9 Ekim 2012 Salı

Her şeyi biliyoruz değil mi?

 Kalemi eline almak öyle bir şey ki! Bazen her şey fazlalık gelir, sadece susman kafidir. Herkesin bildiği yada bir şekilde bilebiliceği şeyler ifade etmenin gereksizliğini hissedersin de kendini tutamazsın. İşte öyle bir evredeyim...

 Şu aralar yaşadığım yeri değiştirdim, yaşamımı nizama soktum. Buraya gelmeden önceki beni tasvir etmek istiyorum. İnsanlardan garip bir nefret, tiksinti duyuyordum. Yapım gereği duyarsız biriyim (bir tür korunma mekanizması olabilir), aynı zamanda hep değer biçeceğim bir şeyler aradım. Dışarıdaki hayatla öyle ilgiliydim ki, kendi bahçemi ekmeden yeni bahçeler arıyordum. Bazı şeyleri açık seçik gördüm, kalabalık halk kitlelerinin o yüzeyselliğine inat ben derine daldım. En derinde o sarsılmaz diye ilan ettiğim tahtımda olanı biteni seyrettim. En azından ben öyle sanmışım, duyarsızlığımı katı bir bencillik ve hiçlikle perçinliyordum. Yaşam aracımı artık amacım haline dönüştü. Saplantılı bir şekilde bilginin peşinde koşuyor, diğer taraftan gündelik gerekliliklerimi yerine getiriyordum. Yetişmem gereken bir doruk varmış da ben varamadan un ufak olacak hani.

 Gelelim buraya geldim de ne oldu? Öncelikle bir yakınımda (yakından daha yakın) kalıyorum. Gerçek bir ''aile''nin yanında. Doğamda olan dağınıklı beni toza çevirmeye yakın olan şu dönemde ''dirilttiler''! Kafamdaki bazı paslanmaya yakın şeyleri gıcırdattılar. Hep olgun olmadığımı, zekam, bilgim ve algım olsada bir şeyin eksik olduğunu biliyordum. Tecrübe!

 Yeri gelir insan öyle bir an yaşar ki, hayat öyle bir tokat patlatır ki yüzüne... O kızarıklıklar hayrkırır, '' daha olmadın evlat!''. Hepimiz yeri geliyor insanları yargılıyoruz, evet insan diyemeyeceğim o kadar çok ne idüğü var. Ben şurada yanıldım, bazı kıstaslar koyup mavi yada kırmızı etiketler yapıştırdım herkese. İlk görüşümde artık herkes kırmızı etiketli gözükmeye başladı gözüme. Eniştemle geçen bir konuşma yaşadık, ondan önce bir kaç kez şaka ile karışık laf soktum. Ben biliyorum ya! Hiç ses etmedi, en son marketten elinde cam şişe ile gelince ben ''ah şu medya!'' dedim. Halbuki zamanında cam kullandığını hatta topraktan çömlek kullandığını falan anlattı. Şimdi plastikler daha pratik fakat toprak kadar iyi değil vb benim bildiğimden daha fazla bilgiye sahip olduğunu gösterdi. İnce adamdır kendisi, hiç ezmeden anlattı. ''Ben senin geçtiğin yerleri geçeli çok oldu.'' dedi. Gençlerin biraz bilgi görüp, biraz da şakşakcı topladığında nasıl kendini bilge sandığını anlattı. Bu olayın üstünden bir kaç gün sonra uzun uzun konuştuk. Ben vardığım yeri anlattım, epey şey anlattı, aklımda kalan bana göre önemli şunlardı:
-Bilgi her şey değildir, bilgili adamlar gördüm insan diyemezsin.
-Ben herkese 100 puan veririm, tanıdıkça artar yada azalır. İnsanlara elimden geliyorsa yardım ederim, belki şu adam içiyor karısını çocuğunu dövüyor, bilemeyiz, arabası yolda kalsa bir el at dese atarım belki soygun yaptı fakat bilmiyorum. Arabayı itmekle bir yerim eksilmeyecek. Tabi bu demek değil ki iyilik meleği ol, önlemini alacaksın her zaman. Herkese o fırsatı ver, ön yargılı yaklaşma.
-Ne adamlar gördüm eline alıp bir kitap açmamıştır ama kaç tane kitap bitiren adamdan akıllı mantıklı konuşurlar, yaşarlar.
-Hani böyle yük taşıyan eşekler var ya! onlardan olma.
-Yaşamında değerlerin olsun, yoksa savrulur durursun. Bütün değerlerini askıya asıp bakabilmeyi de bil.
-Bir şeye inanıyorsan neye inandığını çok iyi bilmelisin.

Kendisi felsefe eğitimi almıştır ve mesleği gereği yıllarca zibilyon tane insan görmüş, yetiştirmiştirdir. Filozofik adamdır vesselam. ''Bildiklerini yaşadıkların karşılaştır, dedi Suphi'' demiş Ahmet Kaya. Bildiklerini yaşadıklarınla...

Toparlayacak olursam, alın birini karşınıza. Aklı başında biriyse Aristo olmaya gerek yok, gerekli soruları sorun. O da belirli bir kesimin diğer insanlara hükmettiği fikrine ulaşılır. İnternette 7/24 ''ifşaat'' yerlerde takılmaya gerek bunu bilmek için. Eeee? peki ne yapacağız, bütün insanları kollektif bir güç haline getirip değişikliği sağlayamayacağımız ortada. ''Önce kendini düzelt!''. Bunca zamandır bu öğreti yaşıyorsa vardır bir değeri demek ki! Daha bağımsız yaşamanı elde edememiş insanlar başkasının bahçesinde ağaçlar taslıyor.
Hani şimdiki gençlerin elinde internet, istedikleri şeye ulaşıyorlar annelerinden babalarından daha çok şey bilip, daha çok şeyle ilgileniyorlar ya. O bilgilerin çoğuna çöp yada olmasada olur diyebilirsin fakat bir annenin yada babanın bildiği yaşamsal pratiklerdeki tecrübeler için bunu diyemeyiz. Bir gün gelir öyle sıçıp batırırsın ki, öyle basit bir şeydir ki. O zaman tecrübeye kulak vermediğin için yakınırsın. Burada ''insan'' dan bahsediyorum elbette, bir sivri zekalı çıkıpta yeaa moruk boş versene bu babane nasihatlerini demesin. 

 Son olarak insan ilişkilerindeki giderek mükemmel ve kusursuzluk anlayışı var ya, hikaye! Hepimiz insanız, size aşılanan insanlar gerçek değil! Olmayanlar insanları kıstas alarak kendi kendinizi mutsuz ediyorsunuz sadece. Zordur zor doktrinleri atmak. Öyle bir nesil yetişiyor ki günümüzde, aşırı dolu aynı zamanda aşırı boş! Günümüz insanı biliyor ama anlayamıyor.

Not: Geçen bir tane hür masonlarla ilgili bir kitap okudum. Tamam mistik ve gizemli bir hava katacaksında edebiyat parçalamanın dibine vurma be ışık mışık diye! ''O saf ve kutsal sikkomatik kozmosun ışığının tutkulu ateşinde yanıp eşsiz yeşil zümrüdü hakikatte süzülmek...'' ne lan!?

31 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sakın bu aslında senin kendi arzun olmasın? Başkaları tarafından yüceltilmek ve pohpohlanmak!

      Bak uniqedevil, senin gibi gençlerin kendi egolarına bağlı olarak yapmakta olduğu yorumların çoğunu sadece gülerek okurum.... çünkü eksik olmanıza rağmen sanki her bir boku biliyor edası ile yazar yada konuşursunuz ancak temelde bir bok bildiğiniz yoktur. Bildiklerinizin çoğu başkalarının ürettiği fikirlerden ibarettir ve yeterki duyduğun yada okuduğun zaman kulağınıza hoş gelsin... hemen lapin gibi atlarsınız.

