16 Nisan 2018 Pazartesi

UZAY KOMPLOSU

Merhaba sevgili moronolabotomiler,

Uzay ne ilginç bir ortam değil mi? Yıldızlar, galaksiler, pulsarlar, kara delikler, proton yıldızları, gezegenler, kuyruklu yıldızlar, meteorlar, asteroidler, uzay gemileri, beyin devrelerini yakan fenomenler, züper novalar, abuk subuk uzaylı canlılar, ufo lar, yıldız savaşları, uzay üsleri, uydular, solucan delikleri, über teknolojiler ve ışık hızının hüküm sürdüğü zaman ve mekan kavramının alt üst olduğu muazzam bir ortam. Okulda iken evrimmi yoksa yaratılışmı diye tartışırken arada çaktırmadan uzay, dünyanın şekli, güneş sistemi, güneşin ebadı ve bize olan uzaklığı gibi şeyleri farkında olmadan zihinlerimize yükledik ve bunları filmler, diziler, kitaplar, romanlar ve diğer yayınlarda takip ederek kendimize bir evren yaratmış olduk! Tek fark bu evren fikrinin bize ait olmaması. Bu fikir başkalarına ait - bize değil. 

Joseph Göbbels:Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur. Halk büyük yalanlara, küçük yalanlara göre daha çabuk inanır.
Güneş sistemi ile ilgili fantastik hikayelerin başlangıcı 20. yüzyılın başlarına denk gelir. Yıldızlar arası seyahatler, yeni medeniyetlerle tanışmalar, medeniyetler arası savaşlar, asimilasyondan kurtulma çabaları ve teknolojik zıplamanın halka sunulduğu zamanlarda tüm bu yeni şeyler halklar için sihirli birer masal gibiydi..... ta ki bu fikirler sinemaya görsel olarak uyarlanana kadar halk henüz konunun ne olduğunu henüz anlayabiliyor değildi. Görsel programlamanın başlaması ile koyunların hipnotize edilerek realiteden koparılmaları çok daha kolaylaşmıştı. Artık detaylı anlatımlarla yazılan 500 sayfalık bir romanı 5 dakikalık film karesine sığdırmak ve bunu aynı anda milyonların beynine aşılamak mümkündü. Sinema sektörü ile ortaya yeni bir sektör daha çıkmıştı..... özel efektler (SFX). Özel efektlerin koyunlara sunduğu yegane şey şudur: sihir! Ünlü sihirbazların yetenekleri ve şovlarında kullandıkları aldatmalar sinema endüstrisine katkıda bulunarak film çekimlerinin optik yanılgılar vasıtasıyla çekilmesine ve görünenin doğa üstü bir etki yaratmasına yardımcı olmuştur. Optik efektlerin gelişimi ile görsel şovlar sinemadan tv ekranlarına taşınmış ve tüm bu evrensel zamazingo fikri bir anda tüm dünyaya aşılanmıştır. Koyunlar filmlerdeki uzaylıların istilası alegorisi ile aslında ülkeler arası savaşların kabulüne telkin edilirler.... fakat bu bugünkü konumuz değil.

İlk olarak 1961 de ilk insan uzaya çıktı ve tüm dünya bunu tv ve radyodan dinledi. Ardından bu uzay endüstrisine yeni adım atacak olan ABD 1969 da ilk insanı Ay'a indirdi. Aynı şekilde bu haberde tüm dünyada senzasyonel bir yankı uyandırdı. Uzaya çıkılmış, ardından uzayın bariyerleri aşılarak Ay'a bayrak bile dikilmişti..... sıra ne vardı peki? Tabiki diğer gezegenlerin keşfi ve kolonizasyonu. Ruslar bir sondayı Venüse yolladılar ve yaşama uygunsuz şartların etkisiyle sonda kısa sürede paramparça oldu - dediler.

Ardından ABD Mars gezegenine bir sonda yollayıp gezegenin fotoğraflarını çekmeye başladı. Bunu rusyada takip etti. Amansız bir rekabet başlamıştı.... kim önce marsa gidip orayı fethedecekti? Bu arada Mars ile ilgili filmler sinemaya yansıtılmaya başlandı. Ünlü aktörler bu "kızıl" gezegende yaşam mücadelesi verirken ekrana yansıdılar. Ardından marsılıların istilası, marsın kolonizasyonu ve marsın mistik yanları üzerine diziler ve filmler çekildi. Bu mars furyasını takiben uzay kahramanları, galaksinin koruyucuları ve paralel evrenlerin efendileri hakkındada birçok film, dizi ve kitap yayınlandı. Dışarıda yani uzayda keşfedilmeyi bekleyen devasa bir potansiyel vardı sanki.... ve öylede lanse edildi.


Gezegen furyasını takiben galaksiler ötesi seyahatler, yıldız savaşları, paradoks evrenler ve bir sürü abuk subuk filmler ekrana gelmeye başladı. Bunların arasına serpiştirilen "uzaylı istilası" filmleri ve yine zaten burada olan bizleri korumaya çabalayan uzaylıların maceralarıda ekranlara gelmeye başladı. Uzalılar bir dost oluyorlar, bir düşman. Tabiki burasını film afişi odasına dönüştürmeyeceğim, aşağı yukarı hangi filmlerden yada dizilerden bahsettiğimi biliyorsunuz. Bunlardan şuan binlerce mevcut. Hepsinin tek bir amacı var: koyunları telkin etmek! Neye? Uzayın (dünayadaki kaynakların ve halkların) kullanılmasına ve ona yatırım yapılmasına. Çünkü eğer bunu yapmazsak gelecek diye birşeyimiz olmayacak. Çocuklara birşey kalmayacak. Dünya savaşları,  meteoroloji manipulasyonu, deprem silahları ve teröristler yüzünden dünyamız bok çukuruna dönecek ve yaşanılamaz bir yer halini alacak!!!! Post-apocalyptic dediğimiz tüm filmlerin mesajı bu değilmi? Gelecekte hepimizin pırasayı iki elle kavrayacağı üzerine. Peki bunların bazıları gerçekleşmiyormu? Evet gerçekleşiyor. Peki hangileri? Terörist saldırılar, salgınlar, ani afetler ve savaşlar..... bunların hepsi gerçekten oluyor! Ve hepsini ortak kılan bir nokta mevcut...... hepsi "burada" gözümüzün önünde oluyor. Politikacılar ve siyasi liderlere bir bakın, özelliklede son zamanlardakilerine...... en önemlileri halen koltuklarında oturuyorlar ve oradan pekde kalkacak gibi görünmüyorlar. Eğer koltuklarda oturanlar hayırseverlerin ekibine dahil iseler, emirleri uyguladıkları müddetçe seçilmeye devam ediyorlar. Yada yerlerine klonları getiriliyor. Koyunlarda popüler liderlerini alkışlayıp tezahürat yapmaya devam ediyorlar. Her neyse, konuyu dağıtmayayım......

Peki uzaylılar nerede? Hani 20 senedir "açıklanacak" diye sallayıp duruyorlar. Arada bir askeriyenin çektiği birkaç ufo görüntüsünü yayınlayıp koyunları heyecandan deli ediyorlar. Yine psy-ops elemanlarının kaçırıp hafıza yüklemesi yaptıkları kişiler uzaylıların onları nasıl kaçırıp üzerlerinde denemeler yaptıklarını anlatıp heyecan ve panik yaratıyorlar. Devletin gizli bölümlerinden bilgi çaldığını iddia edenler yada çok gizli projelerde çalışanların anlattıkları tüm bu uzaylı furyasını sürekli canlı tutuyor. Fakat ne yazıkki hepsi sadece birer aldatmacadan ibaret. Dikkat edin..... sadece seyrediyor, okuyor yada dinliyor ve inanmak için kendinizi kandırıyorsunuz, çünkü öyle şeylerki bunlar mutlaka gerçek olmalılar...... değil mi? O kadar çok mistik zırva ile bombardımana tutuluyorsunuz ki, neyin gerçek ve neyin sahte olduğunu ayırt etmeyi bırakın, artık gerçeğin bile sahte olduğuna inanmaya başlıyorsunuz. Buna kısaca TMI (Too Much Information) saldırısı deniyor. Yani zihinleriniz aşırı bilgiye maaruz kalarak karar verme yetinizi kaybediyorsunuz. Karar veremediğiniz zamanda birinin çıkıp sizin adınıza bunu yapmasını beklemeye başlıyorsunuz. Artık hepiniz zihinsel bekleme modundasınız..... sizin için yeni birsey yok artık.... herşey eskinin tekrarından ibaret. Aynı dizileri, filmleri, kitapları, app ları yada oyunları yenilenmiş halleri ile kullanıyorsunuz yada izliyorsunuz. Aynı haberleri, aynı olayları, aynı bayramları, aynı kutlamaları ve aynı işleri yaparak sadece bekletiliyorsunuz..... bekliyorsunuz ve bekliyorsunuz..... sonra bir haber çıkıyor ve size "az sonra" diyor..... ardından bir yazı beliriyor ve "birazdan" diyor....... ve yine bekliyorsunuz. Hepiniz zihinsel komadasınız ve halen bunu fark edebiliyor değilsiniz.
Eğer koyunlara kendi kendilerine labotomi yapmanın yararlarını aşılarsanız - güç kullanmanıza gerek kalmayacaktır.

Şimdi ise adrenalin dozu zamanı! Bunları yazarken önceki yazılarımda belirttiğim dünyanın şekli ile ilgili yeterince araştırma yapmış olduğunuzu ve buna bağlı olarak yazdıklarımı kavrayacak kıvama geldiğinizi düşünüyorum.

Naziler zamanında uzaya bir V-2 roketi fırlatıldı. Bu roket, üzerinde birçok ölçüm cihazı ile fırlatıldı ve amacı yukarıda ne olduğuna ve nasıl işlediğine dair bilgi toplamaktı. Naziler savaşı kazanma peşinde değillerdi. Naziler buradan kurtulmanın peşinde idiler! Bunun için füze denemeleri adı altında ölçümler ve gözlemler yapmakta idiler. Hiç o internette yayınlanan binlerce nazi koyunsal okült bilimlerinin ardında yatan şeyin abuk subuk spiritüel yada sihirsel zırvalar değilde başka birşey olabileceği aklınıza gelmedimi? Neden kara güneş sembolünü benimsemişlerdi?
Nedir bu kara güneş sembolü? Neden kara güneş? Parlayan güneşimiz beyaz ve beyazda bizlere doktrine edildiği gibi iyiliği, saflığı ve pozitifliği falan temsil ediyorsa, bunun tam terside negatif şeyler olmalı değil mi? Kötülük, hainlik, puştluk, hırsızlık, adaletsizlik yada nefret gibi şeyler...... HAYIR DEĞİL!

Nazi bilim adamları antik astronomik bilgilere dayalı olarak yaptıkları tüm atmosferik araştırmaları sonucunda şunu keşfettiler: atmosfer dışında var olan tek şey karanlık. güneş yok, ay yok, yıldızlar yok, gezegenler yok. Atmosfer dışında ışık yok. Güneşin kendisi atmosferimizdeki yansımasından ibaret ve güneşin kendisini görmek imkansız. Uzayda ışığı görebilmemizin tek yolu, onun bir şeyden yansımasıyla mümkün. Işık görünmez bir fenomen ve biz onu sadece atmosfer altında iken görebiliyoruz, çünkü ışık atmosfer katmanında kırılarak göze görünür oluyor. Ay aynı şekilde atmosferin dışında görünmüyor, onu sadece atmosferin altında iken görebiliyoruz. Yukarıya çıktığınızda tek görebildiğiniz şey ucunu, ufkunun sonunu yada köşesini göremediğiniz mavimsi şekilde parlayan bir üst tabakası olan sonsuz bir kara yüzeyi, başka görünen hiçbir şey yok. Göze görünen herşey sadece buradan bakıldığında var.

Bu bilgiye bağlı olarak uzayda yıldızlar arası seyahat gibi bir fantezinin imkansızlığı anlaşıldı. Bu düz evrende seyahat sadece tek yönde mümkündü yukarı/aşağı yada ileri/geri - aslında her ikiside aynı şey. Dışarıda üzerine iniş yapılabilecek bir gezegen yada uydu görünmüyor. Onları sadece burada görebiliyoruz, dışarıda iken göremiyoruz. Bunun ne anlama geldiğini idrak edebiliyormusunuz!? Atmosfer dışında iken hiçbir şekilde yön bulmazsınız demek. Yani uzay seyahati diye bir şey söz konusu dahi değil. Sadece yüzeyde hareket edip yön bulabilirsiniz, bunuda ancak atmosferin altında yıldızları kullanarak yapabilirsiniz.

Nazilerin anladığı şekilde yukarıda görünmeyen karanlık cisimler mevcut ve bizler bunların atmosferdeki yansımalarını görmekteyiz. Kadimlerin bahsettiği Rahu ve Ketu gibi görünmeyen cisimler atmosfer dahilinde etki ediyorlar ve biz onları sadece yansımaları vasıtası ile izleyebiliyoruz, ancak asla nerede olduklarını tespit edemiyoruz. Kara güneş yüzeyde elde ettiğimiz ışığın ana kaynağı ve onun görünmez ışığı atmosferde kırılarak görünür oluyor, ancak bir farkla - bu ışık bir yansıma olduğu için etkiside ters oluyor. Kara güneş yani karanlık ışık hayat veren iken onun yansıması olan beyaz ışık hayat alan oluyor. Bu yüzden burada doğan herkes ve herşey ölüyor!!! Kara güneş ise ölümsüzlüğün ışığını temsil ediyor. Kaynağın kendisini. Asırlarca aranan ölümsüzlük şerbeti, ölümsüzlük pınarı yada ölümsüzlük iksirinin ana kaynağı olan şey: ANTİ-IŞIK yada ANTİ-YAŞAM! Işık, zamanı ve mekanı yaratan yegane unsur olduğu için, bunun olmaması zaman ve mekanın olmaması, akabindede sonsuzluğu barındırıyor. Buna gölge boyutu deniyor. Şimdi size bir örnek vereyim. Aşağıda ay tutulması sırasında çekilmiş orjinal bir resim ve bunun photoshopta kontrastları yükseltilmiş örneklerine bakıyorsunuz.


 
Eğer Ay inandığınız gibi somut bir obje olsaydı, tutulma anında kararan bölgesi çevresine nazaran yine karanlık kalarak yuvarlak şeklini korurdu. Ancak ay tutulması gerçekleştikçe ayın arkasındaki yıldızlar dahada belirginleşmeye başlıyorlar. Peki onlara yıldızda demeyelim..... havadaki toz, nem yada kozmik bir zımbırtı olsun. Ayın gerisinin nerede olduğunu nasıl açıklayalım? Bir başka optik yanılgı?! Mavi renkler atmosferimizin etkisi ve ayın etrafını çevreliyor. Ancak diğer ışıklar tüm resim yüzeyinde eşit bir dağılımda ve Ayın görünmeyen kısmına işaret edebilecek bir iz görünmüyor.




Bu ay döngüsü fotoğraflarını internette birçok sitede bulabilirsiniz. CGI olmayanlarda daima aynı sonucu elde edeceksinizdir. Gözünüze yukarıdan görünen herşey sadece bir yansıma!

Güneşe baktığınız zaman gördüğünüz şeyi size hiçbir cihaz birebir görüntüleyemez! 1 saniyeliğinede olsa güneşe bakmayı deneyin. İç çevresinde parlamalar fark edeceksiniz. Bunun nedeni görmekte olduğunuz şeyin size söylendiği gibi 146.000.000 km uzakta duran bir cismin, yıldızın yada ona ne isim verirseniz verin doğrudan görüntüsü değil, sadece atmosfer tabakasındaki bir yansımasından ibaret. Bu yansımadan dolayı güneş tam bir küre şeklinde ve iç kısmıda ışıldak gibi parlaklıklar saçıyor. Ne diyeceğinizi biliyorum.... ama Enki astronomlar güneşin resimlerini zaten çekiyorlar, hatta üzerindeki lekeleri bile bu resimlerde görebiliyoruz. Evet tüm o görüntüler yine aynı yansımanın x-ray, gamma, infrared, uv gibi filtreleri ile çekilmiş olan görüntüler ve hepsi ışığın geldiği cismin kendisini değil, sadece yansımasını görütüleyebiliyor.

Ya peki SOHO uydularına ne olacak Enki? Eğer boşa harcayacak zamanınız varsa bu uyduların yerlerini gösteren sitelerden çekim açılarını inceleyin ve bu açılardan hangi gök cisimlerinin görünmesi gerektiğini yine diğer astronomi sitelerinden takip edip eş zamanlı karşılaştırın. Sonunda anlayacaksınızki güneşi takip eden şeyler uydular değil dünyadaki teleskoplar! Işık, kaynak ile yansıdığı yüzey arasında görünmezdir. Bunu basitçe kalem lazerlerde görebiliyorsunuz. Kaynak ile lazerin çarptığı yüzey arasında bir ışık ışını görmüyorsunuz. 
NASA diyorki.... güneşe bir sonda gönderip yüzeyine dokunacaklarmış. Bunuda resimde görmekte olduğunuz bu sikindirik hurda ile başaracaklarmış. Peki.... hayallerinizi param parça etmeden önce şunu bir düşünün.... bu sonda uzaya fırlatılacak ve onca uzay çöpünün arasından yaklaşık 1800 derecelik termosfer katmanını erimeden geçip maaruz kalacağı çürütücü radyasyondan sağ salim ekzosfere ulaştıktan sonra güneşin ışığına doğru hareket edecek..... gidecek ve gidecek.... her gün NASA ha ulaştık ha ulaşacağız diye CGI görüntüler yayınlayacak ve bir gün bilgisayar ekranlarına datalar yağmaya başlayacak.... diyeceklerki "artık güneşin nasıl işlediğini daha iyi anlamaya başlıyoruz"..... ancak aslında bu sondada diğerleri gibi bir hurdadan ibaret olacak.
Ay'a iniş.... "Benim için küçük ancak insanlık için büyük bir adım" dediği söylendi ama bu bile yalandı. Kimse asla Ay'a gitmedi ve gidemedide. Aslında 1957 de denediler, fakat ilk astronot ekibi atmosferi terk ettiklerinde Houston'a şu mesajı geçtiler: 
Astronot: Houston, görüş temiz değil
Houston: Tekrar et
Astronot: Houston görüş temiz değil
Houston: 2dk53sn sessizlik
Houston: Anlaşıldı
Astronot: Hou................. sinyal kayboldu (kapsül imha edildi)
Ülkeler bir bir Ay'a sonda göndermeye başladılar. Bazıları ise sadece gönderdiğini iddia etti. Gönderilen sondalar verilen koordinatların resimlerini çekip gönderdiler. Gelen ilk resimler sadece siyahtı. sondanın bozuk olduğuna kanaat getirildi ve bir tane daha yollandı. Yine gelen resimler sadece siyahtı. Bu serüven 4. sondanın gönderdiği bir fotoğrafla sona erdi.... sonda Ay'ın olması gereken yerinin resmini (ön panelden) ve geldiği rotanın resmini (arka panelden) gönderdi. Bir siyah ve birde bulutumsu bir gri yüzey resmi geldi. Siyah resim Ay'ınki, bulutumsu gri yüzey ise dünyanın kendi atmosferinin resmi idi. Bu tasdik ile sondalarda bir sorun olmadığı anlaşıldı. Ortada bir sorunda yoktu aslında, sadece yanılgının farkına varıldı. Kadimler haklıydı! Evren zannedildiğinden dahada garip bir yerdi.

Bu korkunç gerçeğin ortaya çıkması ve akabinde tüm sistemin sarsılmaması için yalanın devam ettirilmesi gerekiyordu. Çünkü asırlardır doktrine edilmiş bu yalan o kadar büyüktüki, onun ifşa olması ile tüm sınırların çökmesi, tüm ekonomik sistemlerin çökmesi, tüm hükümetlerin çökmesi sadece an meselesi olurdu. Kontrol dışı bir kaos yaşanmaması için bu gerçeğin gizlenmesi konusunda anlaşmalar yapıldı.




Hepsi aynı sembolü kullanan tek bir organizasyonun çeşitli ülkelerdeki uzantıları.

Ama Enki sondaların çektiği binlerce resim mevcut, bunca astronomu ve uzmanı nasıl kandırmış olabilirler?.... Binlerce resim dedikleriniz dünyadaki teleskopların çektiği resimlerin stüdyolarda oynanmış ve değiştirilmiş hallerinden başka birşey değil. Kimse uzayda doğrudan bulunup fotoğraf çekmeyi denemediği için hiçbir astronom yada uzman aradaki farkı anlayamaz. Teleskopların çektiği net resimlerden oluşan karelerin eskitilmesi (necrofilmotografi) ile Apollo mekiğinin Ayın yüzeyine yaklaşma anı sanki gerçek gibi idi. Sanki resmen Ayın tepesinde dolaşıyorlardı ve sonrada bir anlık kamera değişimi ile bir sonraki karede stüdyoda Ayın yüzeyine iniş yaptılar. Bu tarihi anı tüm Amerika ve dünya izlesin diye ABD de o gün tüm kamu personeline tatil verildi ve herkes ekran başında bu muazzam anı seyretti. Eğer tüm bu operasyon %100 başarı sağlayacak bir organizasyonla yapılmasaydı ve şansa bırakılmış bir deneme olsaydı hükümet bunca koyunu ekran başına toplamazdı!

Peki ya uydular..... yukarıdaki bunca uyduya ve onlarsız işleyemeyecek olan iletişim ağına ne diyeceğiz?! Google bile uydularla yüzeyi tarayıp haritaları güncellemiyormu? Ya uydu takip sitelerinde bulunan yüzlerce canlı uydu takibine ne demeli???? Peki yukarıda 30.000km ve ötesinde bulunan bunca uydudan bir tanesi dahimi dünyanın resmini çekmez yada çekemez? Yüzlercesi var yukarıda ve halen bir tane resim çekmelerini bekliyoruz. Eğer dünya küre ise ve çapıda 12.740km ise, bu uyduların o yükseklikte dünyayı tek seferde merceğe alabilimeleri gerekmezmi? TV yayını o uydudan yapılıyor ama bir tane bile TV uydusu canlı yayında dünyayı o mesafeden gösteremiyormu? Nesiniz siz salak mı? Emebsil sürüsü mü? Yoksa Uzayın karanlığından korkan birer moron mu? Önce şu iki örnek videoyu seyredin....
İlk videoda bir spikerin neler olduğunu anlattığı bir CGI şovu seyrediyorsunuz. Sonundada herkes hurrraaaa deyip el sıkışıyor ve işlem sona eriyor. Yine mutlu sona varıldı - herkes mutluydu ve koyunlarda bu sevinci onlarla paylaşıp ayakta alkışladı. İkinci videoda ise uydu atmosferden aşağı doğru salınıyor ve arka plandaki dünyada ne hikmetse tamamen buz yada bulutla kaplı gibi görünüyor. Peki burada aklınıza neyin takılması gerekiyor? Uyduların yörüngelerine nasıl oturtuldukları değil mi? Tüm bu videolarda tek gösterilen şey sadece roketin fırlatılışı ve yaklaşık 100-150 km yükseklikte kargosunu nasıl boşluğa (dünyaya doğru - uzaya değil) saldığı. Kargoyu aslında suyun dibine doğru bırakıyor ve arka plandada dünyaya benzer bir atmosfer ekleniyor - sizde bunu afiyetle yiyiyorsunuz. Aslında bunu oradaki kontrol panellerinde oturanlarda yiyiyor, çünkü operasyonel takım ile teknik takım aynı değil. Hintliler tek rokete 32 uydu sokup sarıyer dolmuşu gibi her uyduyu müsait bir yerde bırakıyor (aslında bodoslama atıyorlar boşluğa). Bunada uydu dolmuşu deniyor ve daha ucuz oluyor. Taksi roketin maliyetini 32 ye bölünce farkı anlarsınız.




Bu uyduların yörüngeleri 20.000-35.000km yükseklikte. Yani daha yörüngeye yerleşebilmeleri için bırakıldıkları yerden o noktaya doğru itilmeleri gerekiyor. Fakat bu uydulara itici değil sadece yan dengeleyiciler yerleştiriliyor. Bu dengeleyiciler sayesinde yörüngelerindeki kaymaları dengeleyip yerlerini koruyabiliyorlar. Bu dengeleyici ünitelerdeki yakıt ise bu uydulara 8-15 sene civarı (ebada orantılı) yetiyor deniyor..... Peki bu uydular 100-150km yukarıdaki ilk bırakıldıkları yerden, tüm o uzay çöpünü es geçip şans eseri mikro meteorlar tarafından kevgire çevrilmeden nasıl pozisyonlarını buluyorlar? Dünya saatte 1600km/s ile dönerken, bu uydunun o çöplükten geçmesi ile 400 devirle çalışan bir çamaşır makinesine atılmış madeni paranın diğer madeni paralara dokunmadan ve ıslanmadan kuru bir şekilde dışarı çıkması neredeyse aynı şey, yani imkansız!! Yüzeyden 30.000km yukarıya yada ötesine uydu gönderebilecek ne bir teknoloji, ne bir imkan nede ihtiyaç mevcut. Tüm uydu ihtiyaçları yıllardır balonlarla karşılanıyor. Balonlar hava akımı sayesinde dünyanın tepesinde dönüyorlar ve herhangi bir yakıt ihtiyaçlarıda yok. Roket endüstrisine göre oldukça ucuzlar ve imha edilmeleride bir o kadar kolay.
 3 tona kadar ağırlık kaldırabilen balonlar.

Yukarıda uydu yok derken bahsettiğim şey roketlerle atmosfer dışına herhangi bir uydu yollanmadığıdır. Bunu balonlar ve yer istasyonları ile daha etkili ve hızlı bir şekilde sağlıyorken ne diye bu uzay zırvasına bu kadar para harcanıyor peki? Milyarlarca dolar sermayeli devasa bir endüstri ne diye bunca zahmete katlanıyor? Ne diye sahte uydular, sahte uzay istasyonları, sahte yerçekimsiz ortam çekimleri, sahte astronotlar ve sahte gezegen seyahatleri kurguluyorlar? Birinci sebep zihinsel olarak hapsedilmeniz, ikincisi ise sistemdeki fazla paranın yok edilmesi. Oldukça kısa iki sebep fakat esas açılımı günler alacak bir konu. Türkiyenin 4A/4B uyduları ne yapıyor peki?


Turksat 4A Somalinin tepesinde tur atıyor. Hemde yaklaşık 35.000km yükseklikte! Hemde 1600km/s hızda dönen dünyanın 35.000km yukarısında. Bu o uydunun dünyadan dünyanın 2 çapı (1 çap 12.740km) kadar uzakta iken katetmesi gereken mesafeyi ve hızı en az 2 katı arttıracağı için, hem kontrolü imkansız bir yörünge takip ediyor olacak hemde minik bir eksende dönecek..... oldukça mantıklı değil mi? Tabiki bizim teknisyenlerde ekran başında oturmuş, durmadan bu uyduyu yörüngesinde sabitlemeye çabalıyor olacaklar. Herkes sadece ekranlardaki sinyallere ve beliren verilere bakarak tuşlara basıyor, ancak kimse aslında neyi kumanda ettiğini görmüyor bile!


Yeni Turksat 4B uydusuda Somali açıklarında kendi halinde dönüp duruyor. Öylece tek başına bırakılmış ve yapayalnız..... Nasıl oluyorda bu uydular sürekli hareket halinde iken, sizin kullandığınız çanak antenler tam olarak belirli bir açı ve azimutha göre kurulmak zorundalarki sinyali yakalayabilsinler. Neden yayında en ufak bir sinyal kaybı yada dalgalanma yaşanmıyor? 
Çünkü yayınlar sabit kurulmuş antenler vasıtasıyla tamamen iyonosfer yansımalı yapılıyor. Bu nedenlede yayın ve sinyal kalitesinde hiçbir bozulma olmuyor. Eğer anlatıldığı gibi yukarıda bir uzay çöplüğü, uydu salatası ve uzay istasyonu olsaydı, her gece gökyüzünde bu cisimlerin şakır şakır parıldamalarını izlerdiniz. Gökyüzü cümbüşi bir hal alır ve muazzam bir şov olurdu, hemde her gece..... ama bu olmuyor. Uydular çarpışmıyor. Meteorlar uydulara zarar vermiyorlar. Radyasyon uyduları çürütüp yörüngelerini kaybetmelerine ve zincirleme bir kazaya neden olmalarına sebep vermiyor. Yukarıda hiç bir bok olmuyor, çünkü orada hiçbir şey yok. Sadece balonlar - hepsi bu.

Hazır dünya dediğimiz sonsuz yüzeyden bahsediyorken hayırseverlerin bu akıma nasıl yön verdiklerinede bakalım!
Flat Earth Society hayırseverlerin koyunlar için kurduğu bir organizasyondur. Bu sayede koyunlar dünya ister düz istersede yuvarlak olsun, yine bir kubbenin altında zihinsel olarak hapiste tutulmaya devam ederler. Bu organizasyona bir kaç tane ünlü ismi yerleştirmelerinin esas amacıda budur, koyunları popüler kişiler vasıtasıyla yörüngeye çekmek. Sloganları bile bu organizasyonun bir şakadan ibaret olduğunun göstergesi. Around the globe of flat earth..... kısaca bunlara Flattard Society diyelim. Çoğu düz dünyacı sadece seyrettiği youtube videolarına istinaden dünyayı düz kabul eder sonrada küre dünyacıların sorularını cevaplayamayarak mat edilir. Bu yine bilim ve dinin çatışması gibidir - hiçbir taraf haklı değil ancak aynı anda herbiri haklıdır.
Her ikisindede uzayın ortasındasınız ve gidecek başka bir yeriniz yok!

Koyunlar daima gördükleri ile cezbedilmiş ve kandırılmıştır. Hayırseverler ise koyunları daima görmek istedikleri ilüzyonlarla kandırmış ve kontrolü sağlamışlardır. Hayrıseverlerin siyah güneşi anlamaları varlık ve yokluk kavramanı idrak etmeleri ile gerçekleşti. Buna göre daima var olan yerini başka bir şeye bırakıyor ancak yok olmuyor. Var oluş ve yok oluşta tamamen bir ilüzyon ve zihinsel bir şartlanmadan ibaret. Vakum diye bir şey yok, daima olanın yerine geçen başka birşey var..... bazende anlayamadığımız birşey. Güneşin kaynağı bulunamadığı ve uzayında karanlık olması tek bir sonuca vardırıyordu, güneş ışık saçmayan karanlık bir şey olmalıydı. Bu karanlık ışık sadece kırılma yolu ile göze görünür olabiliyordu. Eğer ışık ışınları uzay içinde görünür olsaydı asla karanlık nedir bilemezdik. Karanlığı gündüze çeviren tek şey yoğunluk ve onun ışınları kırarak görünür hale getirmesi. Buna göre dışarda göremediğimiz ve esas kaynak olan karanlık yada gölgemsi cisimler olmalıydı.


Görebildiğiniz gibi oradalar. Uçaktan yapılan bir çekimde tutulan güneşin altında 3 tane daha cisim görünüyor. Tutulmadan sonra ise yine görünmez oluyorlar. Yukarıda gözle görünmeyen bir çok gölge cisim geziyor ve bizler onları sadece özel anlarda görebiliyoruz. Güneş tutulmasında yapılan yakın plan çekimde güneşin önünü kapatan o karanlık şeyin ay olmadığını bu sefer anladınız sanırım. Güneş ışınları bazen bu cisimlerden yansıyor, fakat kimse kafasını kaldırıp yukarı bakmadığı için bunu fark etmiyor. Güneşe dikkatli bakın, sadece bir yansımadan çok dünya dışı denebilecek bir şey o.
Gölge cisim bulutların arkasında belirginleşiyor.
Gölge cisim güneşin altından geçerken belirginleşiyor. Bu güneş teleskoplarının çekimine bağlı olarak bu cismin atmosferimiz dahilinde bulunduğunu anlayabiliyormusunuz? Güneş ışınları sadece atmosferde görünür olduklarından bu cismin üzerindeki yansımada ancak atmosfer tabakası altında iken mümkün olabilir. Bu cisimler aslında yeni bir fenomen değiller. Bunları eskidende görüyorlardı.
1554 Fransa - Salon de Provence fenomeni

Göksel fenomenler yeni bir şey değiller. Asırlardır yaşanan ve kayıda alınan binlerce ihbar mevcut. Her ne kadar günümüzde çoğunu meteorlarada benzetseler, bazıları tamamen insanların gördüklerini bire bir anlatımları ile durumun meteordan farklı olduğunu gösteriyor. İnsanlar eskidende gökten düşen kürelerden bahsediyorlardı..... tıpkı günümüzdeki gibi.






Bunlara uyduların yakıt tankı dediler ve herkes sakinleşti. Fakat uydunun gerisi nerede diye kimse araştırmadı ve olay kapandı. Uydu üretimi yapan firmaların çalışanları bu haber ortaya çıktığında neden hemen bir açıklama yapmadılarda günler sonra duruma bir açıklık getirildi? Çünkü düzmecenin hazırlanması için zaman gerekti. Tıpkı Kennedy nin 1965 te öldürülüp bunun film kaydının 1975 te yayınlanması gibi..... Var olmayan uyduların yakıt tankları demek??!

Sonrada ortaya böyle bir görüntü çıktı.




Krallar ve kraliçeler ellerinde bu kürelerle resmedildi. Biliyorum bunların dünya olduğunu ve küresel hegemonyayı temsil ettiğini söyleyeceksiniz..... tıpkı diğerleri gibi. Ancak kral ve kraliçelerin daima göksel lütuflarla tahta geçip güce sahip olmaya atandıklarını söylediklerini unutmayalım. Bu güç sembolü kürenin kendisi. Eğer göksel fenomenin sebebini yanınızda taşıyorsanız o gücü kontrol ediyorsunuz demektir, buda sizi "özel" yapar! Koyunlar size güçlerini ancak güce sahip olduğunuzu "gösterebilirseniz" verirler. Tıpkı Musanın yehovaya "Sana inanmam için bana kudretini göster" diyerek gücün kanıtını istemesi gibi.
Bu mistik küre ortaya çıktığında benzer bir sensazyon yaratmıştı. Araştırmalar içinin boş olduğunu gösterdi, fakat neden titreştiği yada kendi başına çeşitli yönlere hareket edebildiği çözülemedi. 
Bu küreninde içi tıpkı diğer bulunanlar gibi boş.....

Gelelim tekrar siyah güneş olayına.... Naziler şunu anlamıştı herşey içten dışa ve dıştan içe doğru bir hareket içinde idi. Bunu toroid alanı denemelerinde gördüler. Bizler dünyaya gelmiyoruz, dünyanın kendisinden geliyoruz ve yine geri gidiyoruz. Tüm bu hareketler, yaşam döngüleri ve toroid mekanizması onlara siyah güneşin olması gereken yerin sırrını gösterdi.
 
Nazilerin Antarktikaya gittiği haberi yayıldı. Neu Schwabia ismini verdikleri üsse dikkatleri toplayıp tam tersine kuzeye gittiler. Denizaltılar güneydeki buzullarda bir işe yarayacakda değillerdi. Buzulları aşmanın tek yolu uçmaktı. Fakat Naziler yeni topraklara değil, kaynağa yani siyah güneşin tarafına gitmeye karar vermişlerdi. Kaynağa gidebilmenin tek yoluda kuzey kutbundan denizaltılarla mümkündü. Planları işe yaradı..... yola çıktıkları hiçbir denizaltı bir daha bulunamadı. Gölge boyutunu detaylandırıp kabuslar görmenize neden olmayacağım. Karanlık ışık hayatın gerçek kaynağı iken, ışık ölümün gerçek kaynağıdır. Her ikiside bir denge içinde hareket eder, hayat gelir ve gider.... nefes alır ve verirsiniz. Sular çekilir ve gelir. Gündüz geceye, gecede gündüze döner. Bu döngüyü deneyimlemenin tek yolu şuan burada olmaktan geçiyor. Burada zaman ve mekan içerisinde bulunurken bu dengeyi deneyimliyorsunuz. Yada bunu istemiyor ve kaynağa geri dönmek istiyorsunuz - çünkü buradada canınız sıkılmaya başladı. Şuan size Shambala biletini satacak ilk hayırseverin müşterisi olmaya hazır olanlarınız bile mevcut.

Işık kendi başına bir hıza sahip değildir.... biz ışığın bir hızının olduğunu söylüyor ve bu yolla zamanı ölçüyoruz. Işık yada fotonlar için başlangıç yada son diye birşey yok. Bir foton için doğum ve ölüm tam olarak aynı anda gerçekleşiyor. Işığa 300.000km/s etiketini koymamız her 300.000km başına 1 saniyelik alan yaratmamızı sağlıyor. Her varlığın uzay ve zaman algısı değişkendir buna görede uzay ve zaman üzerine matematiksel olarak bir "sabit"in kullanılması imkansızdır. Eğer ışık hızında hareket edersen ışığın aslında hareket etmediğini keşfedersin. Yani ışık 0 saniyede 0 metre katetmiştir. Buna bağlı olarakta ışık uzay-zaman içerisinde asla var olmamış demek olur. Işığın kendi açısından bakılırsa kendisi uzay-zaman ve kütlesel manada orada bulunmamaktadır. Işık sadece anlık bir fenomendir. Zihnimiz realitesini yaratıp gözlemleyebilmek için uzay-zaman iskeletini kullanır. Buna bağlı olarakta karanlık- mekanın olamayacağı ve zamanın işlemediği bir ortamdır...... yani AN'ın kendisidir. Bu AN ışığın kırılması ile sonsuz bir dağılım sergiler ve böylece hareket ve gözlem serüveni başlar. Hipnotize olur ve izlemeye devam edersiniz.... ve devam edersiniz..... ve devam edersiniz..... sonsuza kadar. İşte Nazilerin başardığı şeyde buydu.... kendilerini hipnozdan kurtardılar!

Tüm bu uzay maceralarında sizlere sunulan şey daha uzun yaşamanız, daha teknolojik olmanız yada yepyeni dünyalar keşfetmeniz üzerine kurulu bir kurgudan ibaret. Uzay bir vakum ortam değil. Orasıda tıpkı burası gibi herşey ile dolu. Ancak bizim yaşamamız için sadece burası uygun - orası değil. Uzayda tıpkı bir okyanus gibi olduğundan tüm uzay ajansları astronot denemelerini havuzlarda yada gözden uzak okyanus laboratuvarlarında yaparlar. Hepsi sadece kocaman bir şov ve sizde seyircisisiniz.
David Copperfield..... En iyi ilüzyonistlerden biri. Bende onun uçma şovunu şahsen seyrettim. Gerçekten uçtuğuna inanacak her türlü ilüzyonu kullanıyor ve seyredenler bir anda olsa onun gizli güçlere sahip olduğuna inanmak istiyor. Halkalardan geçiyor, cam kutuya giriyor ve tüm o "iple asılı" fikri yok oluyor. NASIL uçabiliyor gibi göründüğünü bilmediğiniz içinde sanki gerçekten uçuyor olduğuna inanmaya başlıyorsunuz. Taki bunu nasıl yaptığını anlayana kadar..... buuummmm ilüzyonun sırrı ortaya çıkıyor ve kralın çıplak olduğunu görüyorsunuz.

Arka planda kaybolan objeler ve su kabarcıkları.
 


Uzaydalar ve saçları hep dik, hareketsiz ve reflekssiz. Çünkü ne uzaydalar nede yerçekimsiz ortamda. Tüm bu şovu açığa çıkaracak en önemli etken saçların yerçekimsiz ortamda dalgalanması gerektiğidir. Bunu hiçbir şekilde, ne sanal gerçeklik nede artırılmış gerçeklik efektleriyle beceremediklerinden, saçlara sprey sıkıp dik şekilde durmalarını sağlıyorlar. Senelerdir bu hile böyle devam ediyor ve koyunlar bir türlü bu temel mantıksızlığı gözlerinin önünde durmalarına rağmen çözemiyorlar.

Saçlar yerçekiminin kendisine en düşük etki ettiği ortamda yani suda. Saç telleri sadece başın hareketine bağlı olarak dalgalanma yaşıyorlar. Aynı şeyin uzay istasyonunda izlenmesi gerekirdi ancak olmuyor. Herkesin saçı sanki hızlı bir düşüşteymiş gibi dik duruyor ve asla dalgalanmıyorlar.
Peki ya bunu nasıl açıklayacağız. Yıldızlar ve galaksiler. Büyüklü küçüklü, alabildiğine derin bir uzay bu.... bunu nasıl açıklayacağız? Vorb hızında delta bölgelerine gidip klingonlara kafa tutacaktık hani. Boşuna mı klingonca öğrendik? Vulkanlar ve spoka ne olacak? Hani bizi uzaya ilk çıkışımızda tebrik etmeye gelecek ve herkese evrende yalnız olmadığımızı kanıtlayacaktık. Venüslü amazonalar ve aldebaranlı dilberleri nasıl yatağa atacağız şimdi? Yani hepsi bir aldatmacamıydı? HEPSİ Mİ?
EVET HEPSİ...... Şimdiye kadar inandığın tüm uzay belgeselleri, galaksiler, gezegenler, yıldızlar, nebulalar, pulsarlar ve kara delikler...... hepsi yalan.
 Sakin olmaya çalış.... düzeleceksin.... düzeleceksin.... bunu başaracaksın
Ondan kurtulman gerekiyor. Fakat burada "O" derken sence resimdeki neyi kastediyorum? Hayırseverler sizi gerçekten seviyor. Bu sizlerin iyiliği için yapılmıştı...... ve son birşey daha....

Gece baktığınızda gökyüzünde gördüğünüz o muhteşem uzay ve yıldızları. Parıl parıllar ve çok cezbediciler. Sanki davet edercesine "Hey, sen ne zaman buraya geliyorsun" dercesine orada duruyorlar. Sonrada birisi gelip ensenize koca bir şaplak yapıştırıyor ve " Salak yukarı bak, hemde dikkatlice bak" diye ağzında tükürükler saçarak tepeden aşağı fırçalıyor.
Gördüğün şey Ay'ın yüzeyi ve onun gökyüzüne yansıyan negatifi..
Sadece bu sonsuz yeryüzü ve onun atmosferi gerçek.

Heil Satan.......

145 yorum:

  1. "Dünyaya değil dünyadan geliyoruz" Alan Watts. Onun bu sözünü duyduğumda bir tek dünyadan bahsetmesi beni şaşırtmıştı. Şimdi taşlar yerine oturdu. O zaman eterik alan için dünyaya bakmak gerek.
    Son günlerde karanlıkta daha net düşündüğümü fark ettim. Zaten beyaz rengini sevmezdim . O spiritüellerin ışık ışık zırvasından nefret ediyorum. Bu aralar düşünürken içgüdüsel mi bilmiyorum ama karanlığa yöneliyorum , ailede güneşten nefret eden ve yağmurlu havayı seven bireyler var. Ayrıca epifiz bezinin karanıkta çalışması karanlığın enerji verdiğinin bir delili?
    Enki gölge boyut eter dediğimiz şey mi , sonuçta iki şey de hayatı oluşturmuyor mu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karanlık hayatı, ışıkta ölümü yaratır... Karanlık yaşam enerjisini verir, ışıkta onu tüketir. Işık tükendiğinde yine karanlığa döner.... döngü budur. Toroid şeması gibi.

      Sil
    2. Enki ölüm kaynağa dönmekse Naziler de kaynağa döndüyse bu onlar için erken ölüm oldu. Ama yine burada doğmaları gerekmez mi sonuçta doğum ölüm döngüsü aşılamaz bir doğa kanunudur.

      Sil
    3. Engelleyemezsin ama geciktirebilirsin....

      Sil
  2. darkl1ght ın anlamı buymuş :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Artık kulağa daha mantıklı geliyor değil mi! Nasıl olduğunu anladıktan sonra.....

      Sil
  3. Yeterince büyük bir yalan söyleyip yeterince sık tekrarlarsanız inanılır-Adolf hitler

    Düşüncelerimiz öğrendiklerimize göre biçimlenir yani bilgi kontrol edilirse akıl da kontrol edilebilir.” Cathy O’Brian, Tranceformation of America (amerikan zihin kontrol deneylerini anlatan kitap )

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kitabın doğruluğundan emin değilim öylesine birkaç göz gezdirmiştim bu arda

      Sil
  4. Enki Arthur C Clarke nin serisi yalanmış. Kitabun Aya ayak basılmadan önce yazılması bende iki şeyi ddüşündürdü ya bu uzay olayında bir gariplik var ya da Arthur C Clarke geleceği görüyor. Hatta planların bu olduğunu yazardın eskiden. Kitabı okurken Satürnle Dünya arası 1 ışık saati mesafesindeydi. Sonra Nasanın nasıl Cassiniyi kontrol ettiğini merak ederdim. Şimdi sinyalın 1 saat sonra oraya gidecek. Şimdi sen masa başında oturuyorsun ve Cassiniye bakıyorsun Satürne doğru sola döndüğünü görüyorsun ama o şu an başka yerde yani onu orada sabit tutman imkansız. Yani illa düşer.Yani eşzamanlılık yok.Onun gerçek halini göremediğin için nerede olduğnu bilemessin ve yanlış yönlendirme kaçınılmaz. Zaten olay buradan belliymiş. Oradaki hiç bir mühendis bu tuhaflığı anlayamamış mı?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu konu hakkında derin düşününce aslında uzaklıkla zaman senkronizasyonlı bir sistem yapmanın mümkün olduğunu anladım yani Cassini uydusu dünya düz olmasaydı gerçek olabilirdi ama değil. Zaten yazıda görünen ayın negatif fotoğrafı olayı ispatlıyor. Sadece resim bile koysaydın anlaşılırdı. Enki Space Odyyseydeki siyah monolit kara güneşe bir gönderme mi? Çünkü Dave oraya girdiğinde zaman ve mekan kayboluyordu?

      Sil
  5. Selam enki, Bu yazında antik efsanelerde geçen olaylara açıklama getirmişsin tıpkı medusaya yaklaşıp onu yokedebilmek için aynaya ihtiyaç duyulması gibi çünkü ancak kendi yansıması onu yokediyordu. Çok güzel atmosferide ayna gibi düşünürsek kaynaktan (kara güneş) gelen hayatı var ediyor, geri dönen ise öldürüyor(yansıma/beyaz ışık). Bu durum böyle devam ettiği içinde döngü şeklinde dünya üzerinde gördüğümüz yaşamı var ediyor, medusa ve benzeri efsanelerin alegorisi de bu durumu izah ediyor.

    YanıtlaSil
  6. ENKİ eskiden insanların yerin altında yaşaması ve reptilyan ırkın yerin altında yaşaması siyah güneşten enerji çekmek için mi?
    Eğer dünya sonsuz bir yüzeyse her daire yüzeyinde ayrı kara güneş mi var yoksa tüm yüzeyin tek bir kara güneşi mi var?

    YanıtlaSil
  7. Enki bunca zamandır yazdıklarından yola çıkarak, birebir deneyimlemediğin hiçbir şey hakkında böyle emin konuşacağını sanmıyorum. Bu durumda tıpkı buzulun ötesine geçtiğin gibi bir şekilde atmosferin de dışına çıkıp oradaki ortamı kendi gözlerinle görüdüğünü (ya da göremediğini) varsayıyorum. Peki uzayda ne vardı? Dediğin gibi orası bir okyanus muydu? Orada hiçbir şeyin görünmediğini söyledin ancak daha önce orada yaşayan devasa denizanası türü canlılar(ufolar) olduğundan bahsetmiştin. Yoksa onlar da sadece atmosferin altından mı görülebiliyorlar?

    Bu arada Nazilerin kara güneşe ulaşmak için kuzey kutbundan okyanusa indiklerini söylüyorsun fakat kara güneş yukarıdaki denizlerde değil mi? O zaman naziler kuzey kutbundan nereye indiler?

    Son olarak uzayda mavi atmosferin ufuk noktasının görünmediğini söyledin. Bu biraz garip geldi çünkü sonuçta aşağıda mavimsi parlayan atmosferi görüyorsan ve yukarısı da komple karanlıksa maviliğin bir ufuk çizgisini görebilmelisin. Göremiyorsan bu durumda istisnasız her yer mavi atmosfer olmalı ki bu durumda da karanlık olmazdı. Kafam baya bi karıştı. Bunları açıklayabilir misin? Yoksa henüz anlatmadığın şeylerden dolayı mı idrak sorunu yaşıyorum?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ufkun bir sonu yok!!! Ne kadar ufkun sonunu görmek için yükselirsen yüksel, daima devam ettiğini fark edeceksin. Uzayda ne kadar yukarı çıkarsan çık, belirli bir noktadan sonra yukarının aşağısı, aşağının ise yukarısı olduğunu anlarsın.

      Ben uzaya çıktığımı yazmadım.... sadece sınırların ötesinde geçtiğimi yazdım, yani yeni karalara gittiğimi. Karasal yüzeyin bir sonu yok! Yüzey sadece elektromanyetik ortamın organik yaşamla etkileşimi ve önceki biyolojik yaşamın kalıntılarına göre şekillenmiş oluyor.

      Eğer uzaya çıkıp bir ayna çıkarırsan, ondan ışığın yansıdığını görürsün, sadece kaynağını göremezsin. Uzay ve yüzey yukarıdaki ve aşağıdaki (ve tersi) suların ayrık gibi görünen ilüzyonundan ibaret.

      Sil
  8. "Gelelim tekrar siyah güneş olayına.... Naziler şunu anlamıştı herşey içten dışa ve dıştan içe doğru bir hareket içinde idi. Bunu toroid alanı denemelerinde gördüler. Bizler dünyaya gelmiyoruz, dünyanın kendisinden geliyoruz ve yine geri gidiyoruz. Tüm bu hareketler, yaşam döngüleri ve toroid mekanizması onlara siyah güneşin olması gereken yerin sırrını gösterdi."
    Selam Enki kimsenin dikkatini çekmemiş ama burada açıkça yaşam kaynağının (Kara Güneşin) dünyamızda olduğunu belirtmişsin(Dünyanın manyetik kuzey kutup noktası). Bu konsepte göre en basit açıklama ile kaynaktan var olarak yükselen ışık dünya üzerindeki tüm hayatı canlandırıyor/var ediyor, atmosferden yansıyarak dönüşünde ise var ettiği yaşamı geri kaynağa döndürüyor/öldürüyor tıpkı gece ve gündüzün var olması gibi. Biri hayat veren diğeri ise alan konumunda. Buda gündüz gördüğümüz güneşin yansıma sonucu oluştuğunu gösteriyor yazında açıkladığın gibi.
    Son olarak çiftçilikle uğraşanların bildiği bir nokta vardır ki bitkilerin büyümesi için gerekli olan sulama en iyi akşam saatlerinde(güneş batarken) yapılır çünkü bitkinin büyümesi en hızlı geceleri gerçekleşir. Bu noktada merak ettiğim konu karanlık ışığın geceleri etkisinin daha fazla olmasından mı kaynaklı oluyor ayrıca dünyamızın manyetik alanı içinde güneşin hareket etmesi kaynaktan gelen kara ışığın atmosferde farklı açılarda kırılması ile mi mümkün olmakta?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son sorumu açmam gerekirse asıl kaynak dünyada ise güneş yansıma sonucu oluşuyorsa gece ve gündüz fenomeni nasıl oluşmakta bu konuda kafam iyice karıştı.

      Sil
    2. Herşeyi henüz bilmiyoruz. Eğer içerisi aynalarla dolu bir odaya girersek oluşacak yansımaları ancak orada iken gözlemleyebiliriz fakat öngöremeyiz. Çünkü aynaların dahi sabit durduğundan emin değiliz. Bu teknoloji şimdilik sihir gibi, çünkü nasıl çalıştığını henüz kimse bilmiyor. Bildiğimiz zamanda anlayacağımız şey onu bizim kendimiz için yapmış olduğumuz olacak.

      Sil
  9. Beyaz renkli cisim her ışığı yansıtırken siyah renkli cisimler soğurur ve ısıya çevirir yani bu kara gunes aslında çevredeki şeyleri baska şeylere dönüştüren bir şey olabilir

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cinlilere göre yin hayatı baslatan şeydi ve rengi siyah di ve yikiciligi sembolize ederdi.yikicilik ve yaşamı bagdastiramamistim ama şimdi anladım

      Sil
  10. Yine olan üstü bir yazı ve idrak etmekte zorlandım

    YanıtlaSil
  11. https://www.haberler.com/bill-gates-ten-kritik-uyari-salgin-hastalik-10803894-haberi/
    enki salgın 2018 in aralık ayınnı başında afrikada patlıyacak deniliyor closed sheel sitelerde çok tartışmaları dönüyor önden söyleyeyim önden hayırseverler uyarı yapıyor dediğim virüsün haberini bill gates bile bulmuş :D

    YanıtlaSil
  12. Birkaç sorum olacak belki yerinde belki de aptalca ...

    Yazılı ve görsel medyada sürekli mars propagandası yapılıyor ve sanki başka bir gezegen yokmuşçasına... Venüs Uranüs merkür bunlar niye ön planda değil de mars ön planda ..

    Kuzey kutbu sanki yokmuş gibi lanse ediliyor ve burada bir şeylerin döndüğü kesin gibi

    Şu anlaşılıyor ki aslında dünya Nazilere çok borçlu bir çok şeyin gün yüzüne çıkmasına yardımcı olmuşlar

    Şuna inanıyorum ki hayırseverler başka yüzeyleri ziyaret ediyor ve belki de orada bir yaşam kurmuşlardır . Geçmişte Nazilerin yaptığı yani kara güneşe gitme işlemini şuan günümüzde yapanlar varmıdır

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dışarda bize yakın olarak bilinen 348 istasyon yada medeniyet mevcut. Daha ilerisini keşfetmek bir ihtiyaç değil sadece olağan bir gelişmeden ibaret.

      Sil
    2. selam enki, yeni bir kitap yazacağın hakkında bi kaç yorum okudum ama blogta öyle bi yazına denk gelmedim , yeni bir kitap yazıcakmısın ?

      Sil
  13. Koyunlar hayırseverlere çok borçlu çünkü gerçeği söyleseler koyunlar intihar eder ve kendi türünü sonlandırır . Bu gerçeği the Discovery filminde görüyoruz. Senin önerin ile bu filmi kardeşime izlettim ve bana geniş bir özet çıkarttı ve koyunlara gerçeği söylesen aynı bu filmdeki gibi koyunlar intihar eder

    Şu hayırseverleri hayranlığım her geçen gün artıyor sayende ... Kolay değil bu kadar aptal tembel ve bedavacı koyun ile uğraş Mak .

    Rica etsem gölge boyutunu örneklendirebilir misin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Örnekledirirsem bir daha asla düzgün bir hayat yaşayamazsın ve paranoya seni bitirir!

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  14. Enki sorum biraz bu yazıya ters kaçacak ama ne zamandır soracaktım. Eterden herkesin bilgi alabileceğini söylemiştin. Peki bu tam olarak nasıl yapılıyor. Odaklanarak mı yoksa bunun başka bir metodu mu var? Bunu sormamın sebebi gerçekten merak. Çünkü herkesin yapabildiği birşeyden bahsedince kafamda bir şey mi kaçırdım diye bir soru oluştu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet... Şunu anlamak istiyorum. Eter dediğimiz tam olarak ne anlama geliyor ve bilgi alma eylemi nasıl gerçekleşiyor ? Doğrusu şuan içime bir merak duygusu oluştu.

      Sil
  15. Enki tekrar geri gelmene sevindim. Hosgelmissin.

    YanıtlaSil
  16. 2018 e hızlı bir giriş yapmışsın. Ben yeni farkettim. 2012 de orta asya steplerine gidecegim ve bir daha gelmeyecegim demistin. Fakat sen insanoğlunun ayakbasmadigi kıtalara gitmişsin meger. Cem yılmaz geldi aklıma birden. :) esprilerinizi nereden buluyorsunuz diye soru sorarlarmış zamanında kendisine. Darılmanı kırılmanı hic istemem enki kardeş. Fakat şu organik uçakla gitme olayını bir açarsan sevinirim. Kimsenin giremediği bu diyarlara nasıl gittin. Nasıl bir aletle gittin. Biraz açarsan iyi olacak.

    Mail göndermeyin herşeyi burada tartışalım demissin. Bu yüzden buraya yazdim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam...
      Organik uçak değil... delta kanat yada yelken kanat düzeneği ile yapılan bir seyahat. Bunun detaylarını yazamam çünkü denemeye kalkanlar büyük ihtimalle hayatlarını kaybederler. Uzun süre düşünülüp planlanmış bir seyahatin planlarını açıklasamda tecrübesizlik ve takım çalışması olmadan deneyen herkes en iyi ihtimalle okyanusun ortasında balıklara yem olur. Bende darılmanı kırılmanı istemem fakat ne yazıkki bu konu hakkında bilgi vermiyorum.

      Sil
    2. Enki merhaba 5 sene önce sitende düz dünya ile ilgili hiç yazın yok. Yeni bilgi mi bu? Yazilarinda En son Dünya güneşin çevresinde dönüyordu. Simdi ne oldu ki ??!!

      Sil
    3. Bir de su duz dunya fikrine alismak cok zor oluyor doğal olarak. Fakat senin gibi daha önce güneye gidip gamalı haçlı ucan nesnelere rastlamış biri daha var. Amiral Byrd. Bu konuda detaylı bir yazı rica edebilir miyim? Ayrıca şu uzay mavisi renginde olan kubbeden bahsediliyor. 10-15 km delmişler geçememişler. Güneyden bu konuyuda biliyorsan anlatır misin?

      Sil
    4. Düz dünya değil!!! Düz ve sonsuz yüzey en doğru terim. Daha önceleri bu konuyu açmam için önce kendim görmem gerekiyordu... ve bende bunu yaptım. Kubbe diye birşey yok! Kubbe sadece sizin aklınıza sokulmak istenen zihinsel sınırlama programıdır. Sınır yok.... düzlemde ilerlemeyi engelleyecek tek şey hava şartları.

      Byrd konusunu zaman olursa yazmaya çalışırım.

      Sil
    5. Ama daha önce paylaştığın ve kimsenin hayır veya olmaz böyle birşey diyemediği haarp konusu var. Gerçi haarp da düz dünya olmazsa çalışmaz deniliyor. Bu bildiklerimiz dogrultusunda Dünyanın yalnızca bilindik bölgelerinde bu calismalari yapıyor veya yapabiliyor olmaları lazim. Hava şartlarını değiştirebilmeleri belli sınırlar içinde midir? Yoksa dünyayı çevreleyen (ya da bizi) buz tabakası birileri tarafından yani içeriden birileri tarafından mi yoksa dışarıdan birileri tarafından mi yapılıyor? Bu ilginç bir durum. Havasartlari engel dediğin için bu geldi ilk aklıma. Bu buz duvarlarını başka türlü izah etmek mümkün görünmüyor. Öyle değil mi?

      Sil
    6. https://youtu.be/XbUGDyusoNU birde böyle bir durum var. Makro mikro düşününce aynı şey bizim içinde mi geçerli diye sormadan edemiyorsun..

      Sil
  17. Merhaba Enki, bu başlıkta bir çok farklı ve belki de en önemli konulara değindiğin için aklıma sürekli yeni sorular geliyor. Kitapta bunları detaylı şekilde açıklayacağına eminim ama yine de merakıma engel olamıyorum o yüzden sormak istiyorum:

    1)Flashlight projesi konusunda bahsettiğin, gökyüzünde bizden saklamak istedikleri şey bu gölge gezegenler miydi, yoksa daha değişik bir şeyden mi bahsediyordun?

    2)Tam olarak hangi konuydu hatırlamıyorum ama nazilerin antartikadan geçip başka karalara gidip burayı terkettiklerini, iki nesil sonra bizi hatırlamayacaklarını yazmıştın. Yani uzaya ya da başka bir boyuta değil de sadece yüzey üzerindeki diğer karalara güney kutbu üzerinden gittiklerini anladım ben. Şimdi ise kuzey kutbundan güneşe gittiklerini yazmışsın. Naziler tam olarak nereye gittiler?(Ve adolf hitler de bu giden grup arasında mıydı yoksa gerçekten 1945'te intihar edip öldü mü?)

    3)Başka bir yorumda sorduğum soru arada kaynamış tekrar sorayım. Kara güneş atmosferin dışında (yukarıdaki denizlerde) değil mi? O zaman naziler kara güneşe nasıl kuzey kutbundan (aşağıdaki denizlere) dalarak ulaştılar? İdrak edemediğim ya da yanlış anladığım bir nokta mı var?

    4)Kara güneşe gitmekteki amaç nedir? Kara güneşin karanlık uzayda olduğunu varsayarsak, senin yorumlarından çıkardığım, onların bunu bu dünyadan kurtulmak ve daha uzun yaşamak için yaptıklarıydı. Fakat kara güneşin olduğu yerde karanlıktan başka bir şey yok değil mi? O zaman karanlıkta-hiçlikte ölümü geciktirmek istemenin amacı nedir?

    5)Bu soru kişisel olacak o yüzden cevaplayamam dersen anlarım. Kortizol komplosu yazısının başında ve bir iki yerde 'bunları ya şimdi yazacağım ya da asla' gibisinden şeyler yazmışsın. Bunun sebebi nedir? Naziler gibi sen de buradan çıkışın yolunu buldun ve bir süre sonra temelli gidiyor musun? Belki de son kitabını yayınladıktan sonra? Bu soru biraz fantastik kaçmış olabilir ama bütün başlık zaten akıl almaz konuları içerdiğinden sormakta sakınca görmedim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 1) Evet yukarıda saklanan şeyler gölge geziciler. Onlara gezegen demek pekde aydınlatıcı olmuyor. Çünkü bir obje değiller ve gezegen gibi kürede değiller. 4. Boyuttan bize yansıyan şeyler ve kimse tam olarak ne olduklarını bilemiyor! Bilmiyor demiyorum, "bilemiyor".

      2) Bu yolculuğu anlayabilmenin bir yolu aşağı gidildiğinde yukarıya varıldığı, yukarı gidildiğinde ise aşağıya varıldığı sonucunda barınıyor. Neo nun tren istasyonundaki tünelden çıkamama sahnesini hatırlarsın.... tıpkı onun gibi. Hitler ve ekibi aşağı değil, yukarı gittiler ve yukarısı ile aşağısıda aslında aynı yer. Bilinen evrende varılan her nokta aslında aynı yer! Kara güneş saf enerji durumudur. Saf enerji evrenin ve herşeyin kendisidir.... buna tanrısallık anı da demek mümkün. Bu durumda iken zaman ve mekan bağımlılığı yoktur. Bu her varlığın yaşadığı, yaşamakta olduğu ve yaşayacağı bir tecrübedir. Hitler cenneti değil tanrıyı arıyordu.... umarım aradığını bulmuştur. "Neresi?" bu seyahat için sorulabilecek uygun soru değil.... bunun yerine "Ne"ye gittiler diye sormak lazım.

      Yeni aryan nesli şuan yeni modellenmiş medeni yaşam tarzı ile hayatını sürdürüyor, ancak artık bizim algıladığımız zaman diliminde değiller. Hem buradalar hemde değiller. Eğer dünyadaki "herkes" onların varlığını bilseydi ve onları görmek isteselerdi, o anda heryerde yüzeyden 126 cm yüksekte duran objeler karşınızda duruyor olur sizlere %95 benzer insanlar ile karşı karşıya kalırdınız. Onların kimlikleri ve isimleri (kim ve ne olduklarına dair verilen adlandırma) "bilinmediğinden" bu gerçekleşmiyor.

      3) Kara güneş aynı anda hem yukarıda hemde aşağıda. Bizim algımız sadece bir tanesinin yansımasını algılıyor.

      4) Bu soruna 2) de cevap verdim.

      5) Çıkış yolunu biliyorum ancak kaçmak için bir nedenim yok! Burada olmamızın nedenini kaynağa dönünce anladığımızda nasılsa tekrar geri döneceğiz.... yoksa burası asla var olmazdı. Çoğunuz mistik anlatımlarla başka bir yere yada başka bir ortama gitmek için can atıyor ve ben bunu anlıyorum. Fakat her nereye giderseniz gidin, buradan farklı olmayacak. Hepiniz izlemek ve öğrenmek için buradasınız. Bu öğrenim meta anlamda gerçekleşiyor - fiziksel olarak gerçekleşen şey ise sizleri kaçmaya yada yer değiştirmeye iten faktörler serisinden ibaret.

      Dinler yada gurular koyunlara hep kurtuluşu vaat ederler! Kurtuluş diye birşey yok. Var olmaktan başka birşey yok. Nereye giderseniz gidin, daima ne için geldiyseniz onun farklı bir versiyonu ile karşılaşacaksınız. Kestirme yol diye birşey yok!

      Sil
    2. https://www.imdb.com/title/tt5155780/

      Sil
    3. Selam enki bu yukarısı ve aşağısı olayı kafamı karıştırmıştı ama yorumlarda gelen sorulara verdiğin yanıtlardan kara güneşin "nerede" olduğunun bir önemi yok çünkü zaten bütun bu evrenin kaynağı olarak olması gereken yerde.

      Bu durumda nazilerinde zaman ve mekanın bir ilüzyondan ibaret olduğunu farkederek varoluşumuzun asıl kaynağının "ne" olduğunu aradiklari sonucu çıkıyor. Ayrıyeten varolan tüm varlıklar bu döngüden sürekli olarak geçiyorlar. Bir yorumumdaki soruya gecmiş tecrübelerimizi doğrudan hatırlamadığımızı fakat kodlanmış bir bicimde bizimle birlikte olduğundan bahsetmiştin. Bu durumda belki de doğmadan önce yaptıgımız tercihleri hatırlamiyoruz ama o tercihler hayatımızı yönlendirmemizde bizi etkiliyor.

      Son olarak teknolojik olarak varoluşu sağlayan saf enerjiye mudahele edilerek matrixvari farkli dünyalar yaratmak mümkün mü zaman ve boyut olarak birbirinden farklı?

      Sil
    4. "Son olarak teknolojik olarak varoluşu sağlayan saf enerjiye mudahele edilerek matrixvari farkli dünyalar yaratmak mümkün mü zaman ve boyut olarak birbirinden farklı?"

      Şuanda onlardan birindesin!

      Sil
    5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    6. Varoluşumuzun manipüle edilme sebebi. Asıl kaynak bilincimiz yeni dünyalar(çiftlikler) oluşturabilmek veya kontrol edebilmek için. Varoluş döngüsünde bilincimiz bedenlenerek dünyaya geldiği için bilinci(eterik enerji/varoluş enerjisi) kontrol edebilmek(enerjiye sahip olmak) ancak bedenlerimiz vasıtasıyla mümkün olabilmekte sonuçta bedenlerimiz bilincimize ulaşmak için arayüz olmakta. Burda bu matrixi teknolojik olarak manipüle edenler tanrı olarak algılanabilir ama bizim sahip olduğumuz "yaratma" enerjisini kullanarak gerçekleşiyor tüm bu olay.

      Sil
  18. Enki merhaba.Son zamanlarda okuduğunuz varsa kitaplardan tavsiye edebileceğiniz var mı ? Listenizdeki kitapların türkçe olanlarının hepsini okudum ve bitti.Bu aralar kitapsız kaldım. Muhakkak sıradışı başka kitaplardan şu anda okuyorsunuzdur herhalde.Roman da olur. Varsa türkçe olanlardan isimlerini paylaşın.

    YanıtlaSil
  19. Enki selam hayırdır sesin soluğun hiç çıkmıyor. Ne oldu? iyimisin?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Enki büyük bir ihtimalle yayımlayacağı kitabı bitirmeye çalışıyordur. :)

      Sil
    2. Enki sadece şaka yapıyordum. Eğer çiddi birşeyse özür dilerim.

      Sil
  20. Enki bu konuyu çok fazla üstelediğim için üzgünüm ama cidden merak ettiğim bir şey var. Bu chakra removalın ne olduğunu biliyor musun? Bana sığırlar sunulan bir fikir olduğunu söylemiştin ama sığırlara zarar vermek için gerçek işlemi de kullanabilirler. Ya da sadece çakraları tıkayıp kurtulduklarını mı zannediyorlar? Bu işin aslı astarını eğer söyleyebiliyorsan söyleyebilir misin? Yapacağımdan sormuyorum sadece eğer bilinçaltımda çakralarıma gerçekten kötü birşey oluyor mu diye soruyoum? Çünkü bazı gerizekalılar bunu yaptığını idida edip videoları paylaşmıştı. Şu an ilgilenmiyorum sadece aklımda kaldığı için soruyorum.

    YanıtlaSil
  21. Selam enki, gölge boyutu ile ilgili bilgi verebilirmisin?

    YanıtlaSil
  22. Merhaba enkinin ulaşabileceğim bir e posta adresi varmı beyler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Darkl1ght@hotmail.com adresinden Enkiye ulaşabilirsin.

      Sil
    2. Bu email enkini emaili ben ona bir kaç soru sordum. Kapatmış olabilir. Ne soracaksan buraya sorabilirsin bir kaç gün içince cevap geleceğini düşünüyorum.

      Sil
    3. "d" ile, "D" ile değil.

      Sil
    4. Pardon yanlış yazmışım benim hatam.

      Sil
  23. Enki size birşey danışmak istiyorum. Aydınlatmanızı istediğim bir konu var. Bu singing bowl denilen çanakların 3 çeşidinin(tibet himilaya ve kristal) çakralara etkilerindeki farklılıklar neler? Eğer bir bilgin varsa kısaca açıklayabilir misin?

    YanıtlaSil
  24. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  25. https://ahvalnews6.com/tr/altin/isvicre-basinindan-carpici-iddia-erdogan-altinlari-isvicreye-getirdi

    http://www.dw.com/tr/imf-t%C3%BCrkiye-i%C3%A7in-teyakkuzda/a-44336059

    ekonomik krize hazırlanıyorsun enki galiba (şirketin var ise) önümüzdeki kriz çok fena vuracak çünkü herhalde amerikanın yaşadığı büyük buhranın bu yüzyıla uyarlanmış hali.bu kadar abarttımmı bilmiyorum ama durum gerçekten vahim 280 milyar dolar bu senelik ödenmesi gerek borç var merkez bankası yarısı bile değil.genellikle döngüsel olarak ekonomiler kış dönemleri patlar bende kışı bekliyorum sağlam koyun yolunma dönemi başlamak üzere emlak balonu patlamak üzere(patladı fakat istenilen kıvamda değil hala)

    YanıtlaSil
  26. Asasadakdkdkdkkksk konuyla alakası olmayan bir soru soracağım. Orrbar ya da Nethlerin rahatsız etmesinden korunmam için bir sembol ya da söz var mı? Bu aralar etrafımda döneşip duruyorlar.

    YanıtlaSil
  27. hayatımda hiç rastlamadım ama öyle bir olaya rastlarsam görmezden gelmeye çalışırım genellikle bu tür varlıklar iletişim kurmak isterse çakralara dokunurlar bir tuhaf hissedersin yada tüm enerjin çekilmiş gibi olur böyle belirtiler var mı? yoksa halüsinasyon yada zihninin oyunuda olabilir.o videoda zaten o varlıkların sembolü siğil var hayatımda neth ve orrbar tecrübem pek olmadı bilmiyorum ama çok istiyorsan nefes alırken bedeninin etrafını beyaz altın bir ışığın sardığını düşün bedenin her tarafını koruyan bunu ciddi inanç ile yap belki yarar

    YanıtlaSil
  28. Asasadakdkdkdkkksk bir şey daha soracağım. Deamon sigil diyinde bir kaç ay önce vikipedide ne olduğuna baktım ama sayfada bir sürüsünü gördüm. Bu sembollere sadece bakmak yeterli mi yoksa sadece çizince mi geçerli?

    YanıtlaSil
  29. Selam Enki,dönmene sevindim.Şunu düşünürdüm hep ben yaratıcı olsaydım kullarımı cehennemde yakmazdım.Yaratıcı bir annenin çocuğunu sevdiğinden çok sevense bir anne olarak yavrumun o derece acı çekmesini istemezdim.Belki ilerde bir bilimkurgu kitabına konu olabilir yazacaklarım.Belki en alt seviyenin olduğu yerdeyiz.Diğer bir deyişle cehennem.Dersler edinilecek ve bir üst boyuta geçicez.Her davranışımız,her kararımız sanki farklı potansiyel gelecekler yaratıyor ve biz bunları gerçek çıkışı bulana kadar tekrar tekrar yaşıyoruz.Ya da bir başka bilim kurgu senaryom matrixteki gibi enerjimizden beslenen mekanizmalar var,biz burada sıkıştık.Her türlü sonuç olarak saf sevginin bizi yücelteceğini düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  30. Ya da lucy filmindeki gibi bir şey her şey oldu.Öze dönme çabası bundan belki...Kara güneş dediğin tamamen dünyevi hırslardan sıyrılanların vardığı bir yerdir belki.Ya da evrensel enerjiyle bir olma durumudur.

    YanıtlaSil
  31. Belli bir frekansta yayın yapan enerjisel varlıklarsak tekrar doğduğumuzda uygun olan boyuta çekilmez miyiz o zaman?

    YanıtlaSil
  32. Asasadakdkdkdkkksk bir şey sormak istiyorum. Burayı Enkinin yokluğunda spiritüel bloğa dönüştürmek istemiyorum ama bir şey sormak istiyorum. Nethler için olan sigili ben salak gibi çizmiştim ama o zaman anlam veremediğim için ve sigil konusu bana biraz komik geldiği için dalgasına çizmiştim ama onu çizdikten sonra sürekli kötü şeyler başıma geldi. Sürekli onlar yanımda bitiyor.Yemin ederim bir gün uzağımdan geçti sonra kulağımın dibinden geçti. Halisinasyon gören eden bir insan değilim ilaç da kullanmıyorum. Yanlış anlaşılma olmasın. Bu varlıkları kovmak için bir sigil var mı ya da varsa sen biliyor musun? Bilmiyorsan da geri dönmeni rica ediyorum bu benim için önemli bir konu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. beyaz altın bir enerji çektiğini bunun bedenin içini ve dışını doldurduğunu ve hertürlü kötü zararlı şeyleri ittiğini imajine et ama gerçekten hissederek yap.nasıl bilinçli görme varsa aynı zamanda bilinçli imajinasyonda var.gerçekten başarırsan değişik etkiler hissedersin geç uyuma gözünü kapattığın zaman karanlık yerine parlak güneş ışığı varmış gibi görme devam ederse o siğili gördüğün ortamın tam ortasında güneş varmış ve o varlıkları uzaklaştırıyormuş ve birdaha giremiyormuş gibi imajine et güneş enerjisi en basit ve kolay olan enerji komik geliyo olabilir fakat meditasyonun özü imajinasyonu kontrol etmeye dayanır.daha da devam ederse direkt ritüel vereyim yhvhi envoke etme ama denemedim herhangi bir ibrahimi inancım olmadığı için.daemon siğili öyle bakışla çağrılmaz ama onu gerçekten çağırmaya çalışmışsan başına belayı almışsındır demektir.bu tür şeylerle uğraşıcaksan gerçekten yürekli olacaksın yoksa kafayı yeme düzeyinde korkarsın.daha devam ediyorsa profesyonellere başvur

      Sil
    2. Aslında böyle bir amacım yoktu sadece bu konular biraz komik geldiği için çizmiştim.Baya bir yüek yemiştim. O çizdiğim sembolün olduğu kitaba baktım bir sürü vardı onlara hiç bakmadım bile. Çizdiğim sembolü buldum ama onun için bir varlık ismi verilmemişti. O sembol cidden neth ve benzeri varlıklar için mi yoksa başka bir şey için mi? Çünkü o sembol için koruma olduğu söyleniyor. Kitabın ismi goetia.

      İmajinasyonu hiç denemedim ve başıma imajinasyon konusunda başıma bela almak istemiyorum.

      Profesyoneller dediğin tam olarak kimler?

      Sil
    3. Konuların komik gelmesi deken varlıkların hiç işi gücü yok bizim sembollere mi takılıyor gibi düşünüyordum. Ama tecrübesel olarak yaşayınca onların son gülen olduğunu öğrendim.

      Sil
    4. çizdiğin varlık neth değil goetianın son sayfalarında isim verilmemiş olan bir tane var onu çizdiysen ismi halhael yukardaki şeyler daemon ise işe yaramaz genelde kendilerini göndermez lejyoner diye adlandırılan varlıkları yollar onlarında rengi elektrik mavisi gibi hiç elektrik mavisi birşeyler gördünmü,çevrendeki akrabalar dostların seni rüyalarında gördümü mesaj yollamak isterlerse böyle yapıyorlar bende böyle olmuştu

      Sil
    5. Kitabın sonundakiyle enkinin videosundaki aynı sembol. O videonın çağırdığı varlıkla benim bilmeden çağırdığım varlık aynı değil mi?
      https://www.google.com.tr/search?q=lesser+key+of+solomon&source=lnms&tbm=isch&sa=X&ved=0ahUKEwimiMfSjaTcAhUOYVAKHeDjBxwQ_AUICigB&biw=1366&bih=662#imgrc=aGhPaRn_wQ_-8M:
      Şu sembolden bahsediyorum.

      Sil
    6. http://www.sacred-texts.com/grim/lks/img/fig175.jpg bende bunu çağırmaya çalıştın zannetmiştim goetiayı başından sonuna okumadım bilmiyorum ozaman bilmediğim konu hakkında yorum yapamıyacağım pek uğraşmadım bu konular hakkında

      Sil
    7. Ben zaten ismi olan varlıkları çağırmam. Zaten basit olanla ağzımın payını almışken bir daha uğraşmam. Etrafımda orbları ya da onun gibi bir şey görüyorum. Bana tavırları biraz saldırgan. Enerjim biraz çekiliyormuş gibi.Yaz gününde sanki soğukluk varmış gibi hissediyorum? Bu tip varlıklar tehlikeli olabilir mi? Tecrüben olmadığını yazmıştın ama belki bilgin vardır diye sordum.

      Sil
    8. bence kafaya takma düşünmemeye çalış geçer

      Sil
    9. Cevaplar için teşekkür ederim. Kafama takmamaya .alışırım.Yedim bir bok ceremesini çekeceğim.
      Aklıma gelen son bir şey daha soracağım. Tibet çanaklarıyla ilgili bir şey biliyorsan bu çanakların büyüklüklerine ve çaşitlerine göre çakraları nasıl etkilediğini bana kısaca anlatabilir misin?

      Sil
    10. Bu soruyu sormamın sebebi bu sembol olayından sonra varlıklar mı yaptırdı bilmiyorum ama çakralarımla ilgili dinlememem gereken bir telkin dinledim. Bunu söleyebiliyorum çünkü olaylar zamansal olarak arka arkaya geldi. Çakralarıma zarar vermeyen bir şey aradığım için sordum.

      Sil
    11. elime hiç tibet çanağı geçmedi bundan dolayı bilmiyorum.hermesci bilimlere giriş diye bir kitap var başlangıç olarak sağlam kitap bence ona bir bak,çakra mevzusu çok değişik ve emek isteyen birşey bunun için zaman lazım

      Sil
    12. Asasadakdkdkdkkksk bu etrafımdaki varlıklaran mı bilmiyorum bir gece kalktım ama sebebibi bilmiyorum konumumu biliyorum bakıyorum orada değilim en son alnımı çarptım sonra 3.gözümün olduğu yerde deri döküntüleri olmaya başladı ne olduğunu anlamadım. Bir kaç gün önce de yatağımda uyandım yatağımın ortasındayken birden kendimi yere düşmüş oturur buldum. Tüm bunlar iradem dışında oldu. Normalde böyle şeyler yaşayan bir insan değilim hiç değilim. Bunlara etrafımdaki küresel varlıklar sebep oluyor çünkü başka varlık görmüyorum ve demon olamaz çünkü hiçbirini çağırmayı denemedim.
      Sadece Enkinin paylaştığı üst boyut videosundaki sembolü çizdim o kadar başka sembolle uğraşmadım. Sembolüde Mart ayında çizdim. Gelen varlıklara biraz sert davranmış olabilirim belki bana biraz sinirlenmiş olabilirler.

      Sil
    13. Sen şu videoyu izlediğinde odada ne görmüştün? https://www.youtube.com/watch?v=MRFC4vAR7yI
      Nasıl bir şey tecrübe etmiştin. Ben onu çizince videodakinden daha çok bir kontak yaşamış olabilirim en azından neyle uğraştığımı bilmek istiyorum.

      Sil
  33. Enkinin mesleği nedir ? Birde kitap pdf halindede olacak mı ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yasak arkeolog olduğunu biliyorum. Enkinin bir çok işi olabilir. Ama yazıların içeriğine bakarak fizikçi olduğunu da söyleyebilirim. Tabi yine son sözü Enki söyler benimki sadece tahmin ama burada işini açıklayacağını pek sanmam.

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    3. Buradakinler Enkiyi çok tanrılaştırmış gördüğüm kadarıyla


      Sil
    4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    5. Evet ENKİ bir tanrı çünkü milyarlarca koyunun sabah akşam taptığı tanrıları hiçbir şey öğretmiyor ve uyutuyor. ENKİ'yi çok özledik sabırsızlıkla kitabını bekliyorum.

      ENKİ'nin yazılarını anlamak Ve hazmetmek uzun bir süreç alabiliyor ve en önemlisi de gözlem...sonucunda enki haklı çıkıyor

      Sil
    6. Öncelikle yanıtınız için teşekkürler fakat bir cevap verebilmek için Enki'nin diğer yazılarınıda okumalıyım. Sadece bu blogmu var ?

      Sil
    7. Enkinin Matrixte kung fu isimli bir kitabı var. Düzenli olarak tüm yazılarını orada bulabilirsiniz.

      Sil
  34. Beyler Enki bueaya yazmayı bıraktı mı? yoksa şu an kitapla mı meşgul? Bir fikri olan var mı?

    YanıtlaSil
  35. Enki den cok sey öğrendiğimiz dogru. Fakat o kadar cok bilmemiz gereken dogru var ki!!! Dunyayi yoneten elitler bu konuda koyunlara fazla sans tanimiyorlar. Koyunlar bunu hakediyor mu? Sonuna kadar eveeet... kimse yok oyleydi yok soyleydi demesin. Herkes ektigini biciyor...... son soz enki blogta yazmaya devam etmesende senden cok sey ogrendik. Kuru bir teşekkür senin icin cok az olur biliyorum ama genede buraya not etmem gerekiyor. Cok teşekkürler. Ellerine saglik. Kitabini sabirsizlikla bekliyorum. Saglicakla kal.

    YanıtlaSil
  36. Yazılarınızı çok özledim be sayın enki. Keşke 4 ayda bir de olsa yazmaya devam etseniz.Umarım bu son yazınız değildir.Hayattaysanız yazıverin arada bir.

    YanıtlaSil
  37. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam sana ENKI!

      Ne kadar uzun zaman geçti hatırlayamıyorum hayırseverlerin(!) isteği üzerine kapatılan ilk blogundan simdiye kadar geçen zaman büyük bir serüven ve bir bilgi tufanı gerçek! asla değişmedi.

      Daha birçok yazını bekliyorum sabırsızlıkla!

      Çıkacak kitabını dört gözle bekliyorum, koyunları düzmeye hayatı kendimiz için ele almaya devam!

      Selam olsun tekrar! Geri dönmene sevindim!

      Sil
    2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    3. @herakleitos enkinin ev arkadaşısın herhalde ?

      Sil
    4. Enki'nin kitabına BEDAVA ulaşmak isteyenler için üzücü fakat Enki'nin paylaşımda bulundugu ve özünü aldıgı kaynak ise buradaki çoğu kişinin ödeyemeceği bir bedel gerektiriyor ki ne yazık ki bu kaynagı ve asıl kitaplar bütünü hakkında birşey söyleyemem.

      Umarım en kısa sürede ''Türkçe'' şekilde buzdagının görünen yüzünü Türkiyedeki koyunlarla paylaşmaya karar verir.

      Sil
  38. Selam ENKI
    Matrixte Kung Fu'yu okuduğumda içimden ''hasktr'' işte aradığım yazar,işte aradığım kitap diye düşünmüştüm.Kitabın kapağında yazar adı yazmıyordu ki bu beni üzmüştü çünkü böyle birisi ile iletişime geçemiceğimi sandım ve üzüldüm,bir kaç gün önce kitabı bitirdiğimde ise en alttaki nick'ini ve mail adresini gördüm,ve kısa orgazm seansları arasında sana yazmaya karar verdim.
    Sana sormak istediğim bir kaç şey var aslında hemen ona geçiyim
    1)(Sıklıkla)Önerdiğin bir kitap var mı?
    2)(Sıklıkla)Önerdiğin bir film var mı?
    3)Laveyan satanistleri için;kandan korkanlar için oluşturulan soft satanizm ibaresi kullanmıştın,bu düşüncen devam ediyor mu?
    4)Kitapta Atatürk ile ilgili kurduğun düşünceler ve söylediğin düşüncelerin arkasında mısın yoksa yanıldığını mı düşünüyorsun?
    Sorularım bu kadar son olarak bir kaç isteğim var
    1)Bana sana ulaşabileceğim bir blog ya da bir site söyler misin
    2)Silinen yazılarını benimle paylaşabilirmisin

    Evet söylemek istediklerim bu kadardı %50 şansım vardı onu kullandım ve beklemedeyim ve son olarak beni koyunlardan ayırdığın için sonsuz şükranlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. özgürlüğün bedellerine hazır mısın ?

      Sil
    2. Kitaplar ya da bir topluluk bütünü var fakat bunu sadece araştırırsan karşına çıkar.

      Bedel ise sadece materyal anlamda ölçüklendirebilirim , normal bir kitap için 7-8 kat fazla kağıt birim gerektiriyor, ama bir insanın kendine alacagı en iyi hediye olurdur.

      Bu blogta yazılanlar Enki'nin dediği gibi sadece eterik dışına çıkan ve paylaşılmasına izin verilenler.Tıpkı böyle bir bilgi kümesine erişim oldugunda senin yapacagın gibi.

      Eğer TANRI olsaydın ne yapardın? HİÇBİRŞEY!

      Bu tamamen o bilincin isteği ile alakalı, yazılan ve çizilen bilgiler adeta bir yorum gibi, özdeki bilgilerin yorumu ve kendi yolun.Sadece bu blog ile sınırlı kalmamanı araştırmanı ve gerçeğe ulaşmanı tavsiye ederim.

      Sil
    3. @NWTD Bak güzel kardeşim seni blog un başından beri takip ediyorum Senin gibi güzel yorumlar yazan her yorumcuyu ve yazarı da takip ediyorum Ancak şu gizemleriniz 'den ve bilgiyi paylaşmamaya olan ciddi ilkelerinizden vazgeçmeniz in zamanı Sizce de gelmedi mi ? Söylediğin kaynağın DJHIVES VEYA NEMESIS IN kitapları olduğunu bulmak için öyle çok bir efor sarfetmeye gerek yok ! Zaten bu blogu bulan biri bu bilgilere artik rahatca erişebilir. Zaten erişemeyecek olanlar ciddi bir eleme işleminden gerek kitaptan gerek blog yazılarından geçiyor.
      Sizlere ciddi şeylerden bahsetmenin zamanı geldi...
      Enki burda azda olsa çok ta olsa 3 5 kişi de olsa kendine bir ordu oluşturdu. Ve belkide bu ordu mensupları onları geçecek... her şekilde de gelecek iyi görünmüyor. Türkiye ve dünya çok kötü yerlere gidiyor. Ben ve benim gibi turkiyenin PARLAMAYA çalışan yildizlari sönüp gidecek... buna bir el atmanın zamanı geldi. Enki ye gizli blog kurması gerektiğini yeterince indükte ettim. Özgürleşmisler projesi lazim. Ustaların çıkacaklarınin boşuna zaman kaybetmelerini engellemeleri lazim. Bu öyle zor bir işlem değil. Oluşturulacak grupta bazı giris kurallari koyarsın ve yorumlarda yapılan akıllı yorumlara göre de gruba alım yaparsın. Ingilizce ingilzice diye bağıran arkadaşlar içinse gruba giriş kuralı olarak ilk maddeye INGILIZCE BILMEK yazabilirsin. Bunları her türlü yaparsin ama asıl onemli olan artik vaktin gelmiş olduğudur. Yaklaşık 2011 den beri türkiye serüveni devam ediyor. Ben bu serüvene 2014 civarlari katıldım. Ben bilmiyor muyum djhivesin grubuna katılmayı ya da kitaplarını almayı ? Neymiş çok pahalıymış. Kusura bakma NWTD benim için pahalı değil ama alamayacağım ! Hivese söyledim turkiyedeki elemanlar paypal kullanamıyor ! Sonuç olarak ödeme yapıp kitaplarını alamıyoruz... Bitcoin ile Ödeme kabul etmesi hakkında hivesle konuştum. Israrına devam ediyor... Bu sırada turkiyede ki benim gibiler harap oluyor, olacak. Gerçekten iyi bir yere gitmiyoruz ve farketmeniz için benim gibi kaç kişinin daha yazması lazim ?

      Sil
    4. haddimi aştığımı düşünüyorsa saygıdeğer enki lütfen yazdığım yukarıdaki yorumu silsin. @Enki

      Sil
    5. Enkinin profil sayfasında tavsiye ettiği kitapları okumaya başlayabilirsin.

      Sil
    6. Hivesin bloğu belli değil

      Sil
    7. Sevgili Merter Selçuk,

      Bashettiğin ve sıkıntı duydugun konularda demek istediğini her ne kadar anlasam da bir o kadar da anlamsız ve mantıktan uzak olduklarını söylemek zorundayım.

      Saydıgın isimler ve onların dışında mevcut daha birçok oluşum, topluluk ve bireyler sana şuanki konumun dışında birşey VERMEYECEKLER! Ana fikri kaptıysan aslında bunların hiçbirinin ne ulaşılmaz kitaplar ne gizli topluluklar olmadıgını kavramalısın.Kaşık fenomenini hatırla! BÜKMEN GEREKEN ŞEY KENDİN!

      Çoğu saygıdeger ismin aslında kaynaklarının ne bir kitap, ne bir topluluk olmadıgını kaynagın bizzt kendi akılları ve DOĞA oldugunu idrak etmeni istiyorum.Hayırsever, elit, illuminati ve daha birçoklarının aslında ''YÖNETİCİ'' veya ''HERŞEYİ BİLEN'' gibi bir dertleri olmadıgını aslında hepsini bir ''DÜZEN'' bilincinde oldugu ve buna ''SAYGI'' duydugu ve dolaylı yoldan da ''KAZANAN'' tarafta olduklarını bilmelisin.
      Bunun için en kısa yöntem dışarı çıkmak ve gözlemlemek! En düşük elektronlardan en büyük gezegenlere kadar hepsi AYNI! Güneş tutulması, rahu-ketu- ejderhanın başı ve kuyrugu...Neden dünyayı düz kabul ettiğinde tüm bunları hesaplamak kolayken dünyayı yuvarlak kabul ettiğinde bir sürü saçma matematiksel işlem yapman gerekiyor? Düz de olsa Yuvarlak da olsa veya Sonsuz da olsa, bu tutulmayı etkiliyor mu? TABİ Kİ HAYIR!

      Aynı şekilde Türkiye - DÜNYA kötü biryere gidiyor diye sızlanmayı KES! Bu gidişin nereye gittiğini veya nasıl gittiğini DEĞİŞTİREMEZSİN! Sadece yavaşlatabilirsin veya hızlandırabilirsin ya da durumun FARKINDA olup kendi YARARINA kullanırsın! Bir tohum ağaç olacaksa bunu değiştiremezsin fakat gübreleme veya sulama gibi etmenlerle hızlandırıp yavaştırabileceğinle aynı.Hepsi BU KADAR BASİT!

      Daha kredi kartına bağımlı, merkeze yakın, annemin evine yakın, AVMlere yakın diye toplu çiftliklerde yaşayan, bunlara misli köle puanı ödeyen, aptal üniversitelere daha fazla para ödeyip ilerde RAHAT etme umudu ile bitmez bir döngüye giren, sabah 5 akşam 9 yaşayan, kendisine hizmet ettiği evde bekeleyen yağ tulumu bir yaşam formuna sormadan saçını değiştiremeyen bir morona istediğin kadar kaynak sunsan da hiçbir halt DEĞİŞTİREMEYECEKTİR!

      Sadece çevrende olup bitenin farkında ol ve dışarı çıkıp HAYATI gözlemle! Gezegenlerin transparan oldugunu öğrenmen için kitaplara veya gizli topluluklara ihtiyacın yok, KENDİN GÖREBİLİRSİN!

      Sil
    8. Kendini bilmeyene kimse yardım etnez

      Sil
  39. Aynı zamanda iyi bir yabancı dil bilgin varsa bu tip topluluklara ulaşma şansın daha fazla olur söyleyebileceklerim bu kadar.

    YanıtlaSil
  40. Nemesis ve hives in kitaplarına para vermek bence aptallıktan başka birsey değildir. Bunca bilgiyi bilip hala yazdığı kitaptan para uman birileri var ise kendisine bir iyilik yapıp polis babasının oyuncağını kullansın. Bilginin orusbulugu da pezevenkligi de olmaz, bilgiyi alacak olan zaten okuyunca anlar bilgiyi alamayan ise zaten elenmiştir. Size bilgiyi en iyi alabileceğiniz şekli göstereyim;
    1-objektif bicimde gözlem yapın
    2-korkmayın, cesur olun
    3-kendinize ve doğaya saygı duyun
    Gerisi arkasından gelecek bazı özellikler ile tamamlanacaktır dışarıda iki kıçı kırık karıya yada adama boyun eğip burada evrenin sırlarını anladım tavrına girmeyin.
    Işık sizinle olsun. Muckkkk

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ulaşmak isteyen hermestrismegritus@gmail.com a ulaşabilir

      Sil
  41. Onca emek ve çabayla tecrübe edip yaşayarak elde ettiğin bilgiyi her koyunla paylaşırmıydın veya bu bilgiyi arayan ulaşmakta zorlanan bir avuç insanla paylaşmak isteseydin nasıl bir yol izlerdin? Bu bilgiyi kitaplaştırıp maddi bir değer koymak ortalama birçok koyunu baştan elemek içindir, bilgiye ulaşmak isteyen için ise yolu kolaylaştırmaktır. Çünkü bu tip byyyir kitap içinde elde edeceğin bilgilerin yanında vereceğin maddi değer bi şey ifade etmez. Bide bu açıdan düşün bilgiyi paylaşan para kazanmak için mi yoksa ulaşmak isteyene kolayca ulaştırabilmek için mi bu maddi değeri koyuyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Alakası yok dostum bilgiyi isteyen her yerden alır, koyun ise anlamadan bırakır. Tıpkı doğa gibi gözünün önündedir ama çok az kişi görür.

      Sil
  42. Yazının altında birsürü şey görünce yazmak zorunda hissettim yok djnemesisin tr çevirisi diyen olmuş abi olabilir adam çevirdiyse bile bir iş yapmış gelip başlıkta boş gezmekten daha worth.Birşeyler yazacaksak faydalı şeyler olsun bari yoksa benim ne farkım kalacak laf ettiğim adamlardan, adammı dedim boşver hjshdjsh.

    değineceğim konu aslında şu soylent greendeki yemek sahnesini incelemek istiyorum
    amme hizmeti olarak link:

    https://www.youtube.com/watch?v=kQQ6wNfkcmc

    filmdeki soylent green adı verdikleri besin tabletleri anormal besin olarak gösterilirken
    şuanki organik besinler(!) ise normalleştiriliyor. Zaten normal diyen elemanları duyar gibiyim.
    buda onedio abimizin bizim için hazırladığı şok testi;

    https://onedio.com/haber/insanlar-tarafindan-yetistirilmeden-once-sebze-ve-meyveler-nasil-gozukuyordu--670365

    alttaki like butonuna abanan sığırlardan olabilirsiniz hızlı davranın ve likelayın enki babanızda içinden bunu yapmak istiyor ama söleyemiyor dalgayı bir tarafa bırakırsak bu onediodaki gerçek patates olarak gösterilen patatesler gerçek renginden bile farklı olduğu anlaşılıyorki tadı zaten çok farklı çocukken birkere yeme fırsatı bulmuştum ozamandan beri onun tadını arıyorum neyazikki bulamıyorumki bulamıycam burdurun bir köyündeki bağ evinde bir teyzemiz vardı yemeğe gitmiştik keşke o teyze hala yaşıyor olsaydıda belki o patateslere sahip olsaydım bide bu sebze meyveler bu hale nasıl geldi sorusu var hadi realiteyi görelim yoksa arkamıza kalın bişeylermi alalım deseydim
    Atatürk döneminde hangi bölgede tarım yapılıp yapılmayacağı araştırılırdı bunla alakalı kaynakları her türlü bulabilirsiniz bunu örneklememin sebebi bişeyi farketmeniz şuan patatesi nereye ekersen ek çıkıyor aksini söleyebilecek varmı buzdolabımda bile patates kök salıyor neden patates diyorum peki? en doyurucu ve en vitaminlisi o çünkü kaybettiklerimin içinde şimdi belkide farkediyorsunuz neden patates bu halde nufusu o zamanki ürünler karşılıyordu şimdi ise bu zamanki ürünler karşılıyor her yerde yetişiyor ve herzaman canlılığını devam ettirecek halde kalıyor 1 ay boyunca kendini yemeyen patatesmi olur benim dedem çiftçiydi ve soğuk hava deposu olmasına rağmen çoğu ürün okadar süre beklemezdi eskiden peki nasıl oluyorda bu ürünler bukadar dayanıyor hadi gelin onada bakalım. hiç havuçla mısırı kızartıp tadına baktınızmı nasıl oluyorda ikisinin tadı ve aroması neredeyse aynı olabiliyor depo polisakkaritleri birbirinin türevi diyenler varsa beyinlerini yakıcağım bir soru soracağım patatesde aynı polisakkaritlerin türevi belki açılmaya başlıyoruzdur. Birde yapay üretilen sakarin var belki biliyorsunuzdur buraları seri geçiyorum çünkü enki abimizde öle yapardı XD neyse genede özü verip gidiyim sakarin için amme hizmeti;

    https://www.wikizero.pro/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvU2FrYXJpbg

    gördüğünüz gibi c7h5no3s yada benzonik sülfinid yeni meyvelerimizde olacak şekere hoş geldin diyin zaten artık pancar şekeride üretilmeyecek... pancar şekerimi peki oda ne
    gizlenmişi gizlemek bu olsa gerek kim tek seferde doğruyu bulacaksın dediki lineer bir yükseliş ancak filmlerde var aslında oda gizlenmişi gizlemek neyse koyunlar için özet:

    https://www.youtube.com/watch?v=i7gKUIhiY24


    enki çok offlinesın be...



    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. benzonik sülfid hmmm alırım bi dal (benzen halkası içerir.)

      Sil
    2. Benzen halkası mı neden?
      sizce enkinin bahsettiği metalik bedenlere nasıl ikna edecekler?
      Enkinin kaçırdığı yerimi buldum yoksa (wtf)
      Değişen gıda endüstrisiyle bedensel bağışıklıkta değişecek enki buna frekansda diyor gerçi bukadar toksisiteye dayanamayan hücrelerde evrime uymak zorunda evrimmi dedim &(
      yoksa doğal seçilime uğrar XD

      https://youtu.be/O_4OfD-wmGs

      Sil
    3. içeceklerede değinmeden olmaz düşük bütçeli ph testi enkinin bahsettiği asit-baz dengesini ve tesirini hatırlayın (yapan dayı yorumlarıma sponsor evet)

      https://www.youtube.com/watch?v=iEIXfx8LO0s

      buda yozgatın antidepresanlı suyu

      http://www.zaytung.com/haberdetay.asp?newsid=316020

      siz elitlerin düzeni merhametle sağlayacağınımı düşünüyordunuz? Suya anti depresan atmaya götleri yiyorsa emin olun herşeyden çekinin bence çünkü antidepresanlar çoğu ilaçla etkileşir ve kvs kollapsa kadar götürme riski vardır günde 4lt çeşme suyu içseniz ve yozgatlıysanız üstüne birde proton pompa inhibitörü(mide koruyucu türevleri) kullanıyorsanız hadi geçmiş olsun kafayı buldunuz.

      Sil
    4. sadece bedava bilgi enkinin blogu olduğu için kurallarına uyuyorum ve sadece belirli bir miktarı çünkü enki pek beni tınlamıyor ): sad but true

      Sil
    5. yorum altına yorum yapmamın sebebi telefondan yazmam eski model tuşlu telefon kullanıyorum ve sayfayı pek kaldırmıyor açıkçası

      Sil
    6. Neden sakkarin bunuda yazayım şeker basitliği arttıkça su absorbsiyonu artar bağlı su molekül kapasitesi artması demek git gide moleküllerin daha fazla dayanması demek çünkü suya direnç gösterebiliyorlar bunun nedeni osmolarite artışı aslında yoğun şeker birçok enzimi reversible denatüre eder buda bakteriler tarafından çürütülmesinin zorlaşacağı anlamına gelir fakat şeker seviyesi basitleştikçe organizma daha kolay sindirir ve daha kolay vücuttan atılır birde şeker basitliği arttıkça üretilen dopamin hormonunu miktarınında artacağını bildiğimiz için bu her şeker basitleştiğinde daha kolay acıkacağımız ve daha fazla dopamin üretileceği anlamına gelir buda enkinin homonesil fikrini destekler nedenmi artan dopamin seviyesi dopamini bloke eder mekanizmasını buraya yazmıycam bloke eden molekülüde yazmıycam zira o molekülü elimine eden molekülü ilaç olarak almak ve.... çözüm yok demiştik. sadece sürekli aynı gıdaları zevkle tüketen ve doymayan bir nesil gelecek zaten bunun belirtileri var
      YUMULUN ÇOCUKLAR MAKARNA VE ŞEKERE! bunun en az x10 katını göreceğiz beraber

      Sil
  43. Merhaba, 2 aydır bloga girmeyi unuttuğum için yeni bir yazı gelmiştir diye heyecanlanmıştım açıkçası ama Enki yine bloga ara vermiş anlaşılan. Diğeri gibi kapanmadığına göre geri dönüş yapacaktır diye düşünüyorum ama muhtemelen zaman alacaktır. Bu arada kitap mevzusu vardı, Enki ile mail yoluyla ya da başka yolla iletişime geçmiş olan, herhangi bir bilgisi olan var mı?

    YanıtlaSil
  44. https://www.youtube.com/watch?v=um1Kxewx-_s

    YanıtlaSil
  45. Evet hayat deneyimleriniz nasil gidiyor sayin aydinlananlar ?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kazancımın yarısını Enki'ye versem hakkıdır.

      Sil
    2. :). Çünkü potansiyel enerjini. Harekete(kinetige) gecirmen icin seni yükledi...(ya da ortaya cikardi.) Degil mi ?

      Sil
  46. Senenin bitimine 1 aydan daha az vakit kaldı.Kitabı çıkartmaktan neolur vazgeçmeyin enki. Fiyatı isterse binlerce lira olsun farketmes.herakleitos un yorumu gerçekmiydi ? Malum kitabınızı çok bekledim.umarım bu hayal kırıklığını yaşatmazsınız..

    YanıtlaSil
  47. ortaçağın plazma ve elektrikli silah ve ekipmanları daha ayrıntılı bakmak isteyen için https://pro-vladimir.livejournal.com/437017.html .muhtemelen enkide buradan faydalanmış.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. şövalyelerin dış iskelet konusu içinde daha ayrıntı isteyenler pro-vladimir.livejournal.com/266616.html

      Sil
  48. neyse burası ölü bir blog olduğu için artık sanırım son bir yorum yazmak istiyorum.Enki bir daha muhtemelen geri dönmeyeceksiniz .anlamsız bir teşekkür olacak ama anlattıklarınızdan çok faydalandım. bu blog benim için aynı zamanda büyük bir mental mastürbasyon kaynağıydı.bu bloğu tanıyalı 1 sene olmuş biraz fazlasıyla.keşke daha önce keşfedebilseydim neyse. yazı yazdığınız o 17 kasım ile 25 mayıs arası kısacık dönem en über mutluluk ve zevk kaynağım oldu. yazılarınız jilet gibi ve geri dönmemek üzere kesildiğinde uyuşturucu müptelalarının yaşadıkları yoksunluk krizinin hafif tonlarını bile yaşamıştım. bu kadar zaman sonra hala yorum yazma aptallığım bundan.kitabınızdan vazgeçmeniz belkide bir insanlık durumundan dolayı yayınlamamanız benim için tam bir REALİTY SLAP oldu. yinede öğrettikleriniz zaten fazlasıylaki minnettarım. artık in-formation devamını buradan hazır alamayacak olmak zor gelsede paylaştığınız kitaplar ipuçları sürüyle burada.kırıntıylada olsa bilgiyi bulmaya devam ediyorum.MISIRIN BOK BÖCEĞİ gibi bokun içinden çıkıp kanatlarının farkına varıp uçabilmesi gibi.bu bloğa son girişim bu . SAĞOL ENKİ hepsi için.

    YanıtlaSil
  49. Düşüncen saçma. Sen enkinin ışığı ile parlamak mi istiyorsun yani?
    Tek parlayacagin ışık kendinin olmazsa ne kadar parlarsan parla köle olmaya devam edersin. Bilgi uyuşturucu gibidir, öğrendikçe daha fazlasını istersin. Zevk verir fakat bu tür insanlar genellikle bilgiyi kullanamaz sadece elinde kalır. Kendine çeki düzen ver ve ben aslında kimim de çünkü o an kendinle ilgili en önemli şeyi öğreneceksin, yada ögrenemiyeceksin

    YanıtlaSil
  50. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  51. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba CHAO, bu kurduk dediğin blog Enki önderliğinde kurulan gizli bir blog mu yoksa Enki'nin bu olayla bir ilgisi yok mu?

      Sil
  52. Beyler kafama takılan ama sürekli sormak istediğim ama bir türlü fırsatını bulamadığım bir şey sormak istiyorum. Enki bu gelişinin başında bunları ya şimdi yazacağım ya da asla diye bir şey söyledi. Bu ne anlama geliyordu. Tahmini ya da düşümesin olan yazabilir mi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Ayrıca bu 'ya şimdi yazacağım ya da asla' sözünden sonra acaba tüm dünyayı etkileyecek apokaliptik bir olayın eşiğinde miyiz de böyle bir şey söyledi diye de düşündüm fakat böyle bir şeye daha 50 belki 100 sene var gibi bir şey demişti bir aralar.

      Sil
    3. Belkide Eki İnternete erişemeyeceği bir yerdedir(yüzeyin òtesi)

      Sil
  53. Yüzeyin ötesi derken yaşadığımız dünya denilen bölgenin(Antarktika çemberinin içi) ötesinden bahsettim. Belki hala oradadır. Belkide keşfi biraz uzun sürdü. Bunlar bir ihtimal.

    YanıtlaSil
  54. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  55. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  56. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  57. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil