Selam Enki.
Blogdaki son yazıların bu tema etrafında toplandığını görerek
bende eklemek istedim.Gerçeği görebilen insanların doğayı izlediğinden
bahsetmiştin hep.Mesela Nat Geo belgesellerini izlediğimde gözüme sokulan şey
ormanın işleyiş sistemindeki objektiflikti.Ormanın yeşilliğinden faydalanıp
kamuflaj halde avına saldıran avcılara hiç bir av "delikanlı gibi niye gelmiyon
lan" diye kızmıyodu.Tabi ki bende koyunlarda olan bu taraflı bakış açısıyla
büyütüldüm.Çok küçükken ve öğretmenlerin sevdiği bir çocukken ben :D vatan
millet meselesi denilen konulara dair koyunların hoşlanacağı şekilde konuşurdum
ve kendimde bunlara inanırdım zaten.Sonra biraz daha aklım ermeye başladı ve her
konuya sazan gibi atlamamam gerektiğini düşündüm.O günden bu güne herşeyi çift
taraflı düşünürüm.Zaten bu koyunlarda yaratılan taraflılık beyne yapılan bir
yalıtım gibidir.Onların kalıplaşmış fikirlerini değiştirmeyen şeyde budur.Asla
yanılabileceklerini düşünmezler.
Mesela bende herkes gibi terörist
cesetlerine leş diyip şehitlere üzülürdüm.Sonra ikisininde durumunun hiçbir
farkının olmadığını farkettim.Tıpkı yingle yang gibi.İkiside beyni yıkanmış
masum koyunlardı.Biri türk olarak yetiştirilmiş diğeri kürt.Hepsi kendisinin
haklı olduğuna ve kendi milletinin amacının doğru olduğuna inandırıldı.Hep senin
tarafın güzeldir haklıdır düşman sana haksızlık yapmıştır.Başka türlü nasıl
milyonlarca insanı savaş cephesine taşıyabilirsiniz ki kendisinin bile olmayan
topraklar için?Bir amerikalı cartoon network çizgi filmlerinde elinde eğri bir
kaması olan entarili barbar arapla tanışırken biz gazzeye atılan bombalarla
onlara bileniyoruz.İsraillilerle konuştum mesela onlarda bunu bir intikam olarak
görüyorlar.O halka karşı bir şekilde bilenmişler.11 eylül olayı gibi işte halk
için bir kötü adam yarat ve kendinide bu kötü adamın düşmanı olarak tanıt.Halk
hemen gücünü sana verir.Suriye sınırında düşen uçak gibi.Her ülkenin tarihi
şanlı zaferlerle doludur.Ulan o zaman kim bu şerefsiz namussuz ülke?Bize göre
ingiliz şovalyeleri karıya kıza tecavüz eden gittiği yerleri yağmalayan yavşak
heriflerdir.Onlara göre bizim akıncılarımız barbar türklerdir.Her ülkenin
vatandaşı daha bebeykene okulu tarafından verilen bu etiketleri yapıştırır
sorgusuzca.Zaten düşünebilenin farkı budur.Koyun olan etiketi alır aynen zihnine
ekler.Düşünebilen mantık süzgecinden geçirip bilgiyi kendisine ait olan gerçeğe
çevirir.Saptırmayalım bu etiketler ayrı bir mevzu.Aslında iyi kötü diye birşey
yoktur bana göre.Eğer doğuda doğsam yaşasın bağımsız kürt devleti
derdim.İngilterede doğsam yaşasın kraliçe elizabeth.Türkiyede doğdun taşşağnı
yiyim başbakan.Okulda bir laf vardır.Biz burda vatanına milletine bağlı evlatlar
yetiştiriyoruz.Aynende böyle yaparlar.Hiç tarih dersinde biz bu savaşta böyle
ipnelik yaptık böyle puştluk yaptık görmedim.Osmanlı üç kıtayı çiçekle kebekle
mı ele geçirdi ?Hatta bu konuyla ilgili en güzel örnek türklerin müslüman
olmasıdır.Kimse GERÇEK türklere yapılan katliamdan bahsetmez.Bu konu hep şöyle
atlanır
Dinler benziyordu.
