Çocukluktan beri hepinizin öğrendiği ve hayatın bir parçası olduğuna inandırıldığınız bir şey var! PROBLEMLER yada bir başka deyişle SORUNLAR! Kısaca negatif ve hoşunuza gitmeyen şeylerin bir kombinasyonuna verilen isim. Bu şey sadece hayatın içinde değil aynı zamanda lisanda ve iletişimdede mevcut, yani heryeri sarmış durumda.
Birisi konuşurken mutlaka bir şekilde bir "problem" olup olmadığını sorarsınız. Hatta konuşurken dahi "ancak problem şuki" gibi başlangıçlarla sanki bir canavara karşı savaşıyormuş gibi bir intiba bırakmaya çalışırsınız. Eğer bir problem varsa bunun bir çözümüde olmalıdır - yoksa buna sadece "çözümü olmayan bir problem" demez, onun yerine "gizemli bir sır" yada "muamma" dersiniz. Yani bi sikim anlamadığınız alanlarıda sanki ufakta olsa biliyormuş gibi takınırsınız. Averaj bir koyun için günün çoğunluğu problemlerle uğraşmak ve onları çözmekle geçer. Problemler her yerdedir ve hayatı zehir ederler, çözümünü bulana kadar uykularınızı kaçırırlar.
Sabahın 06:00 sında kalkıp işe gitmek bir problemdir. Arabadaki benzin lambasının yanıyor olması bir problemdir. Size gelen müşteri şikayetleri birer problemdir. İşyerindeki bir lavukta sırf suratına gıcık olduğunuz için bir problemdir. Bazı insanları sırf size problemler yaratıyorlar diye bir karadeliğe atıp hiçlikte kaybolmalarını istersiniz. Bakkala gittiğinizde cebinizden 50 kuruşun çıkmaması bir problemdir. İşe geç kalmanız bir problemdir. Okulda sınava girmemeniz bir problemdir. Çıkma teklif ettiğiniz kızı gezmeye götürememeniz bir problemdir. Telefonun kontörünün bitmesi bir problemdir. Çorbanın tuzsuz olması yada mala vurmak istediğiniz kadının başının ağırması bir problemdir. Eğer hayata dikkatlice bakarsanız tüm hayatınız sabahtan akşama kadar problemler çözmekle geçer. Hatta hayırseverler bu hayati problemleri daha efektiv çözebilmeniz için size okulda matematiği öğretirler. Bilim adamları matematiğin evrensel bir lisan olduğundan bahsederler.
Çocukluktan beri programlandığınız temel kontrolda buna bağlıdır - matematik ve problem çözümü. Bu sayede problem çözmeye şartlandırılmış ve herşeyi bir problem olarak görmeye başlayan toplumuda tıpkı ellerindeki gizmo oyuncakları gibi idare edersiniz. Çünkü hayırseverler biliyorki, eğer bir problemi çözerseniz beyin size hormonel bir "aferin" sunacaktır. Bu hormonel aferin ve onun verdiği histe koyunları onu elde edecek şekilde yaşamaya itecektir. Koyunlar bu sayede daimi bir problem ve çözüm arayaşında kendilerine takılan at gözlüklerini fark etmeyecek ve bu şekildede kullanılmaya ve güdülmeye devam edeceklerdir.
Koyunların konuşmalarına dikkat edin....
"Herkesin kendine ait problemleri var."
"Çok sorunlu bir gündü yaaa."
"Bugün çok sorunlar yaşadım."
"Probleminiz .....'a sahip olmamanız."
"Sorun şuki, bundan artık üretilmiyor."
"Dostum bir sorunum var bana yardımcı olurmusun."
"ilişkimizde bazı sorunlar mevcut."
"Neden bu kadar problem yapıyorsunki."
.... gibi birçok benzeri konuşmaları gün boyunca duyarsınız. Herkes çeşitli problem yada sorunlara sahiptir ve bir şekilde bunları çözmelidirler - yoksa kıyamet kopar, ekonomi çöker, savaş başlar, uzaylılar saldırır, kıçına kola şişesi kaçar, yarın güneş doğmaz.... vs.
İşte bugün size önemli bir sır vereceğim, bu belkide hayata olan bakış açınızı biraz kalibre eder!
Hazırmısınız?
Problem denen şey insan ürünü bir zırvadan başka birşey değil!
Yılan tanrı güneşi yemeye başlamadan evvel insanların hiçbir problemi yoktu. Ta ki druidler onları böyle birşeyin olduğuna inandırana kadar. İnsanlar o zamanlar bizim bugünküne nazaran daha sert bir yaşam şartında yaşamakta idiler, fakat bu onlar için bir problem değildi.... Bu sadece hayatın gidişatı idi, hayat öyleydi! Ancak bu sığırların korkuyla kandırılmaları ve akabinde tanrı karşısında zayıf olduklarına inandırılmaları ile bir anda tüm yaşam bir probleme dönüşmüştü.
Şimdi pencereden dışarı bakın, her ne görüyorsanız görün - herhangi bir problem görebiliyormusunuz? Doğrudan tabiki Hayır! Ancak eğer kızacak, korkacak, suçlayacak yada gıcık olacak birşey arıyorsanız illaki bulursunuz - değilmi? Şu lavuğun giyimi bir sorundur, yani uymuyordur sizin zevkinize. Şu denyonun ulu orta kız arkadaşının götüne el atmasıda bir başka ahlaki problemdir. Ah birde şu köşedeki Motor Mahmut yokmu, yanındaki fahişeleri cebinizdeki 20TL ye sakso çektirmeyede ikna edemez - hele bu başlı başına bir problemdir - elenoraya devam etmek zorunda kalacaksınızdır. Aşağıdaki araba yanlış park etmiş, ahaaa bak şu o. çocuğunun yarattığı probleme. Karşıdaki evin perdelerinden odadaki kadının çıplak gezdiği belli ama bunu göremiyorsunuz - daha beter bir problem. Aşağıdaki götün teki size "milletimi dikizliyon lan sen" diye bağırınca etrafa rezil olmak ultra mega bir problemdir. bakın işte bunca problemi 1 dakika içinde "yaratmak" mümkün. Bunu birde günün geri kalanı için düşünün. Sanki tüm dünya bir problem üretme merkezi gibi ve sürekli bir problem çözücü lazımmış gibi bir hava var. Tabiki illaki birileri sizlere problemlerinizi çözmede yardımcı olacak hizmeti yada alet edevatı satmayıda ihmal etmez.
Şimdi birde evrene bakın... uzaya, yıldızlara, galaksilere, gök taşlarına yada diğer gezegenlere bakın. Hatta onu bırakın kendinizi Ulusal Uzay İstanyonundan dünyaya bakarken hayal edin. Tek göreceğiniz şey nedir biliyormusunuz?
DURUM
Tüm evrende var olan tek sabit şey durumdur. Aşık olmak, kızmak, düzüşmek, çalışmak, seyretmek, ip atlamak yada araba kullanmak gibi aktiviteler bu evrensel kanunun dışında değildir. Yani her ne yapıyorsanız (yada yapmıyorsanız) içinde bulunduğunuz tek sabit şey o anki durumdur! Fakat birer yaratıcı tanrı olarak her koyun bu durumları birer sorun yada çözüm olarak algılamayı seçer.
Evdesiniz ve karnınız aç fakat sizin buna bakış açınız bir einstein denklemidir. Yani problem açlıktır ve bunu çözmek için bazı etkenlere ihtiyaç vardır. Bu etkenler tost ekmeği, kaşar, tost makinası, yağ, elektrik, zaman ve tost makinasını kullanmaya yetecek kadar enerjiye sahip olmanızdır. Tüm bu etkenler bir araya getirilip düşünülen şekilde uygulanıncada problem çözülmüş olur... artık karnınız toktur. Peki bu problemin sonumu demek yoksa sadece kısa vadeli bir çözümmü? Tabiki kısa vadeli bir çözüm. Kendi yarattığınız problemlerin çözümü daima kısa vadeli olacak ve aynı problemlere günbegün çözümler bulduğunuzu zannederek hayatınızı harcayacaksınızdır.
Aslında karnınız aç iken durum sadece "aç olmanız" idi ve bu durumdada tek yapmanız gerekenin birşeyler yemek olduğunu zaten biliyordunuz. Problem olarak görülen ve çözüm olarak görülen tüm aktiviteler sadece tek bir şey etrafında gerçekleşti: DURUM!
Peki bu koyunları bu tip problemler nasıl yöneltiyor? Tabiki problem yaratmalarına yardımcı olarak! Tüm devlet sistemi koyunlara daima şu mantrayı okur "biz size yardım için buradayız". Bunun manası "biz - olmasada sırf siz var zannedin ve buna karşılık verin diye problem yaratmaya devam ederiz" dir. Koyunlar bu tip karşılık verme yani "çözümü görme" dürtülerine karşı koyamadıklarından medya ve siyaset sahnesi onların sazan havzasıdır.
"Saldırıya uğrayabiliriz" (Problemmmmmm)
"Ancak eğer şu zırzopsavarlardan 10 milyar TL lik alırsak bişiy olmaz" (Çözümmmmm)
"Akciğer kanserinde geçen seneye oranla %2 artış var" (Problemmmmmm)
Dikkat edin sadece yüzdeler var rakam yok. Yani eğer geçen sene 1000 kişi kanser olmuşsa bu sene 1020 kişi kanser olmuş demektir. 1000+1020 yapmanız sizden beklenmiyor zaten! 70 milyon insan için büyük fark olsa gerek! Aynı şekilde diğer hayati önem taşıyan şeylerin yüzdeli rakamlarda %0.2 gibi minik gibi gösterilip hasır altı edilir. Çünkü esas rakamı bilmeden verilen yüzdelik oranın hiçbir manası yoktur. Mesela ben geçen 10 seneye nazaran kzanacımda %42 lik bir artış sağladım diyelim. %42 woaaaw değilmi, fakat eğer kazanç yıllık 5000TL ise bu yüzdelik rakam size milyarları sunmayacaktır. Hele baz alınan rakamın ne olduğunu bilmiyorsanız bu duyduğunuz yüzdenin ne boka yarayabileceğini dahi düşünemezsiniz. Diyelimki türkiyede 4 milyon kanser hastası var ve bu rakam sürekli olarak size yıldan yıla yüzdeli olarak sunuluyor ve bu yüzde seneden seneye sadece geçen seneye oranla hafif artışlar ile sunuluyor. Akciğer kanserindeki 2000 yılı rakamı eğer 1 milyon ise ve bu rakamı 10 senedir bir bütün olarak duymamışsanız, duyduğunuz yüzdeli öneriler size sadece şunu anlatır: herşey güzel, hastalanma oranı normal, sorun yok! Fakat bu koyunların arasından bir tanesi çıkıpta "hey siz bize yüzdeli zırva rakamları vermekten çok şu işin bir şifasını bulmak için fon ayırsanız nasıl olur" demiyor. Onun yerine tüm sığırlar kanser haftalarında çiftetelli oynayıp yakalarına sikindirik pembeli fiyonklar takıyor ve bi bok becerdiklerine inanmaya devam ediyorlar. Oh, probleminizmi var buyrun size bunun çözümü olarak bir yaka kurdelası - bok kahverengisi, nasıl? Yoo, aslında kurdela beyazdı ben nasılsa bu var diye kıçımı sildim onunla ve voilaa yeni bir renk oldu işte. Tabiki hafifi bir bok kousu mevcut ama siz nasılsa diğerleri gibi aynı boku solumaya alışık olduğunu için bir sorun teşkil edeceğini sanmıyorum.
"Ancak eğer sigaraya zam yapıp sigara içimini azaltırsak pasif içicilerin bu "ölümcül" hastalığa yakalanmalarını engelleyebiliriz." (Çözümmmm)
Tabiki bu sigaraya yasak verme modası halka oldukça pahalıya mal olup işyerlerinin bazı yeni belge, izin vs almalarına neden olacak ve tüm bu para (sallıyorum) anlayacağınız gibi kardeş halkımız olan suriye halkının özgürlüğü için tuttuğumuz muhaliflere göndermekte olduğumuz silah ve techizata akacak. Vandaki depremzede açlar zaten artık kendi başlarının çaresine bakmayı öğrendiler ve ortama alıştılar. O yüzden artık onlara yapacağımız yatırımı suriyeli kardeşlerimize prefabrike mahalleler kurarak iki ülkenin birlik ve beraberliğini kenetlemiş olacağız. Suriyeli kaçaklar tabiki kendi koyunlarımızdan daha değerlidir! Türk halkına bişiy olmaz ama o zavallılara olabilir - değilmi? Heeeyy, hatırlıyormusunuz somaliye yardım kampanyamızı? Hani ajda abla denen cenazeyide yanımıza almıştık, koyunlar yardım için tonlarca ıvır zıvır yollamış ve çoğunu el-shabap mensuplarına temsil etmiştik. Hatta sonradanda konsolosluğa yer açmak için sms yardımı ile toplanan paralar ile bir kaç art niyetli somalili teröristi bombalamıştık - ahh ne günlerdi onlar beee.
Bu tip problem bombardımanları bütün gün boyunca koyunların zihnine sokulup birilerinin sunduğu çözümü beklemeleri sağlanır. Önemli olanda budur zaten, koyunları beklemede yani zihinsel komada tutmak! Çözümler bazen o kadar uzun zaman alırki, koyunların problemin varlığını ve temelini unutuverirler. Tıpkı büyük gündem yapan balyoz yada askeri darbe girişimleri gibi. Koyunlar nasılda sevindi generallerin yargılanmasına değilmi? Bırakın sevinsinler, eğlensinler, halay çeksinler.....
Konuyu dağıtmayayım.....
Sakın hayata bir sorun yada problemmiş bakmayın! Yoksa bu ömrünüz boyunca sizi terk etmeyecek bir hastalık halini alır. Politikacılar, satıcılar yada bu zayıflığınızı size karşı kullanmak isteyenler daima kazanır ve sizde ömür boyu kaybedersiniz. Politikacılar varmak istedikleri sonuçlara ulaşabilmek için önünüze problemler serisi sunarlar ve hepsi sanki astrofiziksel kuantum mekaniği gerektiren bilgi ile çözülebilecekmiş gibi tanıtılır. Tabiki bi bok anlamamış olan koyunlarda sunulan çözümü kabul ederler. Politikacılar çözüm sunmazlar, sadece problem yaratırlar ve yaratılan bir problemin üstüne bir diğerini pişti yaparak gündemi değiştirir ardındanda koyunları yağsız kazığa oturtup yavaş yavaş acıyı hissetmelerini izlerler ve kendi kendilerine "ulan bakalım bu sığırların götü ne kadar folloş olunca bağaracaklar? Belkide hoşlarına bile gidiyordur bunların. Muhahahahaa" diyip üstüne 31 çekmeyide ihmal etmezler.
Yaşıyor olmanız bir durumdur. Yürüyor, koşuyor, sevişiyor yada çalışıyor olmanız sadece birer durumlar serisidir. Koşarken düşün diziniz kanamışsa buda bir yaralanma durumudur ve durumdan bir diğerine yani pansumana geçersiniz. Aç durumda iken çalışır duruma geçip bu durumu kendinize iyi gelecek şekilde manipule edersiniz. Evde kanepeye uzanıp porno bakarak mastur takılmak bir durumdur, fakat eğer dışarı çıkıp bir hatuna "selam" derseniz bu "ele tecavüz durumu" farklı bir duruma dönüşebilir. Her durumda yaptığınız şey o durumun sizi ne kadar hoşnut ettiği yada uyuz ettiğini tartmak üzerine geçer. Eğer durumdan hoşnutsanız onu tekrarlamak isterseniz, uyuz olmuşsanız uzak kalmayı yeğlersiniz. Bankaya kredi borcunuz var. Bu tabiki birçok 2000TL maaş artı 5000TL kredi kartı limiti olan sığırın PROBLEM olarak gördüğü şeydir. Aslında ortada bir problem yok! Var demek istiyorsanız bile bu problemin kaynağı bulunarak onun çözülmesi mümkündür - yani koyunsal hırs. Borçlu olma durumunda bu durumu borçsuzluğa döndürmenin yolları aranır ve böylece durum istenilen (arzu edilen) şekile ulaşacak şekilde manipule edilmiş olur.
Şu komşunun kızı seni beğenmiyor diye üzülüyor ve bunu bir muamma yada çözümsüz problem olarak görüyorsun. Fakat asla bu durumu lehine çevirecek manipulasyonu yapmaya yeltenmiyorsun. "Selam" demeye yada o eve gelirken sanki apartmandan çıkıyormuş gibi yapıp karşılaşmaya çalışmıyorsun - belki yakında iken (parfümsüz) kokunu alınca fikri değişecektir. Belkide nazikliğin onu etkileyecektir. Bunların işe yarayıp yaramadığını, uygulamış olmadan asla bilemeyeceğine göre, tek ele tecavüze ve hayaller artı problemlerle dolu yaşamına devam edebilir, ayrıca "Bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz" şarkısını dinlerken senden haberi bile olmayan platonik aşkının uğruna intihar edebilirsin.
Hiçbirinizin hayatı problemli değil. Ne siz bir problemsiniz nede size bir problem olduğunu iddia edenlerin sundukları gerçek birer problem. Tek yapmanız gereken durumları lehinize uyacak şekilde manipule etmeyi öğrenmek. Eğer iyi ve kötü gibi zırva kavramlar hayatınızın parçası olarak kalmaya devam ederse problemlerde peşinizi bırakmamaya devam edecektir. Ruhsal olarak iyi yada kötü bir durumda olduğunuzu iddia edebilirsiniz fakat her ikiside halen tek bir şeye parmak basar - içinde bulunduğunuz duruma! Eğer bir el-kaide militanı öldürülmüşse bu iyi bir durumdur, eğer bir amele çatıdan düşüp ölürse bu kötü bir durumdur - değilmi? Her ikisindede ortak olan şey bu iki kişiyi tanımıyor olduğunuz ve onların ölümlerinin ne sizi sevindirecek nede üzecek bir tarafı olduğudur! Bunun doğruluğunu bu haberi duyduğunuzda hissettiğiniz hisse bağlı olarak kendiniz karşılaştırın. Fakat haberin sizde bıraktığı izlenim sizin hangisini iyi yada kötü görmenizi destekleyecek biçimde olacaktır.
Bilim adamları ne yapıyor sanıyorsunuz? Bütün gün oturup dünyanın problemlerinimi çözüyorlar yoksa eldeki verilere bağlı olarak karşılarındaki durumu manipule etmeyemi çalışıyorlar. Atom bombası bir sorun ve çözümmüydü yoksa atomik enerjinin istenen şekilde kullanılmasını sağlamak için yapılan bir "manipulasyonmu?"
Bu iki kelimeyi (problem ve sorun) kullandığınız günlük lisandan çıkarın ve "şöyle bir problem var" demek yerine "şöyle bir durum var" demeyi öğrenin. Sümer tanrıları dahi yazıtlara "problem" diye bir kelime koymadılar - acaba neden? Sadece aptallar problemler yaratır ve çözümünü başkasından bekler. Nehir kenarına ev kurup evini sel sluarına kaptıran adamın tek bir problemi olur, o da kendi aptallığının ortaya çıkardığı sel faturası. Eğer ev güvenli bir yere yapılırsa sel durumu sizi etkileyemeyecek şekilde manipule edilmiş olur! Okuldaki matematik dersinde gördükleriniz birer problem değil! Her ne kadar öğretmen bu kelimede diretsede değil. Matematik verileri işe yarayacak şekilde düzenlemek ve bundan fayda sağlayacak bir yol göstermek için kullanılır. Havuz problemleri aslında problem değil "durumsal hesaplamadır". Ne havuzada bir problem var, nede havuzu dolduran musluklarda. Buradan elde edeceğiniz veriler size problem çözmeye değil durumsal manipulasyona yardımcı olur. Mesela 8 metreküplük bir duvarı çimento ile kaç dakikada doldurusunuz gibi bir sonuç bulur, buna göre iş dağılımı ve kaynak ayrımı yaparsınız. Fakat bunların hiçbirisi ile herhangi bir problem çözmemektesiniz.
Sürekli duymakta olduğunuz "Avrupa Ekonomisi Batıyor", "Terör Yine Baş Gösterdi", "Yobazlar Ateist Yazara Meydan Dayağı Çektiler" gibi korku ve problem izlenimi veren tüm haberler sadece bunun için yapılırlar: sunulan problemin korku ile kısa sürede istenilen çözümü sunması, yani politik "durum manipulasyonu". Bu haberler sadece belirli amaçlar için sunulur ve hiçbirisinin "sizin kara kaşınız ve kara gözünüzün iyiliği için" gibi bir niyeti yoktur. Eğer bu formulü hayatınıza adapte edebilirseniz aldatılmanın ve gereksiz çözüm arayışlarının bir son bulduğunu görmeye başlarsınız. Eğer gerçekten bir problem ve onun çözümünü arıyorsanız buyurun size en önemlilerinden bir tanesi!
Kendinizi aldatmamayı nasıl başarırısınız?
ENKI
Ben de bu konu hakkında biraz karalayayım:
YanıtlaSilDurumsallık ve Zihinsel Yorumlama:
Evrende oluşan her değişim doğası ne ise değişimsel olasılıklar dahilinde onu gerçekleştirir. Her şeyi anlamlandıran ve bağlantılar bütünü olarak algılayan insan zihni ise bu değişimlere dayalı yorumsal reaksiyonlara girişir. Bunun yanı sıra insanlar yorumlarında ‘’değer’’ denen kıstaslama metoduna sahiptir. Bu ‘’değer’’ hiçten en kutsala kadar yüksebilir, eylemlerini bu değeri göz önüne alarak yapar. Örneğin koruma denen eylem bu kıstas temelli çalışır, eğer ki herhangi bir şey için kişiye göre zarar/kaybetme durumunu işaret ediyorsa, kişi değer biçtiği şeyi koruma eylemine girer. Paralel olarak işaret sayısı artarsa kişi değersel eleme yoluna gider –oysa elemeye tabi tutalanlar arasında durumsal açıdan fark yok-. (içgüdüsel korumaya değinirsek sonuçta neyin korunacağını belirlemiyor sadece koruma eylemini tetikliyor)
Özünde her şey ne ise o olduğu halde insan var olmayan bir yakınlık kurar ve etkileşimlerine göre oluşan yeni durumları çeşitli olarak yorumlar; iyi, kötü, yararlı, zararlı vb.
Örneğin ölüm tehlikesi ile yüzyüzesiniz, ya kardeşinizi yada kendinizi çok kısa bir zaman aralığında kurtaracaksınız. İç güdüsel olarak kendinizi kurtarmanız gerekir. Yada değer biçtiğiniz kardeşinizi.
Durumsal açıdan bunun hiçbir farkı yok! Birinin ölmesi sadece değşimsel durum çarkının bir dişlisinin hareket etmesinden ibaret.
Günlük hayatta yaşadığınız bütün tepkiler/duygusal değişimler sizin yorumlamanızdan ibaret. Sadece var olan değişime ilgi gösterip yeni bir oluş yaratıyorsunuz. Yaşadığınız hayatı belirleyen sizsiniz yani yorumlamanız. En ahmakça yorumlamalarda şüphesiz doğaya aykırı olanlar. Bunu yapanlarda durumların etkisinden mutlaka zararlı çıkarlar.
Sadece pozitif düşünerek yaşadığınız hayatı değiştiremezsiniz. Eğer doğaya aykırı yaşıyorsanız istediğiniz gibi yorumlayın yine de zararlı çıkacaksınız. Burada yapılması gereken, durumların ve yorumlamanın bağımsız olduğunu bilmek, durumların realite etkilerini göz önüne alarak size yararlı (bu doğamızda var zaten, özünde yararlı olanı biliyorsunuz) yeni durumları tetikleyecek eylemleri gerçekleştirmek.
GOD
ENKİ ismini duyuyordum, yorumları okumak bugüne kısmetmiş. Önce merak ettiğim bir soruyu sormak istiyorum sakıncası yoksa; bu blog neye hizmet ediyor? Hayırsever potansiyeli olanların içindeki potansiyeli uyandırmak filan mı? Böyle olsa bile size ne yararı olabilir ki.
YanıtlaSil"Sadece pozitif düşünerek yaşadığınız hayatı değiştiremezsiniz. Eğer doğaya aykırı yaşıyorsanız istediğiniz gibi yorumlayın yine de zararlı çıkacaksınız."
Yazıyı güzel özetleyen bir yorum. Yapılması gereken action ve sadece action. Benim gibi sürekli düşünen birinin bir gün bunu yapıp yapamayacağını bilmiyorum fakat yapamasam da sonuç aynı; ölüm.
Bu blog hiçbirşeye yada ajandaya hizmet etmiyor! Burada sadece üzerine kafa yormaktan kaçınılan, hakkında konuşmaktan çekinilen ve dikkat edilmeyen hususları ele alıyorum. Bundan kim ne mana çıkarıyorsa kendi bileceği iştir. Yazmak benim hobim, ne görevim nede para için yaptığım birşey.
SilKimseyi umursamıyor olduğumu ve herkesten nefret ediyor olduğumu birden fazla kez tekrarladım zaten. Konu kesinlikle "uyanın" yada "adam olun" değil... sadece hayatı ne ise o olarak görüp eldeki ile yaşamayı bilmek! Gerçeği yani hayatı olduğu gibi görmeyi anladıktan sonra buradaki yazıların kimseye gerekli olacağınıda sanmıyorum.
Ben yazarak bir yarar aramıyorum, fakat yazılan ilginç yorumları okumak yinede zevkli. Amacım yok diyen birinin bunu gerçektende ima ettiğini kabullenmek oldukça zor olsa gerek. Bazen bir amaç yada sebep yoktur, sadece gelişmeler vardır. Ya bu gelişmelerin içine dalar ve akıntısında yüzersin yada uzaktan izlersin - sana kalmış.
"Kimseyi umursamıyor olduğumu ve herkesten nefret ediyor olduğumu birden fazla kez tekrarladım zaten. "
SilSormamda sakınca yoksa Peki bunu neden yapıyorsunuz? Mantığı neye dayanıyor?
Ne düşündüğümü yazmak, birine lafını bölmeden anlatmaktan çok daha kolay! Ne sinir bozucu zırvaları dinlersin nede karşıdakinin zihinsel kapasitesini ölçmeye çalışırsın. Yazdığın zaman konsantresindir ve ne düşünüyorsan ona odaklı şekilde yazarsın. Böylece hem aklında dağınık olan bilgiler pekişir hemde daha önce dikkat etmediğin detaylar ortaya çıkar.
SilKimseyle oturup bu tip konuları konuşmam, çünkü gereksiz bir zaman kaybından başka birşey değildir. Eğer bu açıdan bakmak istersen sadece kendim için yazıyorum!
Ve kapasitenin zirvesine çıkıyorsun :)
SilBurası senin yaratma alanın. Blogları güzel kılanda bu bence. Haber ya da başka bir içerik okumaktansa blog okumayı tercih ediyorum. Yorum okumayı da çok seviyorum çünkü zirvedeki düşüncelerin paylaşılıp değerlenmesini sağlıyor.
Dediğin gibi böyle bir alanın sağlanması yüz yüzeyken çok zor, ama yok da değil. Kişisine göre değişir. Ama blog da bunu yapmak çok daha kolay.
"Sadece pozitif düşünerek yaşadığınız hayatı değiştiremezsiniz. Eğer doğaya aykırı yaşıyorsanız istediğiniz gibi yorumlayın yine de zararlı çıkacaksınız."
YanıtlaSilSenin de söylediğin gibi,özetleyici ve muazzam bir yorum.Atasözü niteliğinde..
Kişisel gelişim kitapları sürekli aynı mantraları tekrarlar:Sınavdan kaldın mı?olsun,pozitif düşün.Kafanın üzerinde füzeler mi uçuşuyor,olsun,sen yine de pozitif düşün,pozitif enerji yay.İşyerin battı batacak mı?Olsun,Pozifit düşünnn.Vergiler fazla geldiğinden ödeyemiyor musun?POZİTİF DÜŞÜÜÜN...Yani her ne olursa olsun,aman bir çılgınlık yapıyım deme.Boka battığını görmüş olup düzelmek için çaba sarfetme.Pozitif düşünmen yeterli.
Bu tip kitap ve yazılarla moronların koyunluk seviyeleri artırılmış olur!Bu kitaplarda yapılan bir diğer şey ise sürü mantığını kullanarak koyun okuyucuyu yatıştırma işlemi.(ve yine koyunluk seviyelerini artırma işlemi)''Sorunların mı var,hayatın bok gibi mi?Bu son derece normal;çevrene bir bak,herkes senin gibi değil mi?Herkesin sorunları yok mu.O halde boşver kendini üzmeyi.Bu çok normal bir durum.''
Böylece Kusursuz Koyun oluşturulmuş olur. (Babalar:999 koyunlar:yine kocaman bir 0)
Kendi yarattıkları problemleri çaba sarfedip çözmek yerine,pozitif düşünme işine girişiyorlar.Yani yine 'tembellik' hastalıklarının kurbanı oluyorlar.
Düşünce formunda yaratıklarmışız gibi herşeyi pozitif düşünceyle düzeltebiliyoruz sanırım.Borcunu ödeyemediğiniz için hapse girerseniz pozitif düşünceyle parmaklıkları aşamayacağını anlarsınız sizi küçük beyinler.
Problem denen şey,yanlış perspektiften bakma sonucu görülen bir ilüzyondur.
Saygılar...
"Problem denen şey,yanlış perspektiften bakma sonucu görülen bir ilüzyondur."
SilExcellent observation!
Kendimi aldatmayı kendimi bir problemin var olduğuna inandırarak başarırım! Nasılda bir problemin varlığına inanabiliyoruz hayret verici. İnsanın bireysel özgürlüğünü kısıtlayıcı ilk ve en etkili engel budur heralde.Toplumun tepkisinden tırsar istediğini yapamaz,istediğin gibi hareket edemezsin.Diğer insanlar basitçe birer problemdir.Ancak bu gerçektende böylemidir?Diğer insanlar nasıl birer problem olabilir?Bunu bilinç altı genel kanuna uyulması için daha önceden diğer insanların birer problem olduğunu düşündürecek durumları hatırlatarak başarıyor olmalı.
YanıtlaSilProblem,bireyin hoşlanmadığı bir durumdur.
Seni çok iyi anlıyorum enki bunları biriyle konuşmak oldukça zor en güzelini yamissin yazarak hem kendini tazelemek hemde dikkatten kaçanları farketmek güzel.benim bu konuları dinlemeyi çok seven bı dinleyicim var ona anlatmaya bayılıyorum çünkü ona anlatırken o kadar güzel dinliyor ve o kadar güzel sorular soruyor ki eksiğimi hemen keşfedip ona odaklaniyorum bu sayede seni buldum çok memnun ve mutluyum seni tanımam ama çok sevdim gercekten gozumu açmama yardimci oldun sana mutesekkirim
YanıtlaSil