      Tıpkı bir keş gibi sağlayıcı size istediğinizi sunduğu sürece etrafından ayrılmazsınız!

      Neden Great Enki biliyormusun? Çünkü Enki tarihte karşına çıkabilecek en yüce öğretmenlerden birisi idi! Ancak senin bezelyevari beynin ve ona bağlı 10mhz lik zihnin henüz bunu kavrayabilecek kapasitede değil.

      Alt tarafı bir blog ve içeriği yüzünden kendimi dahi tanıtmadan egomu tatmin edebileceğimi düşünmen bile yeterince acizce. Öncelikle nasıl ego tatmin edilir bir öğren. Ne kadar bok atarsan at senin yerin orası benim yerimde burası... ve bu konuda hiçbirşeyi değiştiremeyecek olduğunu bilmen belki seni bana karşı daha düşman tavırlar alabilmen için gazlar.

      Burası SANAL ALEM... yani senin gibilerin karşılıklı atıp tutması için birebir ortam. Forumlarda, facebookta, twitterda yada her neredeyse aklınızdan geçenleri yazıp diğer "cahil" gördüklerinize hiç tanımadığınız halde laf yetiştirmeye uğraşmıyormusunuz? Senin gibileri karşımda otururken görmeni isterdim... klavye komandoluğu kolaydır.... perde arkasında atıp tutmakta kolaydır, ancak gerçek insanların karşısında dururken büründüğünüz halleri birde kendin izlemelisin - acizsiniz!

      Tüm o "biliyorum" dediğiniz şeyleri bir anda unutup saçmalamaya başlar ve ötesinede gidemezsiniz. Neden biliyormusun? Çünkü bıdı bıdı yapmaktan öte gidemeyen bir hiç sürüsünün ferdi olarak sanal alemlerin zaman tuzağını göremeyecek kadar safsın!

      Bunca yazıyı okuduktan sonra birşeyleri anladığını zannedip kaynağına geri dönüp üstüne tükürüyor olmandan dolayı pekde şaşırmış değilim, çünkü çoğunuz aynısınız!

      Sil
  3. God, güzel bir yazı olmuş... Daima dediğim gibi bilginin anlamı ancak tecrübe ile ortaya çıkar. Teorik bilgi pratiğe dönüştürülemediği sürece hiçbir işe yaramaz.

    Birisi sana tüm dünya tarihini ezbere anlatabilir ancak bir yoğurtlu makarnayı yapmaya beceremezse bildiğinin ne önemi kalır?!

    Bu yüzdende insanın iki kulağı ve bir ağzı vardır.... çünkü dinlemek konuşmaktan daha önemlidir.

    YanıtlaSil
  4. Genel olarak.. Ortada kaşık filan yok.Bükülecek birşey de yok.
    Kaşığı değil kendimizi bükmemiz lazım.

    Çok güzel bir yazı.Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  5. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Adamın 9 havuzu var ;)))

      Sil
    3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
  6. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  7. Bu sosyallik zırvalarını okumak zorundamıyız? Başka insanlar sadece yemek için vardır'ın nesine uyuyor bu duygusal yazı bağlantı dahi kuramadım.. Niye artık yazmıyorsun Enki çok özlettin kendini. Çok harika şeyler olmasınada gerek yok,yaz birşeyler işte :D

    Çobanı takip eder gibi birşeyler yazmanı bekliyorum,başkalarıda bekliyor ve buda biz takipçileri koyun statüsüne düşürüyor.ancak bu ne ise o,en iyi ürünü ortaya çıkarabilen kişi ondan daha iyi ürün ortaya çıkaramayanlar tarafından tanrı statüsüne koyulup takip edilir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yazdığın yazının ne kadar aptalca olduğunun farkındamısın bilmiyorum ama ilk defa bu kadar spastikçe bir yazı gördüm.Zırva dediklerin sakın kişisel tecrübe olmasın?? 'Çobanı takip eder gibi birşeyler yazmanı bekliyorum' enkinin anasına sövseydin de bu yazıyı yazmasaydın bence :) sağol güldürdüğün için :D

      Sil
    2. Niye sadece gidip ölmüyorsun,niye? Dünyada istenmiyorsun artık.Soyun tükensin.

