23 Ocak 2018 Salı

ARKEOLOJİ VE NESNELERİ TANIMLAMA HATALARI

Merhaba sevgili moronoantropologlar,

Bugün bir sonraki yazılarıma ışık tutması amacıyla arkeolojinin nasıl hatalı olabileceği, yanlış yönlendirebileceği yada unutturabileceği konusuna değineceğim. Konuyu fazla uzatmamak içinde "Motel of the Mysteries" kitabından bir alıntı yapacağım. Belki size komik gelecek, ancak bu örneklerde arkeolojik manada ve buna bağlı olarakta geçmişi anlama hususunda ne kadar boka battığınızı göreceksiniz.



Sanırım buraya kadar mizahide olsa tüm bu arkeolojinin asırlar sonra yaptığı keşifleri nasılda yanlış olarak algılayıp bunu halka aynı şekilde yansıtarak zihinleri altüst edebileceğini anlayabiliyorsunuzdur. 

Ya peki aynı arkeologlar bu yapılardan birini bulsalardı onlara ne diyeceklerdi? Etrafta buldukları işaretleri ne olarak algılayacaklardı?
Atom enerjisi hakkında en ufak bir bilgiyi bırakın, atom hakkında bir fikre bile sahip değilsiniz ve şimdi karşınızda böyle devasa  yapılar duruyor. Bunlara nasıl bir anlam vereceksiniz? Bunlara ne olarak bakacaksınız? Yapı, sembol, heykel, işaret??... Her ne uydurursanız uydurun, sonuçta tüm çıkarımlarınız bulunduğunuz zamandaki bilgi ve eğitim seviyenize göre şekil bulacaktır. Değil mi????

Nükleer reaktör odası için herhalde bir kralın mozolesi yada mezarı diyeceksiniz. Nede olsa odanın yapısı çok düzgün ve özel. Yukarı doğru çıkan seremoni merdivenleride var. Göğe çıkmasını sembolize eden bir çıkışta var. Aşağıdada müritler bekliyordur herhalde. Mezarda özellikle yerin bayağı bir altında yapılmış ve belliki çok zahmetli olmuş. Yani burada yatan kimse oldukça önemli birisi olmalı herhalde diye düşünmemek olurmu hiç?


Ve birgün karşımıza böyle birşey çıkıyor. Mermer ve granitten yapılmış devasa bir yapı zinciri. Uzaktan bakıldığında ışıl ışıl parlıyor. Acab nedir diye merak ederken içine girmek için kapısı aranıyor ama nafile. Kapıyı bulamayanlar duvarı kırarak içeri giriyor ve içeriden giriş kapısını bulup bir başka delik daha açıyorlar. Çünkü piramidin girişi kapısı mühürlenmiş görünüyor. Tünelleri gezmeye başlıyorlar ve karşılarına bir odanın ortasında duran lahit çıkıyor. Bir bakıyorlar içinde bir tabut ve o tabutun içindede bir firavun. Voaaavvvv demekki bu koskoca yapı bu firavuna atfen dikilmiş bir kabirden ibaretmiş. Böylece piramitlerin gizemi çözülmüştü, artık herkes piramitlerin birer kabir olduğunu biliyordu ve dünya yine rahat bir nefes almıştı. Çünkü bulunan şey alt tarafı bir mezardı. 

Tabiki piramide giriş kapısının açılabilmesi için yüzeyin tüm mermer tabakası sökülmüştü ve bu tabakalar kahire şehri kurulurken binalarda yapıtaşı olarak kullanılmıştı. Bu nedenle bugün görmekte olduğunu harabe bu istilacı ve soyguncuların geriye bıraktığı çöpten ibarettir. Yani buna......
Bu destansı moloz yığını için bugün kendini "mısırlı" ilan eden müslüman arap işgalcilere teşekkür edebilirsiniz.
Firavun Khufu'nun tabutunun bulunduğu lahit. Garip olan birşey yok değil mi? Eminsiniz değil mi? Nede olsa oradaki lahit bir Krala ait, yani hepsi bu olmalıydı zaten........ 


Tut-ankh-amon un mezarı. Krallar vadisi denen yerde bir yer altı mahzeninde bulundu. Piramidin içinde değil! Duvarlarda onu anlatan hiyeroglifler ve lahitinin çevresindede yine onunla yada görevi veya hayatı ile ilgili hiyeroglifler mevcut. Mekan size orada kimin yattığını anlatıyor!! Kufudan sonra bir kaç firavunda mezarının piramid içinde olması için çabaladı ancak mısırlılar nedense adam gibi bir piramid yapamadılar. Bu yüzden bir kısmı günümüze ulaşamadan harabe oldu.

Kufu'nun lahitinde hiçbir kabartma, rölyef yada hiyeroglif yok. Adam kendini "Khnum-Khufwy, yani '[Tanrı] Khnum beni koru' diye adlandırmış. Lahitinde ise ne ismine nede ismini yada ünvanını andıracak bir ize rastlamak mümkün değil! Aslında Kufu diye sunulan mumyanın Kufu olduğu dahi meçhul! Aslında bugüne kadar hiçbir piramidin içinde firavun mumyası bulunmadı. Tüm bu piramid ve mumya yalanı piramidlerin işlevlerini örtbas etmek amacıyla uyduruldu. Piramitlerin içine mumyalar yerleştirilerek bu yapılara birer lahit yada mozole görüntüsü verildi. Çünkü hiçbir mısır kralı kolayca bulunabilecek ve talan edilebilecek bir mezara yerleştirilmezdi. Mısır krallarının mezarları türbe gibi ziyaret edilmezdi.

Sanırım buraya kadar antik yapıların esas işlevleri konusunda biraz daha dikkatli düşünmeye başlarsınız. Çünkü neyin ne olduğunu anlamanız, çevrenizde neyin nasıl işlediğini anlamanıza yardımıcı olur. Kargo kültürüne bağlı inançlar yada sembolizmler günümüzde halen "gizemli" geçmişin izlerini taşımaya devam eder..... taki onlara dikkatlice bakmaya başlayana kadar!!!! Size bir örnek vereceğim..... Yıllardır gözünüzün önünde olan ama hiç "lan bu ne amk" diye sormadığınız şeylerden bir tane: (şimdilik sadece 1 tanesi)
Tüm askeriye ve ona bağlı olan birimlerde kullanılan bir süs olan kordon için Emekli Koramiral Can Erenoğlu bir TV kanalında katıldığı programda bu kordonla ilgili, "Anne-bebek arasındaki kordonu da simgeleyen bu unsur verildiği yaver veya emir subayının ihaneti ya da komutanını koruyamaması durumunda kendisini asması içindir" dedi. Aslında kimse bu kordonun ne olduğunu, nerden geldiğini yada ne için omuza öylece asıldığını artık bilmiyor. Bu yüzdende kimileri çıkıp birşey saçmalıyor ve o ana kadar akla en yatkın tek açıklama olduğu içinde tabiki dinleyenler tarafından kabul görüyor. 

Peki neden böyle boktan açıklamalara hemen inanasınız geliyor? Çünkü size geçmişteki kadim halkların birer cahil, barbar yada yolunu kaybetmiş sapık sürüsü olduğu tekrarlanıp duruluyorda ondan. Bu yüzden zannediyorsunuzki geçmiştekiler zeka fakiri embesillerden başkası değildi ve biz elimizde "bilgisayarlar" ile bugün uzayın derinliklerini keşfediyoruz (hayalinizde)! Bu kibirle yetiştirilen sizlerde tabiki elinizdeki kargo kültürü kalıntılarının aslında gerçekte ne olmuş olabilecekleri konusunda en ufak bir fikre bile sahip olamıyorsunuz. 

Yukarıdaki kordonun temeli neyi dayanıyor peki???
Bu iki şey o askeri kordonun atasıdır! Atası derkende alanı elektronik düzenektir. Yalnız bu iki düzeneğin bağlı olduğu bir şey daha var ve oda tüm bu askeri uniforma detaylarına açıklık getirebilecek birşey. Henüz bunun ne olduğuna değinmeme müsaade yok ancak yinede ipuçları bırakabilirim.
 



Kılıç kemeri, orijinaline atfen metali taklit eden bir ip ile süslenmiş. Aslında bu kemer tamamen metal kablolu bir aksam. Kordonun takılı olduğu omuzdaki apolete bağlı, kemerde o apolete. Kemerin ucu kılıcın kılıfına iki noktadan bağlı. Kılıcın kabzası metal değil, anti-statik ip ile kaplı ve orjinalinde ipin altındanda sarmal bir kablo geçiyor. Kılıç çıplak elle tutulmuyor, eldivenle tutuluyor. Burada görmekte olduğunuz şey bir elektronik düzeneğin kargo kültürü ile günümüze yansımış halidir. Bu düzeneğin tam olarak ne olabileceğini ve nasıl kullanılabileceğini hayal edebildiniz mi???? Bunlar Bilim-Kurgumu sanıyorsunuz?

Bunca renkli taşlar ne diye dinlerin en kutsal nesneleri oluveriyorlar? Tanrılarla iletişim kurdurdukları içinmi? Yoksa düşmanları bir kaç düğmeye basarak yok ettikleri için mi? Belki o sihirsel şimşekleri kontrol edebilenleri tanrı zannettikleri içindir?! Dikkat edin dinler daima güç mekanizmalarını yada gücü sağlayan kaynakları sembol olarak kullanıp kendilerini o gücün koruyucusu yada temsilcisi ilan ederler. 

Heil Satan....... 

4 yorum:

  1. Enki bugün senin sonraki yazının tarihle ilgili olacağını tahmin etmiştim. Neyse. Bilim dini yazından beri orgon enerjisiyle ilgili yorum yazacaktım ama araya başka konular girince kaldı. Orgon enerjisinin Wilhelm Reich tarafından bulunduğunu öğrenince çok şaşırdım. Doğru olabilme ihtimali yükseldi. Orgon enerjisi biyolojideki canlılğın cansızdan farkını açıklıyor. Ayrıca orgon enerjisi neden piramitlerde bitkilerin daha çok büyüdüğünü açıklıyor.

    YanıtlaSil
  2. Ephod ismi IPod a benziyor. Bu bir tesadüf olamaz herhalde.

    YanıtlaSil
  3. https://www.sideshowtoy.com/assets/products/400310-iron-man-mark-iii/lg/marvel-iron-man-mark-3-life-size-figure-400310-03.jpg

    YanıtlaSil
  4. İyiki musadeyi almışsınız. Vidyolarinizda plazma toplarının atesleyicisi olduğunu söylüyorsunuz. Bilgiler için teşekkürler

    YanıtlaSil