30 Ocak 2018 Salı

OSMANLI ŞAHİ TOPU YALANI

Merhaba sevgili denizanası beyinliler,

Bir önceki yazıda geçmişin önünüzde yattığını ve gözlerinizle bakmadığınızdan gerçekte neye baktığınızı bilmediğinizden bahsetmiştim. Bugün size bununla ilgili bir aperatif bilgi sunacağım. Konu başlığına göre tabiki tüm osmanlı aşıkları bir anda "ne yalanı ula, osmanlıda yalan olmaz ula" dercesine sinirlenmeye başlamıştır bile. Merak etmeyin aslında zannettiğinizden daha farklı birşey öğreneceksiniz..... Bugün size "bakmayı" öğreteceğim!!!


Burada osmanlının kullandığı toplara bakıyorsunuz. Dikkatinizi iki şeye vermeniz gerekiyor.... yani top olarak dökülen ve kullanılan silahların ana özelliklerine!

  • Geri tepme haznezi. Dışa (yani geriye) doğru eğimli ve uzantılı. 
  • Sabitleme ve açılama kolları, sağda ve solda. Ateşleme deliğinin sabit kalması ve hedefleme için çok gerekli



Buraya kadar gerçek bir topun nasıl bir fiziki yapıda olması gerektiğini anladınız sanırım. Arkada basınç dengeleyici ve yanlarda da denge ve hedef sabitleyiciler ile. Herhalde bulunduğunuz bölgede en azından bir kerede olsa buna benzer bir top ile karşılaşmışsınızdır. 
Ağızdan çıkacak olan güllenin yarattığı basınca karşı dayanıklı olması için namlu ucundaki dışa doğru yapılmış kaviside görüyorsunuz değilmi? Ağızdan çıkacak güllenin yarı çapı kadar bir kalınlıkta olduğunuda görüyorsunuz değilmi? Bu tedbirler alınmadan bu top dökülürse ne olur peki? 


Booooom diye elinizde patlar tabiki. Çünkü fizik kurallarını belirli limitlerin ötesinde alt edemezsiniz!

İstanbul'un fethi sırasında kullanıldığı iddia edilen Şahi Topu. 1866 yılında Sultan Abdülaziz tarafından İngiltere kraliçesine hediye olarak verildi. Bu top ilk olarak "1464" yılında dizayn edilmiş, ancak ilk olarak 1807 yılında marmaraya giren ingiliz donanmasına karşı kullanılmış olduğu ve o tarihte bu topta yaklaşık 1 tonluk "demir" gülle kullanıldığı belirtilmiştir. Ne ilginçtirki bu topun istanbulun fethinde kullanılırken mermer ve granit toplar ile atış yaptığı yazar ve bu granit toplar bugün yine sergilerde şah topunun maketinin yanında sergilenir. Peki hiç kimse "lan onca graniti nerede ve nasıl yuvarlak hale getirdiniz" diye sormazmı? 
Bunlar Edirnedeki maket şahi topları.


Anlatılanlara göre osmanlı Şahi Toplarından 6 (bazı kaynaklara göre ise 3-4) tane döktürmüştü. Hatta bazıları abartıp bu rakamı 42 kadar diye yazmıştır. Ki bu rakama rağmen bugün dünyada bu toptan sadece 1 adet mevcut, o da İngilteredeki Fort Nelson savaş müzesinde sergileniyor. Bu topun şekline çok çok iyi bakın ve aşağıda verdiğim diğer örneklerle karşılaştırın!!!

İstanbul Fethinde kullanılan gerçek Şahi Topu! (42 adet üretilen!)

Tek parça halinde ve altındaki tahta destek düzeneği toprağa 1.5m kadar gömülerek stabil durması sağlanıyor. Yandaki çıkıntılarla menzil ve hedef ayarlanıyor. İşte bu gerçek bir top! Topların dizaynına bakarak onların atış yapabilecek birer silah olup olmadıklarını anlayabileceğiniz esas nokta yandaki hedef çıkıntılarının denge noktasında yapılmış olduklarından emin olmanızdan geçer!!! Biraz geride durursa namlu sürekli aşağı düşer.... biraz önde durursa namlu sürekli yukarı kalkar ve dengeyi tutturayım derken asla hedefi vuramazsınız. Denge varsa hedefleme mümkündür. Bunu anlıyormusunuz??? Hedefleme yapamadığınız dengesiz bir topuda ancak kıçınıza sokarsınız.

İstanbulun fethi sırasında kullanılan topların atış süreci ne kadardı biliyormusunuz? 2 saat!!! Evet tam 2 saat zarfında bir top tekrar atış yapacak şekilde hazır hale getirilebiliyordu. Yani öyle dizilerde gördüğünüz gibi yükle barutu koy gülleyi ve ver çoşkuyu şeklinde değil. Her atıştan sonra topun soğuması beklenmeli, ardından da içinin önceki atıştan kalan çöpten temizlenmesi gerekirdi. Sonrada tekrar barut hakkı menzile göre hesaplanarak koyulur ve yaklaşık 600 kiloluk gülle "her nasılsa" içeri "yavaşça" itilerek sokulurdu. Çünkü hızlı gülle girişi statik elektriğe neden olup barutu patlatabilir. Bunu başarabilmeniz içinde topun "düz" durması gerekir, yani dengeli. Böylece gülle ağıza yerleştikten sonra yavaşça dibe doğru itelenir. Fakat tarihte anlatıldığına göre bu sözde şah topları yere gömülerek atış yapıyorlardı, yani sabit bir açıda duruyorlardı. Ancak az önce anlattığım doldur boşalt işlemi bunun ancak yukarıda verdiğim top ile mümkün olduğunu zaten izah eder nitelikte...... DEĞİL Mİ??? 

Şimdide sizlere atış topu diye sunulan şeyleri göstereyim..... Hazırmısınız????
 Tutacak yok! Denge ve hedef sabitleyici yok. Barut fitil hazneside yok! Sadece özel hazırlanmış bir vitrinlik üzerinde duruyor. Yanınada bir kaç mermer gülle koymuşlarki ona bakanlar hemen onun askeri bir Top olduğuna inansınlar.



  Ve yine!!!! Tutacak yok! Denge ve hedef sabitleyici yok.  Barut fitil hazneside yok! Sadece özel hazırlanmış bir savaş arabası üzerinde duruyor. Yanınada yine bir kaç mermer gülle koymuşlarki ona bakanlar hemen onun askeri bir Top olduğuna inansınlar.
Ve yine, ve yine...... Denge sabitleyici yok. Sadece ön kısımdaki halkalar var, ki bunlarıda "kaldırmak için" zannedeceğinizden eminim! Eğer bu topu yerden kaldırıp yine yatay şekilde yatırmak isteseydiniz halkaların tutacaklarını yatay değil, dikey koymanız gerekirdi.... Ki yinede kaldırma amaçlı zannedilen bu halkaların yan tarafa koyulması oldukça tehlikeli olurdu. Yoksa ön tarafa öküzleri bağlayıp o halkalara dolanan haltlarla çekilmeleri için koyuldular diyemi düşündünüz?! Varmı böyle daha zihinsel hasarlı parlak fikirleriniz?... Bu ve diğer örnekler birer top değil ve işlevleride yatay pozisyonla bağdaşmıyor. Devam edelim...

Çar Topu. Moskovada meydanda sergileniyor. Hiç atış yapmadı. Yatay pozisyonda yatırılıp önüne bir kaç gülle koyularak Top kamuflajı yapılmış. Eğer bu pozisyonda atış yapsaydı ne olurdu dersiniz? Tabiki geri tepmenin etkisiyle yere yuvarlanırdı. Görebildiğiniz gibi buradada sabitleyici ve hedef hizalayıcı bir denge çıkıntısı yok.

Şuan ingilterede sergilenen, türünün tek örneği Şahi Topu. Ve yine... sabitleyici yok. Dengeleyici ve hedef hizalayıcı yok. Hatta herhangi bir tutacağı bile yok! Yukarıda size topların çıkış ağzının kalınlığının içeriden çıkacak güllenin en az yarı çapı yada fazlası kadar kalınlığa sahip olması gerektiğini yazdım. Bu topta uç kısımlardaki halkayı kaldırırsanız metal kalınlığının önden görünenin neredeyse yarısı kadar olduğunu fark edersiniz. Bu bile ilk atışta topun ortadan kırılması yada çatlaması için yeterince tehlikeli bir deneme olurdu. Neyseki bu top asla bir gülle atışı için kullanılmadı!!! Zaten bu ve benzeri "silahların" yapılma amacıda bu değildi.

Hiç merak etmiyormusunuz.... İngiltere kraliçesi bu cihazı elde etmek için neden bu kadar dil döktü diye. İlk önce Abdülazize 1000 pound para teklif edip satın almak istemiş ama Abdülaziz satmayı red etmiş. Neden illaki bu Top? Topkapının çevresinde yatanlar değilde illaki bu? Neden? Sırf ağır bir gülle atıyor diye mi? Şekli ve kabartmaları muazzam olduğu için mi? Türünün son örneği olduğu için mi? Vidali toplar ileride moda olacak diye mi?

Türkler bu cihazın ne olduğunu bilmiyorlardı, çünkü cihazın mucidi Macar Urban (Orban) bu cihazın gerçek sırrını bilen tek kişi idi. Oldukça pahalı silahlar ürettiği için onun masrafını her ülke karşılayamıyordu. Urban silah üretim teklifini ilk önce bizans imparatoru Konstantin XI e sunmuştu ancak fiyatları kazık gelince imparator teklifi red etmişti. Bunun üzerine Urban aynı teklifi Sultan Mehmede yaptı ve İstanbulu kuşatma planı yapan Osmanlıdan işi kaptı. Şahi silahını ve yanında da taarruz için gerekli diğer topları üretti. Osmanlı Urbanın yaptığı şeyin aslında antik bir Aryan silahı olduğunu bilmiyordu. Bunu aslada öğrenemediler, çünkü Urban hristiyandı ve müslümanlardan nefret ederdi. Bu nedenlede Osmanlıya dünyaya hükmedebilecekleri o silahı vermemek için savaş alanında onu patlattı ve ortadan kayboldu (hayır, anlatıldığı gibi o patlamada ölmedi!). 

Bugün şah silahı ve benzerlerinin göz önünden rahatlıkla bulunduruluyor olmalarının 2 nedeni var!
  • Durmaları gereken yerde ve pozisyonda durmuyorlar.
  • İşlevleri için gerekli diğer parçalardan uzaklar.
Ancak hayırseverler kadim halklarından kalan bu yadigarları ve onların geçmişteki işlevlerini asla unutmamak için onları sürekli göz önünde birer hatırlatıcı anı olarak bulunduruyorlar.

Peki bunlarda neyin nesi böyle diye merak ediyorsunuz tabiki....

Güvenlik nedeniyle çok fazla ayrıntılı yazamayacağım ancak yinede bir fikre sahip olmanızı sağlayacağım.

Bu silahlardan bir tanesinin kurulum şekline bir örnek vereceğim.
Tüm o silahların dökümlerinde kullanılan metal ise Bronzdur yani Bakır ve Kalay (Copper + Tin). Bu metalin demirin yerine kullanılmasının esas nedeni ise tibet çanaklarından bildiğiniz tonal titreşimi oluşturmaktır. Uç kısıma oturtulan Çan neymiş peki?
Çar Çanı (Tsar-kolokol) - Moskovada. 202 Ton

Şuan moskovada hiç ateşlenmemiş bir Çar Topu ve hiç çalınmamış bir Çar Çanı mevcut. Öylece meydanda yatıyorlar ve turistlerin fotoğraf karelerinin birer parçası oluveriyorlar. Yukarıda gördüğünüz çan aslında 3. jenerasyon (3G). Bir önceki versiyonunun tam iki katı büyüklüğünde. Ancak bu çanı çok ama çok özel yapan bir şey var!!! Bu öyle bildiğiniz basit bir bronz döküm çan değil. Bu çan simyacıların özellikle üzerinde durduğu efsanevi 7 metal karışımlı bir çan. Bakır (Cu), Kalay (Sn), Çinko (Zn), Demir (Fe), Kurşun (Pb), Gümüş (Ag) ve Altın (Au). 3. Jenerasyon dökümde bu çana son olarak 525kg Gümüş ve 72kg Altın eklenmiştir. Böylece antik reçeteye göre mükemmel karışım sağlanmıştır. Rusya tekrar dünyaya hükmedebilecekti. Ancak ne yazıkki dökümhane sabotaja uğradı ve çan henüz bitirilemeden, soğuma aşamasında iken imha edildi.

Kendinize bir sorun..... bu çanı ne bir yere asabilirsiniz nede gerçekten çan gibi kullanabilirsiniz. O zaman ne diye böyle bir şeye bu kadar para yığmak istersiniz!!!??? Bu çanın 1. Jenerasyonu 18 ton idi ve çana vuruş yaptırabilmek için 24 adam gerekmekteydi. 2. Jenerasyon ise 100 ton idi. Her ikiside yangında yere düşüp kırıldı ancak daima eritilip yeniden çan haline getirildiler. Sanırım ne silahı olduğunu anladınız. Patlama yok, ışın yok, radyasyon yok.... tertemiz. Ancak yinede silahın taban parçası eksik ve onun nerede olduğunu yazmayacağım. Fakat neye benzediğini göstereceğim.
Ve tüm o dinsel koyunların peşinde olduğu kutsalların kutsalı, yücelerin yücesi, ölümsüzlüğün sırrı olan "Kutsal Kase", bütün endamı ile karşınızda duruyor. Sadece arandığı şekilde değil. Yani hem orada hemde orada değil. Çünkü kimse neye baktığını bilmiyor. 


Şaka amaçlı bir örnek daha vereyim......


Çoklu bombardıman silahları olarak geçerler. Ortalığı toza dumana katarlar ama nedense kullanıldıklarına ve etkilerine dair bir belge bulunamaz. Yani böyle bir silah 17.yy da günümüzün lazer silahı gibi birşey değilmidir?? Ayrıca namlu uçlarıda ne kadar "düz" değil mi? Tereyağında kesilmiş gibi. Bunlarda Osmanlı silahıdır!! Neden 4 halka? 2si arkada, 2side ortada. Bunlarla, hemde bu ince kanal duvarlarıyla gülle atışı yapabileceğinizden eminmisiniz?

Magnetron nedir bilirmisiniz? Mikrodalga jeneratörü. Yukarıda gördüğünüz şema günümüz magnetron şemasıdır!

Ev yapımı 3x mikrodalga fırın magnetronlu ve enerji kaynağı olarak elektroşok cihazı kullanan bir seyyar mikrodalga silahı. Masrafı 200$ bile değil. Buna rağmen neden askerler ölüyor diye düşünün.

Heil Satan

21 yorum:

  1. Çocukların korunmak için giydiği kıyafetler aklıma bunu getirdi.
    https://goo.gl/images/VRpKLq

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yine kargo kültürü!
      Aslında....
      https://content.foto.my.mail.ru/mail/mamzerev/1315/h-1318.jpg
      https://content.foto.my.mail.ru/mail/mamzerev/1315/h-1317.jpg

      Sil
  2. Ortaçağ şovalyelerinin metal zırh giymesi (Hantal olmasına rağmen) veya tüm o askeri metalden üretilen zırhlar acaba kadim zamanların mikrodalga silahlarından korunmak veya kullanmak içinmi üretiliyordu acaba kimbilir. Veyahut asıl amacının ne olduğu bilinmeden yapılmış bir nevi kargo kültürünün uzantısı olan giysilerdi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orjinal şövalye kıyafeti başkaları için dış-iskelet olarak kullanılırdı. Sonrasında yapılan zırhlar bunların taklididir. Bunun hakkında bir yazı yazarım.

      Sil
    2. "Dış iskelet" bir nevi super asker!

      Sil
    3. http://khosann.com/dis-iskeletlerle-super-kahraman-gucu-dunya-kupasinda-topa-ilk-tekmeyi-dis-iskelet-kullanan-felcli-bir-genc-vurdu/

      Hayırseverler çoktan çalışmaya başlamış!

      Sil
    4. Kale şövalyelerinin bazıları asla kıyafetini çıkarmazdı, hatta ayakta onun içinde uyurlardı. Hizmetkarları günde 2-3 defa baştan içeri su boşaltırlardı. O şövalyelere dokunmak "anında" ölüm cezası getirirdi. Bu şövalyeler kellesi koparılarak değil, sadece göğsün ortasına kılıç sokularak öldürülebilirdi. Şövalyelerin grup olarak kapışması sonucunda kaybeden tarafın tüm tayfası anında öldürülürdü ve yeni tarafa geçmek gibi bir opsiyon yoktu.

      Sil
    5. Bu anlatıma göre zırhın içindekiler bildiğimiz insan tanımına uymuyorlar.

      Sil
  3. İyi yayınlar ENKİ.Tüm bildiklerimizin %95 inin yanlış olduğunu sanırım anlamaya başlıyorum.yine bazı sorularım olacak.efsane alaşım çar çanı bir çeşit silahmı ? şahi toplarının ve efsane alaşımın nasıl yapılacağı günümüzde bilinmiyormu ? Ayrıca konu dışı lakin paylaşmak istiyorum.atom bombası diye bir silahın gerçekte olmadığı ve hiroşima nagazakideki olayın çok sayıda tnt ve napalm ile gerçekleştiği ve görüntülerde montaj yapıldığı ile ilgili bir yazıya rastlamıştım.uranyu ve plütonyumun patlayıcı olmadığı sadece ısı ve radyasyon yaydığından bahsi geçiyordu. acaba o olayında komplo olup olmadığı hakkında da bilginiz varmıdır ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çar çanındaki alaşım bir efsane değil, çünkü içerik herhangi bir mistik madde içermiyor. Alaşımdaki metal karışım oranları ve metodu biliniyor. Şahi topunun bir çizim örneği Da Vincinin Codex Atlanticus kitabındada mevcut, sanırım 81. sayfada idi. Fakat bu tip ucuz ve efektif silahların günümüz askeri endüstrisi tarafından kabul görmeyeceğini anlaman gerekli. Hangisinin satışı mümkün kılınıyor tek atışı 1$ a mal olan lazer topu mu yoksa tek atışı 400.000$ olan bir füze mi? Askeri endüstri "sürekli" üretim ve arz ile işler. Bu nedenle asırlar boyunca bozulmadan ve arıza yapmadan duracak bir silahın üretimine izin verilemez!

      Lazer topu için ihtiyacın olan tek şey elektrik kaynağı, yani bir jeneratör. Enerjiyi ürettiğin sürece lazer atışı yapıp ortalığı cayır cayır yakabilirsin ve tüm bu saldırının sana maliyeti 1000$ etmez. Yada şehri bombalar ve füzeler ile yağmura tutar ve günde milyon $ lık hasılat yaparsın. Bu nedenle antik silahların günümüzde yeri yok! Çar çanı devasa bir silahın parçası ama gördüğün gibi kullanılamaz durumda.

      Atom bombası Aya iniş gibi basit bir propaganda. Atom patlaması bilim adamlarının teorik olarak öne sürdüğü bir mekanizma, ancak gerçekte böyle bir bombanın yapımı ve istenilen ebatta bir patlama yapmasını kontrol etmek imkansız. Anlayacağın gibi hayırseverler kontrol edemeyecekleri bir canavar yaratmazlar! ABD nin kullandığı bir bomba var MOAB (Mother Of All Bombs - Tüm Bombaların Anası).... bu isim bile atom bombasının bir yalan olduğunun kanıtı değilmi? Eğer şimdiye kadar patlatılan TNT ler gerçekten nükleer materyal olsaydı, şuan yeryüzünde bir tane düzgün doğum yada sağlıklı canlı olmazdı. Tüm o yayılan radyasyonun etkilerini tün dünya hissederdi. Devletler bunu bildikleri halde kendilerini dolaylı yoldan yok edecek bir silahın testine neden izin versinler???

      Yılda 60.000ton üzeri uranyum çıkarılıyor ve bunun bir şekilde pazarlanabilmesi gerekiyor. Pazarlanırkende tabiki alıcının "aldığı şeyin çok değerli bir maden olmasına inandırılması" gerekiyor. Eğer uranyum dünya için bu kadar tehlikeli bir maden olsaydı onun çıkarılmasına, hatta bundan silah yapabilme riskine bakmaksızın başka ülkelere satılmasına müsaade edilirmiydi?

      Her nükleer etiketli silah kendi başına bir kumbaradan farksızdır. Sürekli bakım ve onarım gerektirirler, çünkü içine yerleştirilen izotoplar zamanla çürürler. Silah pazarı kullanım değil caydırıcılık için gösteriş yapar. Yani ya atom bombası diye tonlarca TNT patlatıp video montajları ile göz boyarlar yada Ruslar gibi içi boş tenekelerle askeri geçiş töreni yaparak blöf yaparlar. Bu sayedede askeri firmalar anti-füze, anti-radar, anti-ıvırzıvır sistemlerini satışa sunarlar! Problem-Reaksiyon-Çözüm... en eski pazarlama taktiği değil miydi?

      Tüm bu boş masrafların sebebini önceki yazılarımda izah etmiştim. Piyasadaki basım ve faizden doğan artık parayı insanlara fark ettirmeden yok etmek. Buna aptal yatırım metodu denir. Yatır ve yansın.

      Kısaca... kimsede nükleer bomba yok. Sadece napalm tarzı aşırı yanıcı bombalar mevcut. Nükleer toprak kimsenin işine yaramaz!

      Sil
  4. youtube da ersan juan kanalında şu sıralar yayınladıkları videolar sizin konularınızla paralellik gösterdiği için o kanalın takibini yapıyorum.genelde düzdünya ağırlıklı videolar yüklüyor.'antarktikada neler oluyor' videosunda,oradaki araştırmacıların mavi gök buzunu araştırdıkları ve bu buzdan bir duvarın var olduğunu iddaa ediyordu.high jump operasyonununda bu duvarda bir tünel açılması sayesinde yapılabildiğinden bahsediyordu.böyle şeyler ilgimi çekiyor.gerçeklik derecesi nedir ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kubbe yada duvar yok. Öyle olsaydı meteorların içeri girdiğini değil kubbeye çarptığını görürdün... öyle değil mi? Güney kutbu ilerisine ulaşmadaki sorun yakıt idi. Bir uçağın menzili yaklaşık 5000mil ise bu yarı depo ileri ve yarı depo geri demektir! Fakat eğer nazilerin Viktor Schauberger mekanizmasını kullanırsan 50.000mil ve daha ilerisinede gidebilir ve geri gelebilirsin. 50.000mil ilerideki tek sorun geldiğin yönü bulabilmen, çünkü artık eski pusulaya sahip olmayacaksın! Her yüzey kendi torus döngüsüne sahip ve bu alanların yani bu elektromanyetik döngüsel simitlerin sınırları dışında yüzey yaşama elverişli değil. Bu elverişsiz alanlarıda buz duvarları olarak görmektesin. Bu alanları aşmanın tek yolu uçmak ve rotayı sabit tutmak, yoksa bir daha geldiğin yeri bulamazsın.

      Sil
    2. Öncelikle bilgiler için teşekkürler.youtube da amatör roket videolarına denk geldiğimde yaklaşık 70-80 mil kadar yükseldikten sonra aniden duruyordu roket.eğer dediğiniz gibi kubbe yoksa montaj olmalı bunlarda.

      Sil
    3. Havada duruyor derken oksijen eksikliğine bağlı ateşleme imkansızlığından bahsediyor olmayasın? Eğer zannedildiği gibi bir kubbe olsaydı, gökten sürekli düşmekte olan kristalin parçalar ve onların parlama efektlerini görürdük. Bunun haricinde eğer kubbe olsaydı gece vakti kubbeye çarpan meteorların çarpma etkilerini hem görsel hemde sessel olarak fark ederdik. Kubbe çan etkisi yapardı ve oluşan ses dalgaları iç kısımda yaşamı imkansız hale getirirdi. Bu videoda bir paraşütçünün dibinden geçen bir meteor taşını görebiliyorsun: https://www.youtube.com/watch?v=gzYJaQ0h4Dg

      Flat earth videolarının çoğunun aynı şeyleri tekrarladığını unutma. Tüm bu kubbe hikayeside sadece mistik bir mineral yüzünden ortaya çıktı. Bu hikaye kubbe için bir kanıt değil. Ayrıca, madem kubbe var, o zaman şimdiye kadar göğe bırakılan helyum balonlarının tepede bir yerde toplanmış halde asılı kalmaları gerekmezmiydi? Önce düşün sonra yaz!!!

      Ben size diyorumki düz olan şey dünya değil tüm evren. Kubbeli dünya fikri sadece bir psyops yayınıdır. Kubbeli dünya ile küre dünya arasında bir fark yok.... her ikiside bizleri gerçek evrenden kopuk birer ortamda yaşadığımıza ikna etmeye çalışan birer yalandan ibaret.

      Sil
  5. Bu çan silahının sesle ilgili olduğu açık. Bu çan kitle inmhasında kullanılacak mı?Çünkü zaten bu yavaş yavaş başka yollarla (aşılar chemtrails zararlı besinler) yapılıyor. Bu silah atom bombası gibi korkutma taktiği olarak mı kullanılacak?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Silah ayrı parçalar halinde ve bir parçası kırık.... kullanımı imkansız.

      Sil
  6. bu silah rezonans silahı galiba
    bu aryanlar orion la bağlantılı mı ?(joy of satan diye bir grup var bu aryanların eski tanrılar olduğunu söylüyor toplu ritüel falan da yapıyorlar.
    şimdi hayırseverler bizim gibi bilgiyi arayan insanlarıda yoketmek istiyormu yoksa sadece moron mu avlıyacaklar?
    şimdi ben dediğimiz şey yalan toplum bok çukuru hatta hayvan çiftliği gördüğümüz herşey 2 boyutlu aslında buralarıda anladım
    Bu arada dediğin tufana kanıt çok enki bey gurdjieff diye bir adamın olağanüstü insanlarla karşılaşmaların ilk 50 sayfasında tufandan önceki tufan diye birşey geçiyordu birde şöyle bir şey daha yazıyordu''denizlerin kara ,karaların deniz olduğu zaman''
    yani tufan denilen şey 2 kere oldu galiba değilmi önce senin dediğin en büyük medeniyet yok edildi ardından yeniden oluşturulan medeniyet bir kere daha yok edildi 3.cüsüde geliyor galiba
    şimdi üstat senin bloğu 2012 den beri takip ediyorum ilk okuduğumdan bu yana aşırı değiştim bu yönden teşekkür ediyorum ve bedava alabileceğim bir bilgi var ise sormak isterim ruh pratikleri için düzgün bir kitap bilgi ipucu şifreli bilgi bile olur önerebilirmisin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "The xian churches have billions and billions of dollars. In order for Satanism to advance, money is needed. Joy of Satan Ministries can do much more with resources. Make a donation for the promotion and advancement of Satanism today!"

      Sitenin en altında yazan; bence çokda takılma adamlar açıkça bize para lazım diyorlar ;)

      Sil
    2. @Unknown
      Yokoluş ve varoluş birbirini takip eden bir döngüdür!!! Oroboros sembolünü unuttun mu?

      Ruh ile ilgili kitapları okumadan önce kendini tanımayı öğren. Yalnız ol, bir kağıda nasıl biri olduğunu yaz. Bittikten sonra 10-15 dakika mola ver ve yazdıklarını açıp oku ve kendinle tartış... gerçekten yazdığın şeymisin? Bununla başla! Başkalarının ruhani fikirlerini okumayı bırak.

      Sil
    3. @216vs
      Satanistler bu akımında Vatikanın bir yan kolu olduğunu ne zaman anlayacaklar acaba. Aslında Satan bir grup değildir. Satan kişinin kendisidir. Buna bağlı olarak Satanizm denilen şey kendine inanmaktır. Hayır Satan bir melek idi, sende öylesin! Hayır Satan bir Tanrı idi, sende öylesin! Satan, Şeytan, Lucifer, Ahriman....vs hepsi aynı.....
      "ahriman saf ve güzel bir ruh olmasına rağmen, hürmüz'ün güçlerini kıskanarak ona karşı isyan etmişti."
      "Lucifer" kelimesi "Işık Getiren" (lux, lucis, "ışık", ve ferre, "getirmek") anlamına gelmektedir."
      Tüm bu meleklerin kovulma nedeni ise "kim olduklarını" anlayıp itaat etmeyi bırakmalarıydı. Güçleri onları itaate zorlayan tanrınınkininde ötesinde idi, bu nedenle tüm kutsal kitaplar onlardan yani "insanın kendinden" uzak durmasını emreder.

      Bir gruba bağlı olmak yada bir akıma takılmak koyun sürüsünün bir başka ferdi olmak değilde nedir?

      Sil
    4. Ben şucuyum, ben bucuyum diyenlerin hepsi aynı koyunsal yapıdalar. Bir ateistle müslümanın ne farkı var, yada satanistim diye geçinenle bir spiritüalistin farkı ne acaba veya siyasi parti yandaşıyla tarikat müridinin. Hepsi sonuç olarak bir sürünün ferdi.

      Sil