28 Şubat 2018 Çarşamba

TÜRKİYE NÜFUSU GÜNCELLEMESİ

Merhaba sevgili moronozedeler,

Hiç ülkenizin nüfusu konusunda yapılan araştırmalar ve öngörüleri incelediniz mi? Tabiki hayır! Nasılsa bir hayırsever bunu sizler için yapıp size gösterecektir değil mi?! DEĞİL Mİ? Her zamanki gibi..... 

Aşağıda solda duran nüfus rakamları TÜİK tarafından yayınlanan bilgiler doğrultusunda hesaplanmış olanlardır. Yalnız TÜİK bu hesapları sadece adres kayıtları üzerinden yapıyor, yani kapı kapı dolaşıp saymıyor. Sadece ikamet kaydı yapılmış olanlar bu rakamlara dahil. Bu nedenle bu rakamlara mülteciler, kaçaklar ve adres beyanı yapmamış olanlar dahil değil. Sağ taraftaki rakamlar ise bu eksik koyunların dahil edilmesi ile oldukça "iyimser" (nüfus artışında düşüş hesaplanarak) olarak hesaplanmış bir tabeladır. Biri gerçeği yansıtıyor, diğeri ise hayali! Arap mültecilerin çocuk yapma konusunda Türklere göre daha etkili olduğunu unutmazsak, nüfus artış oranındaki düşüşün aslında oldukça minimal tutulduğunu belirtmek isterim.



Peki Türkiye'nin 2025 nüfus öngörüsü nedir? BM'ye göre Türkiye nüfusunun 2025'te 83 milyon, 2050'de 94 milyon, 2100 yılında ise 86 milyon olacağı tahmin ediliyor. Türkiye zaten şuanda 83 milyon değil mi? İyimser 2025 nüfus artışına bakarsak BM nin verdiği bu rakama göre yaklaşık 10 milyon kişin ölmesi gerekmiyormu? Aslında BM nin verdiği bu raporlarında oldukça iyimser olduklarını söylemeliyim, çünkü BM nin geçmişteki raporlarıda çoğunlukla bu tip "iyimser" rakamlar içermekteydi. Bu iyimser rakamların aslında anlamı şu: 83 milyon çökmeyi tetikleyecek maksimum sayıdır. Yani olması gereken rakam aslında bu verilen rakamında altındadır. BM nin öngörüsü bir tavsiyeden öte, bir emirdir. Sundukları rakamlar doğrultusunda nüfus planlamaları yapılmalı ve bu sayede gıda üretimi ve ekonomik stabilite sağlanmalıdır. Kontrolsüz nüfusun küresel dağılıma etkisi önlenmek zorundadır. Aksi takdirde dıştan müdahale kaçınılmazdır.

Peki aslında öngörülen esas rakam nedir? 73.000.000! 73 MİLYON.... Yani 73-83 arası bir rakam yakalanmak zorunda. Minimum 73 - Maksimum 83. Türkiye'nin ulaşması gereken nüfus oranı işte bu rakamlarla belirlenmiş durumda. Bu hedefe ulaşmak içinde askeri bütçenin artması ve askeri techizat üretiminin hızlanması gerekiyor...... peki bu gerçekleşiyor mu?
Türkiye’nin savunma harcaması:2002’de 12 milyar 108 milyon,
2003’te 13 milyar 533 milyon,
2004’te 13 milyar 385 milyon,
2005’te 13 milyar 840 milyon,
2006’de 16 milyar 514 milyon,
2007’de 15 milyar 392 milyon,
2008’de 18 milyar 755 milyon,
2009’da 19 milyar 603 milyon,
2010’da 21 milyar 241 milyon,
2011’de 22 milyar 807 milyon,
2012’de 24 milyar 956 milyon,
2013’te 27 milyar 305 milyon,
2014’te 29 milyar 475 milyon,
2015’te 22 milyar 764 milyon,
2016’da 58 milyar 246 milyon,
2017’de 69 milyar 445 milyon,
2018’de 91 milyar 143 milyon 
Evet gerçekleşiyor. Koyunların paraları ile onları yok edecek olan silahlar üretilmeye başlandı bile ve dahasıda geliyor. Tüm bu yatırımlar ülkeyi dış güçlere karşı korumak için zannedenler hala burada değil mi? Peki Türkiye kiminle savaşmayı planlıyor? Yani Türkiye'nin potansiyel sıcak savaş düşmanı kim? Rusya ve Çin ile (dolayısı ile iran ve hindistanla) ittifakta olan Türkiye'nin potansiyel düşmanı kim? ABD? K.Kore? Iran? Irak? BAE? Yemen? Ermenistan? Yunanistan?....... Tabiki hiçbirisi gerçek düşman değil. Ancak prosedüre uyması için nasılsa bir tanesi bulunacaktır. Koyunların kafasında Türkiyeyi önemli yapan 2 şey var: Boğazlarımız ve çıkarmamıza izin verilmeyen çok değerli petrol rezervlerimiz. Ve zannediyorlarki 2023 ten sonra hem boğazları kafamıza göre denetleyebileceğiz, hemde petrolümüzü çıkarıp sefasını süreceğiz. Anlaşma kağıdının son kullanım tarihi bitti diye bir anda güce sahip olabileceğine inanan bunca koyunla dolu bir ülkede açık ve net bir şekilde nüfus azaltımı yapacağınızın farkına asla varan olmayacaktır. Çünkü tüm o koyunların gözü "güç" ve "para" hayali ile boyanmıştır. Öyleki 2023 hedeflerindeki maddelerin ne ifade ettiğini dahi idrak edemiyorlar.....


23- Bağımsız kolluk denetim merkezinin kurulması.
25-Ayrımcılıkla mücadele ve eşitlik komisyonunun kurulması.
26-Darbelerin dayanağı olan mevzuatın ayıklanması.
27-İsmi darbelerle anılan şahısların isimlerinin kamu alanlarından kaldırılması.
34- Güvenlik için özgürlükten taviz verilmemesi
35-Jandarmanın kolluk hizmeti sunan sivil bir yapıya dönüştürülmesi
36-Entegre sınır yönetimi sisteminin hayata geçirilmesi
37-İşsizliğin yüzde 5’e indirilmesi
40- Kadınların işgücüne katılımının yüzde 38’e çıkarılması
44- Yeni bir kamu personel sistemi
53-YÖK’ün koordinasyon kuruluna dönüşmesi
56- Köylere imar
57-Nüfusunun 3’te ikisi büyükşehir belediyesi sınırlarında yaşayan bir Türkiye
58- Yeni bir köy kanunu
60-AB hedefinden şaşmamak

Özellikle kırmızı ile işaretlediklerim koyunların kendilerini neyin beklediğini göremedikleri, bunu suratlarına karşı dahi söyleseler ne anlayacakları nede inanacakları şeyler. Osmanlı ocakları ve tarikat üyeleri kolluk görevlerini aldıkları zaman çok eğleneceğiz..... gerçekten. Şimdilik hayatın tadını çıkarın! Hiç neden bu alt-üst soy ağacı bilgileri sunuldu diye düşündünüz mü? Sakın bu bir "ayıklama" projesinin işareti olmasın?! Örneğin.... İnsanlar şehirlerden uzak köylerdeki kamplara götürülseler ve burada kurşuna dizilseler, bundan şehirdekiler haberdar olabilir mi? 
 "İşte bizim bordo berelilerimiz de var. Bordo bereli ağlamaz. JÖH, yarbay, bordo bereli… Maşallah. Türk bayrağı da cebinde. Şehit olursa bayrağı da inşallah örtecekler. Her şeye hazır, değil mi?"
Şunu hatırldınız mı peki: Hitler - Bizi Onlar Seçti, Elbette Ölecekler!

Şunu unutmayın, nüfus arttıkça insanların değeri düşer ve buna görede muamele görmeye başlarlar! Kanunlar acımasızca cezalar koymaya başlar, vergiler yükselir, kredi faizleri artar, ahlaki çürümeye dayalı bozulma ve karşılıklı güvensizlik artış gösterir, işsizlik artar, suç oranı yükselir, koyunlar birbirlerini potansiyel birer suça meyilli şahıs olarak görmeye başlar. Bunlar enerjik anlamda merkezden dışa doğru oluşan patlamada doğan genişlemenin sonunda yaşanan içe dönük çöküşün evresidir. Ne ise o dur ve bunu kimse engelleyemez! Her başlayan şeyin birde sonu vardır - değil mi? Bu şuan Türkiye ve dünya içinde geçerli.


Tüm bu evrelerden geçilecek ve bunu durdurmanın bir yolu yok! Bunu anlıyor musunuz? Bu evreler hayatın bir döngüsü ve kaçınılmazlar. Hayırseverler aslında sadece kaçınılmazı yavaşlatıyorlar. Bunun içinde gerekli miktarda kurban sunuyorlar.
İnsanoğlunun vahşi doğasının dünyayı küresel yıkıma sürükleyeceği kaçınılmaz. Kısaca bu gezegeni kurtarmak için onu kandırarak insanlık tarihinin en büyükeşek şakasını yapmalıydım.- Milyonları öldürerek mi?Milyarları kurtarmak için. Zorunlu bir suç. Kendimi her ölümü hissetmeye... insanlığı kurtarmak için öldürdüğüm her masumun yüzünü görmeye mahkûm ettim.
Bu asker balkan harbinden evine dönüyor ve etrafındaki hayatlarından memnun koyunların umurunda bile değil. Aynısı şimdide geçerli olacak. Koyunlar TV lerinin başında çatışmaları, öldürülen terörist sayılarını, ekonominin gidişatını, ihracattaki artışları, tarihi dizileri seyretmeye devam edecekler ve şehit haberleri gelincede timsah gözyaşlarını dökecekler. 

Eskiden Türkiyede henüz radyo yada TV yayını yok iken halkın haberleri aldığı tek yayın organı gazeteler idi. Buna bağlı olarakta gazeteler ne yazarsa halkta onu doğru bilirdi, yani programlanmaları daha kolaydı. Bazı şehirlerin yada köylerin savaştan haberi bile yoktu. Herkes günlük yaşamını sürerken ülkenin uzak bir köşesinde savaşılıyordu ve durumlarında bir değişiklik olmadığı sürece ne olup bittiği halkı ilgilendirmiyordu bile. Aynı şey bugünde oluyor. Savaş şimdilik Suriye sınırında ve ülke içinde bile değil, demekki koyunların güvenliğini tehlike altına sokan bir durum söz konusu değil - şimdilik! 

KIBRIS VE EGE ADALARI UYARISI: 13.02.2018Sanılmasın ki Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz arama ve Ege'deki kayalıklarla ilgili fırsatçı girişimler dikkatimizden kaçıyor. Kıbrıs'ta ve Ege'de haddini aşanları yanlış hesap yapmamaları konusunda buradan ikaz ediyoruz.
 
Stratejik ortağımız, müttefikimiz kalkıp da PYD'ye parasal desteği, silah yardımları yetmiyormuş gibi yapma kararı bizim de aldığımız ve alacağımız kararı etkileyecektir. Şunun iyi bilinmesi lazım. Türkiye bir çadır devleti değildir. Asırlara bani olan bir devlet anlayışımız vardır. Biz gereği neyse bunu yaparız. Bir ölürüz bin diriliriz. Bu böyle bilinmeli. Savaş gemilerimiz, hava kuvvetlerimiz gerektiğinde her türlü müdahaleyi yapmak için yakından takip ediyorlar.
Peki hiç şunu merak etmediniz mi? Savaşlarda ölen insan sayıları ile mezar sayıları arasında neden bu kadar büyük bir fark var? Neden askerler adına mezarlar var ama içinde ceset yok? Bunca cesede ne oluyor? Sağda solda kurtlar mı yiyiyor? Sadece bırakıldıkları yerde öylece çürüyüp gidiyorlar mı? Toplucamı gömülüyorlar? Afrikadan avrupaya deniz yolu ile geçmeye çalışan mültecilerin hepsi karaya ulaşamıyor ve tekne battı "boğuldular" olarak kayıda geçiyorlar. Her ülke belirli bir dönemde elindeki stoktan bir miktarını elden çıkartmak zorundadır. Çünkü anlaşma böyledir. 

Bir fantezi duymak istersiniz değil mi? İyi bir uyku çekmek için neden olmasın değil mi? Merak etmeyin gerçek değil..... Reanimasyondan geçen cesetler tekrar bilinçlerine kavuşturulurlar ve bu sayede kaynakla olan enerji bağlantıları çeşitli işlemler için kullanılır. Bilinç tüm evrenin enerjisini elde ettiği kaynaktır ve sadece organik ve yaşayan canlılar vasıtası ile bu enerjiye ulaşılabilir. Bir örnek vermek gerekirse bir geçiş portalının sadece elektrik enerjisi ile açılması mümkün değildir - bu sadece organik yaşamın sunduğu kaynak enerjiden sağlanabilmektedir. Elektrik enerjisi sadece bulunduğu boyutta var olan şeyler ile iletişime geçebilir. Ancak bilinç yada yaşam enerjisi tüm boyutlar arasında var olan yegane eterik kondüktördür. Işık sınırlı bir hıza sahiptir ve bu nedenlede bir portalın kullanılabilmesi için ancak aynı anda iki yerde eşzamanlı var olabilecek bir kaynak kullanılabilir: düşünce enerjisi! Bu enerjinin oluşabilmesinin tek yoluda bilince sahip olmaktır. Vücut bilinç olmadan sadece içi boş bir kutudan ibarettir. Elektrik, ışık, radyo yada tv gibi sinyaller eter içerisinde hareket ederler ancak bilinç eterin kendisi olduğundan bulunduğu ortamda hareketsiz olarak aynı anda heryerde ve yine bir yerdedir. Bu özelliklere sahip bir vücuda sahip olmak evrenin en güçlü silahına sahip olmak gibidir. Vücut sonu olan bir materyal olduğundan yeni eter kondüktörü olarak sürekli olarak yeni vücutların temin edilmesi gerekir.
Kinetik enerjinin nasıl ilerlediğini görebiliyorsunuz. Ancak aynısı düşünce için geçerli değil. Düşünce enerjisi yerel olmayan (non-local) yegane enerjidir. Bu enerji aynı zamanda görmekte olduğunuz Güneşi ve Ay'ı var eden kaynaktır. Etrafımızda görmekte ve hissetmekte olduğumuz enerjinin kaynağı biziz, hepsi bizim sayemizde mevcut. Biz yoksak onlarda yok! Bunu anlamayı bir deneyin önce!
Elinizde bu kadar sığır varken..... hepsini devasa bir alana yaymışken ve birbirlerinden aradaki çitlerden dolayı pekde haberleri yok iken....

Belirlediğiniz süreçlerde gelip daima bir kısmını alıp götürürsünüz ve geride kalan çoğunluk - ne bu azınlığın nereye gittiğini nede onlara ne olacağını düşünecektir..... çünkü hiçbir giden geri dönüp çitin öteki tarafında neler olduğunu anlatacak fırsata sahip olmayacaktır. Geride kalanlarda zaten umursuyor olmayacaktır.... Nasılsa onların inandıkları şeyler onlara hayatta kalmaları için yetiyor olur. Tüm bu sığırıların temel ihtiyaçları yemek, başlarını sokacakları bir çatı, koruma çiti ve üreme dürtüsünden oluşur. Buna görede hepsi mutlu bir şekilde yaşamlarını sürer ve arada bir aralarından ayrılanlardan dolayı pekde etkilenmezler, çünkü nasılsa üremeleri için gerekli ortamda yeterince mutludurlar.

Şimdi birde bir lider ile bir patronun farklarını görelim:
Bir patron korku verirken, bir lider öncülük ettiklerinin öz güvenini arttırır. Patron suçlamaların üzerini örterken, lider hataları düzeltir. Patron herşeyi bilir, lider ise sorular sorar. Patron angarya iş yaptırır, lider ise işi sevdirir. Patron kendi çıkarı için uğraşır, lider ise herkesin çıkarı için. Patron çalışanların az konuşup fazla çalışmaları için onları sürekli denetletir, lider ise düşünüp gelişmeleri için onları teşvik eder. Bunu neden anlatıyorum peki?!

Eğer çiftliğinizin üreme ve gelişim hızı beklenenin altında yada sınırında ise hasat sürecinden geçmezsiniz! Ancak bu yinede başka çiftlikler bundan kurtulacak demek değildir.... bu sizin çiftliğinizinde bundan kurtulacağı demek değildir.... bu sadece örneğin bir çiftlik bir dönemde 4 hasat verirken sizin 1 hasat vermeniz demektir. Daha az hasat vermeniz memnun edici olmayacağından sizin çiftliğinizinde aynı verimli seviyeye gelmesine yardım edilir. Öncelikle baştaki lider sıfatlı kişinin yerine patronlar getirilir. Sonra eğitim ve ahlak seviyesi düşürülür.... ardından üremede artış yakalanıncada hasata hazırlık başlar. Neden BM savaş protokolleri savaş silahlarının kalibreleri ve vücuda verdikleri zararlar konusunda bu kadar kuralcılar? Maksat öldürmek ise nasıl öldürdüğünüz neden bu kadar önemli? Malın kalitesinin korunması ile alakalı olmasın sakın?!
Biri lider diğeri ise patron.... yada ikiside patron. Fark var mı?

   
Liderler önde giderler... patronlar ise çobanlar gibi son sığırı kamyona itekleyip arkadan kapıyı kapatanlardır. Patronlar en arkadan yönetirler ve sanki en önde gidiyormuş gibi bir tavır takınırlar.
Çoban en arkada ve sürünün son hayvanlarını tıra yüklüyor!

Bu ülkenin hasattan kaç milyonla çıkacağı haberi sizi bu kadar üzdüyse belki sizleri avrupa ülkelerininde yaklaşık %20 kadar zaiyat vereceği haberi birazda olsun sevindirir yada rahatlatır.... yada orgazma ulaştırır.... her neyse.... Peki ya ABD? Minimum %55 - Maksimum %70 kayıp...... bakın işte bu hepinizi sevindirdi değil mi? DEĞİL Mİ? İşte bu yüzden hepinizden nefret ediyorum.

Heil Satan.....


22 Şubat 2018 Perşembe

O ARTIK BİR TANRI

Merhaba sevgili kınalı kuzular,

Eğer kralınızın askerleri bir gece gelip evinizden karınızı aldırabiliyor, sonrada onu bir güzelce anal, vajinal, oral yada kabine üyeleri ile gang bang şeklinde düzüp geri gönderebiliyor ve sizde buna karşılık hiçbirşey yapabilecek imkana sahip olamıyorsanız...... sizleri ancak tebrik edebilirim - kendinize bir diktatör yaratmışsınız demektir! Evet SİZ!

Ona elinizdeki tüm gücünüzü alması için imkanları sunmuş, yolunu açmış ve sizleri düzmesi için ona hergün biraz daha bükülmeyi tercih etmişsiniz. Şimdide o kıllı penisini taşakları ile beraber sokmaya çalışıyor diyemi şikayet ediyorsunuz?! Ne oldu alabileceğinizden fazlasımı girdi?! Bu istediğiniz şey değil miydi?! "Alırımda acaba ne kadarını alırım" diye merak etmiyormuydunuz?! İşte cevabını aldınız..... ne oldu yinemi memnun değilsiniz.... YİNE Mİ? Casinoya girdiniz ve şansınızı kasaya karşı denediniz.... her zamanki gibi zannettinizki "bu sefer ben kazanıcammmmm", ve her zamanki gibi yine herşeyinizi kaybettiniz. Şimdide çıkıp şikayet mi ediyorsunuz...... kendinizden ne zaman utanacaksınız? Ne zaman aptal bir koyun sürüsü olduğunuzu ve daima tıpkı koyunlar gibi bükük vaziyette bir sonraki düzücü abinin gelip sizi güzelce düzmesinin verdiği hazzı hissetmek için bekleyeceğinizi kabulleneceksiniz? 

Kabul edin, tokatlanmayı seviyorsunuz..... düzülmeyi seviyorsunuz..... kandırılmayı seviyorsunuz...... aptalca sebepler uğruna ölüme koşmayı seviyorsunuz...... çıkarlarınıza uyduğu sürece yalakalık yapmayı seviyorsunuz..... durum müsaitse çalmayı hele çooook seviyorsunuz..... bedava şeyleride çooooook seviyorsunuz..... etrafınıza ahlak dersleri verip başkalarının karısına kızına yavşamayıda seviyorsunuz.

Birisi çıkıp size tüm bu sevdiğiniz şeyleri bir bir sunuyor, sizin isteklerinizi destekliyor ve şimdide onu sevmiyor musunuz? 

Size bedavaya yollar sundu.
Size bedavaya sağlık hizmeti sundu.
Size bedavaya eğitim imkanı sundu.
Size bedavaya işyeri açma imkanları sundu. 
Size bedavaya iş imkanları sundu.
Size bedavaya kuma imkanı sundu.
Size bedavaya devletin kasasını soyma imkanı sundu.

Peki şimdi ne diyorsunuz? "Bunların hecbürüsü bedava deelkü" mü? DEĞİL Mİ? Nasıl yani.... Gerçekten mi? Bedava değillermiymiş?! Hay aksiiiiiii, tühhhhh, kandırıldınız deseneeeeee. YİNE Mİİİİİİİİİİ? Neden her gelen lider bu koyunları bir önceki liderden daha beter düzüyor fakat bu koyunlar halen tüm bu düzende BEDAVAYA birşeyin var olmadığını ve aslada var olamayacağını idrak edemiyor? Bunun suçlusu kim???? Noel Baba? Hitler? Şiva? Pandalar? Kambur balinalar? Küresel ısınma? Zetalar? Teröristler? Esed? Esad? Asad? Dinozorlar? Tereyağındaki kıl? Kıçınızdaki çıban? KİMMMMMM????

Tabiki koyunların bitmek bilmeyen ihtiyaçları için besledikleri UMUT ve bedavaya ulaşma yolundaki zeka yoksunu davranışları. 
Bedavayı nasıl avuçladıklarına bakın...... evet iyi bakın işte koyunların gerçek yüzü..... kendileri için alabildikleri kadarını alacak ve arkalarındakileri asla düşünmeyeceklerdir. Bunlar birbirlerini umursamayan fakat çıkarları varsa sanki umursuyormuş gibi davranan vahşi yaratıklardır.
Aynı şekilde ihtiyaçları olsun yada olmasın..... bedava varsa onu almalıdırlar, hemde son kırıntısına kadar. Gerçekten o dağıtılanlara ihtiyacı olanları umursamadan saldırırlar ve asla başkaları ile empati kurmazlar. Yeterki o bedavalar onların olsun, başkasının değil!

Yeni tanrıları onlara istedikleri bedavaları vaat etti ve hepsi birden çoştu. Yeni tanrıları onlara dünyaya beraber hükmetme vaadini verdi ve hepsi birden çoştu. Yeni tanrıları onlara hep tatlı yiyeceklerini ve bir daha acı sıçmayacaklarının vaadini verdi ve hepsi birden çoştu. Yeni tanrıları onlara yepyeni bir ülke (Yeni Türkiye) vaadi verdi ve hepsi birden çoştu. 

O çoşkulu halleri ile evlerine geri döndüler ve tüm bu vaatlerin aynılarını öncekilerinde verdiğini ve hiçbirisinin bunu yerine getirmediğini hatırlamadılar bile. Çünkü tüm koyunlar UMUT ile indükte edilmiş birer mıknatısa dönüşüvermişti. Yeniden şarj olmuşlar ve eskinin önemini, acılarını ve hayallerini unutmuşlardı, çünkü yeni tanrıları gerçektende bu vaatlerini yerine getireceğine dair onlara söz vermişti. "Valla, söz veriyom" dedi ve hepside bunu yedi...... Yinemi dedim..... EVET YİNE DEDİLER..... ama bu sefer gerçekti, bu sefer olacaktı, bu seferrrrrrr bu tanrı sözünü tutacaktı, çünkü o söz verirken kuranı eline almıştı!!!!!! 

Ve tıpkı diğer tanrılar gibi o da Barış sözü verdi......
Enkide size bunu sunuyor.... sağlıklı ve leziz pırasayı iki elinizle tutarak yemenin faydalarını google da arayarak bulabilirsiniz. Daha fazla yazmak isterdim ancak yazdıklarımı okurken gülmekten bir türlü olmuyor......

Heil Satan......

ALTIN NEDİR VE ONU BEKLEYEN SÜRPRİZ?

Merhaba sevgili moronal bağımlılar,

Bugün bu çok ünlü metalin ne olduğuna değinmeye karar verdim, çünkü hayırseverlerin jeologları ve astronomları bu gerçekten uzak durmanız için oldukça çok çaba sarfediyorlar. Öyleki bazen saçmalamanın ötesine giderek insan zekasına hakaret etme düzeyini bile aşıyorlar. Örnek vermek gerekirse....
Altın Elementi Evrende Nasıl Oluştu?
Gama-ışın teleskopları yapıldığından bu yana evrende kısa süreli bir gama-ışın patlaması gözleniyordu. Bu müthiş kaotik olayın nereden nasıl meydana geldiğini gökbilimciler uzun süredir araştırıyordu. Sonunda tüm araştırmacılar sözkonusu parlamaların iki nötron yıldızının çarpışması sonucu oluştuğunda hemfikir oldular. Geçtiğimiz Haziran ayında yine böyle bir olay meydana geldi.
Katalog adı GRB 130603B olan patlamayı inceleyen gökbilimciler patlama sonucu kırmızı öte bölgede artık bir madde bulutu gözlediler. Altın dahil bir çok ağır elementin miktarı bu bulutta inanılmazdı. Çarpışan iki nötron yıldızının kütleleri 1.4 ila 9 güneş kütlesi arasında olmalıydı, bu hesap edilen tipik nötron yıldızı kütlesidir. Bu çarpışma sonucu ortaya çıkan altının miktarı yaklaşık 10 Ay kütlesine eşitti.
Bize uzaklığı 3.9 milyar ışık yılı olan bu çarpışmanın sonucunda mücevher ortaya çıkmıştı. Ayın kütlesi (7.347x10E22 kg) yerin sadece yüzde 1.2'si kadardır. Bunun 10 katını düşünebiliyor musunuz? 2011 yılına kadar dünyamızda sadece 171 300 ton altın çıkarılmış madenlerden, halbuki bir çarpışma sonucu trilyonlarca kg altın çıkabiliyor evrende. Filmlerde görürüz bu maden yüzünden ölen insanları, özellikle güney afrika'da çekilen ızdırapları.
Jeolagların araştırmalarına göre yerde oluşan altın madenlerinin nedeni de depremlermiş. Su ile dolu bir yer kırığında deprem olduğunda o kırık genişliyor ve basıncın düşmesi sonucu suyun erittiği altın toplanarak maden oluşturuyor.

Bir diğer örnek....
Altın Elementinin Oluşumu 
Altın, erimiş kaya olan magmanın katı kaya içerisinde katmanlaşması sonrasında meydana gelen bir elementtir. Magma katmanlaşma sırasında soğumaya geçer. Bu esnada magma içerisinde su ve diğer buharlaşma yeteneğine sahip olan maddeler yüksek basınç ile birlikte magmadan ayrılır. Yüksek basıncın etkisine dayanamayarak katı kayaların üzerinde belirli yarıklar ve çatlaklar oluşur. Bu yarıklar içerisinde hidrotermal eriyikler bulunur. Bu eriyikler soğur ve böylece madde tortulaşır. Tortulaşma esnasında kuvarsın damar şeklinde çökme eylemi meydana gelir. Altın düşük erime sıcaklığına sahip olması sayesinde hidrotermal eriyiklere eşlik ederek kuvar damarlarında katılaşmaya başlar. 
Bundan dolayı altın arama eylemine gerçekleştiren kişilerin baktıkları ilk şey magmanın katmanlaştığı gövdesindeki kuvar damarlarıdır. Altının bütünü bu noktadan çıkarılmaktadır. Fakat altını buradan çıkarmak pek de kolay değildir. Altın bu bölgeden çeşitli mekanik ve kimyasal yöntemler kullanılarak ayrıştırılır. Mekanik yöntemlerin kullanılması durumunda öncelikle mineraller öğütülür. Ardından ince toz hâline gelen mineral su ve yağlı bir madde ile yıkanır. Kimyasal yöntemli ayrıştırma işleminde birden çok usul vardır. Günümüzde teknoloji ile birlikte kullanımı artmış durumdadır. Ayrıca bir diğer yöntem cıva ile alaşım oluşturma methodu kullanılabilir. 
Anladınız mı nasılmış? Tabiki anlamadınız, çünkü tek okuduğunuz şey varsayımlar ve teorilerden ibaretti. Jeologların gözlemleyemeden uydurdukları varsayımlardan çıkarak yapılan bu açıklamalar yüzünden altının mistikliği bir o kadarda artıyor değil mi? Eğer tüm bu jeolojik varsayımları bir bir derinlemesine incelerseniz, altının izah ettikleri şekilde oluşamayacağını ve şekillerinide bu yolla alamayacaklarını anlarsınız. Peki neymiş bu altın ve nasıl oluşuyormuş? Önce bir kaç işlenmemiş altın örneği görelim...
  
  


  

Tüm bu görmekte olduğunuz örnekler size jeologların yada astronomların anlattığı gibi işlemlerle gerçekleşmiş gibi mi görünüyor? 

Ölen insanların vücutlarına ne oluyor biliyormusunuz? 
Ölümden kısa bir süre sonra genellikle üç ila altı saat içinde, rigor mortis olarak bilinen ve kasların kasılıp sertleştiği süreç meydana gelir. Kanın pompalanması durduğu için, kan vücuda bağlı bölgelerde yer çekimi etkisiyle hareket eder ve genel bir mavimsi-mor renk alır, buna livor mortis ya da daha yaygın olarak morarma denilir. Kalp durduğunda, kan dokulara oksijen taşıyamaz ve dokuları karbondioksitten temizleyemez. pH'ın düşmesi ve diğer kimyasal değişiklikler hücrelerin yapısal bütünlüğünün kaybetmesine neden olur. 
Kalp durduktan sonra kan vasküler sistemde (yani dolaşım sisteminde) hareketsiz kalır. Plazma ve kanın şekilli elemanları tabakalar şeklinde ayrılır ve çöker. Özellikle kalp boşluklarında, büyük arter (atardamar) ve ven lümenlerinde ölüm sonrası pıhtı ya da ALEKA olarak isimlendirilen kitleler oluşur. Şekilli elemanlar koyu kırmızı renkte, plazma kısmı ise yumurta sarısı renkte olup her iki tabaka da parlak, elastik ve çekince uzayan, bulundukları boşluğun şeklini alan ancak bu boşlukları doldurmayan kitlelerdir.
Kan cesedin durduğu pozisyona ve yerçekimine göre hareket edip vücudun bu uç noktalarında toplanır. Yatık poziysondaki bir cesedin sırt kısmı, baldırları ve ayak bilekleri kan ile toplanır. Eğer ceset dik, başa aşağı yada yan duruyor ise kan toplanmasıda buna göre gerçekleşir. Kan bu toplanmanın ardından çürüme esnasında deri dokusunun dışına taşar ve çoktan kitlesel hal almış olan kan kitlesi ise damarlarda kalır. Ortama ve kimyevi tepkimelere bağlı olarak bu kan kitlesi zamanla altın halini alır. Aynı kan bazı kaya yada mermerlerde neredeyse kahverengini andıran çok koyu bir kırmızı tonda olur.
Farklı bir ortamda bulunan ve kimyevi tepkime görerek taşlamış kana bir örnek. Hani bazen elinize bir taş parçası aldığınızda onu et parçasına benzetirsiniz....... aslında elinize aldığınız şeyde tam olarak o dur!
Burada gördüğünüz şey taşlaşmış organik dokunun etrafında toplanmış kanın altınlaşmış halidir.

Peki bunlara ne deniyordu???? Altın damarı! Çünkü isimleri ne ise kendileride o.... Damarlarda altın halini almış KAN!!! Tabiki sizde böyle altın damarlarını "kolayca" bulup zengin olmak isterdiniz, değil mi? Aslında bunu size çoktan (önceki yazıları takip ettiyseniz) açıkladım..... ve çoğunuz "hani nerede?" diye paniklemeye başladı bile. İşte tam olarak bu yüzden okuyup anlayabilenlerin bulabilmesi için yazdım.

Buna şeklinden dolayı mercan altını diyorlar. Peki size neyi hatırlatıyor? Kayaların arasında tektonik sıkışma ve yüksek ısılarla oraya buraya akarak oluşmuş gibimi görünüyor? Bu altın parçası içinde bulunduğu mineral kütlesinden asit yada benzeri kimyasallarla ayrıştırılarak bu saf hale geliyor. 

Simyacılar altın yapabilmek için çeşitli madenleri karıştırmayı denediler ama sonuç hep başarısızlıkla sonuçlandı, çünkü altını altın yapan esas biyolojik etken olmadan ortaya çıkan hiçbir metal altının özelliklerine sahip olamaz! Altın zaten insan vücudunda 0.2mg civarında bir miktarda mevcuttur, geri kalan kan ise uygun ortamda zamanla altın halini alır. Neden altında yapılan DNA araştırmaları hakkında birşey duymuyorsunuz? Neden altında bulunan DNA kalıntılarından hiç bahsedilmiyor? Koyunların kaç tanesi altını saf ve işlenmemiş hali ile görebiliyor? Elinize her gün yukarıdaki örnekler gibi altın parçaları gelse zamanla bunların başka birşey olduklarını zaten anlarsınız, ancak gerçekte ne olduklarını açıklayıp koyunların altına olan ilgisini azaltıp zarar etmek istermisiniz? Tabiki hayır! Altın piyasalarının bir anda bu "altından kaçış" serüveninden etkilenip çökmesini istermisiniz? Tabiki hayır!! Belkide EVET??! Karar veremediniz mi? 

Gelecekte altının fiyatı satın alınamayacak kadar fahiş bir fiyata çıktığında, artık elde edilemediğinden dolayı sanki kasalarda saklanıyorlarmış gibi raporları tutulmaya devam edilirken, ekonomik değerlerin altından başka bir "şeye" kaydırılması ile altının %93-95 kadarı bir anda ortadan kaybolabilir ve hiçbir koyunundan bundan haberi olmaz. Dijital çağda tüm varlıklarınız dijital kasalarda gizleniyor olur. Dijital paranızla dijital altın alırsınız ve onuda block-chain güvenlik kasalarında saklarsınız. Gerçek altın barındırmak suç ilan edildiğinde bunu yapmaktan başka opsiyonunuz kalmaz. Tüm bu keşmekeş sırasında artık kimse gerçek altının nerede olduğunu sormayacaktır bile!!
Dijital altın madeni işçileri iş başında iken..... Şaka değil, yıllık yaklaşık 1 milyar dolarlık işlem hacimleri mevcut. Bu maden firmalarının %80-85 i çinde. Oyun firmaları bu şirketleri sınırlamaya ve altın satmalarına engel koymaya çabalıyor gibi görünebilir. Amaç ise tabiki Fairplay.... Ancak aslında yaptıkları şey bu dijital altın piyasasındaki altın hacmini kontrol ederek (talebe arzı azaltma yolu) fiyatların yükselmesini sağlamak. 
No gold??.... No problem.... 

Bugün, yani dijital ortamın oyunlar aracılığı ile altın ticaretine başlamasından bu yana geçen süreçte koyunlar zaten altını dijital ortamda kullanmaya programlandılar. Oyunlarda upgrade mi yapmak istiyorsunuz? O zaman gerçek paranızı dijital ortama yatırıp dijital altın alacaksınız demektir. Mesela.....
Bildiğiniz gibi oyunlarda kazandığınız altınlarıda satabiliyorsunuz ve karşılığında başka birşey alıp ticaret yapıyorsunuz.... hepside dijital ortamda gerçekleşiyor. Dijital madenlerde koyunlar saatlerce ekran başından kalkmadan altın çıkarıyorlar ve sonrada bunlar dijital marketlerde sunucular (server) arasında satışa sunuluyor. Yakın zamanda tüm para, hisse senedi yada değerli metaller tamamı ile dijital ortamda işlem görecek. Eğer elinizde altın varsa bununla fiziksel ortamda hiçbir işlem yapamayacaksınız.... ayrıca bunları bulundurduğunuz ortaya çıkarsa hem ceza alacak hemde elinizdekilere el koyulacak demektir. Kayıt altına alınmayan tüm değerli yatırım araçları yasadışı finans sağlama aracı olarak işlem görecek ve bu kurallara uymayanlara terörist muamelesi yapılacak! 

Diyelimki 300.000TL değerinde altınınız var ve bunu kayıt ettirip devlete varlık vergisi ödemek istemiyorsunuz. Bununla artık ne ev nede arazi satın alabilirsiniz, çünkü altın tutanın elini yakan metal halini alacak. Kısaca onca altını artık kıçınıza sokabilirsiniz. Sonunda bankaya koyup hesabınıza kayıt ettirmek zorunda kalacaksınız, başka bir opsiyonunuz olmayacak! Her koyun gibi kar edeyim derken aldığınız altınlardan devlete verdiğiniz vergilerle yine zarar edeceksiniz. Bu hesap üzerinden altınınıza dijital olarak sahip olacak ve o hesap üzerinden alış ve satışlarınızı yapabileceksiniz. Her hareketiniz kayıt altında olacak. Maaşlarınız, hisse senetleriniz, fonlarınız, sigorta poliçeleriniz.... kısacası herşeyiniz block-chain ortamında kayıt altında olacak. Telefonlarınız ID sisteminiz olacak.... bu yüzden şimdiden telefonlara yüz tanıma yada parmak izi taraması gibi kilit sistemleri koyuluyor. Banka ATM leri yakında iris tanıma sistemine geçiyor! Ne yani hayırseverler sırf koyunlar yazışma yada resimlerde gizledikleri cinsel fantazilerini saklayabilsinler diyemi bunca yatırımı yapıyorlar!? Hepsi koyunların "güvenliği" içinmi yani?! Aptallığın nirvanasına ulaşmaya çabalayan bir koyun sürüsüne yaptırılabilecek daha birçok komplo mevcut ancak bunlar bugünkü konunun dışında.....

Tüm o çiplenme komploları bir kenara.... telefon her koyunun zaten çipi olmuş durumda iken, koyunlar bu "kimse bizi çipleyemez" zırvasına karşı toynaklarını yere vura dursunlar, aslında çoktan çiplenmiş olduklarının farkına bile varamıyorlar. 24 saat yanlarından ayırmıyorlar ve aman şarjı bitmesin diye onları düzenli olarak beslemeyi ihmalde etmiyorlar. Kimi koyunlar telefonlarına gösterdikleri özeni, ilgiyi ve alakayı kendi çocuklarına bile göstermiyor! Üstüne üstlük daha öncede hatırlattığım gibi bu çipleri kendi paraları ile satın alıyorlar.

Bu aptal sığırlar kendilerini sürekli izleyen, nerede ne yaptıklarını her an kayıt edip ana sunucuya bildiren bu cihaza bu kadar para vermeye hazırlar ve hatta 48 ay taksitle 2 katını dahi ödemeye razılar...... Fakat yinede bir tanesi çıkıpta şu can alıcı soruyu sormuyor: Bunca teknolojiyi bu kadar küçük bir cihaza yerleştirebiliyorsunuz ama halen kanseri iyileştiremiyor musunuz????
Hayır mı! Ha taam ozmn.

Neyse konuyu dağıtmayayım.......

China closing 150 gold mines


Ne oluyor? Altın arzı üretim maliyetlerine bağlı olarak azalıyor!
USD nin değer gidişatıda iyi görünmüyor!

Şimdi buna dikkat edin.... altına hücum başladığında ve altının tavan yapıp durağanlaştığı anda altını elden çıkarmanız gerekiyor. Dur biraz daha bekleyeyim, biraz daha kazanayım diye koyunsal bir hayale kapılırsanız koyduğunuz kadarını bile kurtaramayacaksınız demektir. Zamanlama burada esas faktör! Durağanlık sırasında elde ettiğiniz parayı kullanmak için zamanınız olacak.... bu durağanlık koridorunu açgözlülükleri yüzünden kaçıranlar ise en nazik terimle pırasayı tutacaklar. 
Enkiden sevgilerle.... afiyet olsun!

Bu sefer belkide bir sonraki düzenlemeye kadar altına sahip olup onunla ticaret yapabilmeniz için size sunulan son şans olacak. Tabiki altın tek yatırım aracı değil, ancak koyunların özellikle bildikleri yatırım araçlarına saldıracaklarını unutmamanızı ve onları buna göre indükte ederek paralarını size vermelerini sağlamanızı tavsiye ederim. Koyunlara bir sürü inen çıkan grafikler (Altın, gümüş, dolar endeksi, platinum, bitcoin, emlak fiyatları vs...) gösterin ve sonunda kazanacakları paralar ile sürecekleri yaşamı yağlandırıp ballandırın. Ellerine geçen paradana arta kalanı ilede bir sonraki yatırımı nasıl yapabileceklerini anlatın, bu onlara sanki ilk yatırımı çoktan kazanmışlar hissini verecektir ve bu sayede paralarının ceplerinde "bizi bu tanrıya ver" dercesine kıpraştığını hisstemeye başlarlar. Yakalayın ve hepsini güzelce yiyin, onlar size etinden ve sütünden yararlanmanız için gönderilen hediyelerdir, bunu unutmayın! Son zamanlarda özellikle sakallı ve takkeli olanları tercih edin, nasılsa onlarda diğer beyaz koyunları sömüren siyah koyunlar. Çalışmadan elde ettikleri paraları yüklüce yatırma konusunda diğer koyunlara göre daha az çekingen davranırlar. Kaybetseler bile nasılsa düzülme müdavimi koyuncukları onları beslemeye devam edecektir. Anlayacağınız, beyaz koyunların eti, siyah koyunların ise sütü alınır. Siyah koyunların getirisi diğerlerine göre daha uzun vadelidir! Tüm haber gündemlerini bir kenara koyun ve dediklerimi doğanın kuralları doğrultusunda düşünerek uygulayın. Haberler ve medya koyunların zihinsel manipülasyonu ve yönlendirilmesi içindir!

Yoksa ne diye inançlar hakkında bu kadar şey öğrenesiniz! Tabiki onlar gibi yada onlardan biri gibi hatta onlardan daha mülayim görünümlü birisi olarak kabul edilesiniz diye. Ne yapıyorsanız, bunu egonuzu tatmin etmek için değil, sığırları ve koyunları sömürmek ve bunu yaparken aslında kim olduğunuzu ve amacınızın ne olduğunu anlayamamaları için yapıyorsunuz! Koyun postundaki kurt olayı.... hatırladınız mı???? Bir kazanan olacaksa, daima bir (yada daha fazla) kaybeden olmak zorundadır. Bunu kafanıza iyi sokun!
 Senin kazanman başkalarının kaybetmesidir. Bu doğanın kanunudur. Eğer onları umursarsan, sende onlarla beraber onları bekleyen kaderi paylaşırsın.
Daima kaybeden birileri olacaktır. Önemli olan onların kaybetmelerini sağlayarak kazanmaktır! Bu yüzden yüce Lucifer tarafından hepinize bahşedilen aklınızı kullanma lütfuna sahipsiniz.


Joker: "Plan yapan birine benziyor muyum? Ne olduğumu biliyor musun? Arabaları kovalayan bir köpeğim. Arabayı yakalasam ne yapacağımı bilemem. Anladın mı Sadece yaparım. Mafyanın planları olur. Polisin planları olur. Gordon'ın planı olur. Hepsi de komplocudur. Küçük dünyalarını kontrole çalışırlar. Ben komplocu değilim."

Heil Satan.......