İkiside göktanrıya inandı.
Talas
savaşından sonra sarıldılar öpüştüler.
Bu tarz saçma ortak yönler bularak
olayı saptırırlar.
Halbuki tarihte araplar hep türkleri
kullanmışlardır.Türkler savaşçıdır bunlarda sınırlara dizerler türkleri götleri
sağlama almak için gerçek budur.Araplar türkleri katletmişler bazılarıyla
beraber yaşamışlar araplaştırmak için.Zaten başka bir şekilde bu milletin dinini
değiştiremezsiniz bu nasıl bir zırvadır.Neymiş ? Dinler benziyomuş.
Bir
insanın bile dinini değiştirmek bu kadar zorken koskoca bir milletin bu kadar
kısa bir süre zarfında dinini değiştirmek nasıl sağlanabilir.
SOYKIRIMLA
ELBETTE. AÇIK VE NET!
Ancak islam iyilik güzelliktir ya hani asla bundan
bahsetmezler.Tüm savaşlar savunma için yapılmıştır hepsine bi kılıf bulurlar
islam tarihinde.Bedr de anamıza sövdüler o yüzden savaştık.Şu savaşta
müslümanları öldürdükleri için oldu.Koskoca islam tarihinde bir savunma savaşı
varken siz neyin kafasını yaşıyorsunuz ? Mesela Ömer başa geçtiğinde
etrafındakileri yağmalayıp haraca bağlamış.Peki bunu bize nasıl alladılar
pulladılar.O haraca bağladığı devletler zekat vermeyi reddediyormuş.Olaya bak
seeeen.İyide zaten bunlar islam devleti değil ki ömerciğim yani din gerekliliği
için zekat vermek zorunda değiller.Hani hoşgörüydü hani inançlara saygı.Olmuyor
ama herkes yemez.
İşte tüm tarih hocaları bu konuları atlar benim
NİYElerimi ışık hızıyla geçiştirir.Tarih dersinde türklerin müslüman oluşu
konusu 5 dakikada atlanır kaçar gibi.Çünkü okulda dinine bağlı koyunlar
yetiştirilmelidir ki bu birbiriyle alakasız olan insanlar arasında bağ
kurulsun.Birbirine din kardeşim o benim vatandaşım gibi saçma düşüncelerle
sarılsınlar ve bu subjektivite bir ülke boyunca yayılsın.Ben milliyetçiyim
dediğinde neden herkes sana sırtında kanatlar varmış gibi bakıyor.Bu millet
sikimde değil de türk ölülerinin kürt ölülerinden farkı yok sadece madalyonun
iki tarafı de.Koyunların hepsinin sana nasıl saldırdığını ve beynine yapışan
ETİKETLERİ en sonuncusuna kadar kullandıklarını gör.
Tabi ki
fenerbahçe galatasarayda bunlardan biri.İyi ve kötünün tanrıları onu kullanıp
kullarını yönetiyorlar.Oysa hepsi illüzyon sadece iki farklı taraf.
-----------------------------
Okulda öğrenmen gerekenleri değil öğretilmen gerekenleri alırsın. Senin gibi bende okulda iken bir sürü sorun yaşamıştım. Tarih konusunda öğretmenler hep bir garipti - ne zaman müfredatı kurcalayan yada sorgulayan birşey sorsam "partizanmısın sen?", "vatanına karşı garezinmi var?" tarzında cevaplarla karşılaşırdım. Tabiki bu davranışları hem beni diğerlerine karşı öcü gibi gösterip dışlanmamı sağlamak, hemde kendi cahilliklerini gizlemek içindi! Hangi öğretmen delikanlı gibi çıkıp bildiği ile öğrettiğinin çeliştiğini söylemek ister.... denemesi bedava - tabiki sonucu sadece kovulmak olacaktır. KOyunlar doğrucuları sevmezler!
Hangi ülkenin vatandaşı aslında gerzek bir toplumun yada daima kaybetmeye mahkum edilmiş bir ulusun ferdi olduğunu kabullenmek ister?! Bunun önüne geçmek için kaybedilen savaşlar bile efsanelerle sanki kazanılmış gibi lanse edilir. Çanakkalede 250.000 şehit verincemi savaşı kazanmış olmanın bir anlamı olur yoksa kimse ölmeyincemi? Oldukça basit bir cevaba sahip olan bu soruyu hangi sığıra sorsan tabiki şehitlikti, kahramanlıktı gibi gurur yada onuru irdeleyen zırvalar doğrultusunda vereceği cevap belli olacaktır: ölerek! Henüz çocukken eline tabanca gibi oyuncaklar verilip sokakta katliam oynama oyunları oynatılanlardan farklı bir cevap bekleyemezsin! Daima şunu derim: ölmek isteyenlere, buna hazır olduğuna inananlara ve çarpışma sevdasıyla yananlara bir şans ver! Ellerine silahı ver ve cepheye gönder, yalnız adam başı 30 dan fazla mermi verme, ki böylece kesin gebersinler! Sonrada sokakta milletin eline bayrak verip sallatalım ve "şehitler ölmez, vatan bölünmez" naraları attırıp,ü boktan ideolojilerine götümüzle gülelim. Şehitler ölmez demek..... hmm.... bana şu tabuttaki çocuklar oldukça ÖLÜ görünüyorlar - bembeyaz, kaskatı ve bazılarının bazı uzuvları bile eksik.
Koyunlar nasılda insanı zihinsel komaya sokacak şeyleri gururlanacak birşeye dönüştürebiliyorlar değilmi! Bütün şehit denenler daima doğrudan bok yoluna gidenler ve ne bir daha ayaklanacaklar, nede ölümsüz olacaklar... sadece bir mermerin üzerine anlamsız şekilde isimleri yazılmış olacak ve o mermerin hemen yanındada onlara götleri ile gülen hayırseverlerin bir dikilitaşı olacak.
Tarih dersleri seninde dediğin gibi türkleri islama geçmiş halleri ile lanse etmeye programlıdır, yoksa din dersinin ne önemi kalır! Sanki 1070 lerden sonra bir anda müslüman olarak peydah olmuş ve bunu takibende osmanlı voltranını oluşturmuşuzdur. Tabiki tarih derslerinde öğretmenler şöyle anlatamazlar: Evet çocuklar bizler anadoludayken arap orduları bizi ziyaret edip onların dini klubüne katılıp onlara haraç -ee pardon, zekat vermek isteyip istemediğimizi sorduklarında nazikçe bu teklifi geri çevirdikten sonra, bu teklifin üzerine tekrar düşünmeleri için biraz kılıçla göz dağı vererek bir "miktar" insanı öldürmeye başladılar. Sonradan neredeyse tüm soy tükenmesin diye bu teklifleri onaylandu ve bugün hepimiz bu büyük klubün birer üyesi olarak bununla gurur duymaktayız. Yaşasın müslüman türkler - yuhuuu, haydi eller havaya!
Eğer türklükle bağdaştırılan bir zırva varsa oda müslümanlıktır! Hele birde CIA/MI6/Mossad üretimi olan şu Müslüman Kardeşler yokmu.... ah ne kardeştir onlar - gördüğünüz yerde sarılıp kucaklaşasınız gelir. Bir halka kendi geçmişini unutturup, onları yıkıp ezen ve benliklerini unutturan bir doktrinasyon uygularsan işte karşına Türkiye gibi boktan bir ülke ve onun halkı çıkar. Müslümanlığı kabul etmiş olarak ve onu savunarak kendi atalarının mezarına tükürmeyi bir görev bilen bu halkı nasıl eğitirsen eğit ve nasıl savaşa yollayıp yok edersen et - hepsi onlar için mübahtır. Özellikle dikkat ettiğim şey ise "Pagan" kelimesinin nasılda negatiflikle bağdaştırıldığıdır. Paganizm dediğinde bu daima taşa, heykele yada putlara tapan bir beyinsizler ordusu gibi irdelenir. Bize okulda "onlar" putlara tapardı diye öğretilirken, ben "ama bizde kabeye doğru aynı şeyi yapmıyormuyuz? Kabede tapılan bir put, heykel yada obje değilmi?" sormuştum.... senmisin bunu soran - vay efendim ben kafirmiyim, putperestmiyim, şeytanımı kendime örnek alıyorum, herkes yanlış biliyorda bir tek benmi doğru biliyorum.... tipli suçlamalar başlamıştı. Tüm bu bağırışmaları sakinlikle dinledim ve sonunda "ben halen sorumun cevabını almadım" deyincede sınıftan kovuldum. Kapıdan çıkarken öğretmene sadece "çoğunluğu aptal olmayı seçtikleri sürece kandırabilirsiniz" dedim ve "senin verecğin eğitime sokayım" deyip çıktım. Beni din dersinden muaf kılmak için uğraştılar ama ben sırf inat olsun diye bırakmadım ve her derste o lavuğu kıl edecek sorular sormaya devam ettim... bu beni bir nevi neşelendiriyordu, çünkü her sorumda içine düştüğü çaresizliği gözlerinde görmek bana sanki güç veriyordu. Duaları arapça öğrenelim diye tuttururken ben daima türkçesini sorup onu tekrarlardım, ki bu duanın nasılda bir zırva olduğunu herkes duysun. Hani hep Fatiha denen sureyi ezberletmeye çalışırlardı... hani herkesde ezbere bilirya....
Zavallıların duası - Fatiha!
Rahmân ve Rahîm olan Allah i adıyla. (Kısaca Rahman abi)
Hamd âlemlerin Rabbi,olan Allah'-a/-için dır. (Patron o dur)
O Rahmân ve Rahimdir, (O öyle birşeydirki.. peeeehhh)
Din gününün ,sahibidir. (İşverendir)
Ancak sana kulluk ederiz ve ancak senden yardım dileriz.
Bizi doğru isteyenin yol(un)a hidayet eyle.
Kendilerine nimet verdiğin mutlu kimselerin yoluna; gazaba uğramışların ve o sapmışların yoluna değil.
Başa önce biraz ilahi zırva koyup esas amacı sonradan koyuyorlar... kulluk etmek yani sorgusuz sualsiz köle olmak! Gazaba uğramış ve sapmış olanlarında aynı zamanda kendi Türk halkını temsil ettiğini kimse pek düşünüyor gibi görünmüyor. Hani nasılsa artık müslümanızya, o eski pis pagan atalarımıza saygı göstermemizede bir gerek yok - bunun yerine arapların hindistandan çalıp getirdiği zırvaları kendimize esas alalım, bu kesinlikle Türk kültürüne yakışan ve onu araplaştırmak için uygulanan ideolojiye en uygunu olacaktır.
Okulda sürekli uygulanan en etkili doktrinasyon ise demonize etme metodudur! Yani tarihi zırvalarla belirli ülkelerin halklarına karşı nefret duyulması sağlanır, buda ilerideki savaşlar için atılan ön temeldir. Böyle yetişmiş bir nesil zaten çocukluktan beri nefret besleyerek büyütüldüğü için karşısında insan değil bir yaratık görmeye şartlandırılır! Bu sayedede onları savaşa yollayıp üretim fazlasını yok etmek önceden programlanmış olur.
Koyunların aptallıkları, vurdumduymazlıkları, düşünme kabiliyetinden yoksunlukları, gurur denen hayalleri ve vatani görevleri onları daimi birer köle olmak için daima hazır ve nazır olarak beklemeye şartlandırır. Bir ülkeyi bunca aptalla doldurduktan ve gerçek tarihle değilde günlük gündemlerle doktrine ettiğin zaman o ülkenin halkına herşeyi yaptırabilirsin!
Daima bir otoritenin kahramanlıkları yada hoş sözleri örnek verilir ama asla bunlardan bazılarının sübyancılığa yatkın olduğu, köle sahibi olduğu, köleleri ve karılarıyla aynı yatağa girdikleri ve ensest takıldıkları gerçekleri anlatılmaz. Anlatsanda dinlenmek istenmez!
Osmanlı Tarihinde Oğlancılık mesela:
Osmanlı ve Padişahlar ile ilgili derin tecrübe ve bilgi sahibi olan Mustafa Ali’nin ‘’Görgü ve Toplum Kuralları Üzerinde Ziyafet Sofraları’’ adında 2 cilt, muhafazakar Tercüman yayınlarından çıkmış olan kitabının sekizinci bölüm başlığı "Bıyığı terlememiş ve sakalı çıkmamış olanlar takımını anlatır" tanımı ile büyük harflerle yazılmıştır.
Son günlerde tartışılmakta olan gündemdeki yerini sabitlemiş ‘’Muhteşem Yüzyıl’’ dizisinin kıyamet koparan harem sahneleri bir kenara, kitapta anlatılan o dönemin oğlancılık kavramını tüm çıplaklığı ile anlatmaktadır.
Bölümde o dönemde tüyü çıkmamış sakalı bıyığı çıkmamış oğlanların, cazibeli kadınlardan da çok ilgi gördüğü tercih edildiği anlatılıyor. Civanlarla arkadaşlık etmek aşikâr olmuş, çekinmeden oturak âlemlerinde yolculukta her yerde yanlarında dolaştırmaya başlamışlar, aynı dönemde ay yüzlü kadınları asla yanlarında taşımaz birlikte bulunmazlarmış.
Kitabın 59 ve 60. Sayfalarında bakın nasıl anlatılmış yaşananlar:
“Çünkü sevilen kadın bölüğünün namahremleri avan korkusundan gizli tutulur. Şimdi ise civanlarla arkadaşlık onlarla düşüp kalkma yolunda bir kapıdır ki bu kapı gizli, aşikâr hep açıktır.
Tüysüzler soyundan namert lokması olanların çoğu Arabistan piçleri ve Anadolu Türklerinin veled -i zinalarıdır, onların sürdüğü güzellik ve cazibe süresini hiçbir diyarın tüysüzleri sürmez.
Niceleri otuz yaşına varıncaya kadar güzel yüzünde gönlünde üzüntü olacak kıl görmez. Türk çocukları Arabistan’daki ele avuca sığmaz civelek çocuklar güzellik yönünden hepsinden kısa ömürlü olurlar.
20 yaşlarına vardıkları gibi rağbetten düşerler ve aşıkların işinden kalırlar. Ama İçel civarları Edirne, Bursa ve İstanbul'un ince bellileri her yönden kusursuzlukta ve güzellikte onlardan ileridir.
Güzelliği ve cazibesi eksik olanların ise çeke—çevire tazelikleri ve tatlı kılan naz ve cilve ile sevimli gösterir. Ama Kürt tüysüzleri, anadan—doğma evbaş olanların tecrübesine göre sağlıklı, yumuşak ve uysal imişler ve her ne teklif olunsa dinleyip yapmaları çok olurmuş. Hele bellerinden aşağısını kına ile boyatır, dizlerine ininceye kadar boyanarak kendilerini süslerlermiş.
Özellikle Çoğu ince—belli ve uzun—boylu olurlar. Kendilerini teslim ettikleri sırada her uzvuyla birlikte yumuşaklık gösterirlermiş. Sözün kısası görünüşte yumuşak davranmakta, aslında karşı durmakta İçel güzellerinin çoğu inat ederlermiş.
Buna göre bunların vuslat nimeti bu- yükler için vardır. Yanlarında gezen aşıklarını bahtsız ettikleri ve parasız pulsuz bıraktıkları meydandadır, derler. Ve iki gencin fırsat vaktinde birbirinden yararlanması, yahut birisi ötekini sarhoş edip üstüne çıkması, değmede mümkün olmayacak bir iştir, diye anlatıp söylerler.
Sözün kısası, ün almış güzel yüzlülere rağbet edip karşısında gümüş—servi endamlı. Uzun boylu, salınarak yürüyenleri kullanmak isteyenler Rumeli köçeklerinden şaşmasınlar. Kul cinsinin de Yusuf çehreli Çerkeslerinden ve Hırvat asıllıların nefesleri mis kokanlarından sakın usanıp bezmesinler.
Gerçi İçel mahbuplarında da nazeninler olur lakin çoğu vefasız insanı üzmek isteyen cefacı güzellerdir. Onlara sahip olanların huzuru ve rahatı az bulunur. Ama Arnavut cinsi de gerçi âşıkların gönüllerini alırlar, bu kadar var ki gayet inatçı olurlar.
Ama Gürcü, Rus ve Görel cinsi, öteki esnafın gübresi gibidir. Onlara bakarak Macar soyundan olanlar, başka tayfaların tabiata uygun ve makbul olanlarıdır.
Gel gelelim, çoğu efendisine, hıyanet eder; düşüp kalkmalarından, davranışlarından her kişi onların çirkin yönlerini görür. Şaşılacak olan budur ki Mısır evbaşları Habeşlilere düşkündür. Araya soğukluk girer, her biri insanın samurudur, derler. Aslında yatak hizmetinde usta olurlarmış, yani esbap buhurlamayı, yatak ve yastık döşemeyi candan isterlermiş. Erkeğinde, dişisinde adamlık belli imiş: her ne semte görülürse uysal ve güzel davranarak yumuşaklık göstermeleri kolaymış.”
Benzer davranışların geçmişte birçok otorite tarafından sergilendiğini tarih zaten yazıyor. Fakat bu tip şeyler asla tarih derslerinin sayfalarında yer almıyor, çünkü tıpkı imam osursa cemaat sıçarmış sözündeki gibi durum daha beter olurdu.
Bunada örnek gerekirse:
"Ey peygamber! mehirlerini verdiğin hanımlarını, allah'ın sana ganimet olarak verdiği ve elinin altında bulunan cariyeleri, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helâl kıldık. bir de peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil, sırf sana mahsus olmak üzere (helâl kıldık). kuşkusuz biz, hanımları ve ellerinin altında bulunan cariyeleri hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz. (bu hususta ne yapmaları lâzım geldiğini onlara açıkladık) ki, sana bir zorluk olmasın. allah bağışlayandır, merhamet edendir." (ahzab 50)
Bu ayet kısaca açıklamak gerekirse etrafında ne kadar kadın varsa topuna gönül rahatlığıyla çakabilirsin demek. İster akraba istersede savaştan köle olarak getirilen ve zorla koynuna sokulan cariyeler olsun - hebicüğü senin. Ne tesadüfki, oldukça alçak gönüllü olan bu abimiz bu teklifi geri çevirmek gibi bir davranışta bulunmuyor - çünkü diğerleri gibi oda am düşkünü biri! Am herekese lazım! Hele birde hepsini size sunanların dediklerini yapıp yazacaksanız ne ala - yanına gencecik (savaş esiri yada aileden satılmış) oğlanlarda verilir! Burada am yada tüysüz göt uğruna yahudilere satılmış bir dinden bahsediyoruz! Kıçını kemik parçasıyla temizleyip develere tecavüz edenlerin başka neye ihtiyacı olurki?
"Allah, Cennet karşılığında müminlerden mallarını ve
canlarını satın almıştır. Allah yolunda savaşırlar, öldürür ve öldürülürler. Bu,
Allah'ın Tevrat, İncil ve Kur'an'da onlara vadettiği bir haktır... Sözünde
durmak için Allah'tan daha iyi kim olabilir? İşte ey müminler! Yaptığınız bu
alışveriş ile müjdelenin, sevinin. Çünkü en büyük kazanç budur." (Tevbe 9/111)
Bu sunulan cennette bunca am ve tüysüz oğlanların götü olmasa kim savaşa giderdi? Askerler için savaş ganimet (para) ve am/göt sikmek demekti. Ne kadar genç ve saf o kadar iyi! Tabiki sırf bu askerleri iyi tanıtmak için birde utanmadan kalkıp onları "melekler" olarak tanıttılar. Asimetrik kanat sayılı, adam gırtlaklayan ve tecavüz eden melekler - yani her meleğin sicilinde mutlaka bulunması gereken olaylar.
"Kadınlarınızdan âdetten kesilmiş olanlarla, henüz âdet görmeyenler
hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Hamile
olanların bekleme süresi ise, doğum yapmalarıyla sona erer. Kim Allah’a
karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir." (Talak 65/4)
Ne zaman nasıl mala vurulması konusunda bizi "apaçık bir şekilde" aydınlattığı için bu abiye kesinlikle teşekkürü borç bilmeliyiz. Birde neden özellikle adet görmeyenleri seçiyorlardı - çünkü bu kızları adet dönemlerine kadar evire çevire, hamilelik korkusu olmadan sabah akşam düzebiliyordunuz. Aynı şekildede oğlancılığı bu kadar popüler yapan şeylerden biri buydu: sorumsuzca mala vurma imkanı! Padişahlar yada peygamberler... hepsi aynı dürtüye sahipti - bir deliğe sokmak! Bunun haricinde beraber takılıp pipilerini emdikleri oğlanlarıda sırf ne yapmış oldukları etrafa yayılmasın diye o gece öldürtürlerdi. Eskiden eldeki kız çocuğunu ne kadar çabuk elden çıkarırsanız, ev ekonomisine bir o kadar katkıda bulunmuş olurdunuz, çünkü bir boğaz eksilirdi! Yaş 9-10 oluğunda vajinası sulanan kızlar bir an evvel görücüye çıkarılırdı. Bekaret mi? O da ne?
Aklı fikri am olan bir inancında taptığı sembol ancak o amın kendisi olabilirdi! Karşınızda Kıble - her müminin günde 5 kez yatıp kalktığı putun kendisi ve neyi temsil ettiği.
Görebildiğin gibi tarihin bir "lay lay lom" sayfası, birde "karanlık" sayfası mevcut. Tabiki ne okulda nede aile içinde biri çıkıpta neyin ne olmuş olduğunu öğretecek! Bunu sadece kendin başaracaksın! Okul denen yer senin gitmek istediğin değil - gitmek zorunda olduğun yer! Zorla eğitimin sonucuda budur - uyanma! Tabiki bu tip uyanmalar herkesde oluşan bir gelişme değil. Ülkede hergün yüzlerce çocuk doğuyor ve bu çocukların aileleri bir önceki ebeveynlerinden dahada salak, buna bağlı olarakta onların çocukları kendilerindende salak oluyor. Benim açımdan etrafımda bunca salağın olması asla aç kalmam demek oluyor!
Kızgınsın ve seni anlıyorum... bende senin gibiydim - daima bu salaklığa ve manasızlıklara küfür eder dururdum! Ancak zamanı gelip bunun böyle olduğunu ve öylede kalacağını anladığında sakinleşeceksin! Bugün istersen tüm dinleri iki cümle ile yok et - ne fark edecek? Koyunlar bir yenisini bulacak! Bilinen tüm liderleri yok et - ne fark edecek? Koyunlar yine yenisini bulacaklar. Koyunlara ne diye eğitim veresinki? Esas amaçları bizim gibilere hizmet etmek değilmi? Bizim için bellerini kırmak, bizim için ölüme atlamak, bizim için para kazanmak. İşte bu onlar ne ise o: köle olmaya dünden razı olanlar. Bu sığırlara eğitim değil sadece amaç ver yeter. Onlara çalışmanın, düzülmenin yada tapmanın hayatlarının esas amacı olduğunu en az 10 kere irdele yeter.... böylece zaten boş olan beyinleri senin ideolojinle dolar ve sadece ona odaklanırlar. Kafalarında başka bir düşünce olmadığından senin düşüncen onlarınkisi olur. Bu yüzden ideolojini kafalarına sokup kullanmak istediklerine daima sanki aradıkları şey buymuşçasına bir eda oluşturmalısın. Bunun haricindeki herşeyide demonize ederek bu sığırlara sanki başka bir şansları zaten yokmuş fikrini aşılamış olursun.
Senin kendin için öğrenmenin yararı sadece sana! Öğreniyor olmanın amacıda doğrusunu bilip doğru kararları verebilmek. Sakın bu sığırlara karşı bir acıma duygusu yada merhamet besleme - çünkü eninde sonunda seni hayal kırıklığına uğratacaklar.... anlıyormusun? Kendin bu doktrinasyonlardan kurtulduğun ve kendi başının çaresine bakabildiğin sürece "kazanan" olursun... diğerlerini boşver! Bırak ne halleri varsa görsünler - sana ne? Halen içinde yakın koyunlar için hissettiğin şeyler olduğu kesin, fakat bunların hepsi gelip geçici... kimse sana senden daha fazla değer vermez. Öncelikle başardıkların, öğrendiklerin ve daha öğreneceğin şeyler için kendinle gurur duy.... en önemlisi budur - başkalarının tasdiği için değil sadece kendin için!
Coriolanus:
Sizi aşağılık sokak köpekleri! Çürümüş bataklıklardan gelen pis kokunuzdan nefret ediyorum. Sizin sevginize ben ancak etrafı kokutan gömülmemiş cesetler olarak değer veririm. Asıl ben sizi sürüyorum. Bütün şüphelerinizle burada kalın! Her söylentide kalpleriniz tir tir titresin! Tepelerindeki tüylerle düşmanlarınız yüreğinizde korku estirsin! Sizi savunanları sürgün etme gücünüz hep olsun. (TSK ya ne oldu?) Hissedemediğiniz cahilliğinizin ölçüsü sizi rahat bırakmasın. Düşmanlarınız sizi rahat bırakmasın ve başka bir ulus sizi esir edip tek bir darbe vurmadan savaşı kazansın. Sizinle aynı şehirde yaşamak benim için bir utançtır. Arkamı dönüp gidiyorum. Yaşanacak başka yerler de var.
Kesinlikle tavsiye edeceğim bir film...... o kadar gerçekle dolu ki - koyunların edebi tarzda konuşulan senaryoyu anlayamadıklarından sadece vur kır sahnelerini seyredip "eh işte idare eder" diyecekleri türden.
Koyunlar daima bölünerek yönetilecek! Asla gerçek manada tek bir din, tek bir devlet, tek bir bilinç yada tek bir bayrak diye birşey olmayacak! Bunların hepsi hayalden ibaret. Hayat şuan nasılsa öyle olmaya devam edecek. Aynı çatı altında olduğuna inanıp yinede "benim inancım daha güçlü" deyip farklılık yaratacaklar ve bölünme istensede önlenemeyecek! Hani şu dünyanın türkler tarafından feth edilmesi efsanesi varya - puhahahahaaa.... Birde tüm dünyaya islamın hükmetmesi hayali vardır.... bunların hepsi sadece hayalden ibaret. Bunlar sadece koyunlara ellerindeki ideolojileri barındırmaları için sunulan telkinlerden ibaret - yani umut!
Çevrene iyi bak - şuan ne görüyorsan bu ya aynı kalacak yada daha kötüye gidecek.... birşeylerin iyiye gidebilmesi imkanı 6000 yıl evvelki yılan tanrısı zırvası ile ortadan kalktı. Sakın birşeyleri iyileştirebilirim yada düzeltebilirim gibi düşüncelere dalma, çünkü bunu yapacağın insanlar ileride bir şekilde kendi egoları için seni satacak olanlar. Bugün yanındalar, çünkü onlara ihtiyaçları olan birşeyi sunmaktasın - bu kaynak tükenincede ne olacağını sana herhalde anlatmama gerek yok.
Olayları saptırma ve koyunları bölmenin yararlarını incele! Böylece sende hayırseverler gibi kendi ağılındaki koyunları kendi emellerin için kullanabilirsin. Uyandın ve şimdi NASIL yapıldığını öğrenip uygulama vakti. Uyanmanın amacı sistemin kötülüğünü çözmekten çok onu nasıl kendin için kullanabileceğini öğrenme fırsatını değerlendirmektir. Gerçekleri öğrenmenin iyi tarafıda budur: önce seni güzelce bir kızdırırlar, sonrada herşeyi "ne ise o" olarak algılamanı sağlayıp önceleri kızdığın şeylerin nedenlerini anlamana yardımcı olurlar. Kızmakta olduğun şeylerin çoğu senin yapamıyor olduğun ancak yapmak istediğin şeylerdir. Yapamıyor olmanın nedenleride çoğunlukla koyunsal doktrinasyonun aşıladığı sınırlayıcı fikirlerdir. Bu fikirleri objektivite ile yok etmeye başladığındada özgürlüğün ne olduğunu hissedeceksin!
Yazın için teşekkürler!
Heil Satan....
ENKI