19 Temmuz 2012 Perşembe

YALNIZLIK??

Merhaba Moranoteranlar,

Bana yazılan birçok mailde yakınılan temel noktalardan birisi yalnızlık. Bunun her ne kadar bir sorun olmadığını belirtsemde bu duruma alışmanıza yardımcı olayım. Görebildiğim kadarı ile çoğunluk her ne kadar yalnız olmayı tercih etsede sanki bir yanları sürekli onları bunun tersine davranmaya zorluyor.

Bu sosyalleşme içgüdüsü eski bir içgüdüdür ve eskiden yani kadim zamanlarda vahşi doğada hayatta kalmak için gerekli idi. İnsanlar beraber plan yapıp tek başlarına indiremeyeckleri hayvanları avlayıp aralarında bölüşürlerdi…. Tabiî ki oradada en güçlü olan en büyük parçayı alırdı. Fakat görebildiğiniz gibi artık o eski zamanlarda değiliz! Hiç kimse mamut avına çıkmıyor…. Hiç kimse yırtıcı hayvanlardan korunmak için yüksek ağaçlara ev yapmıyor, yada toplu olarak ateş etrafında çömelerek gecenin karanlığından korunmaya çalışmıyor. Bugün aklını kullananlar bu gruplaşmadan koparak aslında bir şeyler kaybetmekten çok kazanıyor olduklarını pek anlamak istemiyorlar! Yalnız yaşayabiliyor olmakla kendi özgürlük ve bağımsızlığınıza kavuşmaktasınız.

Yalnız olmakla kimseye hesap vermek zorunda olmazsınız. Yalnız olmakla kimsenin size kural koymasına mekan hazırlmazsınız. Yalnız olmakla kimsesiz değil kendi başınızasınızdır. Buna bağlı olarak kendinizi mutlu veya memnun eden şeyleri yaparsınız. Kimsenin zırvalarını dinleyip kafanızın düzülmesine yer vermezsiniz.

Bir düşünün…. Birisi ile oturuyorsunuz ve konuşmakta olduğunuz konu büyük ihtimalle tek taraflı bir muhabbet, yani karşıdaki size kendi hoşuna giden şeyleri anlatıp durmaktadır. Yemek yapmayı sevmezsiniz ama o size nasıl yemek yaptığından bahseder. Spor karşılaşmaları ilginizi çekmez ama o size tüm takımların performansından bahseder. Yaptığı işten bahseder ama anlattıkları ne ilginizi çeker nede işi sizi ilgilendirir. Çocuğu var sizin yoksa başlar kafanızı çocuk sahibi olmanın ne kadar harika bir şey olduğundan bahsetmekle düzmeye. Tabiî ki tüm bu konuşma esnasında sizin fikirlerinizi sürekli ya es geçer, ya geçiştirir yada lafınızı bölüp kendi haklılığını ortaya çıkarmaya çalışır. “Ohh, demek çocuk sahibi olmak çok güzel bişey… ya peki sabah 3 te zırlama sesiyle uyanıp 4 farklı renkte sıçmış bir bebekle ne yapmayı düşünüyorsun?” hadi bunu bırak, “Çocuğun dişleri çıkmaya başladığında o hafta boyuncaki uykusuzluğunu nasıl gideriyorsun?” birde “Diyelimki zayıf genlerinden dolayı çocuğun astım hastası yada otist, ya o zaman ne olacak? Defolu bir çocuğa sahip olmak seni nasıl hissettiriyor olacak?”…. çoğunlukla karşınızdakine arkadaş olarak baktığınızdan onun kalbini kırmamak için bu tip şeyleri söylemez yada söyleyemezsiniz, fakat bu düşünceler onu her gördüğünüzde aklınızın bir köşesinde “bırak beni çıkayım” dercesine sizi rahatsız eder.

Konuşmaya ve iletişim kurmaya çalıştığınız kişi ile ortak noktalar bulmaya uğraşırsınız fakat bu çoğunlukla nafiledir, aslında tek yapmaya çalıştığınız şey yalnız olmamak için karşıdakinin istek, zevk yada fikirlerine uyum sağlamaya çalışmaktır. Bir nevi iki ucu boklu değnek ile uğraşmaktasınızdır. Karşıdakine uymazsanız gider, uyarsanızda onun istediği gibi bir arkadaş olacağınızdan asla istediğiniz gibi yalnız olmadan yaşıyor olamayacaksınız. Anlayacağınız belkide ömür boyu kafanıza uyan birini arayıp duracak ve anlaşabileceğiniz ortak bir noktayı bulabilmek için kendiniz olmak yerine tiyatro yapıyor olacaksınız. Kısaca bir arkadaş buldum sevdası ile kendinizi kandırıyor olacaksınız. Tabiî ki kimisi çıkıp “ama arkadaşlık özveri ister” diyecektir…. Bu salaklara sadece “bi siktirin gidin” demek en kısa cevap olur!
Çocukluktan beri sürü içerisinde yaşatılmaktan dolayı çoğunluğun zihnine işlemiş olan bu “birini bul” dürtüsü aslında zamanı dolmuş ve gereksiz bir arayıştan başka bir şey değil. Bir eş arayışı çoğunlukla hüsranla bitecektir… çünkü ta en başından iki tarafta birbirini kandırmaktadır. Hiç kimse geçmişini apaçık ortaya sermediğinden bununla ilgili noktalar ortaya çıktıkça içinde bulunduğunuz ilişkide can sıkmaya ve kurtulunması çıkmaza giren bir labirente dönüşecektir. Çünkü ya verilen sözlerden, ya tekrar birini bulamama korkusundan yada etrafa rezil olma korkusundan dolayı bırakıp gitmek imkansız gibi görüneceğinden battı balık yan gider misali ilişki öylece devam edecektir.

Bir kadınla konuşurken kafasında sizinle ilgili sadece iki fikir bulunur:

a)      Elinde tut
b)      Bir şekilde kurtul

Bu kadar… çünkü bir kadının aklı sadece bu kadar işler! Bir köleye sahip ol, çocuk yap ve hayatını güvenceye al. Bunun haricinde ona anlatmaya çalışacaklarınız sadece vajinasını kapmak için köşe kapmacadan ibarettir. Yani yalan söyleyerek onu etkilemeye ve vajinasını sunması için ikna etmeye uğraşırsınız. Bunun haricinde yapmaya çalıştığınız her şey boştur! Bildiklerinizle yada hikayelerinizle onu etkilemeye uğraşmanın sizi vardıracağı tek şey yine sadece vajinadır. Yoksa değimli??? İşin sonunda vajina olmasa uğraşmayacağınıza göre, demekki tek yaptığınız şey vajina avcılığından ibarettir. Bir kadını ancak bunun için kullanabilirsiniz – düzmek! Her kadın dolaylı yoldan bir fahişedir. Dışarıdaki sokak kadını parayı verince size doğrudan hizmetini sunar, evdeki ise onun isteklerini yerine getirdiğiniz zaman. Bir kadın ile arkadaş olduğunuzu ummayı bırakın, düşünmeyin bile – tek yaptığınız kendinizi kandırmaktır! Bir kadın ile erkeğin arkadaşlığının bittiği yer daima yataktır – daima! Eğer bu noktaya varılamıyorsa tek kelime ile kullanılıyorsunuz demektir. Biz sadece arkadaşız diyen bir kadın önündeki erkeği sadece yedek listesinde bulundurur ve vajinasından koklatarak onu sömürür!

