Hiç çocukluğunuzdan beri size öğretilen bilimsel teori, tez, kanıt yada açıklamaların çoğunun uydurma olduğunu düşündünüzmü? Hiç aklınıza takılıpta cevabını bulamadığınız sorular olmadımı? Hiç cevabını bildiğinizden emin olduğunuz soruların zannettiğiniz şey olmadığına kendinizi ikna ettiğiniz oldumu peki? Ya o çok saygı gösterdiğiniz öğretmenlerinizin sizlere şevkle öğrettiği şeylerin uydurma olabileceği hissini yaşadınızmı? Hani o içgüdü denen koruma mekanizması varya.... evet işte o ses..... hiç onun "hayır bu doğru olamaz" diye haykırdığı hiç olmadımı?
İnsan vücudunun 20 den fazla hisse sahip olduğunu sanırım biliyorsunuzdur. Bunlardan sadece 5 tanesinin varlığından haberdar olarak yetiştirildiniz.... ki onlarda en bariz olanları yani inkar edilemeyecek olanlar. Nasıl oluyorda kapalı bir alanda iken, gözleriniz kapalı halde etrafınızda olan insan sayısını +1/-1 hata ile bilebiliyorsunuz? Arkadan birinin yaklaştığını nasıl bilebiliyorsunuz? Parmağınızı gözünüz kapalı iken vücudunuzun size söylenen bir noktasına koymayı nasıl beceriyorsunuz? Bu ve benzeri (hatta daha iyi olanlarına) bir çok fonksiyona sahip bir vücud hakkında nasıl oluyorda bu kadar az şey biliyoruz?
Hayvanların davranışlarını gözlemleyerek onlarında bilinçli ve duygusal olduklarını görüyoruz. Kavim yada koloni yapıları mevcut, kendi aralarında iş dağılımı yapıyorlar ve sosyal bağları mevcut. Hatta bazıları diğer canlılarla iletişim kurmaya çabalayabiliyor.... buda zekanın varlığına işaret ediyor. Böceklerdede durum pek farklı değil.... ya hiyerarşik yada monarşik bir düzene sahipler.
Toprak burada böyle humuslu iken 500 metre yakında şöyle killi, yada bitkiler 300 metre şurada aynı tarla üzerinde ekilmiş olmalarına rağmen daha çabuk büyüyorlar yada çürüyorlar. Bitkiler çevrelerindeki diğer bitkilerin hislerini algılayıp tepki verebiliyorlar. Bitkiler karmaşık bir labirentte büyümeye bırakıldıklarında, hiç bir çıkmaza girmeden doğrudan ışığın olduğu yola doğru büyümeye başlıyorlar.
Bu ve benzeri bilgileri okulda ders olarak derinlemesine öğrenmiyorsunuz, çünkü tüm bunları öğrenmenin odak noktası şudur: gözlem! Yani tüm bu şeyleri görmeli ve tecrübe etmelisinizki gerçekten anlayabilesiniz!
Yukarıda dolunaya bakıyorsunuz ve size diyorlarki "Bu akşam süper dolunay olacak ve ay normalden %14 daha büyük görünecek. Bu normal bir göz aldanması- lütfen paniklemeyin".... Sonrada ayın yukarı çıktıkça sürekli küçüldüğünü görüyorsunuz ve beyniniz size yine "bu sadece bir göz aldanması" deyip geçiyorsunuz. Ardından ay tepede iken şöyle birşey dikkatinizi çekiyor....
384.400km uzaktaki bu uydunun yaydığı- pardon yansıttığı ışık ancak bu kadarmı? Bilim tabiki hemen buna bir açıklama getiriyor ve hoooop, artık rahat uyuyabilirsiniz. Peki ya gözlemlemeye ne oldu? Elinize bir fener ve birde nevresim çarşafı alın. Çarşafı iki kat yapıp asılı tutun.... şimdi ışıkları söndürüp feneri yakın ve çarşafa doğru yaklaşıp uzaklaşın.... ne görüyorsunuz? Yeni bir ilüzyon????
Güneş tutulması sırasında neden ayın bize bakan tarafı kapkaranlıkta sağdaki ilüstrasyon gibi değil? Einstein'ın açıklamasına göre ışık yuvarlak objelerin çevresinden kırılarak geçtiğinden ayın bize bakan yüzü görünür olmalı ama nedense değil? Ayrıca güneş ışığı dünyanın diğer alanlarına yansıyıp ayın yüzeyine çarpıyor olmalı değilmi? DEĞİL Mİ??? Peki ay normalde doğudan batıya doğru hareket ederken, nasıl oluyorda tutulma anında batıdan doğuya doğru hareket ediyor? Fakat konu güneş tutulması olunca tüm bu ışık ve gölge kuralları bir kenara atılıp ortaya "özel" tutulma kuralları koyuluyor.... tutulmaya özel gölge kuralları. Bu tutulma gölgelerine bağlı bilimsel izahatlar uyduruk bir açıklamadan başka birşey değil.
Ay tutulması sırasında ay kırmızı bir renk alıyor ve buna bilimsel açıklama olarak güneş ışınlarının dünya atmosferinden filtrelenerek ay yüzeyine yansıdığı ve bununda kırmızı bir gölge etkisi yarattığı söyleniyor. Güneşin ışığı beyaz, dünyanın atmosferi ise mavi renkte. Bu kırmızı renk nerden çıkıyor?
Şimdi yukarıdaki ilüstrasyona iyi bakın!!! Ayın (size anlatılan) ışığını güneşten başka alabildiği bir kaynak varmı etrafta? Yok! Eğer bir cisim ile ışık kaynağı arasına set koyarsanız ne olur? Tabiki cisim "karanlıkta" kalır. Hiç hayatınızda kırmızı gölge gördünüz mü? Hiç hayatınızda ışığın olmadığı bir anda herhangi bir cismin kırmızı bir parlaklığa büründüğünü gördünüzmü? 149.600.000km uzaktan gelen ışık ancak paralel bir açıda gelebilir ve yukarıdaki gibi bir geometri örneği veremezsiniz! Tutulma anında ay kararmıyor, sadece kızıllaşıyor. Ay'ın önüne kızıl renkte şeffaf bir şey geçiyor, gölge değil.
Eğer bu tutulma gerçekten size anlatıldığı gibi olsa, Ayın gökyüzünde görünmez olması yada kararması gerekmezmi? Işık yansıtamayan bir cisime ne olur? Karanlığa gömülür! Bu böyle değil mi? Bu temel kurallar ne zaman değişti? Bu zırvalar neden kimsenin kafasını yeterince kurcalamıyor? Bilimciler bu sorulara verdikleri uyduruk cevaplarla koyunları kandırmaya devam edebiliyorlar çünkü koyunlar daima "NEDEN" diye soruyor....." NASIL" diye değil!!! Bunu hatırladınızmı? Neden sorusu otoritenin açıklamasını bekler.... otoritede uygun gördüğü kıçtan uydurma (Yukarıdaki gölge geometrisi...) herhangi bir açıklamayı cevap olarak sunabilir.... Fakat işin NASIL tarafını öğrendiğiniz zaman NEDEN sorusu kendini otomatik olarak açıklar! NASA tutulma hesabı size bu adamların ellerindeki teknoloji yerine 4000 senelik bir takvimi kullandığını gösteriyor. Tek yaptıklarıda bu çakışmaları görsel bir küre dünyanın üzerine yansıtıp "bakın nasılda hesaplıyoruz" havası vermek!
Eğer size güneşin ışığı 149.600.000 km uzaktan geliyor olsaydı, bu ışınların yüzeye düşüş açısı böyle olabilirmiydi? Bu ışınları geldikleri açıdan kaynağına doğru takip ederseniz milyonlarca km uzağa gitmeniz gerekirmi? Eğer ışığın kaynağı milyonlarca km ileride olsaydı, bu ışık hüzmelerinin neredeyse (gözün algılayamayacağı kadar minik sapmalı) paralel olması gerekmezmiydi? Peki bu durumu bilim nasıl açıklıyor? Tabiki perspektif ilüzyonu ile. Ancak bu yalanda yanlış olan şey perspektifin karşıya doğru bakarken daralmasıdır, önünüzde duranın yukarı doğru daralması değil!!! Resimde gördüğünüz şey bir ilüzyon mu? Evet!? Hayır!? Kim doğruyu söylüyor? Bilimmi yoksa aklınızmı? Ne oldu karar veremiyormusunuz? Kendi gözleminizden şüphe mi etmeye başladınız? Yine size bir bilim tanrısının gelip neyin ne olduğunu açıklamasını ve tüm gerçekliğin size yutturulduğu gibi olduğuna inanmaya devam edebilmeyimi temenni ediyorsunuz? Size iyi haberlerim var.... yakında ötenazi yasal olacak... sizde kampanyalarından faydalanıp ucuza o anlamsız hayatlarınıza acısız bir şekilde son verebilirsiniz, çünkü zaten yaşıyor değilsiniz.
Tüm o bilimsel makaleler, teoriler yada tezlerin ardında kimler var biliyormusunuz? Tabiki 16. yüzyıldan itibaren kurulmaya başlayan bilimsel akademilerin içlerinde barındırdığı akademisyenler. Tüm o akademisyenlerin yazdıkları yada anlattıkları bilgiler bugün koyunlara okullarda dikte ediliyor. Uyduruk fizik kuralları, uyduruk tarih, uyduruk astronomi yada uyduruk biyoloji gibi konuların çoğu tabiki birazda gerçeklerle beraber koyunlara dayatılmaya devam edilerek, koyunların evrene bakış açısı gerçek ötesi bir şekilde şekillendiriliyor. Bugün bu eğitimsel beyin yıkamanın 500 sene evvelki dini beyin yıkamadan pek bir farkı yok. Çünkü bilimde aynı şekilde kuralcı, katı, etik dışı yada ahlaksız olabiliyor. Karşılaştırıp görelim.....
- Birçok astrofizikçi yada kozmologa göre evren insan odaklı işlemektedir. Yani bir yunus yada çekirgenin evren hakkındaki fikrinin bir değeri yoktur. Aynısını dini öğretilerde betimlerler; tüm canlılar insanlara hizmet için yaratılmışlardır.
- Eğer bilim adamı iseniz başka bir inanca sahip olamazsınız, yoksa hemen kafir etiketini yiyip bilimsel topluluğun dışına itilirsiniz ve çalışmalarınız göz ardı edilir. Aynı şey dinlerdede mevcuttur.... hem müslüman hemde yahudi olamazsınız.
- Bilim adamlarıda birer rahip gibi ünvan ve mevki sahibidir. Buna bağlı olarakta ne kadar çok ünvan o kadar çok söz sahibi olmak ve eldeki bu güce bağlı fikir kontrolü demektir.
- Bilim kendine göre bir varoluş yada herşeyin başlangıcı (Evrim, big bang vs..) hikayesi uydurmuştur. Dinlerde aynı şekilde benzer varoluş yada herşeyin başlangıcı hikayeleri ile mürit toplarlar.
- Ülke kanunları yada ahlaki kanunların dışında Bilim etik yada ahlaki değerlerini kendisi belirler. İstedikleri bir sonuca ulaşmak için diğer canlıları yada insanları kobay olarak kullanabilirler ve bunu "bilim adına" diyerek adil olduklarını irdelerler. Dinlerde aynı şekilde kendi ahlaki değerlerini uygularlar.
- Ünlü bilim adamları ünsüz bilim adamları tarafından sorgulanamaz ve yazıları eleştirilemez, yoksa bir anda ya işlerinden olurlar yada bağlı bulundukları akademi ile olan bağları kesilir. Aynısı dinlerdeki şeyhler yada kardinaller içinde geçerlidir. Hiç bir müezzinin müftüsü hakkında ileri geri konuşup kahraman ilan edildiğini gördünüzmü?
- Bilimde kendi batıl inançlarına sahiptir.... mesela asırlar önce hastaların kanını akıtmanın hastayı iyileştirdiği düşünülürdü ve bunun tersini iddia edenler aşağılanırdı. 50 sene boyunca ışık hızının tam rakamını ortaya çıkaramayınca sabit bir rakam ile bu arayışa son verdiler. Dinlerde bu durum farksızdır. Hepsi çağın gereksinimlerine göre güncellemeler yaparlar.
- Bilim çağın gereksinimlerine göre yayınlar yapar. Mesela 1986 da eşcinselliği kişilik bozukluğu olarak tanımlamışlardı fakat günümüzde buna genetiğe bağlı istem dışı bir gelişme diyorlar. İşlerine gelmeyen herkese bir "hastalık" tanımı yapıştırabiliyorlar, en basitide "genetik bozukluk". Dinlerde bu farklı değil - içinize cin yada şeytan girmiştir.
- Bilim her bir boka açıklama getirip boşlukları kapatmaya çabalıyor. Evrenin %96 sının neyden yapıldığını halen çözebilmiş değillerken ortaya bir türlü kanıtlayamadıkları kara madde, kara enerji, kuantum sicimleri yada kara delikleri koyup birşeyler ispatlayabildiklerini yutturmaya çabalıyorlar. Bilim ayrıca diyorki DNA mızın %92-95 lik kısmı çöp yani işe yaramayan kodlardan oluşuyor.... yani bilmedikleri şeyleri kötüleyerek birşey bildiklerini ifade etmeye çabalıyorlar. Dinlerdede aynı değilmi? Her şeyhin sorduğunuz soruya karşı bir cevabı yokmu?
- Bilimde inanç ile işler. Bilim adamları herşeye bir cevap bulabilirken, ortaya attıkları evrim, big bang yada M teorisi gibi uydurmaları bir türlü %100 kanıtlayamazlar. Herşeyi normal bir insanın anlayamayacağı matematiksel formüllerle dolu olan lisanları ile açıklayıp "aha işte burada yazıyor" derler!!! Bunları anlayabilmeniz içinde yıllarca eğitimini almanız gerekir. Tıpkı dinlerdeki antik yazıları okumayı becerebilmek için o lisanın tarihi ve edebiyatına kadar eğitim almanız gerektiği gibi......
Sanırım yavaş yavaş bilim derken bunun bilginin kendisi ile aynı şey olmadığını anlıyorsunuzdur.
Bilim, yaptığını iddia ettiği (kimler, kaç kişi ile ve nasıl?) araştırmalar ile (çoğunlukla anket sonuçları, yani bilimsel birşey değil - herkes yapabilir) insanlara neyi nasıl yapması gerektiğini çaktırmadan dikte ediyor, bunları medyada görüyorsunuz ve aslında okuduğunuz şey fetvadan başka birşey değil.
Bilim Konuşuyor: Oral Seks İle İlgili Kötü, Oldukça Kötü Bir Haberimiz Var!
İslama göre oral seks caizmidir? Oral seks fetvası.
Size ya bilim "artık işler böyle" diyor yada ait olunan dini kurum. İşin ilginç tarafı bilim insanların arzularını ön planda tutan fetvalarını yayınladıkça popülerlik kazanıyor. Yani astronomik açıklamaları yada marsta buldukları bakteriyel yaşam formları insanları pekde ilgilendiren birşey değil. Yarın bilim "bayanların yüzlerine sperm sürmesi çok yararlı" dese buna en çok erkekler sevinip "hanım artık her gün suratına boşalmalıyım, çünkü bilim öyle diyor" diye sırıtkan bir surat ifadesi ile onlara bakmayacaklarmı? Erkekler işlerine geldiği için bu haberin etik yada ahlaki kısmına bakmayacaklar bile, çünkü birisi "artık porno filmlerdeki gibi karınızın suratına boşalabilirsiniz" diye fetva vermiş olacak. Peki "kadının suratına boşalmak caiz değildir" diye açıklama yapan din ne olacak? Tabiki tersini sunan dine göre mürit kaybedecek!!! İnançlar daima müritlerinin çıkarlarına göre açıklama yaparak popülerlik ve kitlesel ilgi kazanırlar. Daha büyük kitle, daha fazla kontrol ve güç demektir! Bir din "9 yaşındaki kızla evlenebilirsiniz (yani 9 yaşındaki bir kızı düzebilirsiniz..)" diye fetva verirse bu en çok kimin hoşuna gidecek, tabiki gizli sübyancıların. Bir din "borcuna karşılık olarak bir adamı herhangi bir ceza almadan öldürebilirsin" dese bu yine birçok kişinin hoşuna gitmez mi? Eğer bir din "Tecavüzü haklı kılmak için bla bla bla bla nedenler gereklidir" diye açıklama yapsa, bu tecavüzcülerin hoşuna gitmeyecek mi? Bu tip kurallar ve söylemler bilimsel camiadada mevcut! Bunu aklınıza iyi sokun.
Gelin birazda bilimin zırvalarına değinelim... Mesela kozmolojik bilgi kaynaklarının güvenirliğini kontrol edelim. Bilim diyorki güneş bizden 149.600.000 km uzaklıkta ve bu rakamı sabit olarak AB (Astronomik Birim yada AU - Astronomic Unit) diye adlandırıyorlar. Peki bu mesafeyi nasıl ölçüyorlar diye merak etmediniz mi? Nasıl yani, tüm bilimsel kozmolojinin temel uzak biriminin nasıl ölçüldüğünü size öğretmedilermi? Okulda böyle bir ders konusu yokmuydu? Yoksa kozmik mesafeler konusunda bu "önemli" nokta hep talandımı? Üzülmeyin bugün buna bir açıklık getiriyorum....
Paralaks (Parallax) metodu:Yinede bilim adamları milyarlarca ışık yılı ötede olduğunu iddia ettikleri patlamalardan sizleri haberdar edip "bakın bir herşeyi görenleriz" havasını atmaya devam ederler. Bilim İnsanları 10.7 milyar Işık Yılı Uzaklıktaki Galakside Ki Patlamayı Neden Çözemiyorlar! Nasıl çözemezsiniz laaaayyyyn??!!
Iraklık açısı ya da kaçkınlık; bir kimsenin gözünden çıkan, biri yer kürenin merkezinde öbürü yeryüzünde bulunan iki doğrunun bir gökcisminin merkezinde birleşerek oluşturdukları açı.Yıldızların, yerküreye olan uzaklıklarını hesaplamada kullanılan bir yöntemdir.[1] Dünyadan güneşe, güneşten yıldıza, yıldızdan da tekrar dünyaya birer çizgi çekildiğinde oluşan üçgenin açıları yardımıyla yıldızların uzaklıkları hesaplanabilmektedir. Bu yöntem ancak 3000 ışık yılı uzaklığa kadar olan hesaplamalar için sağlıklı sonuçlar vermektedir.
Bu yönteme göre doğru mesafe ölçümü için size temel bir noktanın kesin uzaklık mesafesi gerekir.... bu mesafede size X noktasına olan mesafeyi ölçmeniz için referans olarak kullanılır. Yani AB birimini bulabilmeniz içinde aynı işlem uygulanır. Mesela dünya-venüs-güneş üçgeni kullanılır. Dünya ile ay, venüs yada mars arasına mezura çekemediğinize göre bu ölçümler "matematik" (bilim lisanı) ve geometri ile "tahmin" (bilimin "at yalanı s*kim inananı" metodu) edilmeye çabalanır. Bu metod ile yapılan ölçümlerle en fazla 3.000 ışık yılı uzaklığa kadar olan gök cisimlerinin mesafesini ölçebilirsiniz.... daha ilerisini değil. Bunu anladınız mı? Bilimin ölçebileceği en uzak gök cisim mesafesi 3.000 ışık yılı ilerisidir. 3bin, yani ne 100.000 ne 1.000.000 nede 1.000.000.000. 3.000 ve ötesi için vereceğİniz her rakam bariz sallamadan ibarettir.
Birde bilimin kullandığı bir parsek (parsec = pc) mesafe birimi var. Bu birim 3.26 ışık yılı mesafesine denktir. Buda 206.208 AB yapar!! Parsek hesabının, yani astronomik ölçümlerin temeli AB ye dayanır, yani yapılan paralaks açısı ve arş saniyelik ölçümler AB ile çarpılır, bölünür şekilden şekile sokulur, sonrada ortaya parsek mesafesi çıkar. Sonuç olarak Astronomi biliminin ölçüm temeli güneşin dünyaya olan uzaklık mesafesine dayanır. Bunun haricinde yine AB ye dayalı sabit rakamlarda formüllerde kullanılır ve bu sabitler adı üzerinde sabittir ve sorgulanamazlar.
Kepler Yasaları:1. Yasa: Her gezegen, odak noktalarının birinde güneşin bulunduğu bir elips yörünge üzerinde hareket eder.2. Yasa: Bir gezegeni güneşe bağlayan çizgi eşit zaman aralıklarında eşit alanlar tarar.3. Yasa: Bir gezegenin yörüngesel periyodunun karesi, dolandığı elipsin ana eksen uzunluğunun küpü ile doğru orantılıdır.
Her bir sabit bir başka diğer sabite yada yasaya bağlı olarak ortaya çıkar. Çünkü değişkenliklerle dolu bir evrende sabit olmayan şeyler üzerinden formül çıkarıp bunları sabit diye kabullendirip aynı zamandada yasa olarak tanımlayamazsınız.
Büyüklük Değer Astronomik birim 1.4959787066 × 1011 m Atomik kütle birimi 1,660540 × 10−27 kg Avogadro Sayısı 6,0221367 × 1023/(g x mol) Bohr magnetonu 9,274015 × 10−24 J/T Bohr yarıçapı 0,529177249 × 10−10 m Boltzmann sabiti 1,380658 × 10−23 J/K Compton dalgaboyu 2.42631058 × 10−12 m Coulomb sabiti 8.987551787 × 109 N m2/C2 Döteron kütlesi 3.343586 × 10−27 kg Elektron kütlesi 9,1093897 × 10−31 kg Temel Elektron Yükü 1.60217733 × 10−19 J Faraday sabiti 96485 C/mol Gaz Sabiti 8,314510 J/ (K mol) Kütle çekim sabiti 6.67259 × 10−11 N m2/kg2 Kritik Yoğunluk Değeri 5 × 10−30 g/cm3 Hidrojenin taban enerjisi -13,605698 eV Josephson frekansı-voltaj oranı 4,8359767 × 1014 Hz/v Manyetik akı Kuantası 2.06783461 × 10−15 Wb Kondüktans Kuantası 7,748 091 × 10−5 S Nötron kütlesi 1,6749286 × 10−27 kg Nükleer magneton 5,0507866 × 10−27 J/T Serbest uzayın manyetik geçirgenliği 4π × 10−7 N/A2 Serbest uzayın elektriksel geçirgenliği 8,854187817 × 10−12 C2/ (N m2) Stefan–Boltzmann sabiti 5,670373 × 10−8 W m−2K−4 Standart Atmosfer basıncı 1,013 × 105 Pa Planck sabiti 6,626075 × 10−34 J s İndirgenmiş Planck sabiti 1,05457266 × 10−34 kg Planck Kütlesi 2,17651 × 10−8 kg Planck Sıcaklığı 1,416833 × 1032 K Planck Zamanı 5,39106 × 10−44 s Proton Kütlesi 1,672623 × 10 −27 kg Proton-Elektron kütle oranı 1836,15 Rydberg sabiti 1,0973731534 × 107 Yerçekimi ivmesi 9,80665 m/s2 Vakumda ışık hızı 2,99792458 × 108 m/s von Klitzing Sabiti 25812,807449 Ω Wilhelm Wien Yerdeğiştirme Yasası Sabiti 2,8978 × 10−3 mK
Şimdi bu AB rakamını 149.600.000km den 5000km ye düşürdüğünüzde ne olur biliyormusunuz? Tüm o çooookk uzaaaaak diye anlatılan gök cisimlerinin aslında kıçınızın dibinde olduğunu ve pekde öyle ulaşılamayacak gibi olmadıklarını anlarsınız. Öteki gök cisimleri (aslında cisim olduklarıda söylenemez) sizler için değil, diğerleri için.... bu yüzden burada zihinsel olarak hapsedilmeli kendinizi herkesten ve herşeyden çoooook uzaklarda zannetmelisiniz. Bu sanrıların koyunlar üzerinde uygulanabilmesi içinde en temel kurum ele geçirilmelidir: EĞİTİM KURUMU!!!! Bilim adamları tarafından eğitildiğinizi mi sanıyordunuz? Yada bilim adamı sıfatlıların verdiği bilgilerin kesin doğru olduğuna inanarakmı eğitim alıyordunuz? Bilim adamları.......
Hala göremiyorsunuz değil mi? Tüm o dekan, profesor, doçent, doktor gibi ünvanların kaynağı nereden geliyor sanıyorsunuz? Antik yunanistandan mı? Atlantisten mi? Uzaydan mı?????? Tabiki Roma İmparatorluğunun Katolik Kilisesinden!!! Neredeyse kıyafetleri bile aynı değil mi? Katolik kilisesini ne sanıyorsunuz..... ibadet edilip yardım parası bırakılan bir yer mi?
Katolik kilisesindeki hiyerarşi ve küresel dağılımı günümüz holdinglerinden farksızdır. Rahipler ordudaki gibi rütbelere ve buna bağlı olarakta dünya genelinde yönetmekle yükümlü oldukları bölgelere sahiplerdir. Bu yöneticilerin seçimi ve atanması tamamen Vatikanın kararına bağlıdır ve hiçbir devlet bu konularda vatikanın işine karışamaz! Üniversiteler gibi yahudiler ve müslümanlarda Vatikanın yan kuruluşlarıdır. Vatikan izin vermeseydi onca yahudi 2. dünya savaşından sağ çıkıp günümüz israile yerleşebilirmiydi sanıyorsunuz??!!
Şimdi bilim açısından küresel olarak bu dinin nasıl yayıldığına ve nasıl bir genişlikte olduğuna bakalım.... Neredeyse her ülkede bir akademik büroları, birlikleri yada üniversiteleri mevcut. Bunların en bilinenlerinin bir listesine bakalım önce.
- Academia Nacional de Ciencias (Costa Rica)
- Academia Sinica
- Academy of Athens (modern)
- Academy of Sciences and Arts of Bosnia and Herzegovina
- Academy of Sciences and Arts of the Republika Srpska
- Academy of Sciences of Albania
- Academy of Sciences of Moldova
- Armenian National Academy of Sciences
- Australian Academy of Science
- Austrian Academy of Sciences
- Azerbaijan National Academy of Sciences
- Brazilian Academy of Sciences
- Bulgarian Academy of Sciences
- China Association for Science and Technology
- College of Science and Technology (Rwanda)
- Colombian Academy of Exact, Physical and Natural Sciences
- Croatian Academy of Sciences and Arts
- Cuban Academy of Sciences
- Czech Academy of Sciences
- Deutsche Forschungsgemeinschaft
- Estonian Academy of Sciences
- French Academy of Sciences
- Georgian National Academy of Sciences
- Ghana Academy of Arts and Sciences
- Hungarian Academy of Sciences
- Indian National Science Academy
- Indonesian Institute of Sciences
- International Arctic Science Committee
- International Association for Hydro-Environment Engineering and Research
- International Astronomical Union
- International Brain Research Organization
- International Cartographic Association
- International Commission for Acoustics
- International Commission for Optics
- International Commission on Illumination
- International Council for Scientific and Technical Information
- International Federation for Information Processing
- International Federation of Library Associations and Institutions
- International Federation of Societies for Microscopy
- International Federation of Surveyors
- International Foundation for Science
- International Geographical Union
- International Institute for Applied Systems Analysis
- International Mathematical Union
- International Society for Photogrammetry and Remote Sensing
- International Union for Physical and Engineering Sciences in Medicine
- International Union for Quaternary Research
- International Union of Basic and Clinical Pharmacology
- International Union of Biochemistry and Molecular Biology
- International Union of Biological Sciences
- International Union of Crystallography
- International Union of Food Science and Technology
- International Union of Forest Research Organizations
- International Union of Geodesy and Geophysics
- International Union of Geological Sciences
- International Union of History and Philosophy of Science
- International Union of Immunological Societies
- International Union of Microbiological Societies
- International Union of Nutritional Sciences
- International Union of Physiological Sciences
- International Union of Psychological Science
- International Union of Pure and Applied Chemistry
- International Union of Pure and Applied Physics
- International Union of Radio Science
- International Union of Soil Sciences
- International Union of Speleology
- International Union of Theoretical and Applied Mechanics
- International Water Association
- Israel Academy of Sciences and Humanities
- IUAES
- Kazakhstan Academy of Sciences
- King Abdulaziz City for Science and Technology
- Latvian Academy of Sciences
- Lisbon Academy of Sciences
- Lithuanian Academy of Sciences
- Macedonian Academy of Sciences and Arts
- Mexican Academy of Sciences
- Montenegrin Academy of Sciences and Arts
- National Academy of Sciences
- National Academy of Sciences of Belarus
- National Academy of Sciences of Ukraine
- National Research Council (Canada)
- National Research Council (Italy)
- National Research Foundation of South Africa
- National Scientific and Technical Research Council
- Nepal Academy of Science and Technology
- Norwegian Academy of Science and Letters
- Pacific Science Association
- Pakistan Association for the Advancement of Science
- University of Panama
- Polish Academy of Sciences
- Pontifical Academy of Sciences
- Romanian Academy
- Royal Academies for Science and the Arts of Belgium
- Royal Danish Academy of Sciences and Letters
- Royal Irish Academy
- Royal Netherlands Academy of Arts and Sciences
- Royal Scientific Society
- Royal Society
- Royal Society Te Aparangi
- Royal Swedish Academy of Sciences
- Russian Academy of Sciences
- Science Council of Japan
- Scientific and Technological Research Council of Turkey
- Serbian Academy of Sciences and Arts
- Slovak Academy of Sciences
- Slovenian Academy of Sciences and Arts
- Society for Social Studies of Science
- University of the South Pacific
- Swiss Academies of Arts and Sciences
- Tajik Academy of Sciences
- Tanzania Commission for Science and Technology
- University of Tehran
- The World Academy of Sciences
- Tunis El Manar University
- Vietnam Union of Science and Technology Associations
- WCPA High Seas Task Force
- Western Institute
- Westmorland Geological Society
- World Council of Fisheries Societies
- Yorkshire Philosophical Society
Bugünkü üniversitelerde okutulanların çoğunluğu bu grupların yetiştirdiği yada kolladığı bilim adamlarının eserlerinin bir bütünüdür. Sabit fikirli ve sabit bilgili bir eğitim sisteminden mezun olanların kendi başlarına ilerlemesini neredeyse imkansız kılan bir sistemdir. Eğer onlara bağlı değilseniz, ne buluşunuza ilgi gösterilir nede gerekli araştırma kaynaklarını bulursunuz! Eğer onların fikirlerine ters düşerseniz, kafir damgasını yiyip topluluktan atılır (aforoz) ve ünvanlarınızıda kaybedersiniz. Ya onların yolundan gidersiniz yada pazarda limon satarsınız.... ne güzel düşünülmüş bir sistem değilmi? Kendi içinde kendini düzelten ve dışardan saldırıya karşı savunmaya hazır bir düzenek ile kurulu.
Yukarıda okuduğunuz toplulukların arasında ise bir tanesi en ilginç olanı:
Pontifical Academy of Sciences - Pontif İlimler Akademisi
Bu akademinin kuruluşu 1603 yılına varır ve zamanla geçirdiği düzenlemelerle bugünkü halini almıştır. Amacı matematik, fizik ve doğa bilimlerinin gelişmesine destek olmaktır. Bunlara bağlı olarakta bilgi biliminin (epistemoloji) sorunlarının çözülmesine olanak tanımaktır.
Yukarıda yazılan şey kısaca tüm bilimsel dallara el atarak onların nasıl ve ne şekilde öğretilmesi gerektiğinin ana planıdır! Bu akademiye bağlı akademisyenlerden bir tanesi ise çok çok çooook önemli: Stephen Hawking! Evet kendisi Vatikanın Bilim Akadamesinde bir üye, tıpkı diğer ünlü akademisyenler gibi. Peki onu bu kadar önemli yapan nedir? Tabiki vatikanın uydurması olan Big Bang teorisine verdiği destek. Big Bang teorisini belçikalı bir rahip olan Georges Lemaître ortaya atmıştır ve ne tesadüfki okullarda onun hakkında pek konuşulmuyor. Vatikan ünlü yaptığı bir fizikçiyi uydurduğu teoriyi savunsun diye, tıpkı bir peygamberin kehanetleri yayması gibi o lektürden bu lektüre, o tv programından bu tartışma programına gönderdi. Bu sayede Big Bang teorisi "ünlü" bir bilim adamı tarafından savunulduğu için ilgi, beğeni ve kabul gördü. Sahnede konuşanın Stephen Hawking olduğunumu sanıyordunuz? O sadece sandalyesine mahkum sessiz bir kukladan ibaret. Bilgisayarı önceden kayıt edilmiş konuşmaları oynatıyor, hepsi bu. Sorulan sorularada kendisi değil bir başkası cevap yazıp o anda yayınlıyor.
Peki Evrim Teorisini ortaya atan Charles Darwin ne olacak. Kendisi Linnean Society üyesi idi ve bu toplulukta tabiki Vatikanın bir kolu idi. Anlayacağınız Evrim Teoriside Vatikanın bir uydurması. Tüm bu bilim dernekleri tıpkı Vatikan gibi aynı şekilde ünvan verir ve yeni üyeyi ancak konseylerindeki üyeler aday gösterirse oylama ile kabul ederler. Yine Vatikan gibi başarılı üyelerini madalya yada plaketlerle ödüllendiriler. Bilim dininin bir topluluğuna üye olabilmeniz için referanslı olmanız ve ritüellerin ardından bağlılık yemini etmeniz gerekir.
Vatikanın Pontif İlimler Akademisi başka neler ile ilgileniyor?
- Jeoloji
- Evrim
- Big Bang
- Genetik
- Bioetik
- Ecza
- Astronomi
Bilim dininin yapısına zarar verebilecek yada köklü değişimler yapması gerekebilecek bilgiler asla kabul edilmediği gibi aynı zamandada sahte-bilim (pseudo-science) diye adlandırılarak icatçılarının itibarları kaybettiriliyor ve göz önünden yok ediliyorlar. Hutchison etkisi, Boşluksal alan etkisi (CSE), Cymatics, Orgon enerjisi, Kozirev aynaları yada ESP gibi alanlar bilim dini tarafından "kanıtlanamayan, sahte-bilim yada sahtekarlık" gibi sıfatlarla kötülenerek bu alanlara yönelmeyi imkansız kılmaya çabalamışlardır. Çoğu negatif açıklama yapan bilim adamlarıda nedense hep bu Bilimsel Akademilerin yada toplulukların ödüllendirdiği şahıslar oluyor!
- Kadim dönemlerde ruh vücudu dıştan sarmalardı.... bugün ise ruh vücudun içinde.
- Kadim dönemlerde insan dünyadan çıkardı, sonrada ona geri dönerdi... bugün insan dünyaya geliyor ve sonrada ondan göç ediyor.
- Kadim dönemlerde hayat bir lütuftu.... bugün ise bir imtihan.
- Kadim dönemlerde evren bizim etrafımızda dönerdi, bugün ise biz onun içinde dönüyoruz.
- Kadim dönemlerde insan parçası olduğunu bildiği doğa ile dengeli yaşardı, bugün ise kendini evrenin üstün bir öğesi olarak görüp herşeyi kontrol etmeye çabalıyor.
Kadimler dediklerimde bundan 2000 sene öncesine kadar yaşamış olan insanlardır, yani o kadar uzak bir zaman dilimi değil. Fakat anlayışların nasıl değiştirildiğini ve zihinlerin buna bağlı olarak nasıl kapalı birer kutu haline getirildiğini anlayabiliyormusunuz?
Konu bilim olduğu zaman akan suların durduğu günümüzde neyin gerçek olduğunu anlamakta zorlanmamanız mümkün değil. Çünkü artık herşeye görsel bir kılıf (CGI) bulmak yada çarpık bir tarihten alıntı yapmak mümkün. Manipülasyonun altın çağını yaşıyoruz ve yakın zamanda görülebilecek devasa bir aldatma olayı ile karşı karşıya kalacağımız her geçen gün dahada belirginleşiyor.
İngiltere Kralı John Papa Innocent III ün ayağını öpüp onun himayesi altında olduğu kabul ediyor.
Avrupa liderleri Papa Innocent X altında yeni AB yasasını imzalıyorlar.
- Eskiden aktar bitkisel ilaç satan doğa doktoru idi, hastalıklara neyin iyi geleceğini bilirdi - "babadan oğula" öğretilirdi.... bugün ise çerez ve sabun satan manasız bir dükkandan ibaret.
- Eskiden müzisyenler eğlendirmek için değil, hastaları (fiziksel yada ruhsal) iyileştirmek için enstrüman çalarlardı.
- Eskiden gelecek hatırlasın diye kayalara edindikleri "çok değerli" bilgileri oyarlardı... bugün o kayaları oyup içinden mermer blokları çıkarıyoruz yada sadece patlatıp yok ediyoruz.
- Eskiden evden çıkan birisi rüzgarın yönü ve getirdiği kokuya göre hava durumunu tahmin ederdi.... bugün meteoroloji bile bundan daha iyisini beceremiyor.
- Eskiden düşe kalka, çarpa çarpa, kanaya kanaya oyun oynanır, hasta olunurdu ve biraz acı çektikten sonra iyileşilir ve vücuda bağışıklık kazandırılırdı.... bugün "sakın sana bişey olmasın" diye üzerlerine titreyen ebeveynlerin narin çocukları çıkıyor piyasaya, hemde abuk subuk teşhisli hastalıklarla.
Bu üç heykel Cappella Sansevero da ve yaklaşık olarak 1750-1800 tarihleri arasında yapıldılar. Bu heykelleri bu kadar muhteşem yapan şey ise sanki gerçek gibi olmalarıdır. Tül görüntüsü yada balık ağı tamamen mermer oymadır. Bugün bu eserlerin aynısını yapabilecek bir tane sanatçı yok dünyada, bu esası bir kenara bırakın... aynısını yapabilecek bir CNC teknolojisi bile yok. Tek parça mermer üzerinde yapılan bu çalışmada herhangi bir darbeli işlem bile yapmanız mümkün değil. Fakat yinede işte önünüzde duruyor ve ancak hayretler içinde kalabiliyorsunuz.
Buda bugünkü sanatsal kabiliyetimiz. Süper değilmi? Hayretler içinde kalmadınızmı? ("Pipim aha bu kadar" heykeli!) Tabiki sanatsal kabiliyetimiz henüz bu kadar rezalet değil ancak git gide geçmiş teknikler unutularak birşeylerini kaybetmeye devam ediyor. Uygarlıklar sanat sayesinde kültürlerini, tarihlerini ve bilgilerini iletirler. Bu yetiyi körelttikleriniz, hiçbirisini iletemeyeceğinden tarihten silinip gider ve unutulurlar. Kendilerinden geriye sadece taş yığıntıları kalır ve kimseninde umurunda olmaz. Bu yüzden gerici gruplara öncelikle tarihi eserleri yıkmaları emredilir, ki gelecek nesil geçmişi otoritenin öngördüğü şekilde öğrensin. Arkeolojiye dikkat edin.... sadece bakanlığın müsade ettiği alanlarda kazı yapabiliyorlar.... çünkü o alanlar ellerindeki tarihle uyuşabilen bir yapıya sahip. Bunların haricinde birçok "tarih kitaplarının anlattığı dünya modeline uymayan" antik yapı ya harabe olarak kalmaya devam ediyor yada hiç gün yüzü görmüyor.
Hiç merak etmedinzmi.... neden halen eski tanrı yada kralların isimleri yapılara, uzay operasyonların yada ürünlere veriliyor? Neden halen antik tanrı sembolleri kullanılmaya devam ediliyor? Çünkü zamanda ileri gittiğinizi zannederken aslında geriye götürüldüğünüzü anlayacak fikre bile sahip değilsiniz.
Peki bilim dininin söylediği herşey mi yalan? Tabiki hayır! Onlarda ortaya gerçek bilgiler koymak zorundalar. Gerçek bilgi daima prestij kazandırır! Fakat eğer şimdiye kadar bilim dini vasıtasıyla elde ettiğiniz bilgiler temelinden sarsılıp çökertilirse ne olur? Tüm bilimsel yasalar yeniden yazılmak zorunda kalınır! Tüm matematiksel işlemler, sabitler, formüller yeniden gözden geçirilmek zorunda kalınır..... Böyle bir kaosun ortasında olmak istermisiniz? Yarın yerçekimi kanunlarının yerini "yoğunluğun elektromanyetizm ile etkileşimi" kanunları alsa ne olacak? Ya yuvarlak sandığınız yeryüzünün yapısı daha farklı ise, ya diğer gök cisimleri bize anlatılandan farklı bir yapıya sahiplerse, ya tüm o kuasar yıldızı, kara delik, elektron yıldızı yada protoyıldız gibi terimler uydurma ise ne olacak? Tüm bu bilgisel şokun altından nasıl kalkabileceksiniz? Şimdiye kadar edindiğiniz tüm bu karşıt bilgiler ışığında çocuklarınızı okula nasıl göndereceksiniz?
Antik teknolojilere bakınca ne olduklarını anlayamıyorsunuz, çünkü bu teknolojileri anlayacak fikirler size asla sunulmadı. O teknolojileri bugünkü doktrinasyonların oluşturduğu akıl ile sorguluyorsunuz ve buda tıpkı Windows 97 ile Iphone X i hacklemeye benziyor. Her ikiside farklı çekirdek yazılıma sahip ve birbirleri ile bu nedenle anlaşamıyorlar. Bu yüzden her bulunan antik yapıya tapınak yada mezar deniyor. Bunların dışında kalan yapılar ise zaten gözden ırak duruyor.
Hiç dikkat ediyormusunuz..... sürekli eskilerin yenilenmiş halleri sunuluyor! Eski filmler tekrar çekiliyor... Eski şarkılar tekrar remix yapılıyor... Eski kıyafetler tekrar moda oluyor.... Eski mobilyalar tekrar moda oluyor.... Zihinsel olarak sanıyorsunuzki "ileri" doğru gidiyorsunuz, çünkü tek bakabildiğiniz yön neresi? İlerisi! Asla belirli bir noktadan sonra durup geriye doğru harekete geçtiğinizi aklınızdan geçirmediniz bile. Elinizdeki teknolojiye bakın.... daha iyi değiller, sadece daha fazlalar. Bilgisayar işlemcileri daha hızlı değiller, sadece 4-8-16 diye çekirdek arttırıyorlar ama daha iyi değiller. TV ler inceliyor daha güzel görüntü sunuyor (niye bu kadar önemliyse?) ama yinede 2 sene zarfında bozulup çöpe giderken 1960 yapımı bir tüplü TV hala çalışıyor. Arabaların dizaynı değişiyor ama daha iyi olmuyorlar.... en ufak çarpmada hurdalık oluyorlar.... tamponları bile yok artık.... ancak 1940 yapımı bir araba hala sokaklarda gezebiliyor. Abuk subuk teknoloji sıfatlı şeylerin çöplüğünde yaşıyorsunuz ve 100 sene önceki teknolojilerin kötü kopyalarını satın alıyorsunuz. 200 yıl önceki hayat ve yaşam tarzı nasıldı doğru dürüst bilmiyorsunuz bile.
Bilim dini ve onun geliştirdiği teknikler sayesinde balık hafızalı bir koyun kitlesinin geriye doğru yönlendirilme operasyonunu izlemektesiniz. Bu geriye doğru (retrograde) işleminin Vatikanın yazıtlarının ve kehanetlerinin gerçekleşeceği bir ortama sürüklemesi amaçlanıyor. Sonundada "Biz size demedikmi? aha işte burda yazıyordu!" bahanesiyle tekrar tüm kontrolü küresel çapta bir imparatorluk kurarak sağlayacaklar. Tüm bu gelişmeler esnasında ise hayırseverler açık ve net uyarılar yapıyorlar ve insanlara şans diye bir şey olmadığını, sadece etki-tepki den doğan bir hareketin sizi kurtarabileceğini hatırlatıyorlar. Buna kısaca "yap ve yaşa" yada "bekle ve geber" seçimi deniyor.
Ultron: Üzgünüm, iyi niyetli olduğunuzu biliyorum. Ama doğru düzgün düşünemiyorsunuz. Dünyayı korumak istiyorsunuz ama değiştirmek istemiyorsunuz. Evrimleşmesine izin verilmezse insanlık nasıl kurtarılır ki? Bunlarla mı? Bu kuklalarla mı? Barış için sadece tek bir yol var. İntikamcıların imha edilmesi.
Tüm Marvel (Çoğu DC den kopya karakterler) ve DC Comics filmleri katolik kilisesisin günümüze uyarlanmış bir incil benzetmesidir ve efektlerde görmekte olduğunuz tüm yaratıklar (iblis, cin, şeytan, melek vs..) ve kahramanlar (İsa, davud vs..) incil alıntısıdır! Bu sayede hollywood bu filmlerin görsel çekimi vasıtasıyla koyunlara vatikanın doktrinini görsel yolla aşılar. Örnek vermem gerekirse..... Parademon - DC Comics:
Vahiy 9:
2 Dipsiz derinliklerin kuyusunu açınca, kuyudan büyük bir ocağın dumanı gibi bir duman çıktı. Kuyunun dumanından güneş ve hava karardı.
3 Dumanın içinden yeryüzüne çekirgeler yağdı. Bunlara yeryüzündeki akreplerin gücüne benzer bir güç verilmişti.
7 Çekirgelerin görünümü, savaşa hazırlanmış atlara benziyordu. Başlarında altın taçlara benzer başlıklar vardı. Yüzleri insan yüzleri gibiydi.
8 Saçları kadın saçına, dişleri aslan dişine benziyordu.
9 Demir zırhlara benzer göğüs zırhları vardı. Kanatlarının sesi savaşa koşan çok sayıda atlı arabanın sesine benziyordu.
Peki DC Comics'te bu Parademonların komutanı kim? Darkseid! Onun en büyük düşmanı kim? Yüce Baba! Darkseid nerede yaşıyor Apokolipste (Sinonim olarak... “Apokalipse” sözcüğü, “ortaya koymak, bildirmek, üzerindeki örtüyü kaldırmak”.... Gerçeğin Bekçisi demektir!!). Yüce Baba nerede yaşıyor? Yeni Yaratılışta. Yüce baba ne istiyor? Yaşam Denklemine sahip olmayı. Darkseid ne istiyor? Anti-Yaşam Denklemine sahip olmayı. Tanrı ve Şeytanın sonsuz mücadelesi......
Evrendeki yaşamın özünü ve bilinçliliğini içeren, bunada istek, öfke, açgözlülük, korku, merhamet, umut ve sevginin dahil olduğu denkleme "Yaşam Denklemi" denir. (Tanrı bunu elde etmek istiyor)
İnsanın özgür iradesini etkili bir şekilde ortadan kaldıran umut, sevgi ve özgürlüğün anlamsız şeyler olduğunu matematiksel olarak ispatlayan denkleme "Anti-Yaşam Denklemi" denir. (Şeytanda bunu elde etmek istiyor)
Neden filmlerde hep zeki insanlar "kötü niyetli" oluyorda, sonunda ortalığı gerçekten kan gölüne çevirenler ise "iyi niyetli" (Kurtuluş için kurban verilmesi bir şarttır!!)? Neden Yıldız Savaşlarındaki Darth Vader takımı asker ölümünü aza indirmek için "pahalı" robotlar kullanırken, Jedi takımı "ucuz" üretilen klon insanları kullanıyor? İyi ve kötü neden kırmız/mavi yada siyah/beyaz olarak tanımlanıyor? Transformersda Otobotlar "Mavi" gözlü, ancak Decepticonlar (Aldatıcılar) "Kırmızı" gözlü. Ne ilginçki taraf değiştirdiklerinde göz yada kıyafet renkleride değişiyor. Daima bir tarafı tutmalısınız değil mi?
Dini doktrinler sizlere şunu kabul ettirdi:
- İyi aslında kötü ve kötüde aslında iyi!
- Kötüler çirkindir, iyiler ise güzeldir.
- Işık iyidir, karanlık kötüdür.
- Işık hayat verir, karanlık hayatı alır.
- Şekilli görünmek süpeeer, basit giyinmek ise iğrençtir.
- İtaat etmek süpeeer, başkaldırmak ise utanç vericidir.
- Başkalarının hayatına ve yaşam tarzına karışabilmek süpeeeer, kendi hayatına birinin karışması ise ayıptır!
Sanırım intihar etmeniz için size yeterince sebep verdim.....
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBir yazında dinlerin asla yok olmayacağını, insanlık devam ettikçe dinlerinde var olacağını söylemiştin. O an abartı gelmişti çünkü bilimsel gelişmenin toplumda dinlerden uzaklaşmaya neden olacağını düşünmüştüm, fakat biliminde aslında dinin türevi olduğunu görememişim. İçten içe bilimden hep şüphe ettim çünkü bazı yaşadıklarımı açıklayamıyordu, ama yine de o bilimdi ve insanların iyiliği için çalışıyordu.. Ah kafam..
SilAslında şüphe etmemeni söyleyen herşey gerçekdışı, din her konuyu düşünme, şüphe edersen yanarsın diyor. Bilim, şüphe edilemeyecek kanunlar yayınlıyor, ve ayrıca entel takımda birşey bir bilimsel makalede yazıyorsa allah kelamı gibi doğru kabul ediliyor.. BAĞNAZlaştırıyor, tek yönlü bakmaya zorluyor.
"Merdiveni kullan, asansörü kullanma- revolver"
acemi yazış stilim için- gelişmeye çalışıyorum.
"Çoğunluğu izle, ne yaptıklarına bak, ve tam tersini yap" Şüphesiz bu öğüt sizin için iyi olandır..
Bilim şimdi ile değil.... gelecek ile ilgilenir.... verdikleri uyarılar ve vaatler hep geleceği kapsar. Tıpkı eşeğin gitmesi için önüne asıla havuçlu çubuk gibi. Asla ulaşılamayacak ileri bir zaman ve onu içeren ütopik şehirler, ulaşım biçimleri ve enerji yada gıda üretim sistemleri bilimin sunduğu cennettir..... Bilim ileride siz koyunlara düzebileceğiniz yapay zekalı robotlar sunacak. Onlarla istediğinizi yapabileceksiniz, her türlü fanteziyi uygulayabileceksiniz (İslami Huri takımı)..... Nasıl bilim süper değilmi yani?!
SilBOOOOOOOM !
YanıtlaSilYazık bu gençlerin erkenden hayata küsmelerini sağlayıyorsun :))
'' İnandığınız her şeyin yıkımına hazır olun. ''
Bilakis benim bile tek taptığım etrafımda gördüklerim (''doğa'') idi. Bu yazı beni umutsuzluğa götürdü. Denizlerin sesi beni hoşnut ediyordu...Artık etmeyecek ? Ay'a bakınca oralarda saklı gerçekler vaaaar. çok küçüğüüüz diyordum. artık gökyüzüne bakınca da zevk keyif alamicam. Dağlar bayırlar gönlümü ufkumu açıyordu... artık açmayacak.
Söyler misin bana ? Neyden zevk alacağız ? Nasıl zevk alacağız ?
Bu gibi şok gerçekler serisinin devam etmesini kesinlikle istiyorum. Ama kaçış planını neden vermiyorsun ? Kurtuluş planını ?
Şuan sahte problem üreten ve ''ÇARE BENDE'' diyen sahte doktorcuklara, din adamlarına, siyasetcilere benzetiyorum seni. ( Problemi üret, böl, çözümü yarat, yönet)
Üstelik burdan halka seslenip ''kayboluyorsun '' !
Ne bok yerseniz yeyin diyip gidiyorsun ?
Bu kadar gizeme gerek var mı ?
Yoksa burda kimliğini açıklarsan narin öğrencilerine akademi kursan seni FBİ bulup tüm gerçekleri bilmemen gerekirken bildiğin için ''halktan'' biri olduğun için kafanı mı uçurur ?
Tüm yazdıklarımdan çıkarımın eğer benim bir problemden bahsettiğim ise, sen şimdiye kadar birşey anlamamışsın demektir. Her zaman tek kurtarıcının sadece kendiniz olduğunuzu söylüyorum. Çevreni, doğanı ve kendini doğru bir şekilde anlayamadıktan sonra kimi neyden kurtarabilirsin?
SilHalen deniz kenarına gidip keyif çatıyorum.... halen o sönmüş eski güneşimiz olan ayın altında romantik takılabiliyorum. Halen çayırda ailemle gezip eğlenebiliyorum.... ki burada anlattıklarım bildiklerimin çok küçük bir miktarı. Demekki benim yerimde olsaydın bugün hayatına son verecektin.
Fareler kedinin biri onları birgün yiyecek korkusundan dolayı yaşamaktan vazgeçiyormu? Balıklar birgün büyük bir balık onları yutacak korkusundan dolayı yüzmekten vazgeçiyormu? Tabiki hayır....... Bu gerçek hayatın kendiside ondan. İnsanlar dışındaki tüm canlılar için herşey sadece gerçek formundadır. Sen hayal kırıklığına uğradın çünkü senin için kurulan harikalar diyarı sana kapılarını kapattı ve şimdi kendini dışarıda kalmış hissediyorsun. Şimdi dışarıda iken ne görüyorsun peki? Ne ise onu! Gerçekleri hemde oldukları gibi. Peki bunun problem tarafı nerede? Seni bu blogu okumaya zorlayan oldumu? Sana bir vaatte bulunan oldumu? Sana artık yaşamaktan vazgeç diyen oldumu?
........devam
SilYaşamaktan bıkmak ve ondan soğumuş olmak sadece bir seçim meselesidir! Senin seçim meselen..... Hayattan zevk almanın yolunu SEN bulmalısın! Bu senin hayatın kararlarını sen vermeli ve seçimlerinide sen yapmalısın. Bu yazdıklarımı okumaya başladığında belliki "yeni" birşey bulmayı umuyordun. Yeni bir boyut, yeni bir anlam yada yeni bir farkındalık akımı...... Burayı sonuna kadar okumayı sen seçtin ve şimdi hayatının "benim yüzümden" anlamsızlaştığını söyleyecek cüretede sahipsin! Hayatının zaten boktan bir halde olduğunu biliyordun ama belkide bunu sana ilk söyleyen ben oldum. Hayatının neden bu kadar boktan olduğunuda anlattım bir nevi..... fakat sen sorunları idrak edip kendine çeki düzen verme kararı (şahsi sorumluluk) almak yerine, yine bir tanrının gelip seni elinden tutarak Alice in yeni harikalar diyarı 4D versiyonunun kapısına götürmesini bekliyorsun..... İşte bu yüzden yapmacık hayatından zevk alamıyorsun, çünkü zaten almıyordunda.
Bahsettiğin akademide eğitim alabilmen için saf bir beyine ihtiyaç var. Ne yazıkki sizlerdeki bu işlem 3 yaşında başlıyor ve 9 yaşında tamamlanıyor. 9 yaşından sonra dünya ve evren algınız farklı bir eğitim almanızı olanaksız kılıyor. Bu nedenle şuanda benden öğrendikleriniz ancak yeni doğacak çocuklarınıza faydalı olabilir. Bunun içinde bazı temel şeyleri anlayıp idrak etmiş olmanız gerekir. İşte bu yüzden size etrafınıza bakın diyorum.... çünkü gerçekler size burnunuzun önünde gösterilmeden görmemeye programlısınız. Eğer birşeye inanıyorsanız hiç bir bok bilmiyorsunuz demektir.
Teleskobu alıp yıldızlara bakıyorum ve karşımda düz ve şefaf cisimler görüyorum. Ancak NASA bana tüm gök cisimlerinin küresel olduğunu kanıtlayan fotoğraflar sunduğu için gözlemlediğim bilgiye güvenmektense onların Tanrısal vahiylerine inanıyorum..... Aslında NASA bi bok bilmiyor, sadece resmedip inanmanızı sağlayacak deliller sunuyor. NASA bir şarlatan stüdyosudur fakat bütçeleri milyarlarca dolar olunca zannediyorsunuzki adamlar bunca kaynakla tüm bu bilgileri doğru şekilde biliyor olmalılar.... değil mi? Yeşil yada Mavi arka planlı sahnelerde çekilen CGI kahraman filmlerinin 100 milyonlarca dolara mal olduğunu söylüyorlar ve sizde efektleri görünce buna inanıyorsunuz. Aslında filmlerin maliyeti birkaç milyon dolar bile değil.... sadece kağıt üzerinde şişirilmiş rakamlardan ibaret. İnandırıcı bir dünyada yaşıyorsunuz çünkü hayırseverler sizleri seviyor ve acı gerçeklerin sizleri korkutup yönünüzü kaybetmenizden endişeleniyorlar. Yönlerini kaybeden koyunların neler yapabileceği ise bildiğiniz gibi öngörülemez.....
Youtube videoları siliyor, google siteleri göstermiyor, devlet siteleri yasaklıyor.... diye ağlayan koyunlar görüyorum..... Kimse sizden birşey almıyor, herşey yerinde duruyor - sadece almasını bilenler aradıklarına ulaşıyor.
Merter!!! Sen neyi arıyorsun?
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilMuhteşem aklıma ateislerle dindarlarin tartişmasi geldi direk :)) iki tarafda birbirini kötülerken aslinda ne kadar birbirlerine benziyorlar.
YanıtlaSilÇünkü her ikiside aynı şeyi kötülüyor ve kimin tanrısı daha mantıklı diye tartışıyorlar. Hiç bir müslüman-hristiyan-yahudi ile budist-şintoist-taoist grupların tartıştığını gördünmü? Tartışabilecek bir bağlantıları yok, her iki grupta ayrı seviyedeki bilinç yapısına sahip ve bundan dolayıda ortaya tartışılacak bir konu dahi atamıyorlar. Tıpkı kedi ve leyleklerin bilinçsel yapısı gibiler.
SilBilim bu monoteist dinlerle tartışabiliyor, çünkü aynı bilinç düzeyindeler.
bahçesi tel örgülerle veya büyük duvarlarla çevrili,camları yarıya kadar boyalı,tek tip kıyafet giyilebilen,30 veya daha fazla gardiyanı olan,zil çalınca havalandırmaya çıkılan,ödül ceza sistemi olan,güvenlik kontrolü ile girilen,devlet propagandası yapılan yarı açık cezaevlerinde bilim olmaz.15 yaşımda kör olmuştum ve geçen süre zarfında bilim dinlerin Truva atı olduğunu anladım. Yalancı ve sömürücü
YanıtlaSilYeni yazınızı sabırsızla bekliyorum. Sesli komut ile yazdırıyorum sürcü lisan olabilir.
Enki mandelbrot kümesini doğru anladıysam mandelbrot kümesi herşeyin mikrodan makroya aynı olduğunu kanıtlıyor.Çünkü mandelbrot kümesi bir fraktal. Fraktalda hangi bölgeye bakarsan bak aynı şeyi görürsün. Sicim o zaman şimdi bulunmuş en kücük şey. Zamanında bilim insanlarının atom için en küçük parça demesi gibi.
YanıtlaSilEn küçük "gözlemlenebilinen" parça! Matematiksel bir fraktalı bilgisayar ortamında istediğin kadar büyütebilirsin, çünkü göreceğin şey bir "simülasyon". Gerçekte görebileceğin şeylerin bir sınırı var ancak bu o sınır herşeyin sonu demek olmuyor.
SilUstad aslinda 3. Boyut dedigimiz olay sanal degilmi tum olay 2 boyutda gerceklesiyor
YanıtlaSilBen dedigimiz sey yalan duygu dusunce vs hersey disardan geliyor robot gibi etki tepkiden baska birsey yapmiyoruz
Aslinda ne tam manasiyla goruyr nede duyuyoruz yaptigimizi zannediyoruz
Beynimizdeki egonun yarattigi sekillendirdigi dunyayi goruyoruz belkide gokyuzunde 2. Bir ay var :D
Bu cukurdan cikmanin yolu eskilerin yaptigini yapmak saatlerce vucuta eziyet etmek disardan gelen duygu dusuncelerin aksini yapmak astarothun 7 yolunu takip etmek ama enkinin dedigi gibi 9 yasindan sonra asiri zor
Eski cinliler cocukken xiantian ki var derler sonra buyudukce kaybolur
Tum dinlerin kokeninde kendini bilmek yatar gnosis vitriol sapere aude
Enki sadece surada diyip cekiliyor kenara bizim gosterdigi yere gitmemiz lazim su yazdiklarini kitap olarak cikarsa 2. Zetcharia sitchin olurdu(zetcharia ne derece dogru bilinmez ama un bakimindan)
Herşey harekettir.
Kiyiya ulasmak icin cabalamazsan dalgalarda bogulursun
Yolu kendi başına gitmezsen dikkatli olmazsın, çünkü nasılsa yanındaki babaya seni koruyacağına dair güveniyorsundur. Birgün o baba olmadığındada karşında bugünkü gibi yolunu kaybetmiş mal bir nesil bulursun.
SilEnki flaslight projesinin çalışma prensibiyle ilgili önerebileceğin bir kitap veya makale var mı.
YanıtlaSilYarısı sallama olan kitap ve makalelerin size bir yararı olmaz! O yüzden boşuna zaman kaybı olacak şeyleri önermiyorum. Fakat canın çok istiyorsa arama motorlarında şansını deneyebilirsin.
SilAstarothun yedi yolu sudur asana phrayanama dhyana mantra yantra mudra bandha en son olarak maithuna
YanıtlaSilHicbir sey dogru degildir hersey mumkundur
Enki quantum bilgisayarlar evrenin frekansını nasıl değiştiriyor.
YanıtlaSilBu tip bilgileri kimse sana bedavaya vermez!!! O yüzden sadece bedava değerindeki (zaten önünüzde olupta görmedikleriniz) bilgileri bu blogda yazıyorum.
SilMerhaba Enki, sana sormak istediğim bir şey var fakat hangi konunun altına yazmam gerektiğine karar veremedim, buraya yazıyorum. Senin okuduğum ilk yazın not for sheeples blogundan bir yazıydı hatırlarsın diye düşünüyorum. Yazıyı şu an sana ait olmadığını düşündüğüm bir sitede bulabildim adresi şu:
YanıtlaSilhttp://sevgilimoronlar.blogspot.com.tr/2012/03/illuminati-ile-ilgili-spirituel-soru-ve.html
Bu yazının orijinalini (ingilizcesini) de isteyenler şu sitelerden okuyabilir:
http://www.illuminati-news.com/00363.html (derlenmiş versiyonu)
http://www.abovetopsecret.com/forum/thread402958/pg1 (orijinal forum versiyonu)
Bu yazı illuminati ya da gerçek adları her neyse o aileye ait olduğunu iddia eden birisinin 'bana bilmek istediklerinizi sorun, sizlere fırsat doğdu' şeklinde açtığı bir başlıktan alınma bir yazı. Yani herhangi resmi bir kaynak değil. Başlığı açan tamamen kafayı yemiş birisi de olabilir bilmiyoruz.
Enki sana sormak istediğim şu burada anlatılanların ne kadarı ya da hangi kısımları mantıklı geliyor? Yayınlamaya başlamadan önce 'Bu yazi, tüm bilgiyi "gercegin kendisi" olarak algilamaniz icin degil, sadece fikri sahibi olabilmeniz icin. Yani böyle yaziyor diye evinizi satmaniz gerekmiyor. Sadece hayat bakis acinizi ve bilgi dagarciginizi genisletmeniz icin. Unutmayin, iyi ve kötü sadece bir bakis acisidir! Sorulari cevaplayan kisi Illuminati ailesinin bir üyesidir!' diye belirtmişsin. Yani sanıyorum ki hepsine inanmıyorsun fakat benzer fikirleri paylaşıyorsun. Hangi kısmına inanıyorsun derken sorumun çok genel ve uzun bir cevap gerektirdiğinin farkındayım o yüzden başka bir kaynak daha paylaşıp onun hakkındaki fikrini de isteyeceğim ikisine de ortak bir cevap verebilirsin.
https://www.lawofone.info/
Bu sitede yazanları da okumuşsundur büyük ihtimalle fakat uzun zaman önce okumuş olabileceğin için en azından içeriğine bir göz atmanı istiyorum. Az önce sorduğum soru özellikle bu kaynak için geçerli. Bunlar sence kitap haline getirilip para kazanmak için uydurulmuş tamamen düzmece yazılar olabilir mi? Ki pek sanmıyorum çünkü 1981 yılında basılmış olduğu için o zamanlar bu konularla çok kişinin ilgilendiğini düşünmüyorum. Eğer adamlar yaşadıkladıklarını düşündükleri şeyi yani Ra ile iletişim kurma olayını direk olarak abartmadan kitaba aktardılarsa ve ilgi çekici olması için en ufak bir yalan bile söylemediklerini düşünürsek sence bu yazılanların gerçeklik payı nedir?
Senin yazılarınla tanışmam ne yazık kı 2011 yılında oldu ve her yayınladığın yazının altında yazının en az 10 katı kadar yorum vardı. Malesef hepsini okuyamadan bir gün sitenin kapandığını gördüm o yüzden belki bu konuları uzun uzun konuşmuşsundur bilemiyorum. Yine de açık fikirlilikle cevap vermeni rica ediyorum.
Kanal vasıtasıyla alınan bilgiler asla %100 doğru değildir. İçeriklerinde her ne kadar doğrularda olsa uydurma yada hatalı bilgilerde mevcuttur. Ra bilgilerinin doğruluk oranını araştırdığımızda yaklaşık olarak %64 olarak hesaplamıştık. Bunun birkaç açıklaması var.
Sil1) Bu yayınlar zihin manipülasyonu için kullanılan bir teknoloji ürünü
2) Bu yayınlar kişilerin kendi uydurma yayını
3) Bu yayınlar bulunduğumuz eter içerisinde herhangi birinin ulaşabileceği bilgiler. Ancak eterde (akaşik kayıtlar da deniyor) elde edilebilecek bilginin edinme süresi kısıtlı olduğundan, algılayan kişi bu sürenin aşımından sonra kendini kanal olarak kullandığını algılayamıyor. Buna bağlı olarakta çarpıklıklar oluşuyor.
Kanal medyumlarını izledim, yazılarınıda okudum ancak gerçek manada yaptıkları bir katkıları yok. Sadece umut ve hayaller sunuyorlar, tıpkı diğer dinler gibi. Kadim dinlerde kahinlerle çalışır ve onları tanrının ağzı olarak lanse ederlerdi. Günümüzdeki bu kanallar bu kahinlerden farklı değil. Madem bu kanallar boyut ötesinde ve bakış açıları farklı, o zaman neden her biri aynı şeyler hakkında örtüşmeyen bilgiler sunuyorlar? Hristiyanlar ve müslümanlar isa vardı diyor ama biri çarmıha gerildi diyor ötekisi ise hayır çarmıha gerilmedi diyor ve kaynak olarakta aynı tanrıya işaret ediyorlar.... Nasıl yani?
Dikkat et... ne zaman can alıcı bir soru sorsan ve cevabı ile gerçekten bir ilerleme sağlayabilecek olsan, mutlaka bir bahane bulup cevaplamamak için sebep yaratıyorlar. Şu an bu bilgiyi açıklamaları sakıncalı yada henüz o seviyede olmadığınız gibi bahaneleri hep mevcut.
Kasyopya celselerinden bir örnek vereyim sana...
Q: (L) Okay. What other problems to we have to deal with? Oh... Well, let's just get on to the main one here. Hey! "Is the Earth flat?"
A: I can't believe you would even ask!!!
Q: (L) You didn't answer the question! [laughter] Well, of course you know the reason I'm asking. I know you're trying to be a little humorous here, but the reason I'm asking is because this is just like... I mean, there is this CRAZY group of people who are claiming this Dark City kind of reality is what really exists in our world. They've take conspiracy theory to the ultimate extreme. They're preaching the Gospel of the Flat Earth.
A: Disintegration and ultimate soul smashing takes many forms and pathways!!!!
Oldukça net ve bir o kadarda can alıcı bir soruya cevap vermeden celseyi bitirdiler. Neden sadece evet yada hayır demediler? Çünkü kanal celseleri ayetler gibidir, daima pembe diziler gibi bir sonrakine kadar bekletirler ve önceki konuya açıklık getirmeden yeni bir konuya geçip yine yeni bir muamma ile kapatırlar. Bu sayede seminarlar yapar, kitaplar satar yada bağışlar alırlar.
Kadim dinler cenneti vaad eder. Yeni çağ kanalcı medyumlarda yükselmeyi yada boyut atlamayı. Sonunda aslında hepsinin aynı şeyin farklı modelleri olduğunu görürsün. Biliyorum, çok alengirli yada gerçek şeylerden bahsediyorlar ve buda onları çekici yapıyor ve yayınlarını okumadan duramıyorum diyeceksin. Ya bu yayında yükselme yada boyut atlamayla ilgili bir sırrı açıklarsalar ve bende geç kalırsan ne olur diye düşüncelerin olabilir. Fakat Enki abin olarak sana yukarıda yazdığım gerçekler hayatın gerçekleridir..... var olan ve yaşanmakta olan şeyler. Doğrudan tecrübe ettiğin şeyler. Vaatler yok, umutlar yok, sadece şimdi ve burada olan bir gerçek yaşam var. Geriye kalanlar sadece birer tuzaktan ibaret.... Bu hayatta iki yol var: ya av yada avcı olursun. Eğer celseleri takip eden bir mürit isen av sensin. Bunu unutma!
"Başkalarına Hizmet Edenler" ve "Kendilerine Hizmet Edenler" diye iki grup çıkardılar. Dikkatli bakarsan ikisininde aynı şey olduğunu görebilirsin. Bu gruplar eski tanrı ve şeytan analojosidir.
Cevabın için teşekkürler Enki. Verdiğin cevaplar birebir kafamdaki şüphelerimdi. Zaten bu yüzden sana sormak istedim ve senin de aynı fikirde olduğunu görmek iyi geldi. Sanırım bu konularda araştırma yaparken devamlı olarak şüpheci bir modda ve dikkatli kalmak gerekiyor çünkü bazen yazılarda mantığıma uymayan şeyler olsa da sırf anlatılanların geri kalanı hoşuma gittiği için kendimi kandırıp şüphelerimi silmeye çalıştığımı farkettim. Senden öğrendiğim en önemli şey sanırım 'şüphe istisnasız her zaman dostumuz olmasa bile asla düşmanımız değildir ve yararı olmasa bile en azından zararı olmaz.' Ben konuların genellikle dini ya da spiritüel denebilecek kısmıyla ilgilendiğim için şüpheyi asla terketmemek (paranoyaklığa varmadan) yapılacak en iyi şey olacaktır diye düşünüyorum.
SilSana sormak istediğim bir soru daha var. Yine eski yayınlarından bir tanesi kafama takılmıştı fakat uzun zaman yazmadığın için fırsatım olmadı o yüzden şimdi sorayım.
http://sevgilimoronlar.blogspot.com.tr/2012/03/extradimensiyonal-varliklarla-irtibata.html
Hatırlamıyor olma ihtimaline karşı şu siteye girip paylaştığın videoyu tekrar izlemeni rica ediyorum. Bu yazıda bahsettiğin neth isimli varlıklar tam olarak nasıl varlıklardı? Yanlış anlamanı istemem ama bahsettiğin şeyler bana pek mantıklı gelmedi. Yoksa bunu paylaşan sen değil miydin, karıştırıyor muyum?
Neth ve extradimensiyonal varlıklar konusunu genişletip bir kaç yazı daha yazacaktım fakat sonradan vazgeçtim, çünkü blogun odağı bunlar değildi. O yazı sadece bir şok testi idi dersem daha doğru olur.
SilNeth ve benzerleri çevrende görebildiğin canlıların senin beynin vasıtasıyla oluşturulan üst boyut yansımalarıdır. Yani görebileceğin şey aslında etrafında gördüklerinden kopuk birşey değil. Neth ile iletişim kurmaya çalışmak evindeki kedi ile konuşmaya çalışmak gibidir. Çevrelerindeki titreşimlere göre tepki verirler. Şimdiye kadar birine zarar verebileni olmadı. En fazla 12 saniye görünür olurlar, sonrasında sabun baloncuğu gibi yok olurlar. Eğlenceli şeylerdir ama hepsi bu.
Şimdilik merak ettiklerim bunlardı açıklık getirdiğin için teşekkür ederim.
SilEnki Taurusun sorduğu üst boyutla iritibat videosunun olduğu kanala bakmıştım. İçindeki videolar bana tuhaf geldi.Kanal içinde bir sürü tuhaf ses vardı. Bu sesler tehlikeli olabilir mi? Yani zihin kontrolüne sahip mi?
YanıtlaSilŞu video hep kafamı kurcalıyor.
https://www.youtube.com/watch?v=eVnsc4yROnU&index=7&list=UUm5OpuWhw9QykhGy8FTqpPg
Bu videodaki şey Cernle ilgili fakat Cernin amacından sapıyor. Yoksa Cernde portal açmaktan başka şeyler demi yapılıyor? Başka türlü oradaki Şiva heykelinin hakkını nasıl verebilirler?
Başka bir videoda düşünce formlarından bahsediyordu?
https://www.youtube.com/watch?v=uSPsTvPdyQg&list=UUm5OpuWhw9QykhGy8FTqpPg&index=15
Bu video insanları elektromanyetik sinyallerin oluşturduğu zihin kontrolünden koruyor mu?
Videolar doğrudan korum amaçlı değil.... sadece "ne ise o" yu göstermek için. Eğer şehirde yaşıyorsan tüm bu sinyallerin göbeğindesin demektir ve onlardan korunmanın tek yolu faraday kafesinde yaşamak. Fakat illaki o kafesten herhangi bir nedenle çıkacağın için yine korunmasız olacaksın demektir. Gerçek koruma artık ne olduklarını biliyor olmanla başlar. Bunu takibende düşüncelerini sorgulayarak kendini süzersin. Bunu neden istedin, şunu neden yaptın, bu fikre nereden sahip oldun gibi süzgeçlerle korunursun.... bunun başka bir yolu yok. Düşünceleri ancak diğer düşüncelerle uzaklaştırabilirsin ama yok edemezsin - düşünce enerjisi yok edilemezdir. CERN in ne işe yaradığını ileride göreceksin dedim... o zamana kadar CERN hakkında edineceğin çoğu bilginin yanlış yada yalan olduğunu o gün geldiğinde anlayacaksın. CERN de çalışanlarda esasında ne için orada olduklarını bilmiyorlar!
SilEnki Cernde çalışanlar sonuçta deneylerin sonucunu görebiliyor.Hatta halka açılan bir veri arşivi bile var. Hiç birisi yahu şu antimadde nerede kullanılacak gibi bir soru sormuyor mu? Yada hiçbirisi portalı göremiyor mu? Yada bunu anlayanlar Melekler ve Şeytanlar kitabındaki gibi susturuluyorlar mı?
SilAyrıca Cernde çalışanların bilmediği bir şeyi sen nasıl bilebiliyorsun? Cernle ilgili gelişmeleri analiz ederek mi? Yoksa tanıştığın aileden mi?
Başka bir şey daha soracağım. Başka boyuttan varlıklarla iritibata geçme videosunu tekrar izledim. Bu sefer daha yüksek sesle izledim. Video bittikten sonra kayan çok küçük bir ışık küresi gördüm. Gördüğüm şey aranan şey mi? Ayrıca o videonun başındaki sembol tam olarak nedir?
Videonun başındaki sembol bir mühür iki adet çemberin olması bizim güvenliğimiz için.ordaki muhurun özel yapılış yöntemi var mesela benzer mühürle suleymanin 72 iblisini çağırıyor lar ama çok tehlikeli yapma derim daemon sigil yaz çıkar.o ısigada orb deniyor
SilSelam ENKI seninde dediğin gibi hiçbirimiz %100 hiçbirşeyi bilemeyiz. Yaratanda biziz, yaratılanda biz. Bu sistem ne zaman başladı bilmiyoruz. Tek bildiğimiz bu şekilde varolduğu. Dini metinlerde yazan nedir Tanrının insanı "kendi görünümünde" yarattığı. Burda babadan oğul, oğuldan baba doğdu alegorisi ortaya çıkıyor. Bizi bu şekilde yaratanlar da başka insanlardı. Onlarıda(yaratıcılarımızı) başka insanlar yaratti. Bu hep böyle bir döngü şeklinde kendini tekrar etti ve etmeye devam ediyor. Buda neden yaratıldık sorusunu anlamsız kılıyor, bunun belki birçok açıklaması olabilir ama tahmin yürütmekten öteye gidemeyiz. Bu sebeple nedenden ziyade nasıla bakmamız gerekiyor. ENKInin burda anlattığıda bu değilmi bosuna nedenle uğraşmayın nasıla odaklanın. Birisi kıymetli zamanımızı boşa harcarken diğeri içinde varolduğumuz düzenin nasıl işlediğine kendimizi odaklamamız ve kendi hedeflerimiz için nasıl manipüle edebileceğimizi öğrenmemiz için gerekli.
YanıtlaSilPeki evren hakkında ne biliyoruz bize öğretilen daha doğrusu anlatılandan başka? Dünyanın yuvarlak olduğunu veya evrenin şeklini nerden biliyoruz? Veya big bang ne zaman gerçekleşti? Bu gibi soruları çoğaltmak mümkün ama bir gerçek var çocukluğumuzdan beri okul, medya, internet, vb. gibi birçok araç vasıtasıyla neye inanmamız gerektiği üzerine programlanıyoruz. Bize işte dünya bu diye gösterilen resimler dışında dünyamız hakkında hiçbirşey bilmiyoruz. Kimimiz Bu blogu belki bu yüzden buldu burda birşeyler ters gidiyor ama anlamlandıramıyoruz(!) Neden basitti nasıl düşünmemiz gerektiği hakkında zaten programlanmıştik(Koyun Sistemi). Dünya yuvarlak en basitinden bunun gibi birçok kalıp zihnimize yerleştiğinden düşüncelerimizde bu kaliplar çerçevesinde oluyor. Bu blog burda gözümüzün önünde olupta görmediğimizi bize göstererek bizi şok testine tutuyor. Belki ENKI bildiklerinin küçük bjr kısmını bu blog üzerinden paylaşıyor ama yaşadığımız realite bu blogta anlatıldığı gibi net bir şekilde yüzümüze söylenmemişti. Belki ENKI hobi olarak yazıyor belkide aynı zamanda alturist bir tarafı açık zihinli olanların bu realitenin farkında olmasını arzuluyor.
ENKI önerdiğin kitaplar arasında bulunan "Beyond the Poles(kutupların ötesinde)" kitabında dikkatimi çeken senin de bahsettiğin "yüzeyin sonsuzluğu" üzerinde duruyordu. Dikkat çekici nokta ise yersel ve göksel yüzeyden bahsetmesiydi. Seninde dikkat çektiğin bir nokta vardı evrende iki yön var demiştin aşağı ve yukarı. Bugune kadar bize öğretilen kalipların dışında bir açıklama getirdiğin için asıl realitenin mantığını kavramak bizim için zor oluyor. Evren düzse göksel yeryüzü nasıl oluyor gibi? Ayrica boşluk denen vakum ortamın olmadığı bu yüzeyler arası ortamın su ile dolu olduğu bilgisi vardı. Yildizların oluşumu ile ilgili örnekler verdin peki bu gezegensel gökcisimleri diğer yüzeylerin bir yansımasımı oluyor? Mantığını anlamaya çalışıyorum çünkü. Lucifer Projesi alternatiflerinden biri jupiter veya satürnü 2. Bir güneşe çevirmek idi fakat farkli bir alternatif ile gerçekleşti atmosferin dışına projeksiyon yerleştirerek seninde bir yorumunda bahsettiğin gibi. Sonuçta benimde merak ettiğim bu gezegenler yüzeyin bir devamı mı yoksa atmosferin dışında yer alan farkli şeyler mi?
Evrenin temelini oluşturan düsünce enerjisine (Eter) bu yüzeyleri manipüle etmek için mi ihtiyaç duyuluyor portal açmak için?
Bu evrenin şekli konusunu nasıl yazarsam yazayım kafanızda görsel bir şey belirmeyecek.... bu nedenle henüz yazmamayı tercih ediyorum, çünkü sadece kafanız gereksiz yere allak bullak olacak.
SilPortallar konusundada yazı yayınlayacağım, o zaman daha detaylı okursun.
Benim merak ettiğim Enki blogunu önceden de takip ettiğim için soruyorum, evrenin şekli konusuna bu yayınlarında değinmeye başladın eski yayinlarinda bu konuya hiç değinmemiş genel görüş üzerinden bilgi vermiştin. Bu bilginin yeni deşifre olmasından mı kaynaklanıyor bu durum çünkü uzun yolculuklar yapmamdan dolayı elimden geldiğince çevremi gözlemyerek bu bilginin doğruluğu ve mantığını anlamaya çalışıyorum. Kafam karışık bu noktada ama kolay değil bu bilgiye göre tüm evrene bakışım sıfırlandı diyebilirim hala bu bilginin şokunu yaşıyorum diyebilirim. Gerçekten müthiş bir kandırmaca! Dağları, ovaları, akarsuları özellikle kanyonları inceliyorum gittiğim yerlerde. Arkeolojiye bakışım değişti. Ayrıca eski haritalarla yeni haritaları karşılaştırıyorum (tarihi) boğazlar, kıyılar, koylar hep farklı. Kafamı her kaldırdığımda gökyüzünde chemtrial yapılışını gördükçe büyük bir komplonun varlığı zaten ortada diyorum sadece biz göremiyoruz.
SilEnkinin bu konuya değinmemesinin sebebi bilginin o zamanlar bedava olmamasındandı.
SilŞu yazıda http://luciferocalypse.blogspot.com/2012/08/3-boyutlu-gordugununumu-sanyorsun.html "bilinen" güneş sistemi yazıyordu. Yani her an teori çökebilir anlamına geliyor. Enki zaten dünyanın düz olduğunu 20 yaşından beri biliyor.
Yeryüzü şekillerini okullar açıklayabiliyordu da kanyonlar bena hap tuhaf gelirdi. Sanki kırık gibi. Şüphemde haklıymışım. Bu konuyla ilgili şu sahne aklıma geldi https://www.youtube.com/watch?v=Qkh93JeA8pE Şu ağaçları hiç bilmeyen birine gösterdim hepside oduna benzetti(yazıdan etkilenip kendi fikrimden sapıp sapmadığından emin olmak için).
Enki bir konu hakkında danışmak istiyorum. Moegellonlar gerçek mi? Havadaki toz ve vücut kirine mikroskopla bakınca kırmızı ve mavi şerit gibi yapılar görüyorum. Bunlar kanıt olabilir mi?
Morgellon gerçek bir kadim hastalık. Vücuttaki ph dengesi, metal yoğunluğu ve radyo sinyallerinin dna ile etkileşiminden kaynaklanıyor. Genetik bir hastalık demek daha doğru. Kadim bir hastalık olduğundan dolayıda tedavisi günümüzde yok.
SilMerhabalar enki.Uzun bir yazı olacağından bazı şeyleri açıklamak istiyorum.Öncelikle bizim iletişim olarak baktığımız şeyi bildiğim bütün gerçeklikleriyle yazmak istiyorum.Tabikide buna söylediğimiz yada yaptığımız şeylerin aslında ''ben'' dediğimiz şeyin ne olduğuna değinerek başlamak istiyorum.Bir gün hayırseverlerin yaptığı bir çalışmada özgür iradenin ne olduğu yada ne olmadığı ile ilgili belgesel izlemiştim.(Belgeselin adını yada kaynağını çok istersen bulabilirim ama yazı uzun olacağından bu ve bunun gibi kaynakları burda belirtmeyeceğim çünkü çok fazla vaktimi ve söylemek istediklerimi benden alacak.)Bizler birşey yapmadan söylemeden veya hissetmeden önce beynimizde belirli sinyaller oluşur bu sinyaller beyinin değerlendirme mekanizmalarına yollanır ve bu mekanizma nihayet yapmak -yapmamak Söylemek-söylememek yazmak-yazmamak gibi fiziki eylemlere dönüştürür.Özgür irade denilen şeyin burda ortaya çıktığını düşünmüştür insanlar.Ve bunun aslında böyle olmadığını oluşan sinyallerin aslında eylemlerden çok daha önce ''ben'' mekanizmasına daha geçemeden oluştuğunu ve bu oluşumu neyin tetiklediğini bilmememle birlikte sanırım(Bana evreni nasıl gördüğümü sormuştun ya''Herşey biziz ve bizler herşeyiz'' felsefesinden kaynaklandığını yani geniş bir evren denilen bilgi ağının(maddi değil duyularımız ile algılayamayacağımız bir boyutun)) birer kullanıcaları olduğumuzu ve ordan alınan bilginin belirli bir zaman kaybı ile bize aktarıldığını ve bu aktarılma sonucu beynimizde oluşan sinyallerin değerlendirme mekanizmasına gittiğini düşünüyorum.Her neyse burda kısaca bahsetmeye çalıştığım şey sen ne kadar çaba sarf edersen et asla düşüncelerini %100 yansıtamassın.Ve ben ne kadar çaba sarf edersem edeyim asla senin anlattıklarının %100 senin anladığın şekilde anlayamam.Çünkü sen daha yazmadan önce beynin çoktan kararını vermiş ve yazabilceklerini değerlendirmiş oluyor.Dolayısıyla sen bile hafızan ve düşüncelerin arasındaki köprüde %100 bir başarı sağlayamıyorsun.Benim beynimde anlama aşamasına gelmeden önce neyi anlayıp neyi algılayabilceği konusunda zaten baştan bir sonuca varmış oluyor.İletişimde bir ortaklık yada çıkar olduğu sürece kurulan iletişim cüzzi miktarda (anlaşılmış) olur.Örneğin sen eğer futbol ile ilgilenmiyorsan ben sana ne kadar anlatırsam anlatayım sen ne kadar anlamak istersen iste asla futbola ilgisi olan biri kadar anlayamassın.(futboldan nefret ederim)
YanıtlaSilSelam Zerre....
SilTüm yorumlarını okudum ve öncelikle kısa ve net olarak sana değinmek istediğin nokta konusundaki görüşümü yazayım: SENİ ANLADIM!
Buna rağmen yazdıkların konusunda bende bir kaç ekleme yapacağım. Yorumlarının bölünmüş olması bu açıdan daha iyi olmuş.
Bahsettiğin beyin aktivitelerine ve benzer diğer araştırmalara göre her neye karar veriyorsak bunu fiziksel ortama aktarmadan evvel çoktan karar vermiş oluyoruz. Buna görede algılamakta olduğumuz realiteyi aslında halüsine ediyoruz. Her birimizi kendi realitesinde yaşıyor ve onu farkında olamadan (olmadan değil - "olamadan") yönlendiriyor. Peki halüsine ettiren ile izleyen aynı kişimi?
Düşünceleri %100 yansıtmak tabiki imkansızdır, herkes düşüncelerini müzik, sanat, konuşma, şiddet, sevgi yada aktörlük gibi davranışlarla karşıdakine iletmeye çabalar fakat yinede verilmek istenilen mesaj %100 algılanamaz, çünkü tecrübeler eksiktir. Futbol örneğin gibi.....
Beni anlamana gerçekten sevindim.Ve teoirede (düşüncelerimde) de anlayabileceğin biliyordum çünkü yazdığın bazı şeyler çok zekice ama bunları aşağıda yine anlatmak istediğim noktalara değinerek belirteceğim.
Sil''Saçma sapan baktığın şeyler bazen hiç beklemediğin şeyler olacaklarından uygulamaları daha az dikkat çekecektir!''
YanıtlaSilBu jüpiter olayına gelirsek.Açıkçası jupiteri patlatıp patlatmadıkları umurumda değil.Çünkü asla beni etkileyemecek.Ve senide etkilemeyecek.Ne yaparsan yap ne kadar elit olursan ol herhangi bi gezegene radyoaktif bişeyler fırlatılıyosa sen bunun sonuçlarından 150-200 tl lik gaz maskeleriyle yada 100-150 metre yer altı sığınakları ile (ki kilometrelercede olabilir hesabı yaptığında sende farkedersin) bundan kurtulamassın.Zararı küresel çapta olur.Yani kısaca bu şeyin ''olması'' yada olmaması ikimizide ilgilendirmez.olursa ikimizide öldürücek şeydir bu.O yüzden açık açıkta yapsalar umrumda olmaz.dürüst olmak gerekirse ne sen ne ben buna zaten engel olamayız.Buna gücümüz yetmez.Ne olduğunu yada ne amaçla yapıldığınıda sadece buzdağının üstü kadar görebilir yada anlayabiliriz.Bahsettiğim mistik olgular '' dünya bir organizmadır ve sonsuz bir yapıdır'' bu neresinden bakarsak bak başlı başına mistik (saçma)bir olgudur.Eğer bunun böyle olduğunu düşünüyorsanda jupiteri patlatmak 2 tane ay 5 tane güneş gibi kavramlardan bahsedemessin.(çelişki)Sebebi şu sadece hayal et.''Sonsuz bir yapı (düzlem) üzerindesin ve yukarıya doğru gidiyorsun. yada aşağıya yada sağa sola. ne tarafa gidersen git ne kadar uzağa gidersen git asla bu yapı görüş alanından çıkmaz.Ve tekrar ediyorum ne tarafa gidersen git ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş bu sonsuz olan şey hep burnun dibinde olur (Gökyüzüne bakmak gibi demek isterdim fakat bu gerçekten bunu anlatan şey değil bu şey o kadar büyük olurki o şey dışında hiçbir gezegen galaksi vs) göremessin çünki heryeri ama heryeri kaplar ve ''karanlık olur'' çünkü asla ışığın geçebileceği gidebilceği bir yol olmaz.Bu şeyin saydam olduğunu söylemen gerekir ki buda düpedüz ahmaklıktır çünki toprağın denizin ağacların hayvanların güneşin ayın vs bir rengi var ve sen bunu görebiliyorsun.Dolayısıyla böyle birşeyden bahsedemessin.İşin gerçeklik boyutu olan jüpiteri patlatmak veya marsı yaşanabilir bir gezegen haline getirmek (Bilim) ve bildiğimiz bilim yani bize anlatılmayan bizden gizlenen şeyler ile değil.Baya herhangi bir nat geo belgeselinden öğrenebilceğin bir bilgi ile yapaılabilir ve bu gerçekliktir.Böyle şeylerin bir amac doğrultusunda yapılması gerekir.Sen patlatmaktan bahsediyorsun.Amacını söyleyemiyorsun.Sen sonsuz bir yapı üzerindeyiz diyorsun.. Bu şeylere kendinde inanmıyorsun.
Eğer gökyüzünde ani bir ışıldama (kaynağı ne olursa olsun) belirse halkın tepkisi o an ne olacak? Tabiki hepsi tv nin başına geçip tanrıların direktiflerini bekleyecekler. Peki böyle bir ışıldamadan önceden haberdar olanlar ne yapacak? NASA nın bir açıklamasınımı bekleyecekler? Kaçacak mağaramı arayacaklar? Yıllardır beklettikleri denizlatılaramı binecekler? Yoksa bu durumu leyhlerine kullanma fırsatının artık geldiğinimi anlayacaklar? Koyunlara sunulan tüm afet filmleri bunun üzerine değilmi: kaç kurtar kendini ve kimsenin gözyaşına bakma!
SilEğer dünya inandığın gibi bir küre olsaydı bunca devasa patlama denemelerini bulundukları gezegenide beraberinde destabilize etme ve akabinde yok etme uğruna yaparlarmıydı sanıyorsun? Pilot kabininde otururken dünyanın şeklini açık ve net olarak görebilirsin..... tek bir düz hat..... her yönde... bunun üzerine fazla düşmüyorum çünkü bu tecrübeyi yaşaman lazım! Bunun neresi mistik? Sen gördüğünü anlamaya değil sadece onun ne olmadığını açıklamaya çalışıyor oluyorsun! Mikro denemelere ne oldu peki? 1 hektarlık arazinin ortasındaki bir böceğin evreni ne zannettiği fikrine ne oldu? Kadimlerim "yukarıdaki sular ve aşağıdaki sular" olan evrene bakış açıları nasıl oluştu? Evreninde düz olduğu gerçeğini (bilimsel olarak açıklanan şekli) es geçerek, yapmış olduğun yüzeyin heryeri kaplama senaryosunda evrenin şekli ne olacak? Küresel? Konkav? Konveks? Helezon?.... teorilerin sadece teorik olarak anlamlı ancak pratikte yani gözlem ve deney olmadan bir şey ifade etmiyorlar. Sana bir sürü link sunmuyorum, sanırım bunu kendi başına zaten yaparsın.
Yeryüzünün sonsuz ve düz olduğuna inanmıyorum, çünkü sonsuz ve düz olduğunu biliyorum.... kimseninde "inanmasını" beklemiyorum - ya biliyorsun yada bilmiyorsun. Eğer sırf ben buraya yazdım diye kendi başına gözlemlemeden ve pratik olarak incelemeden inanmaya hazır olan varsa bu onların koyunluklarının eseri değilmidir?
Enki yazıya o kadar farklı alanlardan girebilirim ki.. Önümde o kadar çok seçenek varki.Ama biyerlerden başlamam gerekiyor ki yorumu tamamlayabileyim.(Hani birebir iletişimden yada yazışmadan ise blog u tercih ederim demiştin ya.Sanırım sebebi bu beyinde o kadar fazla bilgi ve seçenek varki çok kısa bir zaman diliminde hepsini aktarmak mümkün olmayacağından yazarken yada birçoğunu unutacağından yada konuyu saptıracağından bunu tercih ettiğini düşünüyorum ve haklısında)Şimdi saçma dediğim olgulara ve senin bildiğin dümdüz ve sonsuz olan bir dünya görüşüne açıklık getireceğim.
SilBir çok yazında belirttiğin gibi birşeyin ortası yoktur.Ya fahişe vardır ya gavat.Ya avsındır yada avcı.Bunu benim sunulan bilgiyi değerlendirme prensibime uyarlarsak bir olgu ya teoride mantıklıtır ve realitede işler.Yada teoride de mantıksızdır realitede de böyle bir şey göremessin.Örneklerle açıklamam gerekerise
Sana anlayabileceğin bir metin bıraktım.Teoride diğer insanlar bunu anlayamaz yada çok azı anlar ve bunun bir amaca hizmet etmediğini düşünürler.Ama benim realitemde bunun bir amacı vardır ve o amaç senin ile benim ortak olan bir görüş açımızın olmasıdır.Ve ortak bir alan içerisinde verimli bir iletişim kurabiliriz çünkü ikimizde en azından ben senin beni anlayabilceğini artık biliyorumdur.
Diğer örneğim ise senin klistoris.Bu beni etkileyen mükemmel yazılarından birisi.Temelde bu bilgi teorikdir dimi ? yani hiçbir kitap bunu yazmaz.Ve bu teorin birşeye hizmet ediyor değilmi?(Örneğin o hep aradıkları kendi kendini üreten tekil organizma.)Şimdi benim realiteme geçiyoruz ve ben bunu değerlendirmeye alıyorum.Mantıklı gelen birşeyler sezimliyorum çünkü.Araştırmaya başlıyorum Google amcaya yazıyorum ve bana çıkardığı bütün sonuçlarda bütün memelilerde (balina inek yarasa vs) klistorisin olduğunu söylüyor.Daha önceden bir çiftlikte 3 ay boyunca çalışmıştım.Ve bir ineğin klistorisinin olmadığını adım gibi biliyorum.Bu lanet siteler vajina ile klistorisi karıştırıyordu!Sonra wkipedia ya girdim ve gördümki orada sadece deve kuşunun klistorisi olduğundan bahsediyor.Ben çook küçükken dedemlerin bir devekuşu çiftliği vardı ama o zamanlar 3-4 yaşında olduğumdan gidip hayvanın vajinasına bakmamıştım.sadece yüzeysel gözlem yapıyordum ve bilirsin ayıptı bu tarz şeyler.Neyse önümde bir engel vardı eğer deve kuşunda klistoris var ise senin teorin mantıklı ama realitede olmayacağından teorinde çöpe gidicekti benim gözümde.Eğer yok ise teoride mantıklı olan bir şey realitede var olacaktı ve artık bu teori benim için realite olucaktı.Hala bilmiyorum çünkü pek fazla deve kuşu görmüyorum ama baktığım Ansiklopedi lerin bazılarında olduğunu bazılarında olmadığını söylüyor.Şuan benim için bu fikrin %95 ihtimal ile realite çünkü aşırı derecede mantıklı.
Düz dünya küre dünya olayına gelirsek(yüzeysel olarak) ben asla bir küre dünyadan bahsetmedim.Ama senin söylediğin gibi sonsuz bir düzlemde olduğumuz fikrininde teori ve realite ile nasıl bir çelişki içinde olduğunu anlatmaya çalıştım bunu tekrar deneyeceğim.
SilTekrar söylemek istiyorum ben küre yada düz olduğunu söylemiyorum.Yazdığım yorumlarda söylediğim herşeye açık bir kapı bırakıyorum sana bunu kanıtlama fırsatı veriyorum.(Sana kanıtlamak zorunda değilim diyebilirsin ama hadi ama enki..? Öyle ise nasıl birşeyler paylaşabiliriz.)Eğer dünyanın sonsuz düz bir yapıda olduğunu söylüyorsan diğer küre olan hiçbirşeyi göremeyeceğini söylüyorum sana.Burda bahsettiğimiz şey evren yada galaksimiz değil.Bak sonsuzluğun insan beyninde yarattığı etki bu kadar sonlu bir ibare işte.Aşağıdaki yorumdada ''Yüzey neresi? Bunu doğrudan üzerinde yaşadığımız kara parçası olarak idrak etseydin konuyu bu mistik zırvalara kadar getirmene gerek bile kalmayacaktı! Burada kinine yenik düşüp saçmalamışsın.'' Eğer sonsuz bir yapı olsaydı bu şey evrene sığmazdı.Dolayısı ile yaşadığın üstüne bastığın şey yüzünden sen onun arkasında kalan hiç birşeyi göremezdin ve bakabileceğin 180 derecelik açıda 90+90 olacak şekilde iki yanında hep var olurdu ne kadar uzaklaşırsan uzaklaş.Bunun yanında bana eğer sonlu bir düz yapıdan bahsedersen mutlaka bir kubbeden bahsetmelisinki hergün realitede gördüğümüz (alçak basınç yüksek basınç etkisi ile) bulutların hareketleri ve dönüşünü açıklayabilesin.Bir baloncuktaki ışıkların kırılmasını ve hareketlerini biliyorsun değilmi?Tıpkı bulutlar gibi hareket ederler çünkü baloncuk küredir ve alçak basınç yüksek basınç etkisi ile baloncuğun içindeki sular hareketlenir ışıklar kırıldığı için renkli renkli hareketler görürsün.Öte yandan eğer küre dünyayı savunuyorsan ve realide jüpiteri patlatmaktan marsı sera gazları ile yaşanabilir bir gezegen yapmaktan aya gitmekten galaksiler arası seyahetlerden vs bahsedebilirsin.Ama bu seferde realitede karşılaşılan özellikle düz dünyacıların bulduğu sorunları çözmen gerekir.(Örneğin ufuk çizgisi - gece güneşi gündüz ayı-eğim matematiğinin bir türlü işlememesi- güneşten gelen ışınlarınların hiçte o kadar uzaktan gelmediği ve güneşin hiçte okadar uzak durmadığı gibi) realitede karşılaşabileceğin sorunlar ki sende bahsettin bunlardan.iŞTE SORUN TAM BURDA ENKİ.
Küresel dünyanın sorunlarından bahsedip küresel bir dünyada yapılabilecek olgulardan bahsetmen mistik ve saçma oluyor bana göre.Anlatmaya çalıştığım şey gerçekler.Dünya yuvarlak ve galaksilerde dönüyor değil.Dünya düz ve sonsuz bir yapıdada değil.Gerçekler bu kadar basit değil ve olmamalıda.Yine kitabından bir örnek vermek istiyorum.Güneşin etrafında dönen gezegenlerin fahişeler olduğunu ve güneşinde bir gavat olduğunu söyledin.Sonsuz bir yapıyı hareket ettirebilirmisin? Sonlu bir yapı ise ve dönüyor ise saate bilmem kaçbin kilometre hızla dönen bir cismin şekli nasıl düz olabiliyor bu cisme basınç kuralları-sürtünme kuralları(İçten yada dıştan her ikside benim söylediğim şeye çıkar boşlukta sürtünme olmaz diyemezsin) ve bir cismin şeklini koruyabilmesi için gereken Dayanıklılık Formülü(ki realitede hergün görürsün) aykırı olur.''inanmasını" beklemiyorum - ya biliyorsun yada bilmiyorsun. Eğer sırf ben buraya yazdım diye kendi başına gözlemlemeden ve pratik olarak incelemeden inanmaya hazır olan varsa bu onların koyunluklarının eseri değilmidir?'' Bahsettiğim şey buna çok benziyor.Ben yeni bir okurunummu diyim düşünürün mü diyim.Kısaca Yeniyim.Belki şok testi yapıyorsundur belki anlatmak istediğin şeyleri belirli formüllerle yazılarına gömüyorsundur.Belkide sadece anlamak isteyenlere anlayabilceği şekilde yazıyorsundur.Ama bu kadar çok belirsizlik içinde kesinliklere nasıl ulaşacağım enki?
SilYine hayırseverlere değinmek istiyorum.Gördüğüm kadarıyla hala onların doğayı koruduklarını savunuyorsun.Söylediğim gibi bu teori ve realiteye karşıdır.Teoride mantıklı gördüğün hareketleri realiteye uygularsan yanıldığını farkedersin.Eğer küre dünyada ''%56'' lık bölge temiz ve verimli bölge. buda dünya yüzeyinin %66 lık bir kısmı. kalan %34 nerede ? Dünyanın %70 i su ile kaplı bunu biliyormusun? eğer sadece %30 luk kara parçasının %66 sından bahsediyorsan %34 lük kısmın nerede(çöller yada verimsiz araziler de olabilir) olduğunu'' da söylemen gerekir ve bu doğrudan dünyanın küre olduğunu kabul ettiğini gösterir.Sonsuz bir düzlemi savunuyorsanda onların doğayı koruduklarını yada kötü olmadıklarını da söyleyemessin çünkü sonsuz olan bir kaynağı sınırlayıp insanları köleleştirip kendilerine hizmet etmelerini sağlıyorlar ve buda doğrudan doğruya kötülük ve bencilliktir.Ama senin koyunların nasıl becerilmek için can attığı ile ilgili yazılarını ve görüşlerini okuduktan sonra haklı olduğunu bildiğim için buda doğrudan bizi tekrar küre dünyaya götürüyor.yada sonlu bir düz dünyaya.Her iki durumdada jupiter gibi doğayı korumak gibi olgular çöpe gidiyor.
Kısaca Bu kadar basit değil bence enki abi.Bunları tartışmak bunların temel yapı taşlarını su götürmez gerçeklerle bağdaştırarak temelden bir yapı üzerine inşa ederek yazıları yazarsan teori ve realite ile ilgili sorunsuz bir ''aktarım süreci '' oluşturabilirsin.Yazılarının bazılarında bunlar sorunsuz ve gerçekten keskin bir biçimde hayrete düşürüyor ve senin dehanı daha iyi anlayabiliyorum.Ama bu tarz temeli olmayan şeyleri anlattığında bu ''benim gözümde'' senin zekanın belkide çok sıradan olduğunu ve dolayısıyla diğer yazdığın teoride ve realitede işleyen şeyleri bi nebzede olsa sorgulamaya itiyor.
Son bir örnek vermem gerekirse (Teoride mantıklı olan şeylerin realitede gerçekleşmeyeceğini yada bunun tam tersini söyleme ihtimaline dayanarak ) Mesela matematikte asla bir nesneye temas edemessin.Yada a noktasından b noktasına hiçbir zaman gidemessin.Teorik matematik bunu söyler.O kurulan yüzlerce denklem hep aynı sonucu verir.Ama realitede bizler hergün dokunur hissederiz.Bi yerden bir yere gideriz.Bu bir sorundur ve geçmiş 20 yıla kadar bir sorun olarak kalmıştır.Ama mikro gözlemlere başladığımızdan beri (hayırseverlerin yaptığı araştırmaları kastediyorum) asla iki elektron birbirine temas etmez.Mikro gözlemde ellerindeki (parmak izleri yada avuç içi)nde bulunun elektronların bir bardağın yüzeyinde bulunan elektronları iteceği ve bu itiş kuvveti sonucunda ona etki edebileceğin gerçeği çıkıyor.Yine aynı mantıkla birine dokunduğunda yada iki arabanın çarpası yada arabanın yolda gitmesi uçağın havada gitmesi hep bu elektronların itiş kuvvetleri ile alakalı bir durum ve asla birbirine temas etmez.Beyin sadece bunu bu şekilde yorumlar ve sana bu hisleri verir.Yani teoride olan herşey benim gözümde gerçektir.Bana eğer karadelik teorilerinden solucan deliklerinden nötron yıldızlarından(bir kaşık nötron yıldızının bir gezgen kadar ağır olması gibi realitede karşılaşamayacağın teoride var olan olgulardan bahsedersen)yine sana ''temel yapı'' gerçeğinden bahsederim.Bunlarla karşılaşamassın çünkü bu şeylerin temel mantığına dayandırılan olgular asla gerçek değildir.Gerçek olmayan birşeyin teoriside hatalı sonucu verir.Ama gerçek olan bir teori mantığa uyan bir teori matematik gibi.Daima realitede de sana doğru sonucu verecektir.(Higgis bozonu) gibi.Sadece onu görmek için gerekli şartlara henüz sahip değilsindir.Ama içten içe bunun mantığa dayalı bir realite olduğunu biliyorsundur.Bu inanç değildir.
SilVe sana karşı bir kinim yok.Neden olsun ki? eğer kibirim den bahsediyorsan da defalarca kez mantık(teori) ve realite üzerine yazı yazmazdım bu böyledir ister inan ister inanma der geçerdim.Ama bunun yerine sana nasıl gördüğüm ve algıladığım şeklinde açıklamalarda bulundum.Ve buda bu algıların kişiden kişiye değişebileceği gibi kesinlikle %100 doğrular olmadığı ve yanlışlık payının olduğunun göstergesidir.Bunun değerlendirmesini sana bıraktığımın göstergesidir.''Hey benim gördüğüm ve algıladığım şeyler gerçek ister inan ister inanma!'' demedim.
SilBazı şeyler kabul edebileceğinden çok daha basit ve buda tüm bu karmaşık bilgi salatası içerisinde "hayır bu kadar basit değil" düşüncesi ile hemen ret ediliyor.... ve ben bu durumu anlıyorum, çünkü hayat insanlara bir kaos düzeni olarak izah ediliyor. Bu cümleyi o kadar sık duyuyorumki "hayır işte o kadar basit değil!"..... hayırseverler için ise işte o kadar basit!
SilBir tartışma içerisinde olduğumuzu bilmiyordum.Çünkü benim bildiğim tartışmalar iki farklı görüş ile olur.Sanırım benim söylemek istediğim şeyleri çok iyi anladın ama kasıtlı olarak anlamamış gibi davranıyorsun ve konuyu saptırıyorsun.Başka türlü bunca örneği ve hepsinin aynı şeyi anlattığını düşündüğümde senin anladığın şeyler çıkarmak imkansız.
Silİki şahıs düşün.
Birisi dünya ''düz'' diyor ve ''küre'' olan dünyada ''şöyle'' şeyler göremezdin diyor.
Diğeri HAYIR dünya ''küredir'' diyor ve ''düz'' olan dünyada ''şöyle'' şeyler göremezdin diyor.
Sen ise dünya ''düzdür'' diyorsun ama hayırseverler ''küre'' dünyalarında böyle şeyler yapabiliyorlar diyorsun.
Yani bir görüşü savunup diğer görüşler ile yapabileceğin ama senin görüşündeki bir insanın asla yapamayacağı gözlemleri yapıyorsun.
Saçma olan şey burda başlıyor.Yoksa senin söylediğin şeyleri direk saçmalıyorsun diyemez kimse.Temellerini düzleme göre atıyorsan düzlemde yapabilceklerinden bahsedebilirsin sadece.Temellerini küreye göre atıyorsan kürede yapabilceklerinden bahsedersin.Ama temeli düzleme göre atıp sadece kürede yapabilceğin şeylerden bahsedersen bu gördüğün ve bildiğin üzre saçmalamak oluyor.Yoksa bir düzlemde 27.000km gittiğinde farklı bir yıldız sistemi görmen saçmalık değildir çünkü düzlemden bahsediyorsundur.Ama aynı şekilde burda küreyi savunsaydın ve 27bin km uzakta farklı yıldız sistemi var deseydin işte bu saçmalık olurdu.
Yinede verdiğin cevapların ve ilgin için teşekkürler enki:) Takibe ve öğrenmeye devam edeceğim.
Görebildiğin varabilecek bir noktamız yok. Sen okuduklarına göre fikir yürütüyorsun, ben ise yaşadıklarıma göre sadece ne ise o yu yazıyorum.... Yinede fikirlerin için teşekkürler.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilBu arada hayati tehlikeden bahsetmişsin. Şimdi eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek gibi olmasın ama bu blogu yalnızca bizim gibi insanların okuduğunu sanmıyorum. Dini inançları nedeniyle sana düşmanlık besleyip her yazını ince ince takip eden takıntılı şakirtler olduğuna adım gibi eminim. Böyle tipler blogu sosyal medyada yayarak ifşa etmeye çalışabilir. Burası gizli bir blog değil tabi ama sonuçta facebook gibi 10 kişiden 9 unun girdiği bir site değil sonuçta. Ve bu şekilde kalması devam edebilmesi için bence çok önemli. Nerde çokluk orda bolluk. Demek istediğim ister aynı fikirde olsun ister karşıt görüşte olsun konular ilgi çekici ve herkesin dikkatini çekebilecek türde. Bu şekilde 'tehlikeli' bilgileri yayınladığın için ID adresinden ya da başka bir şekilde(bu konulardan neredeyse hiç anlamıyorum) seni bulamazlar mı? En azından yayınları nereden yaptığını tespit edemezler mi? Böyle bir durumda kendini koruyabilecek misin? Yani demek istediğim kapına gelecek olanların mahallenin emniyet güçleri olacağını sanmıyorum. Niyetleri seni tutuklayıp kanuna teslim etmek değil de tamamen susturmak olabilecek tiplerden bahsediyorum. Biraz aksiyon filmi senaryosu gibi oldu ama sonuçta seni akıl danıştığım bir abim gibi görüyorum ve her ihtimale açık olmak gerek diye düşünüyorum.
SilEnki hayırsever aile tarfından zaten anlaşma halinde ve çok büyük bir sorumluluk almış durumda çünkü beyin okuyabilen bir kişi yalnız olsan bile eterden bilgilere ulaşıp yapmaman gereken bir eylemi engelleyebilir. Sonuçta bu insanlar Enkiyi okudular ve artık onun eterik bilgilerini biliyor. Bu bile insanı ürkütüyor.
SilBen denizanası konusunda internetten bulduğunu zannetmiştim ama anlatış tarzı senin de dediğin gibi gözüyle görmüş gibi. (Belki deniz anasında olan sistemi anlatmıştır ve bizim oraya uyarlamamızı istiyordur). Ama kim gökyüzünden düşen bir denizanası ve balık görebilecek kadar şanslı olabilir. Tabi bununla ilgili efsaneler varsa başka tabi ama yine de bu görülen birşey değil ki. Enki tüm bunları gördüğünü söylüyor. Kim bilir belki görmüştür.
Aslında çok fazla sormamak gerek çünkü günün birinde alın işte resim diye yazı atarsa bu güzel tecrübeleri sürprizmiş gibi yaşayamayacağınız için hayattan soğuyabilirsiniz.
Saygıdeğer enki mazur görün sorularımın ardı arkası gelmiyor.çünkü benzeri bulunmaz bir insansınız.bunca tecrübeyi yaşayıp paylaşmanız hepsi gerçekse tabi hazine değerinde. gerçekten buz çemberinin ötesindeki diyarları gördünüzmü? Nasıl yakalanmadan gelip gitmeyi başarabildiniz? Uçağınızın yakıtı nasıl yetti? Bilinmeyen kıtada hiç yerleşim izine rastladınızmı? Oradaki deneyimlerinizi biraz daha tasvir etmeniz münkünmü?
SilEnki eğer uçağıyla gittiyse sadece bu yüzeyin manzarasını izlemiştir. Fakat hayırsever aile UFO tipi araçlara sahipse Enki komşu yüzeye gitmiş olabilir. Ayrıca Enki ufoların sistemini anladıysa kendisi de yapmış olabilir. Ama o zaman antartikaya girdiği için mermiyi yiyeceği için hayırseverlerden torpilli miydi diye düşünüyorum. Çünkü bu sistemi yapabilecek bir akla karşılık yolu açmış olabilirler.
SilEnki bu bahsi geçen UFO ların iki görevi mi var? Çünkü bir yazıda bunların zaman makinesi olduğundan bahsetmiştin.
http://sevgilimoronlar.blogspot.com.tr/2012/03/bilinc-ve-zihin-programlama-ve.html
Sanırım tüm bu bilgilerden sonra Nazilerin Antartikada üslerinin olduğu komplo teorisi doğrulanmış oldu.
Evet taurus buna ve bu tarz başka düşüncelere çok takılıyorum.Benim savunduğum şey küre yada düz olması değil.Her iki tarafında son yaptığı açıklamarı mantık süzgeçimden geçirip değerlendiriyorum.Ve bu iki taraf a da yapmış olduğum tek bir yorum yada tartışma yok.Her iki tarafta gerekçelerini takipçilerine sunuyor ve değerlendirmek okuyuculara kalıyor.Tek farkı birinin milyarlarca diğerinin milyonlarca takipçisi ve buna bağlı olarak maddi değerleri var.Takıldığım şey burda.Bu yazıda düzlem den ve gerekcelerinden bahsediyor.Kitabında yada başka yazılarda küre dünyanin yaşadığı sorun ve bunlara dayalı çözümlerden bahsediyor.Mesela kod un makrodan mikroya aynı olması gibi. Kod makro düzeydede aynıysa zaten doğrudan bunun çağrıstırdığı şey küre.Düzlem özellikle sonsuz bir düzlem, ne açıdan düşünürsen düşün özellikle sonsuz ise bu enki nin yazdığı 10 yazıdan 7 si ile çelişiyor zaten.Yukarıda 6 7 örnek verdim ve okudukça da bunlara devam edebilirim.Ama gerek yok çünkü enki de bunun bilincinde.Sanırım bilmiyorum yada o zamanlar yanlış düşünmüşÜm demeye alerjisi var.Gerçi böyle yazarsada beni tatmin etmeyecek çünkü istediğim şey beklediğim şey hatali olduğunu kabul etmesi yada bunu ona kabul ettirmek değildi. mantık çerçevesi içinde etkileyici birşeyler anlatmasini beklerdim.Ama gördügün üzre o basit olduğunu yazdı. Ama bazı parçaların eksik olduğunu kabul etmiyor benim "bu kadar basit değil" cümlemi dahi karmaşık olmasını bekledigim sonucunu çıkarmış.Haklı da çoğu insan elde edemediği şeylere "karmaşık ve zor" olduğu bahanesini kullanmakta.Ama ben onu "eksik yada hatali" birşeyler var anlaminda kullandım.
SilAli senin yorumuna da bir cevap vermek istiyorum.Onun koruma altında olduğunu soylemissin.Buna bir şey diyemem cunku bilmiyorum.Birde 27.000 kmlik seyahetini özel jetiyle yada ileri teknoloji bir ufo ile yaptığını soylemissin.Benim bildigim 27bin km yakitsiz gidebilen bir jet yok.Kutuplarin ötesinde bildiğim bir jet yakıtı istasyonuda yok.Yani bu seyahet eğer isinlanmiyorsa ufo ile yapılabilir.Fakat ufo larin geniş çaplı bir araştırmasını yaparsan %90 ihtimal ile çalışma prensiplerinin bir çeşit anti-gravity e dayandığını anlayabilirsin.Ve bildiğin üzre gravity olgusu sadece küre model ile vardır.Küre model yok ise gravity diye birşey de olamaz.Bu bile dolaylı yoldan enkinin ikili oynadığını gösterir.Benim kızdığım yada takıldığım şeyde bu "ikili oynama" ve yaptığı yorumlarda buna bir açıklık getirmiyor.
Heyecanınızı biraz yatıştırmalıyım! Hemen aklınıza super teknolojik bir UFO ya binen birinin yine super ultra mega teknolojiler vasıtasıyla oraya buraya gittiğini hayal ettiğinizi görebiliyorum. Üzgünüm ne yazıkkı hayla kırıklığına uğrayacaksınız... Neden mi?
SilBahsettiğiniz yada hayalini kurduğunuz uçan daireler ile buranın sınırlarını izinsiz geçemezsinizde ondan. Havadaki tüm uçan mekanik objeler tespit edilebilir ve akabinde maceranız başlamadan sona erer, tabi nasıl şekilde sona ereceğide o anki tepkilerinize bağlı olur.... Bu nedenle bizler özel üretim hang glider benzeri birşey kullandık. Sıfır metal alaşım ve sadece organik malzemeden üretildi. Tam 14 gün kadar havada seyahat ettik ve buna görede hazırlıklıydık. Aşağıdan ve yukarıdan görünmeden 1600m civarlarında seyahat etmemizi sağlayacak kaplamamız vardı. Tamamem organik olduğumuzdan dolayıda kolayca kamufle idik. 12. günde öteki tarafta idik ancak durmadan uçamaya devam edip yeniden kalkışa elverişli bir alan arayıp keşif yaptık. Keşifler konusunda bilgi veremem, ancak canlılar konusunda aşırı fantastik şeyler görmedik.
Naziler konsuna gelince... antarktikayı sadece ara üs olarak kullandılar ve artık burada değiller. Buraya dönmek yada burayı fethetmek gibi fikirleri dahi yok. 2 nesil sonra atalarının buradan geldiğini dahi bilmiyor olacaklar.
Yazdığım herşey "yalan" yada "fantastik" olarak etiketlenebileceğinden yakalanmak gibi bir derdim yok. Fotoğraf bile koysam "sahte" olarak etiketlenmeleri zor olmayacak. Bu nedenle bazı şeyleri kolaylıkla yazabiliyorum, yüzeyselde olsa en azından bu kadarını yeterli görüyorum.
@ Zerre
SilBaşlangıçta yani bloga ilk başladığımda tüm yazıları sonsuz diyar üzerinden yazsaydım hiçbirşey anlamayacaktınız, ancak tüm o yazılardan geçtikten sonra bu konuya girebilmek mümkün olabilirdi. Önce hayata bakış açınız düzeltilmeliydi, sonrada bunun üzerinden düşünmeye başlamanız gerekiyordu, yoksa başka türlü yani ani bir şok etkisi ile tümden yönünüzü kaybederdiniz..... Öyle bir şok ki o ana kadar yaptığınız, yaşadığınız, öğrendiğiniz ve bildiğiniz herşeyi geçersiz kılacak türden - bunun üzerine iyi düşünmeni tavsiye ediyorum. Eğer bu gerçekleşse idi hayatına tekrar nasıl anlam kazandırmayı denerdin? E=mc2, izafiyet teorisi, birleşik alan teorisi, M teorisi.... onlarca teorinin belirli bir noktadan sonra geçerliliklerini yitirdiğini düşün..... ışık kendi başına bir hıza sahip değil.... biz ışığın bir hızının olduğunu söylüyor ve bu yolla zamanı ölçüyoruz. Işık yada fotonlar için başlangıç yada son diye birşey yok. Bir foton için doğum ve ölüm tam olarak aynı anda gerçekleşiyor. Işığa 300.000km/s etiketini koymamız her 300.000km başına 1 saniyelik alan yaratmamızı sağlıyor. Her varlığın uzay ve zaman algısı değişkendir buna görede uzay ve zaman üzerine matematiksel olarak bir "sabit"in kullanılması imkansızdır. Eğer ışık hızında hareket edersen ışığın aslında hareket etmediğini keşfedersin. Yani ışık 0 saniyede 0 metre katetmiştir. Buna bağlı olarakta ışık uzay-zaman içerisinde asla var olmamış demek olur. Işığın kendi açısından bakılırsa kendisi uzay-zaman ve kütlesel manada orada bulunmamaktadır. Işık sadece anlık bir fenomendir. Zihnimiz realitesini yaratıp gözlemleyebilmek için uzay-zaman iskeletini kullanır...... Işık hızı ölçümüne referans olarak: https://www.quora.com/How-do-scientists-measure-the-speed-of-light
Sadece tecrüben ve bu yolda edindiğin bilgi önemli - gerisi önemsiz!
İşte bu enki.Bu yazdıklarını üzerine düşünülmesi efor sarfedilmesi ve bir nevi tatmin edici şeyler.Öte yandan bu yazdıkların beni ufo lardan çok daha fazla heyecanlandırıyor çünkü bir geçiş aşamasını tamamladığın ve artık dahada heyecanlı bir hal alacağı kanısına varıyorum.Sanırım sonraki yazılarında klasikleşmiş olgulardan nadir gözlemlere değilde,Bambaşka olgulardan fantastik(gerçek ama henüz kimsenin anlamlandıramadığı için fantastik)görüşler paylaşıcaksın.
SilEnki fantastik bir yolculuk olmuştur muhakkak. Bizim böyle birşeyi(dünyanın mevcut sınırları dışına çıkabilmeyi) şuan için tecrübe etmemiz imkansız olduğundan dolayı yazacağın kitabında bu keşif gezisi yer alacakmı ve ayrıca yer alacaksa bu geziyle alakalı fotoğraf, çizim, vb. metaryal içerecek mi acaba?
Sil''aynı şekilde radyoaktivite yada pandemi riskleri vasıtası ilede verimli topraklar koruma altına alınıyor. Sen sadece türkiye olarak bakıyorsun. Türkiye dünya geneline bakarsan kıç kadar bir yer. Rusyanın el değmemiş topraklarına bir bak.... Dünya yüzeyinin sadece %10-13 kadarı koyunlar tarafından yerleşim amaçlı kullanılıyor. Geriye kalanın %18 kadarı koyunlara yasak bölge. %38 kadarı ise aktif tarım arazisi. Eğer zannettiğin gibi hayırseverlerin umurunda olmasaydı bugün bir tane ormanlık alan göremezdin. Tüm bu düzen birbiri içinde işleyen algoritmik bir işleve sahip ve bu yüzdende savaşlar, ekonomik çöküşler, toplu ölümler yada göçler tesadüfi gelişmiyor.... daima bir plan mevcut!!! Uzun vadeli, orta vadeli ve kısa vadeli planlar.'' Bu yorumu gerçekten yazmış olabilirmisin diye tekrar tekrar kontrol ettim.Benim sadece türkiye gözüyle baktığımı söyledin.Bir hesap yapalımmı enki ? dünya yüzeyinin ''%10 ''u koyunlar tarafından kullanılıyor ve geriye kalan ''%56'' lık bölge temiz ve verimli bölge. buda dünya yüzeyinin %66 lık bir kısmı. kalan %34 nerede ? Dünyanın %70 i su ile kaplı bunu biliyormusun? eğer sadece %30 luk kara parçasının %66 sından bahsediyorsan %34 lük kısma bilinmeyen (yine mistik adalar kadimlerin yaşadığı veya bizim gidemeyeceğimiz haberdar olamayacağımız gözlemleyemeyeceğimiz ultra bilim kurgu çalışmalarının yapıldığı bilmediğimiz yerler der dediğini duyar gibiyim) ama hey enki hani sonsuz bir canlı organizma üzerinde yaşıyorduk ?(Enki benden çok büyüksün tahminimce 38-45 lı yaşlarındasın ben ise 21. böyle bilimsel ve mistik saçmalıkların değil ama hayat tecrübene ve hayat ile ilgili derin ve sana ait olan gözlemlerin beni büyüleyen şeyler kitabını okumaya başladığımda ilk 150 sayfayı kendimle' o çok egoist.Aşırı saçma.Bu kadar kötü mü durum gerçekten gibi önyargı ve bu önyargıları kırmak isteyen benliğim ile didişmelerle okudum ne zaman bıraksam tekrar tekrar devam ettim ve öyle şeyler okudumki gerçekten büyülendim.) Sana bunları yazma amacımda bu.Tecrübene ve görüşlerine duyduğum saygı.Seni asla küçük düşürme yada aşağılama gibi bir amacım yok bunu tekrar belirtmek istiyorum.
YanıtlaSilYüzey neresi? Bunu doğrudan üzerinde yaşadığımız kara parçası olarak idrak etseydin konuyu bu mistik zırvalara kadar getirmene gerek bile kalmayacaktı! Burada kinine yenik düşüp saçmalamışsın.
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil
YanıtlaSil''Bir ailenin yaratıcıları tarafından buraya getirilme hikayelerini yazdım. Bu ne tüm insan ırkı demekti, nede dünyadaki insanlığın ilk adımı! Ne yazdığım ile ne anladığın oldukça farklı şeyler, çünkü detaylara dikkat etmiyorsun! Peki bu ailenin hangi ırkı temsil ettiğini yazmışmıyım? Dünyada kaç ırk görüyorsun? Yazdığım hikaye adı üstünde kurban geleneğinin nereden geldiği üzerinde idi - insanların nereden geldiği değil! İnsan ırkı daima var olan bir şey ve bunun bir sonu yok. Biz yok isek başka hiçbirşey yok demektir.''
''Bu ne tüm insan ırkı demekti, neden dünyadaki insanlığın ilk adımı!''.Burdan çıkarabileceğim tek bir sonuç var.Farklı farklı ırklar ve insanlar var.Bu farklı ırklar ve insanların yada farklı insan ırklarının hepsinin ayrı bir tanrısı var ve bu tanrılar kendi ırk sahiplerine yardım ediyorlar.Ve ortaya yine saçma ve mistik bir olgu çıkıyor.Ne yani hepimizin sahipleri tanrıları var ve bizi dünyaya getirip bırakıp gittilermi ? Hepsi farklı ırkların tanrıları ve farklı insanları eğitmek içinmi geldiler ?Öyle ise yazının başındada belirttiğim gibi bunun senide benide etkileyen bir faktörü yok.Dolayısıyla senin bu bloğa yazma amacın dışında kalıyor bu konu çünki sen buraya konuşulmayan şeyleri konuşmak için yazıyorsun.Ve şuanda dünya üzerinde o ırk haricinde yaşayan kimseyi etkileyen bir faktörü olmadığından bil bakalım bu konuya ne olur ? Tabikide KONUŞULMAZ!
Dünyanın bir çiftlik olduğundan bahsederken sadece alegorimi yaptığımı zannediyorsun? Ne ise o!
Sil''Ne yazdığım ile ne anladığın oldukça farklı şeyler, çünkü detaylara dikkat etmiyorsun! '' kısmına gelecek olursam.Buraya sana birşeyi okurken ki dikkatimi gösterebilecek olan bir metin bırakıyorum.Umarım bunu çözebilirsin.Ben sadece bu metini yazabilmek için tam 2 saatimi ayırdım bakalım sen ne kadarını ayırabiliyorsun. Eğlenceli olacak :) Bunu çözebilirsen benim ne kadar dikkatli olduğumuda birebir anlayabilirisin.
YanıtlaSil''Gerçeklik önceki rahatsız edici bilinçler ise, lanetli insanlar yarının oluşumlarıdır.Rahatsızlık sana aitse, nekadar arasanda nafile.Lekesiz ırklar yaşamışsa o renkli sabahlarda, unutma nedensiz değişemez ulu ''Ra''..''
''Her elektromanyetik alanın kendine has gökyüzü vardır! HAARP gibi teknolojiler küresel düzlemde çalışmaz, sadece yatay düzlemde çalışır. Gökteki tüm yuvarlak cisimlerin resmi var, sadece dünyanın yok, çünkü dünya resminin çekilebileceği yuvarlak bir obje değil. Tabiki güneş ve ay ne iş peki diye soracaksın'' bunun cevabını vermiştim zaten yukarıda da belirttiğim gibi ben bilim aşığı biri yada savunucusu değilim ama eğer sonsuz bir düzlem olduğu için dünyanın fotoğrafı çekilemiyor asla diğer gezegenlerin fotoğraflarıda çekilemez.Ve o fotoğrafların da gerçek fotoğraflar olmadığını bugun parayla satın alabilceğiniz bütün bilim dergilerdinde neden gerçek olmadıklarını ve neden gezegenlerin gerçek fotoğraflarının çekilemediği sayfalarca yazılıyor.Dolayısıyla papağanlık yapamam çünkü ben onların asla ''Bigbang'' ''Evrim'' ''Uzay'' gibi konulardaki araştırmalarının bize sunulan çıkarımlarını saçmasapan buluyorum.Koyunların parası ile yapılan bir araştırma koyunlara sunulmaz enki. Bunu en iyi sen biliyorsun.O yüzden bu hayırseverler bunları koyunların paralarıyla araştırıyor ise bulacaklarını sadece kendilerine saklayacaklardır.
YanıtlaSilBazen 2 3 saatlik tv programlarından 10-15 cümle de olsa gerçek bişeyler duyabiliyorum(https://www.youtube.com/watch?v=IkSxWIto7Zc)
''Allah 2 kişiden razı olsun en son aziz sancar hocadan ondan öncede behçet hulisiden.Başka yerde yokuz biz.. Bakın şu kadar insan varız burda..(Trde bilinen bütün doç prof yrd doç. varsa orda 16-17 kişiler)HEPİMİZ ORYANTALİSTLERİN KOYMUŞ OLDUĞU OKSİDANTELl SIFATLARLA VE ÖĞRETİLERLE ONLARIN AÇIKLARINI KONUŞMAYA UĞRAŞIYORUZ.Bulamassınız bunu! Mümkün değil bulmanızda..''
yine aynı programda Rockefeller vakfından onların saf orjinal tohumları yeraltı sığınağında saklayıp diğerlerinin genleriyle oynamasından şuan günümüzde ne kadar çöp varsa canan karatay eşliğinde bunların yenmesinin zararlarından vs bahsediyorlar.Gayet açık zararları var ama 1 tanesi hariç hiçbiri bunun çözümünü söylemiyor.Kadın diyorki '' peki ne yapıcaz tamam hocam biliyoruz ama ne yiyip ne içicez bugunun şartlarında'' sadece bunu söyleyebiliyor o kadar zeka ile.Halbuki bana göre sorması gereken sorular k
8milyar insanı günlük et yumurta süt meyve sebze ile besleyebilmek için kaç adet tavuk inek öküz keçi arı vb gerekiyor?
Bu 8 MİLYAR İnsana yetecek kadar eti sağlayabilmesi için bu hayvanların ne kadar hektarlık bir alanda doğal yollardan beslenmesi gerekiyor?
Bu hayvanların yediği otların ne kadarını yenileyebilir toprak bir günde
Bu kadar hayvan ile hangi makina ilgelenebilir kaç tane insan ?
...
...
..
Bütün şartları sağlasak dahi(ki görüldüğü üzere imkansızdır) doğal popülasyonun dengesi bozulacağından örnek vermek gerekirse İnek sayısı artarsa sinek sayısıda doğru orantıda artar.Sinek sayısı artarsa böcek ve örümcek sayısı.Buna bağlı olarak kuş ve kemirgen sayısı .... bu şekilde devam eder ve bizim ihtiyacımız olmayacağından sistem şimşek hızında çökücektir.Burdaki tek sorun Siktiğimin mantar gibi türüyen 8 milyar insanı..
Not:Kitabını tamamen bitremedim ama her fırsatta okuyorum.Birde 2 3 gün boyunca baktım ve göremedim yorumları o yüzden bu gün görüp okuyup cevap verme fırsatım oldu bunun için kusura bakma. kungfu yapmayı öğrendikten sonra bizi neler bekliyor enki :)Bu konuda heyecanlıyım.Sildiğim yorumlar bu uzun aynılarıydı ama 4096 karakter sınırı olduğu için aktarırken bir sıkıntı yaşadım o yuzden onları silip düzgün bir şekilde tekrar aktardım.Cevapların ve anlayışın için tekrar teşekkürler.
ENKI kafama takılan bir soruyu sormak istiyorum. Simatik çalışmaları 1967 de başlamıştır. Ve bu çalışmayla evrenin temel yazılımı bulundu "frekanslar". Bu kadar uzun zaman geçmiş, herhalde bir dijital evren sonsuz evrenlerin arasında yerini almıştır. Eğer dijital evrenin frekansı ölçülebilseydi(belki ölçülebilir) tırtıklı(dijital) dalga yapısı görülebilirdi , belkide şu an öyledir.Çünkü Elon Musk habire simülasyonda olduğumuzu söyleyip duruyor.(Belkide transhumanizme bir hazırlıktır ve alakasız da olabilir emin değilim). Bu durumlar mandela etkisinin çok yoğun dönemde hortlayınca bende bir acaba sorusu oluştu. Eğer böyle bir şey gözlemlenebilseydi evrenin simülasyon olduğu söylenebilir miydi? Bizim orjinal evrenin taklidi gibi. Ben bizi çakıştırdıkları evrenin böyle bir yer olduğunu düşünüyorum çünkü bu sistem koyunları belli kararlardan uzaklaştırmak için kullanılsaydı HAARP ve baz istasyonlarına gerek kalmazdı diye düşünüyorum. Çünkü bu işi bu sistemler zaten sağlıyor ve otomatik çalışıyor. Mesela sistemin algoritması belli konularda düşünmeme üzerineyse belli konuları düşünenlere atımlar yollanarak düşünceden uzaklaştırılabilir. Bunu yapmak için paralel evrenleri çakıştırmak gibi tehlikeli işlere girişmek gerekmezdi. Umarım elitlerin evrenlerle oynamak için iyi bir nedenleri vardır.
YanıtlaSilHaberin linki: https://onedio.com/haber/elon-musk-in-ortaya-attigi-beyin-yakan-iddia-gercegi-yasiyor-olma-ihtimalimiz-0-1-758619
Enki zerreye vardiğin cevap benim biraz kafamı karıştırdı. Senin insanları şok edip etmeme gibi bir derdin yok ki zaten tüm yazıların az çok şok içeriyor. Spiritüel yazıların düz dğnyadan daha çok şok ediciydi ya da üst insanların bizi yaratması ya da evrim komplosu. Tüm bunlar gözümüzün önündekiler ve bedava değerinde. Peki dünya da gözümüzün önünde. Belki de ilk yazında bundan bahsetseydin oluşturduğun önyargı yüzünen kimse seni okumayabilirdi. Aslında düz dünya fikrini hafiften sezdirdin ; uzayın dolu olması güneşin enerjiyi alması gibi şeyler.
YanıtlaSilZaten hafiften dünyanın düz olabileceğini önceki yazılardan sezmiştim. 3 boyutlu gördüğünüzü mü sanıyorsunuz yazında ''bilinen'' güneş sistemi ibaresini kullanmıştın hem de iki kere. Kesin değil dikkatli olun der gibi bir ima hissettim. Ayrıca matrixte kung fuda druidlerin güneş modeli resminde düz bir yüzey vardı. Dünya düzmü lan diye bir soru oluşmustu. Zaten druidlerin spirali sanki düz dünyada daha çok çalışıyor. Mevsim oluşumu ve içten dışa dıştan içe dönüş.
Bahsettiği şey şimdiki yazıları değil.Şuanda düz dünya mevzusunu az çok insanlar biliyor.2009 2012 arası yazdıklarını kastediyor.
YanıtlaSilZaten ilk yazı derken Enkinin ilk blogundaki ilk yazıdan bahsettim.
SilEnki bu düz dünya muhabbeti internette ne zaman dönmeye başladı. Çünkü google amca bunları bana 2016 2017 yıllları arasında önermeye başlamıştı. Düz dünyayla ilgili yayılan şok dalgası flashlight projesinin bir parçası olabilir mi?
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilŞeker tüketimini azalt ve fındık yada fıstık tarzı kuru yemişlerden yemeye başla. Şeker bakteri üretimini azaltır... fındık ve fıstık tarzı yemişlerdeki magnezyumda kokuyu azaltır. Koltuk altlarını elma sirkesi ile ov ve 2-3 dakika sonra su ile durula, bu derinin ph değerini yükseltir. Eğer 2 hafta sonra bunun sana bir fayda getirdiğini göremiyorsan ne yediğini tek tek incelemen gerekir. Fakat sana şimdiden sorununun gıda bazlı olduğunu söyleyebilirim.
SilElma sirkesinin saç ve dişler için de iyi olduğunu duymuştum. Magnezyumun böyle bir faydası olduğunu daha önce duymamıştım. Hangi besinlerde bol bulunduğunu araştırıp yeme düzenimi ona göre ayarlamaya çalışırım. Fakat benim merak ettiğim şey sabun kullanımıydı. Her işimizi sadece su kullanarak görebilmek güzel olurdu ama bu belli koşullar olmadan pek mümkün gelmiyor bana. Saçlarımı sadece su kullanarak yıkamayı denemiştim ve en fazla 1 hafta idare edebildi. Sonrasında aşırı derecede yağlandı,koktu ve insan içine çıkılmaz hale geldi. İnsani ilişkilerin hayati olmadığı bir konumda olmadığımdan dolayı böyle şeylere dikkat etmem gerekiyor. Bu arada saç için tanıdıklardan özel el yapımı bir sabun alıyorum, vücut için marketten alınabilecek sıradan banyo sabunları kullanıyorum. Bunlar dışında şampuan,krem,deodorant,roll-on kısacası başka en ufak bir şey kullandığım yok. Sonuçta sabunu da taş çatlasa 30 sn tutup direk yıkadığım için gözenekleri tıkayıp kirleri tutarak ter kokusunu körükleyeceğini sanmıyorum ama yine de emin değilim. Neyse asıl sormak istediğim, beslenmeme dikkat edersem, sabun kullanmak sadece su kullanmaya doğru giderken sorun çıkarır mı?
SilAktarlarda satılan doğal sabunlardan al.... onlarda 5TL civarında... Endüstriyel sabunlardan uzak dur sadece - eğer unilever logosu varsa at çöpe gitsin. Birşeyden bol yemek yine aşırıya gider ve başka bir sorun yaratır - daima orta karar kullan. Vücudun sana zaten "yeter" sinyalini veriyor!
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
SilSelam enki
YanıtlaSilBen bilimin yalancı ve sahtekar olduğunu 13 yaşında anlamıştım. Genetik bir hastalık olan retinitis pigmentosa optik atrofi ve makula pati hastasıyım ve zamanla kör oldum ve şuan yüzde 90 görmüyorum yaklaşık 16 yıldan beri bilim adamları aha bugün aha öbür gün iyileşeceksin deyip kandırdılar ve halen bu sömürü devam ediyor ve şimdi ise yapay retina diyorlar ki tabi bu bizim için değil robotlar için...şuan hayatımı baston ve erişebilirlik özelliği olan tabletle idame ediyorum. Koyunlar yardımsever falan deil bunu üniverstedeyken anladım ve salak hocalardan sıkıldım ve okulu bıraktım aslında intihar etmeyi düşünmüştüm lakin bu eylemi aptalca buldum neyse..
Genetik ve kök hücre için ne düşünüyorsun
Rüya hakkında görüşün nedir
Okyanuslar Nasıl oluştu
Ölümsüz olduğumu biliyorum ve bu döngü hep böyle mi sürecek
Biliyorum birbirinden alakasız sorular sordum cevap vermeyebilirsin sadece yazmak istedim. Ben hep farklı düşünürüm ve bu nedenle deli damgasını yerim. Bize her şey anlatıldığı gibi işlemiyor.
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil