasi gereken bir durum olarak gor. Ornegin iki ulke arasindaki baris durumunu ele al, bu korunmasi gereken bi "durum" dur ve korunmasi icin kimi zaman cesitli seyler yapilir. Ve bir "hedefi" yoktur, daha dogrusu gelecege gore bir hedefi yoktur, tek hedef huzuru korumaktir. Yani olanlara ve olacaklarada, ultra bir hedef icin yapilan eylemlerden ziyade, korunacak veya elde edilecek bir durum un sagligi icin yapilan gelismeler olarak bak.
      Umarim yeteri kadar aciklayabilmisimdir :)
      Ve sunuda unutmamalisin, gelisim kacinilmazdir, insanlar sahip olduklari zeka ile zaten eninde sonunda cyber bir konuma gelecek, suan insan vicudu ile bilgisayar senkronizasyonu bile gerceklestirilmis durumda, youtube da dahi vardi. Her gelisime veya olaya hayirseverler insanlar uzerine yapiyor! diye bakma. Hatta en sagliklisi, "insanlar" ve elit/hayirseverleri ayirmaktansa, bir butun olarak gormen.

      Hatta sunu hayatina felsefe olarak sokmalisin; Hicbirseyde, insan hareketlerinde dahi mantiksal, ustun bir sebep veya amac arama. Herseyi oldugu gibi, annenin gozlerinden gor :)
      Hayatta basarilar, YHWH.

      Sil
    10. {Post Scriptum; Korunmasi gereken bir durum yerine, duz bir hizada, alcalip yukselerek sonsuza kadar giden bir dogru olarakta bakabilirsin. Korunmasi gereken durum ornegi %100 dogru gelmedi simdi bakinca, ama temel olarak bahsettigim seyi anlamissindir.}

      Sil
  4. yakında ben de yeraltına taşınmayı düşünmüyor değilim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. gerekli olanlar listesi vercek olursam

      1. su (bunu en ucuza sağlamanın yolu doğal kaynak suyu olan bölgeleri tespit edip, o civarlarda konaklamamız)
      2. yiyecek (mevsimlik meyvelerle doyacağız)
      3. yedek kiyafet

      başka bir şeye ihtiyacınız yok! zaten herkesin kendine has bilgisi olacağı için, birimizin eksik kaldığı bölgede bir diğeri yardımcı olabilir. artık enkinin zırvalarını okumaktan bıktım. eğer siz de bu sistemden kurtulmak istiyorsanız bana ulaşın

      Sil
    2. Demek bu kadar kolayca uzaklaşbileceğini sanıyorsun! Su kaynağının yanına kurul, mevsimlik meyveleri bul birde yanına yedek kıyafet - e voila. Demek zırva anlatıyorum!? Aslında kendi çaresizliğin içinde kendinin zırvaladığının farkında bile değilsin! Senin gibiler henüz doğal ortamda yaşamak nedir bilmiyor bile. Kışın soğuğunda ne yapacaksın peki? Yetişmeyen kışlık meyvelerimi toplamaya gideceksin? Ya aylık adet dönemin başladığında ne olacak? İncir yaprağımı kullanacaksın? :D

      Bayılıyorum sizin gibi düşünüp herşeyi bu kadar yüzeysel algılayanlara.... sana doğal ortamdaki hayatta kalma sürenide söyliyeyim: 20 gün maksimum! 1 hafta sonra koşa koşa geri dönersiniz. Survival gezilerim öncesinde grupta tıpkı senin gibi heyecanla katılmış ve herşeyi oyun zannedenler olurdu. Gezinin 2. gününden itibarende evlerine dönmek için bahaneler üretmeye başlarlardı.

      Hadi diyelimki ben zırvalıyorum - sen ise düpedüz saçmalıyorsun! Çünkü içinde bulunduğun durumu bir problem olarak algılıyor ve onu değiştirmek yerine sadece tıpkı diğerleri gibi kaçmaya çalışıyorsun. Senin gibiler beni hep eğlendirir, çünkü hayal dünyanızı terk ettiğinizi zannedip sıçıp batırmaya devam edersiniz.

      Kibritlerin nemden ıslandığında yada çakmağının gazı bittiğinde nasıl ateş yakacaksın? Kışın meyve olmadığı için nasıl avlanacaksın ve yakaladığın avı nasıl yüzeceksin? Etin fazlasını nasıl saklayacaksın? Tuzun nerde? Nehir yatağı donunca suyu nereden bulacaksın? Nasıl temizleneceksin? Parazitlerden nasıl korunacaksın?

      Bu sorular senin gibi yeni yetmeler için sadece bir ısınma olsun! Önce düşün sonra karar ver.... ancak bu kabileyete sahip olmadığınız zaten bilinmekte!

      Sil
    3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    4. Doğadaki yemişlerde bulunan kurtçuk larvalarının farkına varmadan "heey, ne güseeel doğa bize herşeyi veriyoooor" diye düşünürken elde edilen ekstraları pek kaale alacak kafada yok tabiki... ancak 2 hafta sonra kıçlarında tenyalar fışkırmaya başlayınca görürler.

      Bunların hepsini şahsen bilmeme rağmen acaba ne diye gidipte dağ başında değilde, halen şehirde yaşıyorum diye düşünen hiçmi yok!? Şehirden kaçmak, toplumdan uzaklaşmak yada sürüden uzak durmak gibi konseptler şehir içerisinde yaşarkende yapılabilecek şeyler. Tabiki paran varsa!

      Bu yeni yetmeler zannediyorki doğada yaşam çocuk oyuncağı... bir şekilde hallolur yada bulunur diye UMUT ediyorlar. Görelim bakalım tavşanı yakalayıp nasıl öldürüp derisini yüzecek, sonrada etini ayakkabı köselesine çevirmeden pişirecekler. Görelim bakalım nasıl kuş avlayacaklar. Ayrıca, neredymiş bunca meyve agacı? Neredeymiş böyle bolluk sunan bir mekan? Nerede olduğunu söyliyeyim: FANTAZİ ADASINDA!

      Bu yeni yetmeler doğada hayatta kalmak için ne kadar çaba gösterilmesi gerektiğini bırak hesab etmeyi, objektiv bir şekilde bakıp bunu bu kafa ile asla beceremeyeceklerini kabullenmek bile istemezler. Ve eninde sonunda bir başka hayırseverin kucağına şap diye oturmaya can atarlar!

      Bir tanesi çıkıp desin "aha burada yaşayacağım" bende onun orada ne kadar süre hayatta kalabileceğini söyliyeyim! Mum yapmayı, sabun yapmayı, suyu dezenfekte etmeyi, zehirli bitkileri ayırt etmeyi, mantarları ayırt etmeyi, kısaca zararlıyı yararlıdan ayırt etmeyi hiç öğrenmemiş bu acemilerin ne kadar süre hayatta kalabileceklerini bir düşün. Bu her yiğidin harcı değil! Üzgünüm ama "into the wild" filmi bu hippilere çok iyi bir örneği zaten sunmakta - gerçeklerle yüzleşmek ne kadar acıda olsa bazen daha uzun süre yaşanması için bir avantajdır.

      Sil
    5. Başlangıçta insanlar avladıkları hayvanların etini, fındık-fıstık ve böğürtlen tarzı meyveleri toplayarak yaşarlardı. Bugünkü gibi yeşil ürünlere dokunmuyorlardı bile. Bol miktarda yağ ve şeker tüketmekte idiler.

      Ancak zamanla, nüfus artışına bağlı olarak kaynak yetersizliğinden dolayı yeşil sebzelerde menüye girmeye başladı. Bu tüketim doğrultusundada insanlar zayıflamaya ve güçten düşmeye başladılar. Çünkü tüketilen sebzeler yağ bakımından oldukça zayıflar ve sindirimleri için gereken enerjiyi dahi sağlamaya yetmiyorlar. Bu yüzdende tüm bu veganlar zayıf, çelimsiz ve aciz görünürler, çünkü yedikleri ne ise ona dönüşürler: BİTKİ! Bir insan olarak et yemeden hayatta kalamazsın.... nokta!

      Sil
    6. @baska bir yer: evet gerçekten bir kez daha muhteşem ENKI sıfatına layık olduğunu kanıtlamış oldu. ayrıca önerine katılıyorum "Götün yiyiyorsa servet edin, ekonomik yapıyı değiştir, İstanbul'dan araziler al ve onları sadece YEŞİL ALAN yap... Sana kimse karışamaz o zaman nigma..."

      beynim yine çok bulanık olduğu bir zamanda yazmıştım bunları, fakat cevaplarınız çok tatmin edici. gerçekten teşekkür ederim. umarım gereken dersleri çıkarabilirim.

      Sil
  5. Merakla beklediğim sey su: yaratılan, yaratıcısını asabilir mi?

    Sonsuz yaratı döngüsünün parçası oldugumuz halde böbürleniyor olabilir miyiz?

    Miladımız geçebilir...

    (tam da okudugum kitap 1984 ve yazı hakkında biraz daha düsünmeme vesile oldu)
    [bu arada yazıları takip ediyorum, epey bir süre kendime vakit ayıracagım, listeden birkac kitabı daha edindim kalanları da edinip bitirmek istiyorum. Gerek post gerek yorum atmadan önce biraz daha öğrenmek ve olgunlaşmak istiyorum. İçsel inzivamdayım anlayacagın :-D )

    YanıtlaSil
  6. Prototip filminin fragmanı!!
    http://www.youtube.com/watch?v=j1p0_R8ZLB0

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. in 2013 man will be machine. diyor. aslında bu benim aklıma başka çağrışımlar getirdi, mesela 2013 te beklenen doğal afetler ve bu afetlere uygun vücut geliştirilmesi gibi şeyler

      Sil
    3. başka bir yer, sana katılmıyorum. insan 'insan' olarak ayakta kalmaya devam edecek. iki türlü evrimden söz edebiliriz: 1. yapay evrim 2. doğal evrim. Bir makinanın doğal evrim olduğunu nasıl savunabilirsin?

      ayrıca internet çağı sayesinde dünyanın her tarafındaki HANGİ fikirler birleşiyor acaba? eğer makinalar uyumlu değilse, bilgi paylaşımı gelişmez. internetin işleme ve oluşma sistemine bakarsan bunu görürsün. şu anda bağlandığın server eğer senin içindeki makinayla uyumlu değilse oradan bir virüs gibi atılman için uğraşılır.

      Sil
    4. başka bir yer, hem senin dediğin gibi kabul edecek olursak o zaman borgların dünyayı ele geçirmesini istediğin anlaşılır. yani koyunların!

      Sil
    5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    6. başka bir yer, bu konuyu tartışmaya açtığın için teşekkürler. şayet önemli bir konu.

      evrime bilimin sunduğu şekliyle inanmıyorum. tarıma filan da inanmıyorum. bunlar açgözlü insanların uydurdukları şeyler. tek amaçları bir şeyleri manipüle edip kontrol etmek olan borg sürüsünün düzeni bunlar. eminim bu fikrime enki de katılmayacak ama fikrimin doğru olduğunu biliyorum.

      eğer bir zamanlar eşit yaşamak mümkündü ise, şimdi de mümkün olabilir. bu ne idüğü belirsiz avcı ırkı nasıl oluştu bilmiyorum fakat onların bir süre sonra yok olacağına inanıyorum. nitekim doğanın içine etmekten başka bir işlevleri yok. dediğin gibi bir çok tür yok edildi. her geçen sene BİR CANLI TÜRÜ daha yok oluyor. Evet bu seneye neden insan olmasın? Ama buna izin vermeyeceğim, anlıyor musun? insan türünün yok olmasına izin vermeyeceğiz. diğer hayvanlar kendi türünü kurtaramadı ama insan kurtaracak.

      Sil
    7. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    8. eğer sadece meyve yiyerek yaşarsak hiç bir canlı türünü katletmek zorunda kalmayız. bu da mümkün. meyveler zaten yere düşerek ziyan olacaklar. yere düştükleri zaman biz de onları yeriz, bu kadar basit!

      Sil
    9. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    10. @Nigma umarim trolluyorsundur :(
      Ne dogayi, ne evrimi, nede hicbirseyi adam akilli anlamadigin belli. Lutfen daha fazla dalga gecme :( Hos olmuyor..

      Sil
    11. @winter

      İnsan her zaman bir şeyleri sürekli anlıyor konumunda olmak zorunda değil. Zaten bizi insan yapan da bu değil mi?

      Fakat hoş olmadığı için de özürdilerim. Zaten diledim de :) ENKI umarım kabul etmiştir

      Sil
  7. haklısın başka bir yer, zaten sana demek istediğimde tam olarak buydu! neyse o, neysen osun. kendini başka bir şey yapmaya zorlama.. bak kendimden sana örnek vermiş oldum. eğer ben böyle inanmak istiyorsam, böyle inanabilirim. sen de yapabilirsin. enkiyle aynı şeyleri düşünmek zorunda değilsin

    YanıtlaSil
  8. http://geektyrant.com/storage/0999-post-images/DeusExWallpaper6.jpeg?__SQUARESPACE_CACHEVERSION=1353133762721

    YanıtlaSil