Sakın bir kadını hayatınızın arkadaşı olarak esas almayın, çünkü öyle yada böyle hayal kırıklığına uğrarsınız. Ona sevginizi sunabildiğiniz sürece arkadaşsınızdır: ayakkabı, çikolata, çanta ve takılar! Kısaca bu arkadaşınız sevgiye sahip olduğunuz sürece arkadaşınız olarak kalacaktır… sürekli bir beklenti içinde!

Tabiî ki canınız çekti diye vajina avına çıkacaksınız ve bir yerde oturup etrafınıza bakınıp bir tane bayan ile tanışacaksınız. Centilmen takılıp hesabı ödeyecek ve telefon numaralarınızı alıp ayrılacaksınız. Dikkat edin… tam o andan itibaren vajina için yatırım yapmaya başlamış oluyorsunuz! Fakat bu riskli bir yatırım ve kaybetme riskiniz çok yüksek. Matematiksel bakarsanız dışarıda hazır bekleyen ve her istediğinizi yapacak olan bir fahişeye yatıracağınız para size %100 lük kazanma şansı veriyor. Bedavaya verdiğini düşündüğünüz kadınların bunu sırf avlanma amaçlı yaptığını unutmayın – bedavaya vajina diye bir şey yoktur. Sırf sempatikliğinizden dolayı vajinaya sahip olmuyorsunuz, sadece belirli bir amacın uğruna verilen kurbanı elde ediyorsunuz. Devam edincede sonunda sahip olunacaksınızdır!

Hiç kaç tane kadının kocasını aldattığını ve çocuklarının dahi bundan haberi olmadan yaşıyor olduklarını düşündünüzmü? Herkes için annesi tertemizdir, asla böyle bir hata yapmaz değimli? Sizi bu kadar emin yapan nedir? Şahsen beraber olduğum evli kadınları düşününce bunun üzerine kafa yormamak mümkün olabilirmi! Kısaca kadınlardan ancak alış-veriş devam ettiği sürece simbiyotik bir arkadaş olur… gerisi boştur!

Diğer arkadaşlarınız ise çoğunlukla arabanız, tanıdıklarınız yada paranız var diye sizinle takılırlar. Bazende evinizde tek yaşadığınız için, konu eve karı atmak olduğunda ilk akla gelensinizdir. Gereken her şeye sahipken, arkadaş dedikleriniz bunlara sahip değilse kullanılacaksınız demektir! Sizin istekleriniz ise tabiî ki onlar tarafından karşılanamayacaktır. Yani, eğer bir arkadaş arıyorsanız aynı seviyede ve aynı varlıkta olmadığı sürece o arkadaşlığın sömürme dışında bir şeye dönüşmesi imkânsızdır. Bu yüzden bu tip ilişkilere sadece arkadaşlık denir, yani daima biri ötekinin arkasındadır: ARKA-DAŞ! Tabiî ki bu kelimeyi “arkanı kollayan” anlamında anlamak isteyen çok olur, ancak birçok kavga anında o arkanızın nasılda bir anda boşaldığını görünce hangi anlamın daha uygun olduğunu anlarsınız… fakat bunun için biraz geç olur! Acıylada olsa gerçeği öğrenirsiniz!

Bu tip insanlarla takılmaktansa hiç takılmayın daha iyi, çünkü tek yaptığınız “onlara” iyi vakit geçirtmekten ibarettir. Sonuç itibarı ile zaten zihinsel ve statü açısından yalnızsınızdır. Tek aradığınız birilerinin etrafında takılmak ve sosyal davrandığınıza inanmaktır. Tofaş gibi dandik arabalara binmem, halk otobüsleri yada metroya binmem, hele minibüslere asla. Arkadaş hatırınada bunu değiştirecek değilim! Herkesin belirli bir standardı vardır. Çoğunluk o standardın üstüne çıkmaya can atar, bunu onlara sağlayacak birini buldukları zamanda peşinden ayrılmazlar. Bu yüzdende ARKAdaş olurlar, veya olmaya uğraşırlar.

Farklı dünyaların insanlarından dost olması nerdeyse imkansızdır! Dostlar birbirlerini ihtiyaçtan değil, zevkten ararlar! Dostlar birbirlerini bir şeye ikna etmeye uğraşmazlar. Dostlar aramadığınız için size sırt dönmezler. Dostlar karşılıklı verme yarışındadır, alma değil! Dostluk alış-veriş değil sadece paylaşımdır. Dostunuz sizi dinler, sizi anlar ve tıpkı gerçek bir dost gibi düşündüğü ne ise – sizi kıracak olsa bile – yüzünüze karşı söyler… aynısınıda sizden bekler! Dostlar bibirlerini karşılıklı geliştirme ve yüceltme yarışında olur. Bu yüzden birbirini sikmeye çalışmayan insanlar olarak bu ilişki bir ömür boyu sürer, çünkü temeli güvendir! Eğer karşınızdakine her ne sebepten dolayı olursa olsun bir güvnmeme hissi duyuyorsanız – bunda haklısınızdır, yani içgüdünüz sizi yanıltmıyordur ve kendinizi haksız çıkarmak gibi bir salaklık yaparak sadece kendinizi aldatmaya uğraşıyorsunuzdur.

Dost denen şey ömrünüz boyunca belki bir veya iki kere karşılaşacağınız ender bir olaydır! Yani her arkadaş dediğiniz kişiyi doğrudan dost olarak algılayıp kendinizi kandırmaya uğraşmayın. Çoğunlukla hüsrana uğrayacaksınızdır…. Dostluk zaman ister!

Yalnız olmak bu yüzden elitlerin kaderidir! Çevreden ne kadar uzak olursanız, bir o kadarda onların zırvalarından ve sorunlarından uzak olursunuz. Buna bağlı olarakta başkaları yerine kendinize odaklanıp kendiniz için yaşarsınız. Yaptığınız her şey kendi zevkinize uygun olacaktır. Kimseye zevklerinizi beğendirmek için uğraşmanızada gerek olmaz. Viskimi seviyorsunuz, o zaman evinizde sadece viski ve belki bir şişede şarap vardır. Puro mu seviyorsunuz, o zaman sehpanızın üzerinde bir kutucuk daima sizi bekler. Beğendiğiniz müziğin CD si yada MP3 listesi daima sizin emrinize amadedir. Sevdiğiniz meyveler masanın üstündedir ve canınız istediği zamanda dolabı açıp doğrudan şişeden yada kartondan içersiniz – hemde kimseye hesap vermeden, kimseyi düşünmeden. WOW oyununu sabahlara kadar oynayın, kimse gelip “benimle ilgilen” yada “çok oynuyorsun gözlerin bozulacak” gibi can sıkıcı şeylerle tepenize dikilmeyecek. Yapmakta olduğunuz veya yapacağınız her şey sizin zevkiniz ve keyfinize bağlı. Her kim bundan bir şey elde edebiliyorsa kendini sizin zevkinize adapte etmek zorundadır – tersi değil. Yani başkalarının zevki yada memnuniyeti için değil sadece kendi zevkiniz ve memnuniyetiniz için ne yapıyorsanız onu yaparsınız. İstediğiniz filmi seyredip beğendiğiniz sahneyi isterseniz 20 kere tekrarlatırsınız – nedenmi? Çünkü bunu yapabilirsiniz!

Neden krallar, papalar yada konsey başkanları inzivada gibi yaşadıkları halde herşeyi kontrol edebiliyorlar sizce? Çünkü ulaşılmaz olan daima koyunları bir mıknatıs gibi çeker! Elitler doğaları gereği yalnızdır. Bir sürüde en az 20 koyun ve en az 2 köpek vardır, fakat çoban daima tektir! Her çoban kendi işine ve kendi tarzına odaklıdır. Çobanlar senenin belirli günleri toplanıp belirli konular hakkındaki görüşlerini ve bilgilerini diğerlerine iletirler, ardındanda tekrar kaldıkları yerden devam ederler.