      Sil
    3. Yazmadan edemeyeceğim unique,eğer amın olmasaydı beş para etmezdin.Bu ne ise o.

      Sil
    4. Hmm, ne ise o'dan çok "Ne görüyorsam o" ya benziyor. Yazı bana çok fazla birşey katmadı elbet, zira yazarla aynı fikirdeyim ve bunları zaten biliyorum. Yinede kafama takılan bir kaç yer oldu ve onlar üzerinde düşündüm. Hatta bir kaç cümlede tetik niyetine oldu. Hani okursunuz, biliyorsunuzdur. Eşiniz gün içinde çöpü atmanızı söyler, çöpü atmanız gerektiği bilgisine sahipsinizdir ama bir tetik veya hatırlatıcı olmadan, bir motive aracı olmadan erteler durursunuz. En alakasız yazıda bile sizi bir şey için tetikleyecek bir şey bulabilirsiniz Sn.Kukla. Ha bulamayabilirsiniz de, o zaman teşekkür eder ve yolunuza devam edersiniz. Son derece basit.

      "Dışarıdaki hayatla öyle ilgiliydim ki, kendi bahçemi ekmeden yeni bahçeler arıyordum."

      "Yaşam aracımı artık amacım haline dönüştü. Saplantılı bir şekilde bilginin peşinde koşuyor, diğer taraftan gündelik gerekliliklerimi yerine getiriyordum."

      "Yaşamında değerlerin olsun, yoksa savrulur durursun. Bütün değerlerini askıya asıp bakabilmeyi de bil.
      Bir şeye inanıyorsan neye inandığını çok iyi bilmelisin."

      Sosyallik zırvası ;D

      Sil
    5. Yazarken çok da değişik bir şeyler yazmadığımın bilince olarak yazdım. Yazmak istedim ve yazdım! Dediklerine katılıyorum, bazı yerlerde bir şeylerin idrakine başlayıp sindiremeyen kişiler için "tetikleyici" şeylerde vardı evet.

      Alıntı yaptığın ilk iki paragraf, inan enki veya başkasından biraz sıradışı bir reality slap yiyipte kendine gelemeyenlerin sayısı fazla. Kısa bir dönem bende tam kendimi "kapatmışken" tekrar açılmanın verdiği etkiyi atamadım üstümden. 3 blog artı kitap okuyupta halen kendini kitaplara sitelere gömen insanları yadsıyamazsın değil mi? Biz taşakları elinize alın dedikçe onlar bizim ağzımıza bakıyor, bakıyor...

      Son alıntında sana zırva gelebilir, zira bana da çok gerekli gelmiyor. Ancak her insan senin benim gibi çabuk adapte olabilen ve düşünsel bir "dal"ı olmadan yürüyebilen biri olmayabilir. Kişisel bazda olduktan sonra zararsızdır bence. Minik anlamlarla daha keyifli yaşıyorsa kişi varsın yaşasın kime ne?

      Daha önce objektif realite üzerine yazıldı çizildi, bende yazdım, yeri geldi enki sarsıcı denilen bilgiler paylaştı. Eh birazda bilindik, sahi ya diyebileceğiniz bir şeyler yazayım dedim. Pc başındayken kiminiz odada mutfaktaki çöpleride hatırlatmış oldum. Belki birileri götünü kaldırma vakti diye kapısından çıkmıştır belli mi olur.

      Sil
    6. Haha, "Pc başındayken kiminiz odada mutfaktaki çöpleride hatırlatmış oldum. Belki birileri götünü kaldırma vakti diye kapısından çıkmıştır belli mi olur."
      aynen bundan bahsediyordum işte :D
      Son alıntı, en çok katıldığım kısım(Sosyallik zırvası demem sarkasm dı anlamışsındır heheh). Ölçmek için bir değerin olmadığında gideceğin yer mutfaktan başkası olmuyor. -Çekmeceden bıçağı çekip zavallı varlığını hiçliğe gömmeyi denemek gibi ergen davranışlar sergiliyorsun- Veya kimisi gibi amaaan banane ya deyip hiçbirşeyi umursamıyorsun (sana birisini hatırlattımı bilmem). Neye inandığını bilmekte sağlam değerlerinin olması ile son derece bağlantılı (son derece yobaz biri olarak söylüyorum bunu). Bir açıdanda değerler, hayata anlam katan en önemli şeylerden biri -inançlar gibi-.

      "inan enki veya başkasından biraz sıradışı bir reality slap yiyipte kendine gelemeyenlerin sayısı fazla."
      İnanmama gerek yok bile, biliyorum :D Sanırım ben de bu konuda son derece avantajlıyım. Enkiden yenilen ne kadar reality slap oluyor ona emin değilim yanlız. Bilgi-deneyim olayı :D Sanaldan SLAP yemek çok ta kolay gözükmüyor. Belki 30 yıl sonra mümkün olur :P (Bkz. Matrix)

      Sil
    7. @kukla Kimse işe yaramak zorunda değil. Bu anlamsız hayatı istediğiniz gibi yaşayabilirsiniz! Artık bunu anlayın.

      Kimisi için işe yaramak olgusu hayatına anlam verir. Kimisi için dalga geçmek hayatına anlam verir. Kimisi için başka bir şey. Doğru ya da yanlış yok. Herkes kendi hayatından mes'ul, kimsenin bir başkasını yargılamaya hakkı yok.

      Başkalarına işe yaramadıklarını nasıl söyleyebilirsin? Bunu bilemezsin!! Senin işine yaramadıkları için işe yaramaz olmuyorlar. Kendini kandırıyorsun.. Hadi, gerçekten hiç bir boka yaramıyor olsunlar, bundan sana ne? Sen mi yarattın onları? Yaratan yaratmış. Sana hesap sormak düşmez.

      Sil
    8. "Bu anlamsız hayatı istediğiniz gibi yaşayabilirsiniz! Artık bunu anlayın."

      "kimsenin bir başkasını yargılamaya hakkı yok. "

      "bundan sana ne? Sen mi yarattın onları? Yaratan yaratmış. Sana hesap sormak düşmez."

      -Hakları- olaya kattığın anda kaybedersin. Sence yazdığın yorumda, YORUMUNA GÖRE, sen ne yapıyorsun?

      Sil
    9. Evet başkalarının haklarına mudahele etmiş oluyorum.

      Sil
  8. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  9. Bu devirde babalar bile çocuklarına bu bilgileri öğretemiyorlar neden? çünkü bilmiyorlar.. Ben bunun farkına vardım ve enkiye bu mesajı yolladım ' Biyolojik babam bana bir cacık öğretmedi ama ENKI yazdıklarıyla beni aydınlattı GERÇEK babalık budur..' Enki yazdığı bilgilerle gerçekten babalık yaptı bunu inkar etmem çünkü kendime karşı dürüstüm.Sıkıntı şurda bu babalığı herkese yaptı kimi kibirli davranıp inkar etti kimide teşekkür etti..Ama senin gibi nonoş çıkıpta bok atarsa güler geçerim.Diyelimki benim sorunum enkiyle ulan yavşak sana girip çıkan ne? Bu arada enkiye karşı negatif düşünceler beslediğimden nasıl bu kadar eminsin?

    YanıtlaSil
  10. Neyin kavgasını yapıyorsunuz? Neden koyunlar gibi anlamsız ve hiçbir getirisi olmayan bir tartışmaya giriyorsunuz? Bumuydu benim sizlere anlatmaya çalıştığım? Önce düşünün sonra yazın! Buraya sığırlar gibi laf kalabalığı yapmaya değil tecrübelerinizi paylaşmaya gelin. Etrafınızda neler oluyor, gördükleriniz neler, kimler ne ile uğraşıyor ve nasıl yapıyor.... bu tip konular sizleri ilerletir.... sataşmaların sizleri vardıracağı tek yer başladığınız yerdir!

    Şimdiye kadar yazdıklarımın çoğu tecrübesel ve göz önünde olan şeyler değilmi?! Aynısı olmasada hepiniz benzer şeyleri görüyor yada yaşıyorsunuz, fakat yeterince "önemli" göremediğiniz için yazmaktan çekiniyorsunuz.

    Bir noktaya odaklanarak yazın ve sataşmalar yada laf ebeliğinede bir son verin... bunun için forumlar var! Orada gidin istediğiniz nickle diğer tanımadığınız sığırlara laf yetiştirin, bakalım ne kadar faydalı bir aktivite gerçekleştiriyorsunuz!?

    Amaçsızca bir tartışmaya girmek sadece zaman kaybıdır. Hiç konuşmayın daha iyi. Evin camında oturup bir fincan çay içerken gökyüzünü seyretseniz daha faydalı olur.

    Merak etmeyin yazmaya devam edeceğim... sadece bu aralar meşgulum.

    Yazın bakalım bulunduğunuz yerde hayat nasıl ilerliyor, ilginç neler oluyor!?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geçen hafta adamın tekine 4 el ateş etti birisi.. nedenini öğrendiğimde hiç şaşırmadım çünkü lavuğun borcu varmış adama borç mevzusu ! :) gözlerimin önünde oldu bu olay..

      Sil
    2. Benimde bugüne kadar hep "zengin" olarak değerlendirdiğim çok yakın akrabalarım borçtan dolayı EVLERINI satıyorlar :) Yine bir akrabam tefeciden korkup gecenin bi yarısında geçen gün kapımıza dayandı. Ne tarafa dönsem herkes borçlardan boğuluyor. Kendi ailem bile borç üzerine gelecek planları yapıyor. Aynı zamanda teknoloji ile gelen kolaylık her geçen gün yayılıyor. Bir iki ay önce yakınımdaki bir migrosa gitmiştim, kasaların yarısı otomatikleştirilmişti. Aldıklarınızı kendin kasadan geçiriyor, dokunmatik sanal ekrandan taksit vs gibi işlemleri halledip, poşete koyup, gereksiz kasiyerin gereksiz laflarını (migros plus kartınız varmıydı acaba..) duymak zorunda kalmıyor, yüzündeki umutsuz üzgünlüğün ifadesini göremiyorsun. İlk gittiğimde, sistem yeni olduğu için birkaç yardımcı görevli vardı. İkinci gidişimde tüm kasalar sanallaştırılmıştı, üçüncü gidişimde ise sadece 2 görevli kalmıştı. 20 kasanın hepsi otomatikti.

      Benzer şekilde danimarkada da hemen hemen her sokakta bulunan bazı ünlü marketlerin kasalarında para için otomatik sistem vardı. Kasiyerin tek yaptığı alınan şeylerin barkodunu okutmaktı. Parayı makineye atıyordunuz ve üstünü otomatik olarak veriyordu. Kasiyerle olan minik konuşma; "Hej!" - "Hej.." (...) "Takk!" The end.

      Daha gelişmiş şehirlerde belkide çok önceden ortaya çıkmış bir sistemdir, emin değilim. Benim küçük minik tatlı köyümede girerse o zaman endişelenmeye başlayabilirim sanırım(!).

      Sil
    3. biraz alakasız bir yorum olacak belki ama, ben kasiyer vs. gibi insanlara hep üzülürdüm. şimdi anlıyorum ki üzülmem yersizmiş, çünkü bir insan gerçekten kasiyer olmak istemiyorsa kasiyer olamaz :D bunu ancak kasiyer olabilme kapasitesinde biri yapabilir. kimse zorla çalışmıyor, herkes istediği için çalışıyor.

      ve artık bu işlere gerek bile yok çünkü insanlar bireyselliğe daha çok önem vermeye başladı. kimse bir kasiyerle muhatap olmak istemez. bunu ancak yaşlılar istiyor. mesela benim anneannemin tek eğlencesi kasiyerlerle konuşmak. aslıdna bu kasiyerlere bir süre daha ihtiyacımız olabilir yani bizim ülkede. türlerinin tükeneceğini sanmıyorum. bence oturduğun muhitle de alakalı bir şey. bazı muhitlerde kasiyer olmak çok getirisi olan bir meslekken bazı muhitlerde yüzüne bile bakmazlar

      Sil
  11. ENKI'nin yaptığı fedakarlığı KİMSE yapmaz. Hadi kimse ağır bir kelime oldu. Çok NADİR yapan olur diyelim. Etrafınıza bakın, herkes yalancı, pislik, iğrenç. İnsan diye bir şey kalmamış. Siz insan mısınız? Bir kendinize sorun? Kendi anne-babanız bile insan değil belki. Kusura bakmayın, bunu kişisel yargılama olarak söylemiyorum. Projeksiyon belki de yaptığım. Ama, insanlar o kadar bencil, nankör olmuşlar ki. Tamam, belki bu hale getirildiler. Ama hiç mi insan uğraşmaz? Hiç mi demez kendine, böyle olmamalıyım diye?

    Tecrübe demişsiniz. Ben bu bloğu okumaya başladıktan sonra çok değiştim. Çok ağır bir değişim oldu benim için belki. Kaç kere intiharın eşiğinde dolaştım. Çünkü bu pislik içinde yaşamanın imkansız olduğunu düşünüyordum. Etrafıma bir sürü pislik duvar örmüştü. Ama ne kadar zor olsa da, ne kadar kanasam da şimdi hala ayaktayım. Ve doğa ya da tanrı ya da her neyse hayatıma son verene kadar da kendi hayatıma son vermeyi düşünmüyorum.

    Her güne yeni bir gün olarak başlıyorum. Hatalar yapmaya devam ediyorum. Yine çok kötü hissettiğim günler oluyor. Her geceyi bir kabusla kapatıyorum bazen. Bazen de daha sakin geçiyor geceler. Uyku güzel bir ilaç, hepinize tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. - Ben bu bloğu okumaya başladıktan sonra çok değiştim. Çok ağır bir değişim oldu benim için belki. Kaç kere intiharın eşiğinde dolaştım. -


      "You know that story of the Russian cosmonaut? So, the cosmonaut, He's the first man ever to go into space. Right? The Russians beat the Americans. So he goes up in this big spaceship, but the only habitable part of it's very small. So the cosmonaut's in there, and he's got this portal window, and he's looking out of it, and he sees the curvature of the Earth for the first time. I mean, the first man to ever look at the planet he's from. And he's lost in that moment. And all of a sudden this strange ticking... Begins coming out of the dashboard. Rips out the control panel, right? Takes out his tools. Trying to find the sound, trying to stop the sound. But he can't find it. He can't stop it. It keeps going. Few hours into this, begins to feel like torture. A few days go by with this sound, and he knows that this small sound... will break him. He'll lose his mind. What's he gonna do? He's up in space, alone, in a space closet. He's got 25 days left to go... with this sound. So the cosmonaut decides... the only way to save his sanity... is to fall in love with this sound. So he closes his eyes... and he goes into his imagination, and then he opens them. He doesn't hear ticking anymore. He hears music. And he spends the sailing through space in total bliss... and peace."

      Another Earth filminden bi' alıntı. İzle, eminim seversin.

      Sil
    3. Filmi izledim, gerçekten muhteşemdi. Çok teşekkür ederim :)

      Sil
  12. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil