Merhaba sevgili moronal bağımlılar,
Bugün bu çok ünlü metalin ne olduğuna değinmeye karar verdim, çünkü hayırseverlerin jeologları ve astronomları bu gerçekten uzak durmanız için oldukça çok çaba sarfediyorlar. Öyleki bazen saçmalamanın ötesine giderek insan zekasına hakaret etme düzeyini bile aşıyorlar. Örnek vermek gerekirse....
Altın Elementi Evrende Nasıl Oluştu?
Gama-ışın teleskopları yapıldığından bu yana evrende kısa süreli bir gama-ışın patlaması gözleniyordu. Bu müthiş kaotik olayın nereden nasıl meydana geldiğini gökbilimciler uzun süredir araştırıyordu. Sonunda tüm araştırmacılar sözkonusu parlamaların iki nötron yıldızının çarpışması sonucu oluştuğunda hemfikir oldular. Geçtiğimiz Haziran ayında yine böyle bir olay meydana geldi.
Katalog adı GRB 130603B olan patlamayı inceleyen gökbilimciler patlama sonucu kırmızı öte bölgede artık bir madde bulutu gözlediler. Altın dahil bir çok ağır elementin miktarı bu bulutta inanılmazdı. Çarpışan iki nötron yıldızının kütleleri 1.4 ila 9 güneş kütlesi arasında olmalıydı, bu hesap edilen tipik nötron yıldızı kütlesidir. Bu çarpışma sonucu ortaya çıkan altının miktarı yaklaşık 10 Ay kütlesine eşitti.
Bize uzaklığı 3.9 milyar ışık yılı olan bu çarpışmanın sonucunda mücevher ortaya çıkmıştı. Ayın kütlesi (7.347x10E22 kg) yerin sadece yüzde 1.2'si kadardır. Bunun 10 katını düşünebiliyor musunuz? 2011 yılına kadar dünyamızda sadece 171 300 ton altın çıkarılmış madenlerden, halbuki bir çarpışma sonucu trilyonlarca kg altın çıkabiliyor evrende. Filmlerde görürüz bu maden yüzünden ölen insanları, özellikle güney afrika'da çekilen ızdırapları.
Jeolagların araştırmalarına göre yerde oluşan altın madenlerinin nedeni de depremlermiş. Su ile dolu bir yer kırığında deprem olduğunda o kırık genişliyor ve basıncın düşmesi sonucu suyun erittiği altın toplanarak maden oluşturuyor.
Bir diğer örnek....
Altın Elementinin Oluşumu
Altın, erimiş kaya olan magmanın katı kaya içerisinde katmanlaşması sonrasında meydana gelen bir elementtir. Magma katmanlaşma sırasında soğumaya geçer. Bu esnada magma içerisinde su ve diğer buharlaşma yeteneğine sahip olan maddeler yüksek basınç ile birlikte magmadan ayrılır. Yüksek basıncın etkisine dayanamayarak katı kayaların üzerinde belirli yarıklar ve çatlaklar oluşur. Bu yarıklar içerisinde hidrotermal eriyikler bulunur. Bu eriyikler soğur ve böylece madde tortulaşır. Tortulaşma esnasında kuvarsın damar şeklinde çökme eylemi meydana gelir. Altın düşük erime sıcaklığına sahip olması sayesinde hidrotermal eriyiklere eşlik ederek kuvar damarlarında katılaşmaya başlar.
Bundan dolayı altın arama eylemine gerçekleştiren kişilerin baktıkları ilk şey magmanın katmanlaştığı gövdesindeki kuvar damarlarıdır. Altının bütünü bu noktadan çıkarılmaktadır. Fakat altını buradan çıkarmak pek de kolay değildir. Altın bu bölgeden çeşitli mekanik ve kimyasal yöntemler kullanılarak ayrıştırılır. Mekanik yöntemlerin kullanılması durumunda öncelikle mineraller öğütülür. Ardından ince toz hâline gelen mineral su ve yağlı bir madde ile yıkanır. Kimyasal yöntemli ayrıştırma işleminde birden çok usul vardır. Günümüzde teknoloji ile birlikte kullanımı artmış durumdadır. Ayrıca bir diğer yöntem cıva ile alaşım oluşturma methodu kullanılabilir.Anladınız mı nasılmış? Tabiki anlamadınız, çünkü tek okuduğunuz şey varsayımlar ve teorilerden ibaretti. Jeologların gözlemleyemeden uydurdukları varsayımlardan çıkarak yapılan bu açıklamalar yüzünden altının mistikliği bir o kadarda artıyor değil mi? Eğer tüm bu jeolojik varsayımları bir bir derinlemesine incelerseniz, altının izah ettikleri şekilde oluşamayacağını ve şekillerinide bu yolla alamayacaklarını anlarsınız. Peki neymiş bu altın ve nasıl oluşuyormuş? Önce bir kaç işlenmemiş altın örneği görelim...
Tüm bu görmekte olduğunuz örnekler size jeologların yada astronomların anlattığı gibi işlemlerle gerçekleşmiş gibi mi görünüyor?
Ölen insanların vücutlarına ne oluyor biliyormusunuz?
Ölümden kısa bir süre sonra genellikle üç ila altı saat içinde, rigor mortis olarak bilinen ve kasların kasılıp sertleştiği süreç meydana gelir. Kanın pompalanması durduğu için, kan vücuda bağlı bölgelerde yer çekimi etkisiyle hareket eder ve genel bir mavimsi-mor renk alır, buna livor mortis ya da daha yaygın olarak morarma denilir. Kalp durduğunda, kan dokulara oksijen taşıyamaz ve dokuları karbondioksitten temizleyemez. pH'ın düşmesi ve diğer kimyasal değişiklikler hücrelerin yapısal bütünlüğünün kaybetmesine neden olur.
Kalp durduktan sonra kan vasküler sistemde (yani dolaşım sisteminde) hareketsiz kalır. Plazma ve kanın şekilli elemanları tabakalar şeklinde ayrılır ve çöker. Özellikle kalp boşluklarında, büyük arter (atardamar) ve ven lümenlerinde ölüm sonrası pıhtı ya da ALEKA olarak isimlendirilen kitleler oluşur. Şekilli elemanlar koyu kırmızı renkte, plazma kısmı ise yumurta sarısı renkte olup her iki tabaka da parlak, elastik ve çekince uzayan, bulundukları boşluğun şeklini alan ancak bu boşlukları doldurmayan kitlelerdir.
Kan cesedin durduğu pozisyona ve yerçekimine göre hareket edip vücudun bu uç noktalarında toplanır. Yatık poziysondaki bir cesedin sırt kısmı, baldırları ve ayak bilekleri kan ile toplanır. Eğer ceset dik, başa aşağı yada yan duruyor ise kan toplanmasıda buna göre gerçekleşir. Kan bu toplanmanın ardından çürüme esnasında deri dokusunun dışına taşar ve çoktan kitlesel hal almış olan kan kitlesi ise damarlarda kalır. Ortama ve kimyevi tepkimelere bağlı olarak bu kan kitlesi zamanla altın halini alır. Aynı kan bazı kaya yada mermerlerde neredeyse kahverengini andıran çok koyu bir kırmızı tonda olur.
Farklı bir ortamda bulunan ve kimyevi tepkime görerek taşlamış kana bir örnek. Hani bazen elinize bir taş parçası aldığınızda onu et parçasına benzetirsiniz....... aslında elinize aldığınız şeyde tam olarak o dur!
Burada gördüğünüz şey taşlaşmış organik dokunun etrafında toplanmış kanın altınlaşmış halidir.
Peki bunlara ne deniyordu???? Altın damarı! Çünkü isimleri ne ise kendileride o.... Damarlarda altın halini almış KAN!!! Tabiki sizde böyle altın damarlarını "kolayca" bulup zengin olmak isterdiniz, değil mi? Aslında bunu size çoktan (önceki yazıları takip ettiyseniz) açıkladım..... ve çoğunuz "hani nerede?" diye paniklemeye başladı bile. İşte tam olarak bu yüzden okuyup anlayabilenlerin bulabilmesi için yazdım.
Buna şeklinden dolayı mercan altını diyorlar. Peki size neyi hatırlatıyor? Kayaların arasında tektonik sıkışma ve yüksek ısılarla oraya buraya akarak oluşmuş gibimi görünüyor? Bu altın parçası içinde bulunduğu mineral kütlesinden asit yada benzeri kimyasallarla ayrıştırılarak bu saf hale geliyor.
Simyacılar altın yapabilmek için çeşitli madenleri karıştırmayı denediler ama sonuç hep başarısızlıkla sonuçlandı, çünkü altını altın yapan esas biyolojik etken olmadan ortaya çıkan hiçbir metal altının özelliklerine sahip olamaz! Altın zaten insan vücudunda 0.2mg civarında bir miktarda mevcuttur, geri kalan kan ise uygun ortamda zamanla altın halini alır. Neden altında yapılan DNA araştırmaları hakkında birşey duymuyorsunuz? Neden altında bulunan DNA kalıntılarından hiç bahsedilmiyor? Koyunların kaç tanesi altını saf ve işlenmemiş hali ile görebiliyor? Elinize her gün yukarıdaki örnekler gibi altın parçaları gelse zamanla bunların başka birşey olduklarını zaten anlarsınız, ancak gerçekte ne olduklarını açıklayıp koyunların altına olan ilgisini azaltıp zarar etmek istermisiniz? Tabiki hayır! Altın piyasalarının bir anda bu "altından kaçış" serüveninden etkilenip çökmesini istermisiniz? Tabiki hayır!! Belkide EVET??! Karar veremediniz mi?
Gelecekte altının fiyatı satın alınamayacak kadar fahiş bir fiyata çıktığında, artık elde edilemediğinden dolayı sanki kasalarda saklanıyorlarmış gibi raporları tutulmaya devam edilirken, ekonomik değerlerin altından başka bir "şeye" kaydırılması ile altının %93-95 kadarı bir anda ortadan kaybolabilir ve hiçbir koyunundan bundan haberi olmaz. Dijital çağda tüm varlıklarınız dijital kasalarda gizleniyor olur. Dijital paranızla dijital altın alırsınız ve onuda block-chain güvenlik kasalarında saklarsınız. Gerçek altın barındırmak suç ilan edildiğinde bunu yapmaktan başka opsiyonunuz kalmaz. Tüm bu keşmekeş sırasında artık kimse gerçek altının nerede olduğunu sormayacaktır bile!!
Dijital altın madeni işçileri iş başında iken..... Şaka değil, yıllık yaklaşık 1 milyar dolarlık işlem hacimleri mevcut. Bu maden firmalarının %80-85 i çinde. Oyun firmaları bu şirketleri sınırlamaya ve altın satmalarına engel koymaya çabalıyor gibi görünebilir. Amaç ise tabiki Fairplay.... Ancak aslında yaptıkları şey bu dijital altın piyasasındaki altın hacmini kontrol ederek (talebe arzı azaltma yolu) fiyatların yükselmesini sağlamak.
No gold??.... No problem....
Bugün, yani dijital ortamın oyunlar aracılığı ile altın ticaretine başlamasından bu yana geçen süreçte koyunlar zaten altını dijital ortamda kullanmaya programlandılar. Oyunlarda upgrade mi yapmak istiyorsunuz? O zaman gerçek paranızı dijital ortama yatırıp dijital altın alacaksınız demektir. Mesela.....
Bildiğiniz gibi oyunlarda kazandığınız altınlarıda satabiliyorsunuz ve karşılığında başka birşey alıp ticaret yapıyorsunuz.... hepside dijital ortamda gerçekleşiyor. Dijital madenlerde koyunlar saatlerce ekran başından kalkmadan altın çıkarıyorlar ve sonrada bunlar dijital marketlerde sunucular (server) arasında satışa sunuluyor. Yakın zamanda tüm para, hisse senedi yada değerli metaller tamamı ile dijital ortamda işlem görecek. Eğer elinizde altın varsa bununla fiziksel ortamda hiçbir işlem yapamayacaksınız.... ayrıca bunları bulundurduğunuz ortaya çıkarsa hem ceza alacak hemde elinizdekilere el koyulacak demektir. Kayıt altına alınmayan tüm değerli yatırım araçları yasadışı finans sağlama aracı olarak işlem görecek ve bu kurallara uymayanlara terörist muamelesi yapılacak!
Diyelimki 300.000TL değerinde altınınız var ve bunu kayıt ettirip devlete varlık vergisi ödemek istemiyorsunuz. Bununla artık ne ev nede arazi satın alabilirsiniz, çünkü altın tutanın elini yakan metal halini alacak. Kısaca onca altını artık kıçınıza sokabilirsiniz. Sonunda bankaya koyup hesabınıza kayıt ettirmek zorunda kalacaksınız, başka bir opsiyonunuz olmayacak! Her koyun gibi kar edeyim derken aldığınız altınlardan devlete verdiğiniz vergilerle yine zarar edeceksiniz. Bu hesap üzerinden altınınıza dijital olarak sahip olacak ve o hesap üzerinden alış ve satışlarınızı yapabileceksiniz. Her hareketiniz kayıt altında olacak. Maaşlarınız, hisse senetleriniz, fonlarınız, sigorta poliçeleriniz.... kısacası herşeyiniz block-chain ortamında kayıt altında olacak. Telefonlarınız ID sisteminiz olacak.... bu yüzden şimdiden telefonlara yüz tanıma yada parmak izi taraması gibi kilit sistemleri koyuluyor. Banka ATM leri yakında iris tanıma sistemine geçiyor! Ne yani hayırseverler sırf koyunlar yazışma yada resimlerde gizledikleri cinsel fantazilerini saklayabilsinler diyemi bunca yatırımı yapıyorlar!? Hepsi koyunların "güvenliği" içinmi yani?! Aptallığın nirvanasına ulaşmaya çabalayan bir koyun sürüsüne yaptırılabilecek daha birçok komplo mevcut ancak bunlar bugünkü konunun dışında.....
Tüm o çiplenme komploları bir kenara.... telefon her koyunun zaten çipi olmuş durumda iken, koyunlar bu "kimse bizi çipleyemez" zırvasına karşı toynaklarını yere vura dursunlar, aslında çoktan çiplenmiş olduklarının farkına bile varamıyorlar. 24 saat yanlarından ayırmıyorlar ve aman şarjı bitmesin diye onları düzenli olarak beslemeyi ihmalde etmiyorlar. Kimi koyunlar telefonlarına gösterdikleri özeni, ilgiyi ve alakayı kendi çocuklarına bile göstermiyor! Üstüne üstlük daha öncede hatırlattığım gibi bu çipleri kendi paraları ile satın alıyorlar.
Bu aptal sığırlar kendilerini sürekli izleyen, nerede ne yaptıklarını her an kayıt edip ana sunucuya bildiren bu cihaza bu kadar para vermeye hazırlar ve hatta 48 ay taksitle 2 katını dahi ödemeye razılar...... Fakat yinede bir tanesi çıkıpta şu can alıcı soruyu sormuyor: Bunca teknolojiyi bu kadar küçük bir cihaza yerleştirebiliyorsunuz ama halen kanseri iyileştiremiyor musunuz????
Hayır mı! Ha taam ozmn.
Neyse konuyu dağıtmayayım.......
China closing 150 gold mines
Ne oluyor? Altın arzı üretim maliyetlerine bağlı olarak azalıyor!
USD nin değer gidişatıda iyi görünmüyor!
Şimdi buna dikkat edin.... altına hücum başladığında ve altının tavan yapıp durağanlaştığı anda altını elden çıkarmanız gerekiyor. Dur biraz daha bekleyeyim, biraz daha kazanayım diye koyunsal bir hayale kapılırsanız koyduğunuz kadarını bile kurtaramayacaksınız demektir. Zamanlama burada esas faktör! Durağanlık sırasında elde ettiğiniz parayı kullanmak için zamanınız olacak.... bu durağanlık koridorunu açgözlülükleri yüzünden kaçıranlar ise en nazik terimle pırasayı tutacaklar.
Enkiden sevgilerle.... afiyet olsun!
Bu sefer belkide bir sonraki düzenlemeye kadar altına sahip olup onunla ticaret yapabilmeniz için size sunulan son şans olacak. Tabiki altın tek yatırım aracı değil, ancak koyunların özellikle bildikleri yatırım araçlarına saldıracaklarını unutmamanızı ve onları buna göre indükte ederek paralarını size vermelerini sağlamanızı tavsiye ederim. Koyunlara bir sürü inen çıkan grafikler (Altın, gümüş, dolar endeksi, platinum, bitcoin, emlak fiyatları vs...) gösterin ve sonunda kazanacakları paralar ile sürecekleri yaşamı yağlandırıp ballandırın. Ellerine geçen paradana arta kalanı ilede bir sonraki yatırımı nasıl yapabileceklerini anlatın, bu onlara sanki ilk yatırımı çoktan kazanmışlar hissini verecektir ve bu sayede paralarının ceplerinde "bizi bu tanrıya ver" dercesine kıpraştığını hisstemeye başlarlar. Yakalayın ve hepsini güzelce yiyin, onlar size etinden ve sütünden yararlanmanız için gönderilen hediyelerdir, bunu unutmayın! Son zamanlarda özellikle sakallı ve takkeli olanları tercih edin, nasılsa onlarda diğer beyaz koyunları sömüren siyah koyunlar. Çalışmadan elde ettikleri paraları yüklüce yatırma konusunda diğer koyunlara göre daha az çekingen davranırlar. Kaybetseler bile nasılsa düzülme müdavimi koyuncukları onları beslemeye devam edecektir. Anlayacağınız, beyaz koyunların eti, siyah koyunların ise sütü alınır. Siyah koyunların getirisi diğerlerine göre daha uzun vadelidir! Tüm haber gündemlerini bir kenara koyun ve dediklerimi doğanın kuralları doğrultusunda düşünerek uygulayın. Haberler ve medya koyunların zihinsel manipülasyonu ve yönlendirilmesi içindir!
Yoksa ne diye inançlar hakkında bu kadar şey öğrenesiniz! Tabiki onlar gibi yada onlardan biri gibi hatta onlardan daha mülayim görünümlü birisi olarak kabul edilesiniz diye. Ne yapıyorsanız, bunu egonuzu tatmin etmek için değil, sığırları ve koyunları sömürmek ve bunu yaparken aslında kim olduğunuzu ve amacınızın ne olduğunu anlayamamaları için yapıyorsunuz! Koyun postundaki kurt olayı.... hatırladınız mı???? Bir kazanan olacaksa, daima bir (yada daha fazla) kaybeden olmak zorundadır. Bunu kafanıza iyi sokun!
Senin kazanman başkalarının kaybetmesidir. Bu doğanın kanunudur. Eğer onları umursarsan, sende onlarla beraber onları bekleyen kaderi paylaşırsın.
Daima kaybeden birileri olacaktır. Önemli olan onların kaybetmelerini sağlayarak kazanmaktır! Bu yüzden yüce Lucifer tarafından hepinize bahşedilen aklınızı kullanma lütfuna sahipsiniz.
Heil Satan.......
Tokat gibi.. Onlarca kitaptan öğrenemeyeceğin bilgi, 1-2 dakikada okunabilecek bir yazıda.. Sadece bu yazı kullanmayı bilene, hayatının sonuna kadar yeter. Aç kalmaz. Bilginin bu kadar yoğun ve gerçek oluşu, onu sert yapıyor. Bu bir çocuk masalı değil. YÜZLERCE sayfada soyut şeylerin zırvalandığı, birde felsefe diye yutturulmaya çalışılan bir çok eserden daha gerçekçi.. Doğa gözlemi diye buna denir. Ustalık!
YanıtlaSil"Ne yapıyorsanız, bunu egonuzu tatmin etmek için değil, sığırları ve koyunları sömürmek ve bunu yaparken aslında kim olduğunuzu ve amacınızın ne olduğunu anlayamamaları için yapıyorsunuz!"
Ekleyeceğim birşey olmadığı için utanç içindeyim, her yazıda farkında olmanın- şüpheci olmanın insanın cahilliğine perde çekmediğini iyice anlıyorum. Uğraşı ve elde edilen güç.. ya da sorumsuzluk ve ödenecek bedel.
Üstad! Saygılar.
Enki yazdığı 10 şeyin 9 unda koyunların olmayan olgulara inanmaya programdiklarini onu tercih ettiklerini söylüyor.KOLAY VE HEMEN.Sen ise onlarca kitapdan öğrenebileceğin bilgiyi 1 2 dakikada öğrendiğini idda ediyorsun.Yani kolay ve hemen.Çok komik
SilGüvenli liman ayağına bugüne kadar hayırseverler koyunlara altından iyi soktular. Krizlerde altın % 33 oranında düştü. Savaşlarda ise devlet baba piyasaya altın sürer ve düşürür. 2030'a kadar altının onsu 500 dolara kadar düşecek ve koyunlar yine aval aval bakacaktır. Söylediğin süreç başladı devlet baba altınlarınızı bankalara getirin ve karşılığında ise sertifika alın kampanyası başlatmıştı. Buna destek olarak eve giren hırsızlar hukuk tarafından serbest bırakılıyor veya az bir ceza ile salıveriliyor.
YanıtlaSilUSD kral olacak yanılıyor muyum ?
Böyle kafaya böyle traş yapılır.
Biliyorum ki saçma bir soru olacak ekonominin işleyişi hakkında okuyabileceğimiz yasaklı kitaplar mı ?
YanıtlaSilProfilimdeki kitap listesini incele.
SilEnki okuyup yorumlarsan sevinirim.zihnimin çarpık mi doğrumu düşündüğünü bilmeliyim.Elmas, altın gümüş, para ve kısaca ekonomi.Aslında hicbirinin gerçek bir değeri yok.İluzyondan ibaret.Senin doğa kanunları ve onun dengesi hakkındaki düşüncelerini okuduktan sonra bende üzerine düşünmeye başladım.Doğanın bir üretme kapasitesi var ve şuanda insanlar bu kapasitenin cook cook üzerinde.Yani bu insan sayısı bir şekilde azaltılmalı ki gezegen doğa ve insanlar tamamen ölüp gitmesin.(Açlık, Susuzluk hastalık vs )Bu sayının taa en başından hayırsever dernekleri kurulmadan önce azaltılması, gerçekleri göz önüne sererek bir kaos ortamı yaratılarak çok daha kolay olurdu.İnsanda doğada ki herşey gibi keskin hayatta kalma icgudulerine ve vahşilige sahip.Eğer gerçekleri insanlara anlatıp kapasiteyi gerçekten astigimizi yüzyıllar önce insanlar bilseydi birbirlerini yemeye öldürmeye sahiplenmeye baslarlardi.1 hayvan var ise 100 insandan sadece en zeki yada en güçlüsü buna sahip olurdu diğerleri kaos yüzünden ölüp giderlerdi.Böylelikle sayı çok kısa sürede çok aza düşerdi ve düzen saglanirdi.peki neden buna izin vermediler neden müdahale ettiler diye sordum kendi kendime.Cevaba kısa sürede ulaştım.Onlar azınlık tı. Yani bir kaos ortaminda ilk yok olacak kişiler onlardı.Bunun yerine ekonomi diye bir ilizyon yarattılar.Bunu kontrol etmeyi öğrendiler.Burdan sonrasını örneklerle açıklayacağım cunku başka türlü anlatmam çok zor.
YanıtlaSilİnsanlar paralarının çok aziyla gercek yiyecek ve besin ögeleri alıyorlar.Asgari ücretli bir koyun ve eşini ele alalım.Bu koyunlar aylık 2 bin tl (örnek) alıyorlar.Bunun 500 tl si kiraya 400 tl si faturalara kalan 1100 tl nin de tamamı bankalara gidiyor. Eşi pazara çıkıyor ve diyorki domatesi kilosu 5 lira olmuş ayy ne kadar pahalı biberin kilosu 15 tl yuh. Etin kilosu zaten 50tl ayda 1 yarım kilo bile tuketemezler.Yani sistem onlara gerçek değeri olan gerçek doğadan gelen şeyleri almalarına engel oluyorlar.Cunki adam zaten bankaya bir telefona 2-3bin tl alması için borçlandi.Yada bir kıçı kırık araba.Yada bir daire almak için eğer banka verdiyse 200 bin tl borçlandı ve ömür boyu onu ödeyemecek ve hayırseverlere borçlu kalacak.Bugün hiç bir ülkede yeme içmeye gerçek doğadan gelen yeme içmeye kimse para harcamiyor.Cunki harcamamalı.Onun yerine havuzlu villa almalı.Onun yerine BMW Mercedes ferrari bugatti vs en son çıkan modeli almalı. İPhone x almalı. Eğitimine 200 300 milyar yatirmali.daire almalı.Acikirsa hayırseverlerin ürettiği donmus yada hazır kansorejen yapay gıdalarla beslenmeli.Eğer parası yoksa sadece ekmek ve makarna yemeli çünkü bunların çoğu ilaçlı topraklarda gdo lu bolca üretilen miktarlarda.Yani yediğimiz içtiğimiz ne varsa hep onların yapay bokları.Gerçek değeri olmayan para ile gerçek değeri olmayan doğanın değil onların ürettiği şeyler tüketiliyor.Ve o şeylere de çok az para harcanıyor cunki elde çok az para kalıyor.Onlar bu sayede gücü ve doğayı ellerinde tutup korutorlar insanların sayısında günbegün azaltiyorlar cunki ürettikleri herşey kansorejen uyuzlastirici ve kisirlastirici şeyler. Evet öyle dahiyane degilmi.Para ya hiç değer vermedim ama bir araç olduğunu düşünürdüm hep.Ama bu düşüncelerim den sonra araç olarak bile görmeyeceğim.
Birde bu yazıyi yazarken beynimde şu yüzyıldır Anna babaların çocuklara söylediği söz yankilandi "Okumazsan Çoban "BILE" olamazsın. Evet gerçek doğa ile iç içe gerçek hayvan eti yiyerek huzurlu ve kendi düşüncelerinle baş başa sessiz sakin doğanın arasinda koca bir ömür.Ne kadar da kötü değil mi? Değil mi:)
Eğer şehirde yaşıyorsan, ki şehirler koyunların kendileri için inşa ettikleri hapishanelerdir, ancak şehrin sahipleri tarafından koyulan kurallar doğrultusunda yaşayabilirsin. Bu da bahsettiğin gibi borca girmek, köle olmak ve çöp gıda yemek demektir. Bu düzeneğin dışında kalabilmek için tek yolun koyunların yaptıklarının tersini yapmaktır - tıpkı hayırseverlerin yaptığı gibi.
SilÇöp olarak baktığın gıdaların aynı zamanda koyunların hayatta kalmaları için elde edebilecekleri yegane şey olduğunuda unutma lütfen. Tüm koyunlar bu konuda şikayet eder, toynaklarını yere vurur offlar ve pufflar ancak kendilerine gerçek gıdalar sunulduğunda ise yine şikayet ederler. Fiyatı ucuz değildir, tadı aromatize edilmiş sahte yiyecekler gibi değildir yada şekli bekledikleri gibi değildir gibi.... Koyunlar daima az ile çok şeye sahip olmak isterler ve bunun imkansızlığını kabullenmezler.
Üretilen herşeyin yapay olmadığını unutma lütfen. İşlenmiş gıda ile aromatize edilmiş gıda aynı şey değildir. Biraz araştırırsan doğal gıdaları birçok yerde bulabilirsin, ancak bu zaman alıcı ve zahmetli bir iş olur. Koyunların herşeyi "hemen" ve "şimdi" istediklerini hatırlarsan bu tip gerçek gıda arayışının onların yaşam döngüsüne uymadığını görürsün. Hıyar turşusunu migrostan 1.5TL ye hemen alabilirsin yada hıyarları organik üretim yapan bir bahçeden kendi elinle toplayıp evinde turşu yapabilirsin. Hepsi bir tercih meselesi. Gerçek şeyler zaman ve özveri ister. Koyunlar marketten hazır dilimlenmiş yapay salamları paketi 5tl ye alırken, aynı miktardaki aynı salam yanlarındaki şarküteride yarı fiyatına açıkta satılmakta olur ve yinede kendi kendilerini düzdüklerini kabullenmezler.
Koyunlar "hazır" aldıkları şeylerde daima hazırlayanın ücretinide beraberinde öderler. Tıpkı "bedava kargo" etiketli sanal market reklamları gibi, asla bedavaya birşey olamayacağını kabullenmezler - bu yüzden bu "bedava" yemi koyunlarda her zaman işe yarar.
Koyunlar çocukluktan itibaren koyun ebeveynleri tarafından kişiliksiz olarak büyütülürler ve sonradan hayırseverlerin okullarında sisteme uygun birer koyun olarak programlanırlar. Bunun böyle olduğunu bilmelerine bu koyunlar çocuklarını okula göndermeye devam eder. Elinde 2 diploması olan ancak bu diplomalarla alakalı bir işe sahip olmayan bir baba (2 mühendis diploması var ancak şuan muhasebeci gibi) bile halen yaptığı aynı hatayı kendi evladına tekrar ettirmeye çabalar ve onuda üniversiteye yollamak için çocuğun kafasını ütüler. Tüm bu davranışlar kişilik sahibi olmayan koyunların çevrelerine uyum sağlama ve onlar gibi olma çabalarından kaynaklanır. Koyunlar kendileri olmaya çabalamazlar, daima dış etkenlere göre şekillenirler ve çevredeki diğer koyunların kurallarına göre yaşarlar. Buda onları birbirlerine karşı pasif birer yandaş yapar.
SilElitler koyunları sürekli tokatlar yada düzerler ve koyunlar elitlere kendi türleri gibi laf geçiremedikleri için bunu başka birisinin onların adına yapmasını isterler. Kendilerine bir lider seçerler ve tüm sorumluluğu ona yüklerler. Sorumluluk sahibi olan liderde koyunların gıcık olduğu diğer liderlerin yaptığı şeyin aynısını yapar ancak koyunlar kendi seçimleri olduğundan bu liderin yaptıklarını sineye çekerler. Koyunlar asla kendi başlarına birşeye karar veremezler - daima kendilerinden şüphe duyar ve eksik yada zayıf olduklarına inanarak elitlerin onlardan her konuda "daha iyi" olduklarını kabullenirler.
Elitlerin bunca şehirli koyunu gerçek gıda ile besleme imkanı yok! Bu nedenle onlara çöp yedirmek zorundalar. Ya çöp yedirecekler yada açlıktan birbirlerini yemelerini izleyecek ve tüm düzenin çökmesini seyredecekler. Hayırseverler koyunların gebermemesi birçok kararlar veriyorlar ve çoğu verdikleri bu kararlar ile yaşamak zorundalar. Hayırseverler kimlerin ölüp kimlerin hayatta kalması gerektiği kararını veriyor, aynı kararı koyunlar veremiyor ancak koyunlar verilmesi gereken bu karar için bir hayırseveri seçiyorlar ve bu sayede kendi vicdanlarını rahat tutuyorlar. Koyunlar - komşunun horozu çok ötüyor, bu suriyeliler canımıza tak etti, bıktık bu mültecilerden diye şikayet ederlerken hayırseverlerin bunlara kendi adlarına bir çözüm getirmesi mesajını veriyorlar..... Peki bu çözümle neyi kast ediyorlar? Tabiki sorun olarak gördükleri şeylerin ortadan kaldırılmalarını yani yok edilmelerini.... Eğer birilerini "şeytani" olarak işaretlemek istiyorsan buna daima koyunlardan başlayabilirsin.
Şuan köyler boşalıyor ve toprak değerleri düşüyor.... peki buraları kimler satın alıyor? Tabiki hayırseverler - ileride koyunları oralara "gerçek doğada yaşam" sloganı ile geri çekecekleri için şimdiden hazırlık yapıyorlar.
Yazdıklarında sanki hayırseverleri kötülüyormuşsun gibi geldi, umarım yanılıyorumdur! Bahsettiğin azınlık, verdiğin 1 hayvana sahip olma örneğinde aslında o hayvana sahip olmuyor, o hayvanın kontrolüne sahip oluyor. Yediği yeme, veteriner kontrolüne, doğurganlığına yada cinsinin ne olabileceğine karar verme gücüne sahip iken hayvanın sahibi tamamen onun kontrolüne bağlı olarak o hayvana sahip olmaya devam eder..... hayırseverler daima dolaylı olarak sahiptir - doğrudan değil. Diğer açıdan nüfusun aşırı artması ve koyunların aç kalmaları tabiki işlerine gelmez - bu birçok kayıba yol açar. Bu nedenle bu nüfus artışı onların kontrolünde sağlanır. Böylece bir anda milyonların öleceği bir şok yaşanacağına, yavaşça öldürme işlemi gerçekleştirilir ve herkeste bunu sineye çeker. İstanbulu yarın atomlasan, buuuummmmm, -20 miyon gittiiiiiii. İşsizlik azalacak, paranın değeri artacak ve koyunlar yeniden refaha kavuşacak.... ancak koyunlar refaha kavuşunca ne olacak - yeniden kontrolsüzce üreyecekler.... ve yine ve yine..... Hayırseverler açısından süreçli öldürme işlemi ani öldürme işleminden daha etkili - çünkü ani öldürme daima ardından bir travma getirir ve bu koyunların işlevselliğini düşürür. Süreçli öldürmede ise koyunlar bu ölümleri kısaca sineye çeker ve rezil hayatlarına devam ederler.
Şehirli koyunların lezzet algısıda körelmiştir. Gerçek gıdalar onlar için iğrençtir. Bir hayvanın en lezzetli kısımları içorganları ve sakatatıyken yada etin yağlı kısmı lezzetlidir. Gerçi hayirseverlerin doktorlari yeğli et yemeyin diye koyunlara akıl vermekten kaçınmazlar. Yada dalindan kopardiğin bir elmanın içinden kurt çıktığını hayal edelim hangi sehirli koyun o elmayi yiyebilir. Zaten hayirseverler koyunlari ne yiyeceklerine programliyorlar öyle değilmi :))
SilEnki sanırım yine yazdiklarim spama düştü.Hayırseverleri kötülemiyorum,aksine hayatta kalabilmek için dengede tutabilmek için yaptıklarını taktire şayan görüyorum."Elitlerin bunca şehirli koyunu gerçek gıda ile besleme imkanı yok! Bu nedenle onlara çöp yedirmek zorundalar"kesinlikle benim bahsettiğim şey de buydu ama mevzu insani duygusal açıdan iyilik ve kötülük ise kötü olmadıklarını kesinlikle söyleyebilirim.İyi olduklarını da %50-50 olarak görüyorum.Sonuçta kontrol ederken umurlarında olmasada hayatta tutuyorlar bu kadar insanı. Ama kesinlikle katılmadığım bir nokta varki oda doğa koruyucusu olduklarını söylemen.Bence doğayı falan korumuyorlar.Öyle olsa idi şuan etrafımızda binalar yerine ağaçlar görmeliydik.Eger bu hayırseverler doğayı dikkatlice dinliyor ve onu önemsiyor olsalardı bugün binlerce hektarlık alana yayılmış beton yığınları görmememiz gerekmezmiydi.Ayrıca bu beton yığınları öyle verimsiz çorak topraklara da kurulmuş değiller çok verimli ve bereketli toprakların üzerine kurulup toprakları verimsizlestiriyorlar.Bugün gölcük ve çevre kesimindeki depremden sonra toprağın altında kalan beton yığınları yüzünden toprak verimsizlesti ve ekilen şeyler eskisi gibi çıkmıyorlar.Bizzat gözlemledigim şey ise bahçemizde olan incir ağacının kuruması ve aynı tohumdan olan karşı komşudan alınmış bir fidenin tekrar çıkmaması.Yani çok net görebilirsiniz bir ev yapılıyor ise temeller atıldıktan sonra o evin çevresinde artık bitki yetişmiyor ve uzun bir sürede devam ediyor.(Bitki yetişmiyor derken otlari kastetmiyorum)Bunun haricinde biyolojik besin halkası zaten yüzyıllar önce bozuldu günümüzde birçok hayvanın nesli çoktan tükendi zaten elimizde olanlarda önümüzdeki 50 yıl içinde tükenecek ve hizlanarak devamm edicek.O kadar derin suları(okyanuslar) bile kirletmis olmalıyız ki öngörülere göre balıklarda yok olacak.Şimdi konuya dönecek olursak bu hayırseverler ağaçlara bitkilere değer vermiyorlar,toprak verimliliği ile ilgilenmiyorlar ve hayvanlar da görünuse göre umurlarında değil. PEKİ bu hayırseverler hangi doğayı koruyorlar.?Toprak hava yeşillik hayvanlar bunların hiçbiri umurlarında değil nedenlerini açıkladım.Birde konuyla ilgisi yok ama matrixte kung fu kitabında Jüpiter ı patlatıp güneş yapmaktan bahsetmiştin.Onun öncesinde ise güneşin kendi enerjisini uretmedigini etrafındaki gezegenlerden aldığını enerji aktarımınin içerden değil dışarıdan (gezegenlerden) geldiğini soylemissin(sömürge).Jüpiteri patlatıp güneş yapmak gibi saçma sapan bir düşüncen bir yana burda kendinle celismiyormusun zaten?Amacım sana hakaret etmek değil bunu biliyorsun.Buna alınacak biri olmadığını düşünüyorum. Bu konu çok kafamı kurcaladı ve bu kadar güzel cikarimlar düşünceleri olan bir insan ne diye böyle iki üç tane saçma sapan düşünceye kapılıp bunu yazar diye düşünmeden duramıyorum.Lütfen bana kasıtlı yaptığını soyle.O buzların altındaki bilgisayarın yerinden emin olmasamda ve Ne kadar geleceği gosterebilecegini bilemesemde öyle bir bilgisayarın olduğundan adım kadar eminim.Ama sen bu bilgiyi benden 10 sene önce öğrenmişsin ben ise daha 3 sene önce öğrendim. (Tarihi kitapta bahsettiğin iPhone 4s) sayesinde biliyorum.Mesela soğuk ve buzlarla kaplı bir gezegeni örneğin mars ı küresel ısınmayi tetikleyerek yaşanabilir bir gezegene çevirebilirsin.Bunların mantıklı açıklamaları mevcut ve gayet akla yatkın. Ama Jüpiter gibi bir gezegeni hangi akla ve mantığa dayanarak güneşe çevirmeyi planladiklarini yazdın.Bak nasilini da geçtim sadece nedenini istiyorum.Birde dünya ve şekil hakkında 2 3 yorumuna denk gelmiştim ve tam bir tanımını yapmamanla beraber şeklindende bahsetmemissin.uzay ve dünya hakkındaki düşüncelerini de paylaşırsan sevinirim.Sevgiler enki :)
SilBirde şu blogta bahsettiğin tarih ile kitap ta bahsettiğin tarih çelişiyor.kitapta milyonlarca yıllık fosillerden kalıntılardan varilan sonuclardan ve bu sonuçlar ışığında yaptığın cikarimlardan bahsediyorsun.blogta ise insanların dünyaya "282328 yıl önce getirildiklerini"ondan önceki bir yazındada bizim bildiğimiz tarihin gerçek tarih olmadığını gerçek tarihin cook daha bize yakın bir zaman diliminden oluştuğunu öyle milyonlarca yıldan oluşmadığıni söylemiştin.
SilBu çelişkileri yazma nedenim sana bu blog dışında ulaşacak bir yol bilmemem.Sadece hayat ile ilgili sohbet etmek farklı düşünceler duymak ve bunları teyit ettirmek.Hani profilinde diyorsun ya 7 milyar insan dahi sana yanlış dese aslında karşında 7 milyar salak olduğunu gösterir diye.Evet bu şekilde gerçekten.Yinede bir gercek daha var oda 7 milyara karsi tek isen mutlaka düşüncelerini gozden gecirirsin cunki 7 milyar insanda 1 kisi bile soylediklerinde haklilik payı ve mantik görmüyordur.Bu senin yanlış olduğunu göstermez ama düşüncelerine olan inancını zayıflatır üzerine tekrar tekrar düşündürür. EMİN OLMAK İSTERSİN VE EMİN OLABİLMEK İÇİNDE BUNU BİRİLERİNE ANLATIP ANLAMALARINI BEKLERSİN.Bu blogun ve yazdıklarinin amacının bu olduğunu düşünüyorum.O yüzden hem sana hem kendime bir iyilik yapıyorum ve sohbet ediyoruz cunki etrafımızda pek fazla böyle insan yok.Yani "wooaa bak ne kadar aptalsın yada bak yanlışını buldum senden daha zekiyim,ben senden daha üstünüm" gibi bir amaçla yazmıyorum bunları. Hatta inan topluluk içinde yazmak dahi istemiyorum ama mecburum.
Sanki bir tarafta pesimist, mistik ve aşırı derecede hayali olguları gerçekmiş gibi yazıyor ve yansitiyorsun.Herşey mistik,doğa üstü ve bizim göremediğimiz anlayamadığımız şeylerden oluşuyor ve biz hiçbirini anlamlandiramiyoruz.Diğer tarafta ise herşey bilimsel o kadar çok bok biliyoruz ki yani zekada tanrıyız Nirvanaya ulaşmısız jüpiteri falan güneş yapabiliyoruz 30 40 yıl geleceği bütün olasiliklariyla gosteren bilgisayarlarımiz var.Herşeyi kontrol edebiliyoruz gibi aşırı bilim kurgu fantezisinden ibaret iki karakter görüyorum sende.Oysa bu iki karakterin arasında gerçekci bir karakterin daha var ki iste o en sevdiğim :)Diğerlerini fazla abartma olurmu.?
Enkinin Jüpiteri patlatma olayının saçmalık olduğunu 15 Eylülde gördüm. Bana da
Silzaten saçma gelmişti ama yıldızlar hakkında bildiklerim sadece okuduklarımdan ibaret olduğu için ikilemde kalmıştım. Ama nükleer bombanın jüpiterde füzyon oluşturamayacağını biliyordum. Bence Enki bu olayda okuyuculara test yaptı. Okuyucular saçmalıyor bu adam deyip diğer yazılarını okuyamasın diye. Aynı yazım kurallaında yaptığı olay gibi. Snow white gibi bilgisayarların gerçek olduğunu düşünüyorum çünkü okulumuzda bile proteinleri moddelleyen simülasyonlar var. Neden gerçek hayatı simüle eden bir sistem olmasın. Olabilecek olayı önceden öngörüp olmadığı evrene önceden çakıştırırsın ve mission complete.
Bu yorumu na zamandır yazacaktım ama aklıma başka sorular geldiği için keldı. Başta yorumlarda ENKI dünya düz diyince Enki demi bu kervana katıldı dedim ama kanıtlar dünyanın düz olmasını saçma kılmıyordu tam tersine küre dünyadan daha kapsamlıydı. Özellikle o paralel ışın olayı. Ama o olay yapay olarak yapılabilir. Enkinin bahsettiği yansıtıcıyla.
SilElimde bir delil var. Şimdi esiri ortam denilen şey gerçek. Eskiler ve Tesla hep üzerine düşünmüş. Bu esirin Michelson Morley deneyinde ispatlanmaması ve esirin var olması , esir rüzrarının olmaması ve dünyanın dönmediğinin ispatıdır.
Kısa ve net olarak sorularını cevaplamaya çalışacağım....
SilLucifer projesi gerçekleştirildi.... sadece ilk yazdığım şekilde değil. Çünkü 4 farklı metod söz konusuydu ve bunların içinde halihazırda kullanılmakta olan mekikler en yakın ihtimal idi. Atmosfer dışında yansıtıcı kullanmaları ise bir başka ihtimal idi.... fakat bunun göze çarpmadan yapılması oldukça düşük ihtimaldi. İşin içine uluslararası uzay ajansları girince bunu dağınık gibi görünen operasyonların yukarıda toplanması ile başardılar. Bunun bir kanıtı günümüz gökyüzündeki fenomenler, güneşin yüzeye düşen ışınlarının yarattığı lens yansımaları ve güneş ile ayın etrafındaki halo (çember) fenomenleri. Ne benim nede bir başkasının herşey hakkında yada nerede ne zaman birşey olacağı konusunda %100 bilgiye sahip olmamız mümkün değil. Anlayacağın bazen bende hata yapıyorum! Yukarıya bir yansıtıcı koyma fikri bana çok aptalca gelmişti, çünkü gizlenemeyecekti.... ve gizleyemedilerde. Neden jüpiter yada satürn güneş yapılmalıydı? İlk olarak patlamanın etkisi ile dünya yüzeyi temizlenecekti ve tıpkı eskiden olduğu gibi yeniden herşeye sil baştan başlayacaklardı. Artık gökyüzü eskisi gibi olmadığı için insanlar geçmişle olan bağlarını koruyan hikayeleri efsaneleştirecek ve unutacaklardı, tıpkı bugünkü gibi. Ay'ın gökyüzünde olmadığı bir geçmiş zaman dilimi mevcut.... danaanlar öncesi zamanlar. Bunlar artık tarih değil birer efsane olarak anılıyor ve gerçekliklerini yitiriyorlar çünkü karşılaştırma yapılabilecek bir kanıtları artık mevcut değil. Onların Ay'ı yoktu ama artık bizim var! Şimdide gelecek neslin 2 güneşi ve 1-2 saat süren gecesi olduğunu düşün. Bizler onların için hayali olacağız, çünkü sadece gündüzü bilecekler ve kısa süreli gece onlar için sadece gün doğumu gibi bir şeye benzeyecek. Bu sayede yepyeni bir başlangıç yapılacak. Açlık oyunları filmini izle..... orada herkes geçmişteki bir kaostan bahsediyor ancak kimse tam olarak ne olduğunu bilmiyor.... elitler tarihi istedikleri şekilde empoze ederek yeni nesli güncelliyorlar. Lucifer projeside tam olarak bu: kandırılma yoluyla yeniden doğuş! Saçma sapan baktığın şeyler bazen hiç beklemediğin şeyler olacaklarından uygulamaları daha az dikkat çekecektir!
Hayırseverler ülkelerdeki verimli alanları şehirleşme ortamının dışında barındırırlar. Bugün köyler şehirlere göç ediyor ve o köy alanları belirli bir süre kullanım dışı kalıyor. Bunun haricinde mülteci akınları ilede topraklar koyunlardan arındırılıyor. Aynı şekilde radyoaktivite yada pandemi riskleri vasıtası ilede verimli topraklar koruma altına alınıyor. Sen sadece türkiye olarak bakıyorsun. Türkiye dünya geneline bakarsan kıç kadar bir yer. Rusyanın el değmemiş topraklarına bir bak.... Dünya yüzeyinin sadece %10-13 kadarı koyunlar tarafından yerleşim amaçlı kullanılıyor. Geriye kalanın %18 kadarı koyunlara yasak bölge. %38 kadarı ise aktif tarım arazisi. Eğer zannettiğin gibi hayırseverlerin umurunda olmasaydı bugün bir tane ormanlık alan göremezdin. Tüm bu düzen birbiri içinde işleyen algoritmik bir işleve sahip ve bu yüzdende savaşlar, ekonomik çöküşler, toplu ölümler yada göçler tesadüfi gelişmiyor.... daima bir plan mevcut!!! Uzun vadeli, orta vadeli ve kısa vadeli planlar.
SilBir ailenin yaratıcıları tarafından buraya getirilme hikayelerini yazdım. Bu ne tüm insan ırkı demekti, neden dünyadaki insanlığın ilk adımı! Ne yazdığım ile ne anladığın oldukça farklı şeyler, çünkü detaylara dikkat etmiyorsun! Peki bu ailenin hangi ırkı temsil ettiğini yazmışmıyım? Dünyada kaç ırk görüyorsun? Yazdığım hikaye adı üstünde kurban geleneğinin nereden geldiği üzerinde idi - insanların nereden geldiği değil! İnsan ırkı daima var olan bir şey ve bunun bir sonu yok. Biz yok isek başka hiçbirşey yok demektir.
Ne kadar kafa karıştırıcı yazdığımın bende farkındayım. Ya yazabildiğim kadarını yazacağım yada hiç yazmayacağım. Çünkü tüm resmi bir blog vasıtası ile yazarak ve içine resimler koyarak ortaya koymanın bir imkanı yok. Ancak yazdıklarımı ben pek mistik olarak görmüyorum - çünkü yazdıklarımı "görebiliyorum"..... ve sizde görün diye yazıyorum - çünkü herşey gözünüzün önünde duruyor. Tıpkı mezardaki dikilitaş ne diye orada bilmiyordun diye onu göremediğin gibi - ne için oraya koyulduğunu anlayınca görmeye başlaman gibi.... herşey bakmak ve görmekle alakalı.... ortada mistik yada doğa üstü birşey yok.... sadece henüz anlamadığınız şeyler var. Sana bir örnek vereyim.... çevrende bulunan bir camiye iyi bak ve onu iyi incelemeye çalış - yapı şekli yada mimarisi konusunda aklında kalan soru işaretleri (bu niye burada, neden bu kadar adet yapılmış..vs) neler bana yaz.... diyeceğim ve sen büyük ihtimalle "acaba neyi görmeliyim" diye krize gireceksin. Neden minarelerde 2-3 şerefe (balkon) var..... neden kubbe ve minarenin ucundaki ay sembolleri bir kaç tane topuzun tepesinde duruyor yada neden avize kubbenin hemen altında değilde yere uzatılıp zeminden 3-4 metre yukarıda asılı tutuluyor gibi sorular mesela. Yine hepsini hergün görüyorsunuz ama neyi gördüğünüzü bilmediğiniz için önünüzdeki şeyler sizler için "görünmez" oluyor. Sizler için mistik olan şeyler işte bu "görünmeyen" şeyler.
SilEvren hakkındaki görüşümü merak ediyorsun... bunu önceki yazılarda ve yorumlarda geniş olarak anlattım ancak son bir kere kısaca sanada yazayım. Dünya bir gezegen değil - sonsuz bir diyar, istersen buna sonsuz bir yüzeyde diyebiliriz. Bizler sadece bu yüzeyin belirli bir bölgesindeki bizi kapsayan elektromanyetik alanın içinde yaşıyoruz. Bu alanın dışına çıkabilirsin ancak çıkıştan itibaren başka bir elektromanyetik alanın etkisine gireceğinden bir daha yolunu geriye bulamayabilirsin, çünkü tek dönüş yolun 180 derece geri dönüp devam etmek. Uçakla bir ülkeden diğerine geçtin ve indiğin anda geldiğin yeri işaret etmen gerekirse ne yapacaksın? Güneşi, ayı yada yıldızları yön gösterici olarak kullanacaksın, yani yukarıda gördüğünle aşağıdaki yönünü bulacaksın. Şimdide indiğin yerdeki gök cisimleri ile geldiğin yerdeki gök cisimlerinin aynı olmadıklarını düşün.... nasıl geri döneceksin? Her elektromanyetik alanın kendine has gökyüzü vardır! HAARP gibi teknolojiler küresel düzlemde çalışmaz, sadece yatay düzlemde çalışır. Gökteki tüm yuvarlak cisimlerin resmi var, sadece dünyanın yok, çünkü dünya resminin çekilebileceği yuvarlak bir obje değil. Tabiki güneş ve ay ne iş peki diye soracaksın. Bunlara ilerki yazılarımda değineceğim zaten. Ancak bu seferde sen bana söyle .... sence neye benziyor evren? Bu sefer tartışma şeklinde yapalım. Sen bana nedenini yaz bende sana kendi görüşümü ve izahatımı yazayım. İkarus ve medusa efsaneleri sana neyi anımsatıyor mesela?
Yayınladığım kitabın son sayfasında email adresim yazıyor, fakat yazışmaları yorum olarak yürütmeyi tercih ederim. Her ne yazılıyorsa burada ortada olsun, sonuçta kimse gerçek bir kimlikle yazmıyor. Öğrenmek ve görmek isteyen okusun, eğlenmek isteyen koyunlarda okuyup bir başka infotainment yazsının ardından sosyal medya ekranlarında beğeni butonlarına tıklayarak dijital mastürbasyon yapmaya devam etsinler.
SilYayınlarım çoğunlukla yüzeysel yazılar, yani konuya giren ve üzerine tartışma yapan olursa derinleşecek yayınlar. Efor sarfetmek istemeyenlere bilgi sağlamamak gibi bir prensibim var. Yani daha fazlası için senin gibi zamanınıı harcayıp oturup yazmaları gerekiyor. 3 satırlık soruyada aynı şekilde 3 satırlık cevap yazarım. Kim ne ekerse onu biçer. Eleştirin ve uzun yorum eforun için hem teşekkür ediyorum hemde tebrik ediyorum. Şimdide "senin" (astronomların papağanlığını yapmamaya çabalayarak) evren hakkındaki görüşünü bekliyorum.....
Yanıtını lütfen uygun olan bu konu altında yayınla:
Silhttp://luciferocalypse.blogspot.com.tr/2018/01/bilim-dini-komplosu.html
Enki yorumumu sildin sanırım.Neden?
YanıtlaSilYorumların nedense spam klasörüne düşüyor. Sadece trol yada reklam yorumları silerim.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilEski kadimlerin ve hüküm verenlerin altına fazladan değer vermesi hatta bunu maske olarak kullanıp hayatın özü olarak sembolize etmeleri aynı şekilde altının özünün ''kan'' yani hayatın kendisi olabilir mi?
YanıtlaSil