Yalnız yaşmayı sakın sürü üyelerinin psikolojik jedi zihin tekniklerine aldanarak kötü bir şey sanmayın. Ne kadar yalnızsanız kafanızı takacak bir o kadar az sorununuz var demektir. Bu sayede zihinsel sakinliği ve huzuru bulursunuz…. Bunun için spiritüel koyunlar gibi meditasyon yapmaya çabalamanızda gerekmez – çünkü zaten o durumdasınızdır: sakin ve huzurlu! Sahip olduğunuz tek sorun size ait olandır ve isterseniz çözüm için bekleyebilirsiniz. Ancak eğer sahip olduğunuz sorun bir arkadaşınızınsa – bu acilen hallolmalıdır – değimli? Buna hemen, bir an evvel yada acilen bir çözüm bulmanız gerekir. Zihinsel tecavüz ve gereksiz problemlerin içine dalmak için arkadaş edinmek oldukça iyi bir fikirdir.

Yalnızım diyerek kendinizi bunalıma sokmanın hiçbir anlamı yoktur! Aslında sevinmeniz bile gerekir. Bunalıma sürükleyen şey çocukluktan beri şartlandırıldığınız “paylaşma” dürtüsünden başka bir şey değildir. Bildiklerinizi, gördüklerinizi, duyduklarınızı yada okuduklarınızı paylaşamayınca sanki her şeyi boşa yapıyormuşsunuzcasına bir his sizi sarar. İçinizden bir şey “hadi paylaş” der durur – etrafınızda paylşacak birini bulamayıncada işletim sistemindeki hata sizi bunalıma iter… sinirlenirsiniz, bazende saldırganlaşırsınız. Bunların hiçbirisi siz değilsiniz, bunlar size çocukluktan beri beyninize kazıtılan komünal yaşam biçimi programından başka bir şey değil! Bunu bilen elitler işte bu yüzden yalnız takılırlar. Onlar koyunları koyun gibi sürü halinde yaşamaya terk ederken, kendileri, kendi ortamlarında ve zevklerinde yaşarlar.

Koyunların evlerine bakın… ne kadar tek düze ve aynı değillermi? Hepsinde birer yemek masası, iki koltuk, iki-üç yatak, bir sehpa takımı ve bir-iki tane tv var…. Aha birde unutmadan çoğunda şu vitrinler vardır… hani gelen misafir bayanlara eldeki kristal yada porselenleri sergilemek için. Bu düzenin haricindeki farklı düzenler koyunlara yabancıdır ve alışkın olmadıkları düzendeki bir ortamda kendilerini rahatsız hissederler, sanki oraya ait değillermiş gibi. Konfor aramazlar, sadece aynılığı ararlar! Koyun misafirler için bir anda uzaylıymışsınız gibi bir hale bürünürsünüz. Bunun nedeni yine aynı komünal uyumsallıktır, yani her şey sadece farklı bir renkte yada şekilde olsada aslında aynı şeydir, ortada sadece aynı şeyin farklı görünümü adı altında sunulan bir seçim imkanı mevcuttur. Bu yüzden elitler dizayncılardan türünün tek örneği olacak eşyalar sipariş ederler. Bu sayede kendi zevklerini, kendi özgürlüklerini ve kendi bağımsızlıklarını dışa vururlar. 
Tüm mobilya endüstrisinin sırf koyunlar boş dolapları, boş çekmeceleri ve boş vitrinleri doldurarak diğer yan sanayileri beslesinler diye üretim yaptığını hiç fark etmedinizmi! Koyunlar bok böcekleri gibi nerde boş alan görürlerse orasını doldurmak için bir şey satın alırlar – yoksa o mobilyanın ne anlamı kalır. Bu tip dahiyane üretimlerle koyunlar daima anlamsız çöpleri alıp evlerine tıkıştırmaya devam ederler. Böylelikle paylaşmak yerine herşeyi kendilerine saklayarak cimriliğe başlar ve daha fazlasına göz dikerler.

Ne kadar aza sahipseniz o kadar az sorununuz vardır!

İşte yalnız olmanın en büyük avantajıda budur, çehrenizi dilediğiniz gibi düzenler ve onu seveceğinizi hissettiğiniz yada bildiğiniz şekle sokarsınız. Yalnızlık kendinizi dışa vurabileceğiniz tek şanstır. Sahnede ikende yalnızsınızdır! Tek başınıza kürsüde durur ve karşınıza yüzlerce insanı alıp konuşmanızı yaparken kendinizi dışa vurursunuz. Ancak yalnız iken gerçek benliğinizi keşfedebilirsiniz. Başkaları ile beraberken ya kendinizi kısıtlamak zorundasınızdır yada tiyatro yapmak. Berbat esprilere zorla güler, karşınızdakinde ters etki yapacağını düşündüğünüz şeyleri söylemekten kaçınırsınız. Yani aslında sadece oynuyorsunuzdur ve gerçek benliğinizi dışa vuramıyorsunuzdur. Kimisi çıkıp “ben seni senden iyi tanıyorum” der…. Bu zırvaya inanabiliyormusunuz? Kimse kimseyi kendinden daha iyi tanıyamaz. Kendini tanımanın tek yoluda yalnızlıktır, yani hayırseverlerin koyunların elinden aldığı şey! Eğer koyunlar tek başlarına kendi benliklerini keşfetmeye başlarlarsa kontrol kaybedilir! Çünkü koyunları ancak bir aradalarken kontrol edebilirsiniz. Bu mantık onlara grup terapileri, grup konserleri, grup çalışmaları (okul) ve diğer grupsal etkinliklerle sürekli aşılanır. Faşizmin kaynağıda buradan gelir: birlikten kuvvet doğar! Fakat kimse bu felsefenin hatalı yani aldatıcı tarafına dikkat etmez. Yalnız iken kendi benliğinizdesinizdir, kendi kararınızı kendiniz veririsiniz… grup içindeyken ise zayıf ve kontrol altındasınızdır, çünkü sizin için kararı daima bir başkası vermektedir. Bir elin nesi var iki elin sesi var gibi zırva bir lafın yanlış olduğunu tek elle çıkarabileceğiniz seslere kanıtlayabilirsiniz. Parmaklarınızı avuç içine doğru vurunca ses çıkmıyormu? Ya parmak şıklatınca? Ya orta parmakla başparmağı am gibi birleştirip eli sallayarak işaret parmağını ikisinin üzerine vurdurarak? Tüm bu faşizm yanlısı “güç” birikimine işaret eden sözlerin koyunlar üzerindeki etkisi tek bir zayıflıktan kaynaklanır… açgözlülük, yani daha fazla güç! Grubun kendisi güçlü olabilir, fakat içindeki siz o grubun kaderine ortak olurken sadece zayıfsınızdır. Yalnız iken bir güce sahip olmadığınızı kim söyledi size peki? Okul, ebeveynler, arkadaşlar, medya ve tabiî ki korkular!
Arkadaş buluşmalarındada durum farklı değildir. Üç ve daha fazla bir topluluk içinde başkalarının zevkine göre verilen kararlara bağlı hareket edersiniz. Onların istediği bara gider, onların istediği filmi seyreder, onları beğendiği oyunları oynarsınız… tek yaptığınız sürüye uymaktır. Büyük ihtimallede sizin zevklerinize karşı bir ilgi duymuyor ve sırf çoğunluk oluşturmak yada sizi bir şekilde kullanmak amacıyla sizinle takılıyorlardır. Realitenin gerçeklerinden kaçmak, sizi yalnız bırakan yegâne etkendir! Asla unutmayın siz kendinize sahipsiniz. Kendinizin en iyi dostuda yine sizsiniz. Mutlu olmayı başkalarında değil kendinizde arayın.

Dışarıdaki grupsal koyunlar size hizmet etmek için varlar. Eğer buna tersten bakıyorsanız demekki kendinizi gruptan koparmaktan ve yalnız olmaktan korkuyorsunuz. Bu korkuyu yaratanında kendiniz olduğunu gayet iyi biliyorsunuz. Dışarıdaki kızlar sizin zevkiniz için varlar…. Onları kullanır ve yollarsınız. Hayatınızda sanki sadece bir tane kız olacakmış gibi korkuya kapılmayın, dışarıda aynı korkuya sahip binlerce kız mevcut. Duydunuzmu beni – binlerceeeeeeeee! Her akşam o arayıştaki gözlerini görüyorum.

Koyunlar çıkıp size “ee yaş 50 oldumu napcan, çocuk yok, evlenmemişsin, bir yuva kurmamışsın, ne olacak halin öyle yalnız başına” diye duygu sömürüsü yaparak sizide kendileri gibi aynı koyunsal girdaba sokmaya uğraşırlar. Bu zihin özürlüleri dinleyerek hareket ederseniz tek elde edeceğiniz şey başkalarının hayatı olur. Önce çocuk yaparlar sonrada arkalarında çocuklarına bir şey bırakmak için uğraşırlar. Sonuç olarak çocuklar ele geçen ne varsa satıp parasını yerler – varmı ötesi? Bunun içinmiydi onca debelenme ve çırpınmalar. Öldükten sonra şahsen kimsenin umurunda değilsiniz, çevrenin baktığı tek şey sizden kalandan nasıl bir pay koparacaklarıdır. Kardeşler arsa paylaşımı yada daire ve dükkanların satımı diye birbirlerine girerler… mahkemeler açılır ve para için hepsi birbirine düşman kesilmiştir. Bu salak baba ardında bir şey bırakma uğruna aslında ailesine zarar vereceğini düşünmemektedir bile, ki aynı durum hergün süregelir, sanki kimse bundan bir bok öğrenmek istememektedir.

Sonrada koyunların tekrarladığı bir başka zırva vardır: “adam parayı karılarla yemiş, gezmiş, yemiş içmiş, gününü gün etmiş, sonrada arkasında bir şey bırakmadan ölüp gitmiş” – buradaki sorun nedir? Hayatta olmak için bir amacınız varmıydı? Ya size verilen bir görev? Doğmadan önce yaptığınız bir anlaşma varmıydı? Hatırlayan varsa koyunların yaptığının tersini yapın derdim! Buradada koyunlar hayatı yaşamayı lanetleyip kendilerini sömürtmeyi “doğru” olan olarak kabullenerek başkalarının bunu yapmaması halinde onları birer öcü gibi göstermeye çalışarak kendi mallıklarını sanki “yapılması gereken tek doğru şeymiş” gibi haklı çıkarmaya çalışırlar.

Etrafınızdaki her koyun size verdiği öğütlerle, sizi kendine benzetmeye çalışır. Onlar sizinde onlar gibi acı çekmenizi ve başarısız olmanızı isterler. Size öğüt verenlere daima sorun: sen başardınmı? Çoğunlukla alacağınız cevap ya “hayır” yada dolaylı bahaneler olacaktır. Koyunları değil, kendi isteklerinizi ve kendi hislerinizi dinleyin. Birçok alanda göreceksinizki siz kendi istediklerinizi yapmış olarak mutlu iken, diğer sizi izleyen koyunlar size nefretle bakıyor olacak ve kendinizi kötü hissedip onlar gibi davranmanız için size duygusal baskı uygulayacaklardır. Sakın bu jedi mental zihin sikiştirmesi hilelerine düşmeyin…. Sizden istedikleri tek şey “kendiniz” olmamanız!
Başkalarını sevmeden önce kendinizi seveceksiniz. Başkalarına vermeden önce kendinize vereceksiniz. Başkalarını düşünmeden önce kendinizi düşüneceksiniz. Halkın hizmetkârı olmadığınıza ve olmayacağınıza göre hayatınızdaki öncelik daima ilk olarak kendiniz olacak!

ÖNCE BEN, SONRA DİĞERLERİ

HEIL SATAN

32 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. yalnızlığın kıymetini çoğu zaman bilemedim. Taa ki gereksiz sesler kesilipte kafamı toplayana kadar.. Gereksiz sorular sordum, gereksiz eleştiriler aldım, gereksiz insanlarla gereksiz konuşmalarla saatlerimi geçirdim. O zamanlarım şimdi gözlerimin önüne geldikçe geçen zamanın kıymetini daha iyi anlıyorum..
    -----


    "Isterseniz bütün gün kıçınızın üstünde oturmus olun, eve döndügünüzde yine yorgun olacaksınız, çünkü bosa harcanmıs zaman ile ayni zamandada bosu bosuna enerji harcamıs olursunuz! (ZAMAN=ENERJİ)"

    Ünlü Alman ordinaryus Enki :) (Kung-Fu s.32)

    YanıtlaSil
  3. Bence çocuk yapmaktan tırsmanın anlamı yok.Hayırseverlerde kontrolü elinde tutmak için akrabalar arası çiftleşiyorlar yani sürekli reenkarne olup hükmetmeye devam ediyorlar.Sürekli doğa kanunlarından bahsediyoruz,çiftleşip çocuk sahibi olmayı doğa bize sunmuyormu.Yani çocuk sahibi olmakta doğa kanunu! Hayati tecrübelerini ve araştırıp öğrendiklerini başkasına sunmak güzel olmazmı..Bırak sen geberdikten sonra bilgiyi aktardığın kişi sömürmeye devam etsin..Aslında bizlerde bir nevi ENKI nin çocuklarıyız,hayati tecrübelerini ve bilgilerini bizlere aktardığı için.. Biyolojik babam bana bir cacık öğretmedi ama ENKI yazdıklarıyla beni aydınlattı GERÇEK babalık budur..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doağl yaşamda sayısı artan zararlı türler için virüs ortaya çıkıyor veay bu türler arasında eşcinsellik ortaya çıkıyor.Dediğin gibi tamamen çiftleşme odaklı yürümüyor sistem.

      Sil
    2. UniqeDevil,
      Senin bahsettiğin elit reenkarnasyonu sadece bir belkide iki kişinin teknolojik yolla başardığı bir şey! Gerisi ise sadece abartıdan ibaret!

      Ben size sakın evlenmeyin yada sakın çocuk yapmayın demedim!!! Sadece herşeyin yeri ve zamanını bilin. Çoğunluk yaş 20-22 oldumu çocuk yapmayaı bir görev olarak bilir. Geç yaşta çocuk sahibi olmakta kötüdür. Eğer çocuğa 35-40 arası sahip olursanız, hem yaşınıza bağlı tecrübe ile ona iyi bir eğitim verir, aynı zamandada sizin sahip olduklarınızda gözü kalmayacak şekilde kendi hayatını oluşturmasını sağlarsınız. 20 yaşında çocuk sahibi olan bir başka çocuktan alacağınız eğitim ancak bugün etrafınızda görmekte olduklarınıza benzer: embesil ve danglklar sürüsü.

      Çocuk sahibi olmak büyük bir sorumluluktur. En baştan bir çocuğu "dünyaya getirme" isteği bencilcedir (sahiplenme isteği daima tek taraflıdır) ve bu yüzden doğan çocuğa olabilecek en iyi imkanları sunamayacaksanız, gerzekce bir fikir olan "Allah rızkını verir" bahanesi ile çocuk yaparak tek yapacağınız şey o çocuğa her açıdan işkence etmek olacaktır.

      Bir baba çocuğun arkadaşı değil akıl hocasıdır. Fakat koyunlar çocuklarını arkadaş gibi yetiştirmek için kendilerine benzeterek her nesil biraz daha salklaşmaya devam etmektedir. Baba alır çocuğu maça götürür ve onuda kendi takımının traftarı yapar - peki ona sordumu "istiyormusun" diye? Tabiki hayır... çocuklar daima babaların gençliğinden ve tecrübesizliğinden kaynaklanan hataları üstlenip tekrar ederler.

      Diyelimki inanç ile ilgili bazı açıklıklar vasıtası ile artık eskiye göre daha farklı bir görüşünüz var. Ama çocuğu o eski görüşe göre eğittiniz ve şimdi kndisi bir zombi gibi. Ne olacak şimdi - kendi çocuğunuzdaki eski sizi, yani eski sizin ona öğrettiklerini onda nasıl düzelteceksiniz? Farenin sağ tıklaması ile olacak birşeymi bu? Click ve değiştir!?? Ayrıca bu düzeltemeyi yapmaya çalışırken çocuğunuzun karşısındaki statünüze ne olacak? "Yani baba sen salaktın ve salaklığını aktardın öylemi?"... bu sayede baba olarak ne kadar başarılı olduğunuzuda görmüş olursunuz.

      Bir erkek 35-50 arası çocuk sahibi olabilir, önemli olan çocuğu taşıyacak rahmin 20-25 arası bir kadın olmasıdır! Koyunların tüm anlattıklarıma nasıl baktığına dikkat edin... TERSLER! Ahlaki, toplumsal ve ailevi gelenekler hep bunun tersini yapmanızı söylemiyormu?

      Önce hayatını yaşayacaksın, gezip göreceksin, öğreneceksin, birçok kadınla yatıp kalkacaksın - farklılıkları öğreneceksin, tek düzeliklerde asılı kalmayacaksın! Tüm bunların ardından artık "dolu" olduğunu hissettiğinde eğer istiyorsan bir çocuk yapıp ona sendekileri aktaracak ve onun bu sayede senden daha iyi olmasına imkan sağlayacaksın... işte babalık budur!

      Çocuğuna bir şey anlattığın zaman ona bunun "gerçek" yada "doğru" olduğunu gözlerinin önüne getireceksin, böyle görecek, bilecek ve öğrenecek. Bilmediğin konuları ona aktarmadan önce en doğruyu bildiğinden emin olmadan ona bunu "bu böyle" diye anlatmayacaksın.... "benim bildiğim bu kadar" diyerek ona karar ve kendini geliştirme olanağı sunacaksın.

      Umarım birazda olsa konuya aydınlık getirebilmişimdir. Benden öğrendiklerinizi önce kendinizi geliştirmek için kullanıp tecrübe kazandıktan sonra kendi çocuklarınıza aktarmak daha mantıklı değilmi? Kendi çocuklarınızın Enki'si olun!

      TimetoSlap...
      Eşcinsellik dedinde... Mesela yunusların birbirlerini sırtlarındaki hava deliğinden düzdüğünü biliyormuydun? :) Resmen birbirlerinin kafasını sikiyorlar.
      http://farm2.static.flickr.com/1286/788203562_24e119e7e6.jpg

      Muhahahaaaaaa

      Sistem daima tıpkı bir kürenin üzerinden aşağı doğru inen bir ışık halkası gibi işliyor. Önce artışa, sonrada düşüşe geçiyor.... sonsuza dek. Artış zirveye ulaşınca, seninde dediğin gibi salgın hastalıklar, eşcinsellikler ve açlık/susuzluk ortaya çıkarak tekrar inişe ve balansa geçiliyor.

      Sil
    3. TimeToSlap,Ben sistemin tamamen çiftleşip,üremeye odaklı olduğunu iddaa etmedim.Benim anlatmak istediğim bilgiyi aktarıp,gücü elde tutmak ve sömürmeye devam etmek..

      Sil
  4. Kızlar kadınlar konusunda,sömürülmemiz kesin mi diyorsun enki? Yani neden bir erkek bir kadını sömüremesin?Demem o'Ki kadınları sömürme yollarına parmak bassan makbule geçerdi.
    Bir çok varlıklı kadınla evlenip boşanan onları sözde dolandırmış bir adam vardı,taktiği 'kadınlara hep kendilerinden bahsetmekmiş'.Belkide bu kadınları abartıyorsundur ne dersin ?

    YanıtlaSil
  5. Peki Money,
    Birçok varlıklı kadınla evlenmiş olanlara dikkatlice baktınmı? Evlenmiş oldukları kadınları gördünmü? Onlara dikkatlice bak... çünkü senin mantığınla para uğruna o pörsük ve zamanı geçmiş vajinaları memnun etmek ve kolay yoldan paraya kavuşayım demek sadece koyunlara özgüdür. Para için bir erkek olarak o kadınların köpeği olmak seni memnun edecekse sadece devam et derim.

    Bu tip kadınlara bağlama çekip ayarlamak zor değil, bu sadece senin ne olmak istediğinle alakalı! Kısaca para için fahişelik yapmaktasın ve onları paraları için memnun etmektesin? BUNUMU ANLATIYORUM BEN SİZE BURADA??? Size nasıl gavat olmanız grektiğinimi yoksa nasıl fahişe olmnız gerektiğinimi anlatıyorum?

    Veren el daima üstündür Money! Senin kafandakiler bu kolay para mantığı ile daima düzülürler. "Bedavaya am yoktur" lafının nesini anlamakta zorluk çekiyorsun?

    Veren ben isem, alandan karşılığında beni memnun edecek şeyi talep ederim - işine gelmiyorsada kovarım! Mutlaka bu talebe karşı hizmetini arz edecek biri çıkacaktır. Veren kuralları koyandır!

    "Demem o'Ki kadınları sömürme yollarına parmak bassan makbule geçerdi."

    SEN benden senin gibilere burada nasıl dolandırıcılık yapmayı öğretmemimi istiyorsun? Doğru anlamışmıyım bu sorunu?

    Senin gibilerin gideceği yer burasıdır: http://3.bp.blogspot.com/-LAZrNYrxy1g/TeT0VU65z1I/AAAAAAAAAag/4IzDsWwCOuM/s640/funny%2Bskinny%2Bman%2Bfat%2Bwoman%2Bphotos%2B7.jpg

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belki görmek istemiyorsun ama varlıklı ve standartların çok üstünde kadınlar'da var.Hal böyleyken neden fakir olanına,elin iş görmez aptalının çükünü soktuğuna götü başı dağılmış olana kendimi sömürteyim?
      Açıkçası bende şuan çok zengin sayılmam bu yüzden ortada istemedende olsa bir sömürü olacaktır illaki,kendi yazında anlattığın gibi!!!
      Hangisi daha çekici? Zengin güçlü duran ve iyi eğitim almış olan mı yoksa yazın iç çamaşırı giymeden gezen önüne gelene verebilen embesil mahalle fahişesi mi.


      Ancak veren el konusunda haklısın,o zaman şöyle yapalım hem elimiz versin hemde zihinsel sömürme yöntemlerini uygulayalım,nasıl oldu? Bu arada bunlar benim yaptığım işler değil sadece öğreniyorum.
      Bana çekici gelmeyen bir kadının ne parasına nede kendisine ihtiyacım olur.Sadece yerinde kullanabilmek için bilgi ediniyorum.Bilirsin bazen ortada faydalanabileceğin bir durum olur ancak bilgisizliğin,cahilliğin yüzünden faydalanamazsın.

      Bahsettiğim dolandırıcı adamın düzdüğü kadınlarda hiç kötü değildi.O kadınları nerelerden bulacağını,nasıl ayarlayacağını biliyordu ;) Ben bu duruma duygusal yaklaşmıyorum,saygı duyuyorum!Çünkü bazı önemli konularda benden daha iyi.
      Ama bu sonsuza kadar böyle olacağını gerektirmiyor,bunu bende öğrenebilirim.Bu işi sırf zevk için,yapabileceğim için öğrenir uygularım.Kime ne?!

      Bence fazla kişisel olarak hakaret yoluna gitmesek iyi olur.Ben para için değil kendim için çalışırım.Para için ne araba tamir ederim nede çeviz satarım!İster veririm ister alırım,alsam dahi kural koyarım.Yalanlar ve oyunculuk her sorunu çözebilir.Bunları yapamayanlarda yapanlara imrenir.Ya oynuyorsun yada oynatılıyorsundur! İnsanların en büyük zayıflıkları ne kadar olmak istemeselerde duygusal davranmaları,aah bunuda sömürmek çok kolay ve eğlenceli.Sence insanlar kendilerini nasıl zeki,üstün hissederler?Başkalarını aptal yerine koyarak?

      Diyorsun'ki bana veren el üstündür......Az önce sana haklısın yazdım,bu haklılık sadece duygusal olmayan insanlar için geçerli.Duygularını esas alan birisi(koyun)versede kural koyamaz,alsada.
      Kural koymaya çalışsa bile,böyle ezik sahte yapmacık bir patronu 'ortada belirli bir iş yoksa' kimse kale almaz,oda kendini kale almaz ne kadar alıyor gibi görünsede.

      Neyse işte enki son zamanlarda benim kafamı karıştıran birşey vardı,şirketokrasi,globalizm.Biz sürekli illuminati,komplolar,paganlar sembolizmleri,luciferianlar diye okuyup düşünüp durduk.
      Dünyayı yöneten bir kaç adam vb saçmalıklar.Bence bu tür embesillikler gelişimimizi engelleyip durdu.Örneğin bill gates dünya çapında bir şirket oluşturdu ve artık nüfus populasyonu hakkında yorumlar getirir eyleme geçer oldu.

      http://www.youtube.com/watch?v=JAGEyG7VxTs

      Sil
    2. Ulusları borç ile ele geçirirsin,zihinleride günümzde işe yaramayan saçmalıklarla.Bu adam sözde itiraf ediyor bir kaç kitap yazmış şuan birini okuyorum ve bana çok mantıklı,gerçekçi ve harekete geçirici geldi.

      Ortada yönetici bir grup veya kişi yok.Kendi çıkarları için bir araya gelmiş zengin şirket yöneticileri ve aileler var(rotschild,rockafeller vb).Sen başbakanların,papaların benzeri yöneticilerin suikaste kurban gitmediğini inzivaya çekildiğini söylüyordun ama iş gerçekte öyle değil. Kendi çıkarlarına göre manipule edemediklerini itibarından ediyor veya öldürüyorlar.Yanlış bilemezmisin hiç enki? Uzaylılar,diğer boyutlardaki varlıklar?? Herkes yanlış yapabiliyor,çünkü bunun için çalışıyorlar..
      Hıyarın tekine ikiyüz bin dolar ver,bak nasıl azimle insanların zihinlerini sikmeye karıştırmaya çalışacak.Ondan sonra zaten din gibi,herkes birbirinin zihnini siker.Bir oyun çıkart,illuminati card game,oraya bir kaç gerçek koy o gerçeklerin yanına'da yalanları sıkıştır.Bırak millet birbirini fantazi aleminde geri tutsun.Bu insanlar yeterki kendi koyunsal hayatlarında takılsınlar,onları yönetenlerde piramidin üstlerinde.

      Bu döngü bitecek mi sence enki? Daha önceden hiç bu kadar gelişmişmiydi medeniyet?! Hayır döngü bitecek gibi görünmüyor,planlananlar hiçte öyle değil!Kimsenin kimseyi aydınlatmaya ihtiyacı var görünmüyor.Köleler köleliklerini seviyorlar yönetenler yöneticiliklerini.Köleler daha fazlasını vermeye hazırken bir bok sona ermeyecek.Bu duruma alışmak ve bir parçası olmaya çalışmak gerek.Gözümüzün önünde büyüyen imparatorluk hiç olmadığı kadar sağlam.Bu yeni dünyayı ayakta tutmak için el ele vermiş olanlarda.

      Sil
    3. Standardları olan kadınlara yanaşabilmen için ya aynı yada daha yüksek bir standarda sahip olduğunu gösterebilmelisin - en azından öyleymiş gibi yalan söyleyip kandırabilmelisin. Bu tip kadınların diğer dullar kadarda aptal olmayacağını unutmadan hareket etmen gerekir. Giyimin, konuşman ve centilmenliğin bu tip bir yalan için önemli etkenlerdir!

      Yukarıda sana yazdığımı sanırım anlamadın! Eğer veren isen istediğini seçersin! Alan isende sunulanı alırsın. Hangisi kulağa daha hoş geliyor? Benmi sana mahallenin kefaşesi ile takıl dedim?! :) Ayrıca onun nasıl muamele yaptığını nereden biliyorsun? Ulaşamadığın şeyleri kötülemek bir kaçış değildir!

      O dolandırıcı arkadaş diyelimki parayı kaptı... ee ya şimdi nasıl? Miamide surf mü yapıyor yoksa sabıkasından dolayı sorunlarmı yaşıyor! Hazır paraya konmanında bir bedeli var. Zıplayan çekirgemi olmak istersin yoksa avına yavaşça yaklaşan yılanmı? Birisi zıplarken kendini belli eder ve yakalanır, diğeri ise çktırmadan avını kapıp uzar. Birisi hızlı, diğeri ise yavaş ve sabırlı.

      Sen halen kısa yolun peşindesin.... bu seni daima başladığın yere geri götürür. Kadınlar konusunda yapman gereken şey onlara yaklaşarak öğrenmektir - tüyolar alarak anladığını zannederek değil. Hangisi daha zevkli, kadını kendi isteğiyle önünde çöküp fermuarını açmaya teşvik etmekmi yoksa parasını verip yaptırtmakmı? Teşvikle başarıda elde ettiğin gücün nasıl bir his olduğunu biliyormusun?

      Kadını etkiledikten sonra sana parasını saçmaya teşvik etmek ile ona yalanlar söyleyerek parasını çalmak iki ayrı şeydir. Her ikisindede yalan söylemektesindir fakat birisi teşvikle diğeri ise zorla gerçekleşir. Benim daima anlattığım konu ise teşvik! Buna odaklanamayacaksan güç kullanmanın tepkisinide uyguladığın kadarı ile karşında bulursun. Uygula ve gör... bakalım senin fikrinmi yoksa evrensel kanunlarmı galip gelecek.

      Economic Hitman serisi eğitici fakat bunları öğrenmiş olmak için artık çok geç! Bu yüzden bu bilgiler "nasılsa geç" olduğu için gün yüzüne çıkmakta.

      Suikast konusunda es geçtiğin bir nokta var! Ben "gerçek sorumlu"nun inzivaya çekildiğini yazdım - kuklanın değil!

      Eski medeniyetleri şimdiki mantalite ile tasfir bile etmen zor. Halen onlardan kalan yapılara ya ev, mabed yada tapınak denmiyormu? Peki eski medeniyetlerin 10.000 sene ve gerisi) bir yere girip ritual yaptığını yada ibadet ettiğini kim yazmış? Kendilerimi yoksa hayırseverlermi? Doğru bir nedenden dolyı bu bilgiler gizli tutuluyor. Birincisi topyekün yokoluşu engellemek - ikincisi kendinize zarar vermenizi önlemek.

      Eğer atalarının nasıl yaşamış olduğunu bilseydin yere yığılır ve yaşacağın şoktan bir daha çıkamazdın! Fakat insaların merakı bu onların sonunu getirecek olsa bile bunun peşini bırakmaz.... ancak ben bu arayışa yardımcı olacak değilim!

      Sil
    4. Şuan geriye ödeme sürecindeyiz ve bu süreç ister istemez biraz acılı olacak... bu fikre alışsan iyi edersin. Tüm o bahsettiğin patronların sahip olduklarına sahip olmalarının tek nedeni insanların şahsen buna izin vermiş olmalarından kaynaklanıyor. Yani onları şimdi suçlamanın artık bir getirisi yok. Düzen ne ise o. Videolar, makaleler ve haberlerle birşeyler öğreniyorsun, fakat hepsini bilemiyorsun, buda senin ve diğer çoğunluğun esas resmi görmesini engelliyor. Dediğin gibi dezinfo ajanları ortalığı sikiştirip kafaları bulandırıyorlar... bunu engelleyemezsin bu doğal. Bu adamların işlerini gerçekleştiriyor olmalarının yegane nedeni "truth movement" koyunlarının daha çok delil, gerçek ve bilgi talep etmesinden kaynaklanıyor... bu ajanlarda talep edileni arz ediyorlar. Yani bir sayfalık basit gerçek bir anda düzinelerce kitaplık bir kısır döngüye dönüşüyor.

      Mesela basit gerçeğe örnek... Tanrı oturup kitap yazdımı? Hayır! Haaa, tamam o zaman. Ancak yooo, bu nasıl olabilir - hadi onlarca kitap yazıp bunun nasılda öyle "olamayabileceğini" izah edelim.... böylece al sana bugünkü keşmekeş!

      Bir başka örnek... Dünya haricinde başka yerlerde yaşayan canlılar varmıdır? Evet! Ohh tabi ya, milyarlarca galaksi ve içlerindeki gezegenlerde mutlaka ortama ayak uyduran varlıklar vardır. Ancak yoo, onlar cindir, peridir, demondur, boktur püsürüktür... adamın ruhunu söküp alırlar, sikinden tavana asıp kıçına vibratör sokarlar, gezegenlerine götürüp çayırlarında hoplatırlar - hmm hadi bunun üzerinede yüzlerce kitap yazıp milletin kafasını sikelim..... böylece al sana bugünkü uzaylı karmaşası.

      Gerçek cevap daima zihninde saklı - tek yapman gereken düşünmek ve objektif yaklaşmak.

      Bende tabiki yanılabilirim ve yanıldığım ispatlanırsada bunu mantıken kabullenirim - bununla ilgili ne gurur yaparım nede kibir! Yeterki adam gibi bir kanıt sunulsun, sanırım bu aşırıya kaçan bir istek değil.

      Merak etme her döngünün bir başlangıcı birde sonu var. Bu yüzdende ona dögü deniyor - başlıyor, bitiyor, başlıyor, bitiyor....... Sabırlı ol yeter.

      Sil
    5. Bu seferkinin döngü olduğunu kim söyledi enki? Doğa ? İnsanlar olarak kendi irademiz var kendi seçimlerimizi bağımsız olarak yanlış veya doğru yapabiliyoruz,doğa buna etki etmiyor. İnsanlar bunu istiyor,büyük şirketlerin hayatlarını onlar istemeden önce kolaylaştırmasını. Continuum diye bir dizide çıktı,plan.

      Sil
    6. "....,doğa buna etki etmiyor."
      Dar görüşlü olman, dik kafalı takılman ve başkalarının fikirlerini sırf işine geldiğinden benimsemenden dolayı NE söylemiş olduğunun farkında bile değilsin. Sana hatanı onlarca örnekle açıklamayacağım, çünkü bu sadece zaman kaybı olacak. Sen git bildiğin gibi takıl Money, çünkü ancak öyle öğrenir ve belkide birgün anlarsın.

      Bir ülkede vatanseverlik başgöstermeye başlayınca o ülke kaosa doğru ilerliyordur. Bir ülkede doğaya olan ilgi ve saygı azaldığında insanlar dine yapışmaya başlar. Bir ülkede dinle ahlak öğretmeye çalıştıkça insanlar dahada ahlaksızlaşır. Bir ülkenin fabrikaları silah üretmeye başlamışsa orası yok edilecek demektir..... Bunlar asırlık öğretiler!!!

      Tüm bunlar senin gibilerin gördüğü ama anlamadığı doğal etki-tepki konseptleridir. Aldığın her ne kadar ise - vereceğinde bir o kadardır. Satan daima dengeler - DAİMA, hemde asla şaşmadan!

      "Bu seferkinin döngü olduğunu kim söyledi enki?"
      Ben söylüyorum.... ne olur inan banaaaaaaaa :))))) Mwahahahaaaaaaaa

      Heil Satan.....

      Sil
    7. Kaostan düzen doğar ama bu yeni bir başlangıcı gerektirmez.İstesenizde istemesenizde globalizasyon gerçekleşiyor.Mwahahahah.

      Sil
    8. Bunu gerçekleşmediğini söyleyen oldumu burada? Uyuyorsun Money....
      Zaten bunun nasıl oluştuğunu ve geliştiğini yazmıyormuyum? Ahhh, pardon sende o yeni uyanıp seyretmiş olduğu videolarla birşeyleri öğrenmiş olduğunu zannedenlerdendin.... hep unutuyorum.

      Sen kafana göre takıl Money... rahatsız olma, herşey zannettiğin gibi olacak merak etme.

      Sil
    9. Beeeh...Kim dik kafalı? Bırak allasen. En az benim kadar dik kafalısın, merak etme sikime göre takılıyorum hiçte rahatsız olmuyorum. Herhangi birşeyin zannettiğim gibi olması yada olmamasıda sikimde değil,ah. Sadece yapmam gerekeni yapıyorum.

      http://guestofaguest.com/wp-content/uploads/2008/08/donebushy-884.jpg

      Sil
    10. 'Economic Hitman serisi eğitici fakat bunları öğrenmiş olmak için artık çok geç! Bu yüzden bu bilgiler "nasılsa geç" olduğu için gün yüzüne çıkmakta.'


      Günaydın...

      45 yaşın altında olup yeterli zeka yaratıcılık bilgi ve enerjiye sahipsen hiç birşey için geç değildir. Bu geç olma yalanını artık pes etmiş korkaklar uydurur.

      Yani ne için kimin için geç?? Neeeeee?!Bu geciken geç kalan şey'de nedir??Aaaaaa!


      http://www.uzmantv.com/maya-takviminde-21-aralik-2012nin-onemi-nedir

      Şunun tipine bak,yaşından başındanda utanmıyor.Bu tür şeylerle uğraşanlar zaten hep genetiği bozuk olan zavallılar olur.Ortalama olanlarıda günden güne düzülmekten memnuniyet duyar.Hepsinin ortak özelliği ise korkak birer hayvan olmaları.Yazdığın gibi sadece grup içinde cesaretli görünürler.Bu tür insanlar için herşey geçtir çünkü bireysel düşünemezler.Bireysel düşünemeyen herkes hayvandır bu yüzden yalnız olmak istediniz,hayvan olamadığınız için.Ama gel görki hayvansal içgüdüler hala burada.

      Ya ben yanlış anladım yada sadece azmimi kırmaya çalıştın...Her iki şekilde'de geç kelimesinden nefret ediyorum.

      Sil
    11. Nefretinin kaynağını bulabildiğin sürece "nefret" iyi bir şeydir - hayatını hoşuna gidecek şekle dönüştürmek için harekete geçmeni sağlar.

      Money the Hater.. :D

      Anlamaya uğraşmadığın sürece sadece yanlış anlamaya devam edersin.

      Ders bitmiştir... evine gidebilirsin.

      Sil
    12. "Yazdığın gibi sadece grup içinde cesaretli görünürler.Bu tür insanlar için herşey geçtir çünkü bireysel düşünemezler.Bireysel düşünemeyen herkes hayvandır bu yüzden yalnız olmak istediniz,hayvan olamadığınız için.Ama gel görki hayvansal içgüdüler hala burada."

      Yorucu ve gøreceli olarak sikici bir gunun ardindan beni bøylesiye guldurdugun icin sana tesekkur ederim =)
      Moran, money, bakalim siradaki "m" kim olacak :( molotof? Belkide Messiah!

      Sil
    13. İyi gözlem! :thumbsup:

      Sil
  6. Nasıl paylaşmasınlar ki? Her şey onların diğer moronlar ile paylaşımda bulunsun diye emirlerine amade değil mi :D facebook vb. şeyler ile üstelik bunu çok kolay yapabiliyorlar. Oleeey artık tuvalette sıçarklen bile yalnız değiliz!

    Başkası bilmezse ne anlamı var enki? kime caka satacağız o zaman :( hahahah

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hadi facebookta birer hesap açıp çıplak götümüzün resimlerini koyup ilgi çekelim ve ünlü olalım. Sonrada tatil yaptığımıza inandırmak için oranın buranın manzara resimlerini koyup altlarına "muhteşem bir yeeeer..." gibi açıklamalar yazalım. Bebek resimleri koyup "ne şekeeer dimeee" yazalım. Sonra 500 kişiye arkadaşlık isteği yollayıp akşama onların yolladığı zırvalara "beğen" diye tıklayalım. Arzunun yemek tariflerini takip edelim, mustafanın aşk acısına ortak olalım, ayşenin aybaşısı gelmiş ona teselli verelim, muratın yarın kpss sınavı varmış - ona başarılar dileyelim, leyla sevgilisinden ayrılmış ve mala vurduracak adam bulamıyor diye ona evinde 3lü şekilde teselli sokup - kıçına "beğen" damgası çakalım.....

      Tuvalette etek traşı olurken çektiğimiz fotoğrafları koyalım.... masturbasyon sonrası playboy kızının posterdeki halini yayınlayalım.... birde sürekli nerede bulunmuş olduğumuzu belirtmeyi unutmayalım: şuan karaköyde keranedeyim... şuan tefecinin yanında borç yüzünden domalmaktayım... şuan leylanın bacaklarının arasındayım.... şuan torbacıdan ot almaktayım... şuan dürüm yiyiyorum... şuan okuldayım ve ders çok sıkıcııııı... şuan zehranın etek altı videosunu o farkında olmadan çekmekteyim... şuan ortaköyde kumpir yiyiyorum... şuan starbuckstayım......

      Offfffffff...... bana ilgi gösteriiiiiiiiinnnnnn yaaaaaaaaaaa, daha napiiiim :D

      Sil
  7. Yalnızlığa yavaş yavaş toplumun alıştığını gözlemliyorum fakat bu yalnızlığın temellendirebilmesi için bir jenerasyon daha beklememiz gerekebilir. Nitekim yalnızlığa adım atmak isteyenler bu de-jenerasyon yüzünden paylaşımın içine zorla itilmeye devam ediyor.

    Yalnızlık korkulacak bir şey değil fakat yalnızlığı sağlayacak şartları oluşturmak zorunda değil miyiz? Zaten insanlar yazışmayı da yalnızlığa adım atmak adına geliştirmedi mi? Karşılıklı konuşmak için harcanacak vakitten kazanıp mektuplaşmak daha sonra e-maillere ve daha sonra bloglara vs. dönüştü.

    Daha hala yalnızlığa insanları hazırlayacak kadar geliştirilmiş teknolojiler olmadığına inanıyorum, burada teknolojiyi çok geniş bir yelpaze olarak görün; bundan kastım müthiş bir kütüphane de olabilir, geniş bir spor alanı vs. Sonuçta biz hala birbirimize dayanarak hayatta kalmak zorunda bırakılırsak yalnızlaşmamız hayatta kalmamız için sakıncalı bir durum olabilir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yalnızlık insanı delirtir.Kendine benzer bir dost bulamayacak kadar korkak olanlar yalnız kalır. Bir yatın var diyelim,onunla yalnız mı gezmek istersin?

      Kütüphaneler,spor salonları,golf sahaları,malikane veya büyük havuzlu villalar.....Bunlar zaten günüümzdede yok mu? Kimler sahip bunlara? Uyduruk sikik teklonojinin sunulduğu koyunlar mı?????? Bunlar yalnız olmayı değil,diğer elit dostlarıyla iş ve el birliği yapıp hecesi hecesine yalnız olmamayı seçmişlerin. Kurtlar yalnız gezmez, yalnız avlanmaz Anderson.

      Sil
    2. Evet katılıyorum Money, zaten bir film izlemiştim şu anda adını hatırlamıyorum. Aynı senin dediğin gibi büyük havuzlu villalar vs. içinde sıkıntıdan uyuşturucu kullanmaktan başka bir şey yapmayan ünlülerin hayatını anlatıyordu. Dediğin gibi elit dostlarla iş ve el birliği yapmak çok daha zevkli bir uğraş.

      Sil
    3. O zengin ünlüler şirketlerinin sömürüsüne uğrayan koyunlardan başka birşey değil,ezikliklerini daha az hatırlatması için uyuşturucuya abanırlar,bazı kadın olanları psikopat hayırseverlerin fahişesidir ve zamanı geldiğinde cinayete kurban giderler. Kötü bir dünyada yaşıyoruz...

      Sil
    4. Eğer bir yatın varsa yanına bir iki tane dünden razı hatunu alıp gezersin - bunların dostun olmasına gerek yok, sadece senin istediklerini yapsınlar yeter!

      Eğer yatını sırf bir dostunla paylaşmak için kullanacaksan senin ona sahip olmanın ne anlamı kalır? Demekki sırf hava atmak için dostunu davet edeceksin! Aynı kalibre olmayan insanlardan dost olmaz! Sadece birbirini kullanan iki arkadaş olur. Eğer konu "hangimizin yatı ile gidelim" değilse sonuç sadece hava atmak ve bir nevi aşağılama yolu ile baskı uygulamaktan öteye gitmez.

      Kötü bir dünyada yaşamıyoruz! Herkes ne ekiyorsa onu biçiyor!

      Sil
  8. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ahahahaaa! Cennete huri vaadeder gibi.... Bari bakire'de olsunlar tam olsun! Böylece konuşabileceğimiz ve üstesinden gelebileceğimiz daha duygusal konularımız olur! ahahaa...

      Dünya kötü değil,doğa güzeldir ama onu kötüleştiren çirkinleştiren biz insanlarız. Yat almayı düşünürken bile bunu yapıyoruz. Yat alırken? Gerçekten yapıyoruz...

      Dost denen kişilerin ortak hayat tarzları,ortak çıkarları olmalıdır'ki gerçekten dost olabilsinler. Ben her gün sabah akşam işe gitmiyorsam,sabah akşam iki kuruşa kölelik yapan biriyle dost olamam,arkadaşta olamam. Evet dünya,doğa güzel ama üzerinde'ki insanlar arasında yaşanan rekabet vahşet verici. Kötüyü nasıl tanımlarsın...

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil