Merhaba moronologlar,
Son dönemin sıcak tartışması dünya düzmü yuvarlakmı konusuna bugün değinmeyeceğim, çünkü yayınların ilerleyişine bağlı olarak bunu zaten kendiniz çözeceksiniz yada sadece okuduklarınızla kalıp koyunsal koşuşturmanıza devam edip ona buna laf anlatmaya çabalayacaksınız.
En son ne zaman biryerleri gezdiğinizde yada bulunduğunuz yerde iken çevrenize gerçekten dikkatlice baktınız? Bahsettiğim şey uçan martılara yada yerdeki solucanlara bakmanız değil...... Bulunduğunuz coğrafyayı dikkatlice en son ne zaman incelediniz????? En son ne zaman topografik bir haritaya baktınız??? En son ne zaman dağların, tepelerin yada kanyonların şekillerine baktınız??? Tabiki hiç..... "Çünkü onlar hep oradaydı!!!! Coğrafya öğretmenim bana dağların ve tepelerin tektonik olarak nasıl oluştuğunu zaten anlattı, yani baktıklarım bana anlatılanla uyuşuyor, yani şimdi ofisime gidip masamın başına geçebilir ve süper şekerli gıdalarımla beslenip saatin 5 olmasını bekleyebilirim."
Dağlardan ve tepelerden size ne ki? Onlar sabit duruyorlar işte..... değil mi??? Hiç etrafınızda bulunan yüzeylerin doğal görünümlerine bakıp aralarındaki farkları inceledinizmi? Neden şuradaki dağın yüzeyi böylede buradaki tepenin yüzeyi şöyle diye düşündünüzmü? Bu gölde nerden çıktı yada bu dere ne iş hacı diye duraksadığınız olmadımı? Sizlere "doğal erozyon" diye anlatılan "doğa harikaları"nda hiç dikkatinizi çeken şeyler olmadımı?? Ülkelerde yaklaşık 10 senede bir ziyarete açılan kanyonların birdenbire nasıl ortaya çıktıkları ve bunca yıldır bilinmiyorlarken nasıl olduda şimdi keşfedildikleri hiç aklınızda soru işareti bırakmadımı??? İçgüdünüz "yanlış giden birşeyler var" işareti verirken nereye bakıyordunuz? Futbol? Porno? Komşunun kızı? Whatsapp ekranındaki rehber? Yoksa SIRI ile muhabbet etmeyemi çabalıyordunuz?
Çoğunuz sadece uyuşuk değilsiniz.... Aptalda değilsiniz..... Hele zeka özürlü hiç değilsiniz..... Sadece ve sadece zihinsel bariyerlerle körleştirilmiş birer laboratuvar ürünü organik yapısınız.
1640 yılında yayınlanmış bir harita ile 2001 yılında yayınlanmış bir harita örneğinde Hazar denizinin şeklini görüyorsunuz! Öyle bön bön bakıp o zamanlar hata yapmışlardır demeye başlamadan evvel son 5 asırda hazar denizini içeren haritaları inceleyin. Nasıl oluyorda tüm denizler birbiri ile mucizevi bir şekilde boğazlar vasıtasıyla bağlantılı? Depremler sayesinde değilmi?
Denizlerin aslında ne olduklarını şimdilik bırakayımda biraz şu "doğal" kanyon tipli yerlerden örnekler vereyim. Kanyon ismi aslında bir kadına tecavüz ettikten sonra onu boyayıp bir sanat eseri yaratmış havası vermek ve seyircisindende para kazanmaktır. Bu işe yarıyor çünkü koyunlar doğal ve insan yapımı şeylerin farkını anlayabilecek zihinsel programa sahip değiller. Koyunların düşünmek yerine zihinlerine yerleştirilen "görseller" ile karşılaştırma yaparak düşündüklerini zannederler.
Bu tam olarak bir kanyonun ne olduğunun mecazi halidir!
Örneğin.... Amasya şehri eski bir maden ocağına kuruludur!
Kapadokya - kızıl vadi yada ondan geriye kalan çöp yığını
Bu resimdeki kanyonlar dünyanın çeşitli bölgelerinden sadece birkaç örnek. Aralarından bir taneside yeni açılan Ulubey Kanyonu. Burada bakmakta olduğunuz şey maden ocaklarının içini oyduktan sonra geriye bıraktığı çöptür. Tüm alengirli kıvrımlar, şekiller, düzlemler yada çıkıntılar tamamen insan ve makine işidir. Bu yerler normalde "düz" birer vadi yada ova iken, işleri bittiğinde geriye bu artık yığınlar kalır ve sonrada dip kısımdan bir derenin akıtılması ile bölge nadasa bırakılıp yeşillenmesi ve tekrar doğal bir görünüm alması sağlanır. ardındanda koyunlarına beğenisine sunulup birer "doğa harikası" diye yutturulurlar. Hiçbir taneside çıkıp "yav siz bu vadinin anasını zkmişsiniz" de demez, çünkü gördükleri şey devasa bir möcizadır ve bunu bir insan asla başaramaz diye düşünmeye programlıdırlar. Yukardaki resimde terasta duran iki koyunun bu anası bellenmiş ovaya hayretle nasıl baktılarını görüyorsunuz değilmi?
Aktif maden ocağına bir örnek. Bu örneğe iyi bakın çünkü bu gördükleriniz topografik haritaların temelini oluşturur.
Antarktikadaki dağların uçaktan çekilmiş resimlerinde, bu bölgeninde çoktan dev kepçelerle oyulduğunu görebiliyorsunuz. Tüm "bilim adamı" kılıklılar orada neyin araştırmasını yapıyor sanıyorsunuz? Tabiki mineral ve maden tetkiki ve nerden ne çıkarılabileceğinin hesaplanması.
NASA bunca yıllardır yukarıdan dünyaya bakarak ne arıyordu sanıyorsunuz? Tabiki maden ve mineralleri. NASA, madencilikte burnu iyi koku alan av köpeği gibi kullanılır ve çevreyi inceler. Sonuçlara görede nereye ne kadar yatırım yapılıp ne kadar kar elde edilebileceğinin ön tanımını sağlar. NASA nın tetkiklerinden sonra bölgeye biyolog ve jeolog takımları giderek yerinde "bilimsel" araştırma yapmaya başlarlar. NASA uzay seyahatleri yada abuk subuk galaksi resimleri ile ilgilenmiyor. Yukarıyla ilgilendiği izlenimi verilerek "yerdeki" operasyonları gizleniyor.
Rakamı iyi okudunuzmu? 19.5 milyar dolar!!! Neden bu kadar ve neden şimdi?! Hatırlarsanız son yıllarda devlet adamları ve ruhani liderler antartikaya ziyarete gitmeye başladılar. Bu heyecanın nedeni uyduruk uzaylılar, piramitler yada iç dünyaya giden geçit değil. Önceden (1947 de Admiral Byrd güney kutbunun "2800km ötesinde" yaklaşık 8000km genişliğinde bir kıta keşfetti - Operation High Jump) keşfedilmiş olan kıtaya geçişi sağlamak ve orada yapılacak maden ve mineral kazıları için "koloni" (işçi grupları) kurmak. Bu koloni dünyadan tamamen kopuk olmak zorunda ve arada kesinlikle kontrolsüz bir trafik olmamalı. Bu yüzden önde gelen ülkeler Antarktik anlaşmaları yaparak bu yeni kıtanın nasıl paylaşılacağını çoktan belirlediler. Bu yüzden antarktika hiçbir ülkenin toprağı olmamasına rağmen oraya öyle kafanıza göre gidemiyor yada üzerinden uçamıyorsunuz. İzin almadan girmeye çabalarsanız her türlü mermiyi yada roketi kıçınıza sokarlar! Bir sonraki konuda tabiki dünya farkına varmadan binlerce insanı oraya nasıl transfer edeceksiniz? Ancak şimdiki konumuz bu değil!
Dünya genelindeki birçok gölet, deniz yada boğaz tamamen insan yapımı havuz ve su aktarım sistemleridir. Denizler size okulda anlattıkları şekilde ırmakların getirdiği tuzlardan dolayı değil, madenlerin yüz binlerce yıldır içini oyup boşalttıkları boşlukları kaplayan kimyevi sıvı atıkların (Sodyum Klorür başta olmak üzere) bir sonucudur. Eğer tuzlu su iyi birşey olsaydı, tarımda kullanılmazmıydı? Deniz suyunun toprağa ne kadar zararlı olduğunu unuttunuz mu yoksa?
Marmara denizinin dibindeki boşluk nasıl oldu sanıyorsunuz? Erozyon, tektonik hareketler yada bir mucize? Bu çukurluk nasıl oluştu ve bu çukurdaki toprak nereye gitti? Google haritalardan bakınca birşey dikkatinizi çekmeli!!! Dipteki tepeciklerin nasılda hizalı bir şekilde durduğu. Bunlar kısaca atık kalıntısıdır. Örnek vermem gerekirse....
Bir başka turist atraksiyonu olan "Chocolate Hills - Filipinler"
Kısacası, kimse bu tepelerin nasıl oluştuğunu bilmiyor ancak bilimsel arkadaşlar illa bir açıklama yapalım deyip uzun bir liste yazmış olsalarda sonuçta "sihirle oldu" demekten geri kalamıyorlar. Bunun gibi birçok "doğal" zenginlik (çöp yada atık yığını) bugün koyunlara doğal zenginlik diye yutturuluyor çünkü hiçbir hayırsever çıkıpta onların suratının ortasına acı gerçeği söyleyip kariyerini sonlandırmak istemiyor! Hiçbir jeolog basamaksı yapıların nasıl "doğal" olarak oluştuğunu akla mantığa sığacak şekilde açıklayamaz. Her ne anlatırsa anlatsın mutlaka araya "doğal süreç" isimli zırvayı sokacaktır. Ancak yukarıdaki resimlerde sanırım bu doğal denilen sihirli sürecin nasıl gerçekleştiğini çözdünüz. Peki bununla bu konu bittimi tabiki hayır!Çikolata Tepeleri Bohol, Filipinler de bulunan sıradışı bir coğrafik oluşumdur. Yaklaşık 1268 koni şekilli aynı boyutlarda tepeler 50 kilometrekare dan fazla yer kaplar. Tepeler yeşil otlarla kaplıdır ve kuru mevsimde kahverengi renk alırlar, bu renkten dolayı çikolata tepeleri olarak adlandırılmışlardır.
Çikolata Tepeleri Bohol'un en çok turist çeken mekanlarındandır. Bölgenin doğal zenginliklerinin en önemli sembollerindendir. Filipinler Turizm Bakanlığı'nın turizm listesinde yer alır ve ülkenin 3. Ulusal Coğrafik Anıtı olarak UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne dahil edilmiştir.
Çikolata Tepeleri engebeli yapıda otla kaplı tepelerdir, ve neredeyse simetrik konik yapıya sahiplerdir. Gündoğumu ve günbatımı sırasında Çikolata Tepelerinin çok çekici bir görüntüsü vardır.
Kuru mevsimlerde yağışlar yetersiz kalarak tepelerin kurumasına ve çikolata rengine dönmesine neden olur. Bu dönüşüm, sonsuz bir çikolata görünümü oluşturur. Çikolata Tepeleri ismi, bu görünümden kaynaklanmaktadır.
Efsaneye göre iki dev orada kavga ederken birbirlerine toprak, kum ve kayalar fırlatmaya başlamışlar. Kavga iki gün sürmüş ve sonunda yorulup oturmuşlar. Yorgunluktan kızgınlıklarını unutup arkadaş olmuş ve oradan çekip gitmişler ve arkalarındada bu yığın kalmış.Esas gelişim süreci:Kireçtaşı tabakaları zamanla yağmur ve akarsuyun etkisiyle çözünmeye ve doğa koşullarının etkisiyle aşınmaya başlamış. Sonunda kilometrelerce karelik bir alanı kaplayan binin üzerinde tepe oluşmuş....
Manisa Kula Tepeleri. Tepecikler suyun ortasında yada yanında. Çünkü oyma işlemi bittikten sonra geriye bırakılan atık tepelerinin doğal birer görünüm alması için kazı alanı sular altında bırakılır.
Kula volkanizması, Ege Bölgesi'nin doğudan batıya uzanan en büyük tektonik çukurlarından "Gediz Oluğu" üzerinde yer alıyor. Dolayısıyla buradaki ilginç yeryüzü biçimlerinin oluşumunda volkanik faaliyetler, tektonik hareketler, akarsu ve atmosfer olaylarının etkileşimi söz konusu. Özellikle Kaplan ve Sandal köyleriyle Kula ilçesinin kuzeyinde yer alan volkan konileri ve oluşumlar, dün olmuşçasına yeni ve etkileyici. Salihli'den Demirci'ye uzanan yola girip kuzeydoğuya doğru yaklaşık 25 kilometre gittikten sonra, Demirköprü Baraj Gölü'nün kıyısında biri büyük, diğeri küçük iki volkan konisinin oluşturduğu çok hoş bir görünüm karşınıza çıkar. Kula Jeoparkı Batı Anadolu‐Ege eşiğinde, Manisa İli sınırları içerisinde yer alır. Yaklaşık 300 km² alan kaplayan Kula Jeopark (*maden!!) sahası, ekseriyeti Kula İlçesinde olmakla birlikte kısmen Salihli İlçesi ile Sandal Beldesi, Gökçeören (Menye) Beldesi, Adala Beldesi ve Gökeyüp Beldelerini içine almaktadır.Bu görmekte olduğunuz "volkanik" tepeler size volkan gibimi geliyor? Yoksa gerçek bir volkanın neye benzediğinimi unuttunuz? Çevresinin neye benzediğini yada akan lavaların çevresinde nasıl şekiller oluşturduğunumu unuttunuz? Bu atık tepeleri içlerindeki kimyasal tepkimelerden dolayı (Tarımda humus tepeciği yapımını hatırlayın) tıpkı bir volkan izlenimi verdiklerinden sadece yalancı volkanlardır ve yeraltındaki herhangi bir lava hattı üzerindede durmazlar!
Göllü Dağı! Bu size bir volkan gibimi görünüyor? Lava akıntıları nerede? Ne kadar düz ve engebesiz değilmi? Sanki birileri onu oraya koymuş gibi.
Mauna Loa Volkanı Havai adası. İşte size gerçek bir volkan, yani türünün bir kaç örneklerinden bir tanesi. Patlamalar yapmıyor ve sadece lava akıtıyor, yani magma kanalına bağlı bir volkanın yapabileceği tek şeyi yapıyor....
Burada günümüzde pasifik okyanusu denen "boşluğu" görüyorsunuz. Boşluk diyorum çünkü burası tamamen oyulmuş bir alan. Eğer pasifik bölgesinin topografik yapısını yakından incelerseniz kıtaların ve adaların bu oyma işleminden geriye kalan parçalar olduğunu görebilirsiniz. Bu oyma işleminin bir sonucu olarakta bugün "Ateş Hattı" denilen volkanik tepe ve dağlar geriye kalmıştır.
Pasifik okyanusunun en derin bölgesi: Mariana Çukuru.... Ne kadarda "doğal" görünüyor değil mi?
Burası Meksika Körfezi..... Ne kadar "doğal" bir görünümde değil mi? Bilim koyunları buranın bir asteroid çarpması sonucu oluştuğunu ve çarpmanında dinozorları yok ettiğini iddia ediyorlar. Meteor çarpmasına benziyormu?
Gerçek bir meteor krateri. Geliş açısı ve çarpma alanındaki etkisi net olarak görülebiliyor!
Bu ve benzerlerine meteor krateri deniyor ancak gerçekte hepsi sadece yapay birer çukur! Böyle bir çukurun oluşması için meteorun tam olarak dikey bir çarpma yapması gerekir, ki bu imkansızdır.
Bu dev kepçenin nasıl çalıştığını görebiliyorsunuz sanırım. Basamaklar şeklinde yatay yada dikey olarak oyar. Buna bugünün teknolojisi diyoruz. Ne hikmetse bu devin nerelere gittiği hakkında hiçbir haber yayınlanmıyor. Fakat bu devin geçmişte var olduğunuda kanıtlayabiliriz!
Kolombiya öncesi MÖ 500-1100 yıllarından testiler. Bunlarda onlarca farklı model mevcut. Hepsindede timsah ve çark betimlemesi mevcut. O zamanki insanların gördüklerini bildikleri ile harmanlaştırarak sanat yaptıklarını unutmayalım. Karşınızda hayal ürünü birşey durmuyor! Bunun haricinde toltec imparatorluğundaki heykellere değineyim. Bunlara uzaylı gibi yakıştırmalar yapıyorlardı. Çünkü ellerinde garip cihazlar tutuyor ve garip bir giysilere sahipler. Bugünde neyin ne olduğunu öğrenmenin zamanı geldi!
Ne ise onu görmektesiniz.... Hiltilerin uç kısmı kullanım alanına göre değişkendir. Bu tip aletlerin silah olabileceğini zannetme gafletine düşen tüm koyunlara buradan duyrulur. Hiç gerçek bir silah ergonomisine sahipler mi?
Dünyanın bilinen (halka duyrulan!) en eski maden ocakları 200.000 sene öncesine kadar varmaktadır. Bunların çoğu afrika kıtasındadır ve bu madenlerin atıkları olarak bugün karşınızda sahara çölü denen devasa alan durmaktadır.
Çindeki Taklamakan çölü. "Doğal yollarla" (Erozyon) Nasıl oluşmuş olabileceği hakkında birçok teori olmasına rağmen, bu alanın tamamen bir maden kalıntısı olduğu açık ve net olarak ortadadır. Normal iklim koşullarının yaşandığı bir ortamda çöl olmasına nasıl mantıklı bir açıklama yapılabilir. Hemde etrafı yeşil alanla çevrili bir çöl!
Nemrut dağı! Çakma tarihi kalıntılarla restore edilmiş ve arkalarında duranda madenden kalan atık tepesi. Süper değil mi? Tam bir doğa harikası. Gezi alanında görebileceğiniz tek şey ufalanmış kaya parçacıkları ve kimse size kayaların bu yükseklikte nasıl bu halde olabileceklerini izah edemiyor. Ovvvv, bekleyin bir - sakın bunlar maden makinaları tarafından parçalanıp oraya yığınlanmış molozlar olmasın.... Yooo tabiki değil, hepsi "doğal".... Sizlere bu doğa harikaları ile ilgili binlerce örnek verebilirim, fakat kafanız bassın diye özellikle en çok tanınanlarını ele adlım.
Hiç dünyadaki element miktarlarına bakarken şuna dikkat ettinizmi diyeceğim ama nasılsa elementlerin su, ateş, toprak, rüzgar ve tahta olduğunu zannettiğinizden doğrudan konuya geçeceğim.....
1 | oksijen | O | 466000 |
2 | silisyum | Si | 277200 |
3 | aluminyum | Al | 81300 |
4 | demir | Fe | 50000 |
5 | kalsiyum | Ca | 36300 |
6 | sodyum | Na | 28300 |
7 | potasyum | K | 25900 |
8 | magnezyum | Mg | 20900 |
9 | titanyum | Ti | 4400 |
10 | hidrojen | H | 1400 |
11 | fosfor | P | 1200 |
12 | manganez | Mn | 1000 |
13 | florin | F | 800 |
14 | baryum | Ba | 500 |
15 | karbon | C | 300 |
Oksijenden sonra dünyada ppm ölçümüne göre en çok rastlanan şey silisyum (16 atom) yani silikon. Bu bolluktaki bir elementin olduğu gezegende nasıl oluyorda nadir ve daha zayıf olan bir element olan Karbondan (6 atom) oluşuyorsunuz diye hiç düşünmedinizmi? Tabiki hayır, çünkü sizlere bu nadir elementten oluşmuş olmanın nasıl möcizavi bir şey olduğu zırvası anlatılarak sizlere "özel" olduğunuz yalanı yutturuldu. Peki neden silisyumdan değilde karbondan yapıldınız? Silisyum su ile temasa geçtiğinde çözünür, ki maden ocakları suyu mineralleri ayıklamak için bolca kullanmak zorundadır. Bu nedenle bir maden ocağında en çok kullandığınız maddeye karşı hassas işçiler çalıştıramazsınız. Maden ocağı derken koskoca bir yüzeyi kastediyorum (hadi şimdilik adı gezegen olsun). Bilim adamları size diyecekki eğer silisyumdan olsaydık karbon gibi diğer moleküllerle çoklu bağlantı olamazdı, yani bu kötü birşey olmalı, değil mi? Aksine daha az molekülle bağlantı kurmanız daha az hasta olmanızı ve buna bağlı olarakta dirençli olmanızı sağlardı! Herneyse...
Şuan etrafınızda duran neredeyse tüm silisyum minerali kadim varlıklardan geriye kalanlar! Cesetlerin artıkları üzerinde yürüyorsunuz! Yani zamanı geldiğinde karbonda aynı şekilde maden değerini alacak ve bu vücutlarda benzer bir şekilde işleme alınıp yerlerine yeni bir elementten oluşan vücutlar gelecek.
Şimdi nerede yaşadığınızı, neden insan olduğunuzu ve amacınızı anladınızmı? "E madem burada su yoktu, peki bunca okyanusu dolduran su nerden geldi?" soracaksınız tabiki.... bunuda bir sonraki yazıda izah edeceğim. Şimdilik sadece bu konuyu hazmetmeye çalışın.
Heil Satan.....